Makaleler

Published on Eylül 16th, 2021

0

21. yüzyıl, yeni düzen ve değişen dinamikler (4) | Nihat Veli Yüce

Endüstri 4.0

Teknolojik gelişmenin günümüzde ulaştığı düzey, yüz yılda kattedilen yolu on yıl gibi kısa sürelere sığdırıyor. İnsanlığın son 10 bin yıl boyunca başardığı teknolojik ilerleme ile son yüzyıl içinde elde edilen ilerlemeyi karşılaştırdığımızda bunu görürüz. Son yüzyıldaki teknolojik gelişme ise bugün on yılda gerçekleştirilmektedir. Bilişim teknolojisinin gelişimi, akıllı bilgisayarların kendi kendine algoritma oluşturma düzeyi hızla gelişiyor. Yapay zeka dediğimiz özetle insanın oluşturduğu, kodlamalardır, algoritmadır. (Burada korkulan yan bu algoritmaların, insandan bağımsız kendi algoritmalarını oluşturabilmeleridir). Nesnelerin, hizmetlerin interneti ve siber-fiziksel sistemlere geçiş yani endüstri 4.0 ile modüler yapılı akıllı fabrikalara geçiş denen aşamadır. 5G teknolojisi yani süper internet hızı ile endüstri 4.0’a geçiş gerçeklik haline gelmiştir. Modüler yapılı akıllı fabrikalara geçiş döneminin doğuşu sanayide dördüncü köklü dönüşümü ifade etmektedir. Özcesi ‘dijital teknoloji, biyoloji ve donanım otomasyonlarındaki önemli yeniliklerin birleşiminden gelmektedir. Yapay zeka, robotik, nesnelerin İnterneti, otonom araçlar, 3 boyutlu baskı, nanoteknoloji, biyoteknoloji, malzeme bilimi, enerji depolama ve kuantum hesaplama’ gibi alanları kapsayan yeni dönem, buna uygun yeni enerji çeşitliliğine götürmekte, petrol gibi fosil yakıtlara bağımlılık dönemini giderek kapatmaktadır.

Kapitalizmin tarihi boyunca ortaya çıkan her köklü teknolojik dönüşüm ve bunun sanayiye uyarlanması ile oluşan yeni teknolojik süreçler, buhranlarla iç içe ilerlemiş ve bunun üzerine bina edilen çatışmalı süreçlerle kendini daha üst düzeyde yeniden üretmiştir. Özcesi yıkım ve inşa yoluyla tıkanıklığı aşmıştır. Gelinen aşamada böyle bir süreçle karşı karşıyayız. Küresel emperyalizm sanayinin dördüncü evresine geçiş sürecinde derin krizler yaşıyor. Krizin iz düşümü çatışmaları öne itiyor. Bu krizin götüreceği mecra yıkım ve inşa ile ortaya çıkaracağı 4. büyük teknolojik dönüşümün, sanayide başat hale gelmesi olacaktır. Bu teknolojik dönüşümü en üst düzeyde sağlayan ülkelerin sanayi kuruluşları, açık ara önde olacaklardır. Yeni dönemin başat güçleri bu dönüşümü sağlamayı başaranlar olacaktır. Bugün verili durumdaki güçler dengesini köklü şekilde değiştirecek olan da bu dönüşümün hızı ve düzeyidir.

Üretimin bilgisayarların yönlendiriminde, robot teknolojisiyle yapıldığı, akıllı fabrikaların ortaya çıkması, maliyetleri aşağı çekecek ve üretim anarşisini belli bir düzeydede olsa dizginleyecektir. Talebin anlık takibi ve buna paralel üretim arzı, üretim anarşisini dizginlerken, insanın iş gücüne dayalı üretiminin yerini alan akıllı makineler, imalat sanayinde ucuz iş gücüne yönelme arzusunuda adım adım ortadan kaldıracaktır. Gelişmekte olan ülkeler olarak anılan kuşağın montaj sanayine dayalı emek yoğun üretimine olan ihtiyacıda adım adım ortadan kaldıracaktır. Dünya ekonomisi üzerinde çok derin ve köklü etkiler yaratacak olan sanayinin 4. evresine geçişi başaracak olan ülkeler şüphesiz emperyal metropol ülkeler olacaktır. Çevre ülkekerin ekonomik gücü ve teknolojik kapasiteleri bu dönüşümü sağlamaya yetecek alt yapıdan yoksundur. Merkez ülkelerde dahi bu dönüşüm eş zamanlı ve aynı düzeyde olmayacaktır. Bu durum güçler dengesinide etkileyecek, kartların yeniden karılmasına götürecektir.

İşsizliğin giderek arttığı emperyalist metropollerde, 4. endüstriyel dönüşüm, durumu daha da ağırlaştıracaktır. İşsiz yığınları beslemek yada beslemek zorunda kalmayacak belalar başlarına açarak, küresel nüfus planlamasını vahşi yöntemlerle gerçekleştirmek gibi bir seçenek orta yerde duruyor. Sermayenin kârına göre küstahlaştığı bir düzlemde, işsiz yığınlarla kârlarının bir bölümünü paylaşmak, sermayenin doğasına aykırıdır. Bu durumda emekçi yığınları ikinci seçenek bekliyor demektir. İşsizlik, yoksulluk, açlık, susuzluk, milliyetçi boğazlaşmalar, ırkçı-faşist saldırganlık eşliğinde iç faşistleşme, salgın hastalıklar ve bölgesel düzeyde savaşlarla küresel nüfus planlaması kaçınılmaz bir tehlike olarak orta yerde duruyor. Bu tehlikeler, uzak ihtimal faraziyeler değil, yaşadığımız yüz yılın gerçekleridir.

Teknolojinin ulaştığı düzey, sanayideki köklü değişimler, bunun ortaya çıkaracağı sınıf ilişkileri ve yeni toplumsal gruplar yeni paradigmalara ihtiyacı zorunlu hale getiriyor. İnsanlık bu yeni varoluşsal sorunlarının üstesinden küresel çapta projeler ve örgütlenmelerle gelebilir. Lokal düşünme ve lokal sorunlarda yoğunlaşma yeni sürece alternatif olamaz. Küresel düşünme ve küresel çapta örgütlenme dünya halklarının ortak geleceğini kurmanın olmazsa olmazıdır. Bunu başaramadığımızda  yazının giriş bölümünde dikkat çektiğim hazin tehlikelerin gerçeğe dönüşmesi kuvvetle muhtemeldir.

Mülksüzler ordusunun mülksüzleştirme eyleminde, özcesi proleteryanın iktidar yürüyüşünde, öncü ve temel güç olması biçiminde formüle edebileceğimiz sosyalist devrim algısı değişmek durumundadır. Bu yüzyıl kapandığında dünyanın sanayi metropollerinde zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayan proleteryanın rolünü üstlenen kaçıncı kuşak robotlar ve kaybedeceği çok şeyi olan bir avuç bilişimci olacaktır. Karikatürize edersek bilişimci Arif ve 216’lar olacaktır.

Devrimin sanayi kuruluşlarında çalışan proleterlerin sokağa inmesi ile değil, sokaklardaki işsizlerin kuşatması ile gerçeklik haline gelme olasılığının güçlendiği bir döneme giriyoruz. Ulusal aidiyet, dini aidiyet, bölgesel veya kıtasal aidiyetleri aşmış, dünya vatandaşı bilincine ulaşmış bireyler topluluğunun küresel çapta örgütlenmesi ile küresel emperyalizmle mücadele edilebilinir. Egemenlerin belirlediği devlet sınırlarını esas alan, o sınırlar içinde enternasyonalizm cilası ile cilalanmış, milliyetçiliği aşamayan yerellikle çağımızın sorunları aşılamaz.

Merkezine İnsanlığın sadece ulusal düzeyde mücadelelerle çözemeyeceği, gün geçtikçe daha çok varoluşsal tehdit haline gelmeye başlayan, küresel emperyalizmin yol açtığı derin sınıfsal uçurumlar, küresel iklim değişikliği, teknolojik bozulma, özellikle yapay zeka ve biyo-mühendisliğin yükselişi, biyoteknolojik tehdit gibi tehditlerle mücadeleyi, küresel çapta örgütleyecek, demokrasi bilinci gelişkin,  ademi merkeziyetçi yeni oluşumlara ihtiyaç vardır. Ufku verili devlet sınırlarını aşamayan ve verili durumun ötesini, özcesi geleceği ön göremeyen ve buna uygun, ideolojik, politik örgütlülüğünü gerçekleştiremeyen, demokrasi bilinci gelişmemiş, tekçi, lokal yapılarla bu mücadele örgütlenemez. Bu nedenle, yerelci, milliyetçilik zehri zerk edilmiş, anti demokratik, tekçi, biçimci ve doğmatik ortodoks marksistlerin  yürüyüşü 20. yüzyıl da trajediye dönüştü, 21. yüzyılda ise  komediye. Son sözü Marks’a bırakarak noktalayalım. “Hegel, bir yerlerde, dünya tarihindeki tüm büyük olguların ve kişilerin, bir anlamda, iki kez ortaya çıktığını söyler. Şunu eklemeyi unutmuş: Birinde trajedi, diğerinde komedi olarak” 


Nihat Veli Yüce – 16.09.2021


Yazının ilk üç bölümü:
21. yüzyıl, yeni düzen ve değişen dinamikler (I) | Nihat Veli Yüce
21. yüzyıl, yeni düzen ve değişen dinamikler (2)| Nihat Veli Yüce
21. yüzyıl, yeni düzen ve değişen dinamikler (3) | Nihat Veli Yüce

Bu yazı serinin son bölümünüdür.

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑