Makaleler

Published on Mart 16th, 2021

0

16 Mart Katliamı ve ülkücü faşistlerin ilişkileri – Erdal Boyoğlu

 

Bölge: İstanbul  

Yer:İstanbul Üniversitesi 

Tarih 16 Mart 1978  

Saldırı türü: silahlı ve bombalı saldırı, katliam 

Ölen Devrimci: 7  

Yaralı: 41  

Katliamı Gerçekleştirenler:  Ülkücü faşistler. 

Ülkü Ocakları Derneği Başkanı ülkücü faşist Muhsin Yazıcıoğlu şöyle diyor “16 Mart olayının ülkücülerle uzaktan yakından ilişkisi yok” 

Peki gerçekler öyle mi? 

16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi’nden öğle üzeri saat 13:20 sularında toplu çıkış yapan Hukuk ve İktisat Fakültesi öğrencilerine Beyazıt yönünde koşan bir kişi “Kahrolsun komünistler” diyerek bomba attı. Ardından da kaçan öğrencilerin üzerine yaylım ateşi açıldı. 

İlk defa uzun namlulu silahların ve el bombalarının kullanıldığı 34 yıl öncesine ait bu olay tarihe 16 Mart katliamı olarak geçti.  

İlk anda 5 kişi ölürken, hastaheneye kaldırılanlar arasında 2 kişinin daha yaşamını yitirmesi üzerine kaybettiğimiz öğrenci sayısı 7’ye çıktı. Saldırıda 41 öğrenci yaralandı. 

16 Mart Katliam’ında öldürülen devrimci  öğrenciler:  

Hatice Özen DEV-GENÇ 

Abdullah Şimşek TİP 

Baki Ekiz İGD 

Cemil Sönmez TİP 

Hamit Akıl TİP 

Murat Kurt İGD 

Turan Ören İGD 

Ülkücü faşist saldırı sonrası devrimci öğrenciler üniversite‘nin Merkez Binası’nı işgal ettiler. İşgal’e İstanbul’un her yerinden akın akın öğrenciler,emekçiler geldiler. Anadolu’nun her yerinde, İşçiler kitlesel olarak işlerini bıraktı, boykotlar, forumlar düzenlendi. protesto gösterileri mitingler- yürüyüşler düzenlendi. 

Sevgili Hatice Özen’i, Devrimci Kadınlar Derneği‘nden tanıyordum ( DKD). Bayrampaşa’da kurulan DKD’ ne bende gidip geliyordum. Hatice ile  dernekte çok sık karşılaşırdık. 

 Dernek dördüncü kattaydı. Binanın giriş katında fırıncı vardı. Derneğe gelenler eğer parası varsa mutlaka  galete ve simit alırdı. Ve öyle derneğe çıkardı.  

Hatice derneğe geldiğinde her zaman galete ve simit mutlaka yanında olurdu. Bazen derneğe gelenler yanlarında  ekmek, zeytin peynir de getirirdi. Eğer çay da pişirilmişse, çay eşliğinde hep birlikte getirilen ekmek, peynir , galete ve simitler yenilirdi.  

Dernekte bir teksir makinamız vardı, bildirileri çoğaltmak için saatlerce uğraşırdık Bayrampaşa’da perşembe günleri kurulan halk pazarına bildiri dağıtmaya çıkardık.  

DKD’li  kadınlarla birlikte, bildireleri  dağıtıyorduk. Hiç unutmuyorum bir seferinde Hatice  bana da bildiri vermek istedi.  

Bana bakmadan bildiriyi uzattı.  Sağol yoldaş bende var deyince, aaa sen misin diyerek güldü. Hatice, çok içten çok samimi çok candan çok emektar bir devrimciydi.   

Dernek içinde dikkat çeken bir güzelliği vardı. Hatice yoldaş’ı DKD’nin o sıcak yoldaşca ortamın tüm güzellekleriyle sevgiyle saygıyla anıyorum.  

16 Mart’da İstanbul’da değildim. Dolayısıyla İstanbul Üniversitesi işgaline ve 16 Mart faşist katliamını protesto yürüyüşüne katılamamıştım.  Bu içimde hala bir dert.  

Devlet tarafından bilinmesine rağmen katliamı gerçekleştirenlere  göz yumuldu… 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne, ülkücülerin sol görüşlü öğrencilere 8 Mart’ta saldıracakları ve “sol gruba mensup öğrencilerin fakülteye devam etmeleri halinde 8-10 gün içinde bu grup üzerinde saldırı gerçekleştirileceği bilidirilmesine rağmen sessiz kalan yine devletin güvenlik güçleriydi.  

Peki buna karşı yapılan neydi.(Aynı Hrant Dink olayındaki ilişkiler gibi. Devletin organlarına gerekli istiğbarat gidiyor ama derin devlet eylemin gerceklesmesine göz yumuyor.) 

Katillerin arkalarından koşan polislere de “Durun… Koşmayın…” şeklinde emirler veren sicilli bir ülkücü komiser Reşat Altay oradaydı. Altay bu davranışının karşılığında, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Niğde, Trabzon ve Kırklareli Emniyet Müdürlüğü, görevlerine atanarak ödüllendirilmişti. (Derin devlet kendine itaat edenleri, emirlerinden çıkmayanları ve katillerini atama yaparak ödüllendiriyor. Tabi ki  devletin  işine geldiği sürece) 

Katliam sırasında bombacıyı yakalamak isteyen polisleri engelleyen Reşat Altay’ın  kiminle ilişki içinde olduğu bir sır değil.   Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı ile fotoğraflarının ortaya  çıkması da bir sır değil.  1988’de katliamın tetikçilerinden Zülküf İsot‘un öldürülmesi bir sır değil. İsot‘un ablası, kardeşinin „ülkücüler tarafından  susturuldu“ diye açıklamıştı. 

Katliamda kullanılan bombalar 16 Şubat 1978’de kontrgerilla içinde  emekli bir yüzbaşı olan Mehmet Ali Çeviker’in yardımı ile ülkücü faşistlere ulaşıyor.  Bombalar Amerikan modeli TNT kalıplarından yapılmış. 

Yüzbaşı‘nın MHP’li olduğu ve faşist hareketin kurmaylarıyla ilişki içinde olduğu, Ağustos 1978’de ülkücü  faşist Ali Yurtaslan’ın itiraflarıyla ortaya çıktı. Bombaları Mehmet Ali Çeviker’den aldığını söylemişti.    

16 Mart katliamı dosyasının zaman aşımından kapatılmasının tek mantıklı açıklaması var.  

Bu katliam, sermayenin maşası olan ülkücü faşistlerin  meşru gösterilmesidir.  

16 Mart katliamının ve benzer katliamların üstü örtüldü. Hakim sınıfların MHP’ye desteği hala devam ediyor. 

Irkçı parti MHP kötülüklerini sergilemeye, yalanlarını söylemeye, AKP ye karşı söylediklerini yalamaya yutmaya devam ediyor…  

MHP’nin yalanları ortada ve yalan batağında ırkçı saldırılarına devam ediyor.  

HDP’ nin halkların eşitlik ve demokrasi mücadelesine, kadınların zulme ve baskıya isyanına, emekçilerin hak alma mücadelesine , devrimcilerin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine ve öğrencilerin demokratik hak taleplerine karşı saldıraların başını faşist ülkücüler çekmektedir.  

Formularbeginn 

Formularende 

ÜLKÜCÜ FAŞİST CİNAYETLER 

Savcı Doğan Öz cinayeti için konuşan Muhsin Yazıcıoğlu bakın ne diyor; “Öz, sol görüşlü bir kişiydi. Ülkücülere olan husumeti de o günlerde göstermiş olduğu tavırlardan belliydi. Öz’ün ülkücülere yapmış oldugu bir takım uygulamalardan dolayı ülkücüler tarafından öldürüldüğü iddiası tamamen gerçek dışıdır”  

Savcı Doğan Öz cinayeti, ülkücü faşist İbrahim Çiftçi tarafından gerçekleştirilmedi mi? Bu cinayetten dolayı cezaevinde yatmadı mı? 

CHP il ve ilçe başkanlarını, CHP İstanbul Milletvekili Köksal Toptancıoğlu’nu, devrimci sendikacıları, devrimcileri,  ilerici, aydın, demokrat doktor, avukat, öğretmen ve devrimci öğrencileri öldürenler kimlerdi?  

1968’de Çanakkale, Ayvalık vb yerlerde Komando kampları niçin kurulmuştu. Komando kamplarında neler öğretiliyordu.  Kimler gelip gidiyordu. 

 İşte  bu kamplara eğitilen ülkücü faşistler ilerici devrimci öğrencilere, devrimcilere,  işçilere ve grev çadırlarına silahlı saldırılar gerçekleştirdi.  

Ord. Prof. Bedri Kafakioglu, Prof. Dr. Ümit Doganay, Prof Dr. Cavit Orhan Tütengil, Doç. Orhan Yavuz, TRT prodüktörü ve yazar Ümit Kaftancıoğlu gibi birçok değerli bilim insanları öldüren ülkücü faşistlerdi.   

Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul’u ve DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler cinayetlerini gerçeklestirenler  ülkücü faşistler değil mi?  

16 Mart 1978‘de ülkücü faşistlerin yaptığı katliamı unutmadım unutmayacağım. 

16 Mart’ da yitirdiğimiz yoldaşları saygımla sevgimle anıyorum. 


Erdal Boyoğlu – 16.03.2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑