..." /> 1 Eylül Dünya Barış Günü - Resul Erenler

Makaleler

Published on Eylül 1st, 2020

0

1 Eylül Dünya Barış Günü – Resul Erenler


“Dünya barışını sağlamak istiyorsanız politikacıları öldürün çünkü halklar birbirleriyle anlaşır. Onların kendi aralarında savaşı gerektirecek hiçbir sorunu yok” der İrlandalı yazar Bernard Shaw.


1 Eylül, Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler “barış içinde bir dünya mücadelesi” görevini hatırlatmak amacıyla Hitler faşizminin 1939 da Polonya’yı işgal etiği 1 Eylül gününü dünya barış günü olarak ilan etmiştiler. Amaç bu tür acıların bir daha yaşanmaması ve savaşların olmaması. 

Hitler Faşizminin, 1 Eylül 1939 da Polonya’yı işgaliyle başlayan ve 1945’e kadar süren, dünya halkları ve insanlık açısında 6 yıllık karanlık bir dönemdi. Stalin önderliğindeki SSCB’nin tüm uyarılarına rağmen, Hitlerin silahlanmasına göz yumulur. Ve savaş ekonomisi uygulayan Hitler Almanya’sı aşırı bir biçimde silahlanır. Emperyalistler, Sovyetler Birliği’nin bu yönlü uyarılarını dikkate almazlar. Onlar, Nazi ordularının Sovyetlere saldırmasını ve sosyalist bir ekonominin kendileri için iyi örnek teşkil etmeyeceğini ve en kısa zamanda ortada kalkması gerektiğini ve dolaysıyla dönemin kapitalist emperyalist devletleri, Hitler’in Sovyetler’e saldırısına göz yumuyorlar. Ne zamanki, Hitler’in kendileri içinde bir tehdit olduğunu anlayana kadar. 

Dolaysıyla kendileri açısında bu “kötü” örnek olan sosyalist ekonomi biçimi yaşamamalıydı. Bundan dolayı sesiz kalmayı terci etmişlerdi. Ne zamanki, Hitler faşizmi kendileri içinde tehlike olmaya başlayınca o zaman tavırlarını değiştirmek durumunda kaldılar. 

Kızıl ordunun, her tür olumsuz koşullara rağmen, Nazi ordularına karşı başarılar elde etiğini ve Nazi Almanya’sının teslim olması ve Hitler’in intiharı dünya halkları nezdinde sosyalizmi umudu haline getirmişti. 

Bu savaşta (Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda) yaklaşık 55 milyon insan hayatını kaybetti. Bunun 22 milyonu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği vatandaşıydı. 8 milyonu Sovyet Komünist partisinin gençlik örgütünün aktivistlerindendi. Ve bu savaşta bir o kadar insan da sakat, yaralı, aç ve sefil yaşamak zorunda kaldı.    

Kızıl Ordu’nun direnişi ve Sovyet halkının mücadelesi, Emperyalistlerin büyüttüğü ya da büyümesine göz yumduğu Hitler’in faşist ordusu Moskova da bozguna uğradı. Ve Stalin önderliğindeki Kızıl ordunun Berlin’e girişiyle insanlık tarihinde yeni bir sayfa açıldı. Alman Nazilerinin yenilgisi tüm dünyada Stalin şahsında sosyalizme büyük bir sevgi ve sempatiye dönüştü. İkinci dünya savaşının zaferle sonuçlanmasından sonra, başta ABD olmak üzere yapılan sevinç gösterilerinde en başta Stalin portreleri taşındı. Bundan rahatsızlık duyan ve korkan egemenler özelikle Sovyet aleyhtarlığı yapmak için ve Sosyalizmi kötülemek için Stalin şahsında saldırılarını yoğunlaştırdılar. Dönemin İngiltere başbakanı Winston Churchill, “Hitler Nazizm’ini yendik bundan sonra düşmanımız Sovyetler birliği sosyalizm” biçiminde ki söylemleri onun gündeminin bir numaralı sorunu haline geldi. 

İnsanlığa korkunç acılar yaşatan bu savaşın bitimi olan, 1 Eylül Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler “barış içinde bir dünya mücadelesi” görevini hatırlatmak amacıyla Hitler faşizminin 1939 da Polonya’yı işgal etiği 1 Eylül gününü dünya barış günü olarak ilan ettiler. Amaç bu tür acıların bir daha yaşanmaması ve savaşların olmaması. 

Bugün, barıştan söz Etmek mümkün mü? Elbette hayır. Dünyanın birçok bölgesinde -özellikle Ortadoğu coğrafyasında- bir insanlık dramı yaşanıyor. Ve bunun bir numaralı müsebbibi de emperyalistlerdir. Başta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler, halklar üzerindeki hegemonyalarını dahada kalıcılaştırmak ve sömürülerinin devamı için halklar arasındaki çatışmaların derinleştirilmesine her tür katkıyı yapacaklardır. Çünkü onların ekonomileri büyük oranda silah sanayisine dayanmaktadır. Olası her çatışma onlar kar olarak dönerken, halklara kan, gözyaşı ve ölüm olarak dönecek.

Barış hiçbir zaman onların istediği ve isteyeceği bir kavram değil. Savaş olmazsa onların egemenlikleri kalıcı olmayacaktır. Bunu iyi biliyorlar. Bugün dünyanın birçok bölgesinde adı konmamış bir üçüncü dünya savaşı yaşanıyor. Kan, katliam, sürgün ve yaşanan her tür zulmün bir numaralı sorumluları olan egemenler en çok barışta söz ediyorlar ya, bu şahsen benim içimi yakıyor ve acıtıyor. 

Savaşların ortada kaldırılması ve tüm halklar arasında barış olması için dünya halklarının emperyalizme karşı baş kaldırmasından geçer. Bunun başak bir çözümü yok… 

Yaşadığımız bu dünyada en çok insan katliamı yapan ülke ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vb. Emperyalist ülkelerdir. Bunların barış çağrıları ne kadar samimi ve içten olabilir? ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları bunun en açık kanıtıdır. 

Bugün Ortadoğu, Afrika ve dünyanın birçok yerinde irili ufaklı savaşların olmasında ve yaşanan acıların ve çıkarılan savaşların tek sorumlusu emperyalistlerdir.

Dünyanın her bir yanında çatışmaların sürdüğü ve insanların boğazlandığı, açlığın, sefaletin kol gezdiği, çocukların ucuz iş gücünde faydalanıldığı ve kadın bedeninin ticari bir meta haline getirildiği günümüzde barıştan söz etmek mümkün değil. İşte bu durumda egemenlerin barış çağrıları ne kadar inandırıcı olabilir ki? Barış istiyorsak eğer; bunların saltanatına bir daha yaşamamak üzere son vermekle olasıdır.  

“1 Eylül Dünya barış gününü” sahtekarca mesajların verildiği simgesel bir gün olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır. Kanlı mezhep kavgalarının yaşandığı, her gün savaş çığırtkanlığının yapıldığı günümüzde, bu yönlü demeçlerin verilerek barışın nasıl teşhis edileceğini anlamak zor. 

Bu ne yaman bir çelişkidir ki, barış mesajı verenler savaşı en çok isteyen ve ondan çıkar sağlayan Emperyalistler ve onların uydu konumundaki uşaklarıdır. Bugün Ortadoğu’da ve özel olarak Kürt ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde, insani olan tüm değerlere düşman, IŞİD gibi ruh hastası sapıklar Emperyalistlerce organize edilmiş, ekonomik, askeri, maddi ve manevi her tür ihtiyaçları karşılanmıştır. Bu katillerin tüm ihtiyaçlarını karşılamakta olan emperyal güçlerin, vereceği barış demeçleri ne kadar samimi olabilirki?  

Savaşsız ve Sömürüsüz ve Barışın Hüküm Sürdüğü Bir Dünya Mümkün

Emperyalistler zenginliklerine zenginlik katmak için, dünya üzerinde çatışmaların ve savaşların bitmesini hiçbir zaman istemezler. Onlar, hiçbir zaman gerçek barıştan yana olmazlar, olmadıklarını da biliyoruz. 

Toplumsal bir barışın olması işin, dünya halkları egemenlikleri altında yaşadıkları diktatörleri alaşağı etmeleriyle mümkündür. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya, halkların bilinçli ve örgütlü mücadelesiyle ancak kazanılır ve buda mümkündür.  

Onların-Emperyalistlerin, Barış sözcüğü söylemi sahtekarca ve iki yüzlücedir. Onalar, çıkarları için Barışı her fırsatta katledecek kadar gözleri dönmüş, insanlıktan ve ahlaki tüm değerlerden yoksundurlar. Barış ve barıştan yana olmak; adaletli, vicdanlı, demokrasi ve özgürlükten yana olmak demektir. Buda onlarda yok…

Tüm savaşlar, baskı, şiddet ve acıların ve ciddi ruh sağlığı sorunlarına yol açar. Savaş, insanlar üzerinde onarılması mümkün olmayan tahribatlar yaratır. Emperyalist savaşlara karşı birlikte ve örgütlü olmak örgütlenmek ertelenemez bir insanlık görevi olmalı. 

Savaşa hayır, eşit, adaletli ve özgürlük içinde yaşamak için, barış için eller tutuşsun. Kardeşçe birlikte güzel bir dünya yaratacak sayımız, gücümüz ve irademiz var, eğer bunu farkında isek. 

Resul Erenler – 1 Eylül-2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑