Makaleler

Published on Kasım 20th, 2021

0

Almanya göçünün 60. yılı ve gelinen ekonomik-politik boyut | Celal Turhan


“Almanya acı vatan türküsü” dillerden düşmedi. Göçmenlik uzun bir yoldu. Bu yolculukta göçmenlerin her zaman dirençli ve örgütlü olmaları gerekiyor. Direnişler eşit bir yaşam için sürmelidir…

Türkiye ile Almanya arasında işgücü anlaşmasının imzalanmasının 60 yılındayız. Buraya gelen göçmenler en ağır işlerde çalıştırıldılar. Almanların yapmak istemediği işleri yapıyorlar ve onların yaşamadığı koşullarda yaşıyorlardı. 30 Ekim 1961’den Almanya’nın göçmen işgücü alımını sonlandırdığı 1973 yılına dek yaklaşık 800 bin kişi Türkiye’den Almanya’ya göç etti. Göçmenler Almanya’da “misafir işçi”, Türkiye’de de “Almancı” oldular. Farklı kültürler arasında Almanya’da dördüncü kuşak yetişiyor. Almanya’ya işçi olarak gelenlerin çocukları, torunları artık bilim insanları, milletvekilleri, avukat, doktor, mühendis, eğitimci, savcı, emniyet müdürü vs. oldular.

Almanya’nın bugünkü ekonomik güç haline dönüşmesinde göçmenlerin büyük alın teri var.

Başlangıçta göçmenlere insan onuruna yakışmayan muameleler yapıldı. Almanya’ya ilk gelen insanlarımızı çırılçıplak şekilde üst aramaları ve diş kontrolleri ile aldılar. Göçmenlere lisan kursları ve herhangi bir destek sunulmadı. Plansız ve programsız bir şekilde yaşamaya terk edildiler. Eğitim ve sosyal alanda fırsat eşitliği yoktu. Bu yüzden göçmen kökenli olan ve olamayanlar arasında büyük bir fark vardı.

Ayrımcılık ve önyargıların bugün hala sürdüğünü biliyoruz. İş başvurusunda bulunan ve kiralık ev arayışlarındaki zorluklar hala görülmektedir. Özlemleri ve göçmenlikleri, dil bilmemekten kaynaklanan sorunları hala sürmektedir. İş bulmanın, gerekli parayı kazanmanın zorlukları da devam etmektedir. Sadece ekonomik değil, siyasi koşullar da göçmenleri etkilemektedir.

Fakat göçmenler artık buralı oldular ve buranın yaşam şekline alıştılar. Ailelerini getirdiler. 70’li yıllara damgasını vuran Ford işçilerinin yaptığı grevler ve bazı protesto mitingleri, ekonomik krizler, geri dönüş teşvikleri hafızalardan silinmedi. Göçmenler her dönemde döviz makinası olarak da görüldüler. Fakat daha sonra haklarını öğrenmeye ve direnmeye başladılar. Demokratik kitle örgütlerinde aktif olarak yer aldılar. Siyasi, ekonomik ve kültürel alanda belirgin bir güç haline geldiler.

12 Eylül 80 Askeri faşist darbesinin zorladığı siyasi göç dalgası

Seksenli yıllar Almanya ve Türkiyede yaşayan demokratları en çok üzen yıllar oldu.12 Eylül fasist darbesinin gölgesi aydın kesimleri etkiledi. Bu baskı rejiminin icraatları insanlık dışı olarak tarih sayfasına kara bir leke olarak düştü. Bu tarihimiz ve coğrafyamızın kara lekesi aynı zamanda siyasi iltica ve aile birleşiminin sürecini başlattı.Baskı ve zulümden kaçan siyasi göçmenler için Avrupa ve Almanya yaşama tutunma  mekanı oldu. Almanya’ya gelen siyasiler ve onların çocukları her iki toplumun gelişimi için büyük özveride bulundular. Onlar bilgi ve becerileri ile kitle örgütlenmelerini dahada güçlendirerek siyasi ve kültürel anlamda büyük güç oluşturdular. Evrensel değerler ile dostluk ve dayanışmayı güçlendirdiler. Göçmen kuşakların ve yerlilerin barış içinde bir arada yaşamaları için sağlam birer köprü oluşturdular.

Irkçılık ve katliamlar yoğunlaştı, göçmenler de korku süreci başladı

Göçmenlere karşı ırkçı düşmanlık iki binli yıllarda yoğunlaştı ve şiddete dönüşmeye başladı. Rostock’da başlayan saldırılar Mölln ve Solingen‘de katliama dönüştü. Evlerinde insanlar yakılarak katledildiler.

Alman Medyasında ilk aylarda dönerci cinayetleri olarak adlandırılan NSU cinayetleri başladı. 8’i Türkiyeli toplam 10 kişiyi katleden aşırı sağcı faşist ve ırkçı terör örgütü NSU’nun cinayetleri göçmenlere korku dolu bir süreç yaşattı ve hala tehditleri sürmektedir. Cinayet işleme şekilleri ve güvenlik güçlerinin ihmalleri de daha tedirgin ediciydi. Türkiye’den gelen göçmenler, Almanya’ya çoktan yerleşmişler ve bu ülkenin bir parçası olmuşlardı. Sadece işçi değillerdi. Göçmen çocukları her alanda görülüyorlar. Bilim insanları, yazarlar ve sanatçılar olarak bu toplumun gelişimine yön veriyorlar. Göçmen kökenlilerin isimleri ve imzaları günümüzde her alanda görülmektedir.

Umutlar ve hayaller daha güzel yaşanılır bir dünya icin sürmektedir.

Almanya acı vatan türküsü dillerden düşmedi. Göçmenlik uzun bir yoldu. Bu yolculukta göçmenlerin her zaman dirençli ve örgütlü olmaları gerekiyor. Direnişler eşit bir yaşam için sürmelidir. Çağın vebası ırkçılığa karşı yerlilerle birlikte mücadele etmeliyiz. Ekonomik- Siyasi ve Kültürel anlamda bu ülkeye büyük katkı sunan ve zenginleştiren göçmenler her alanda fırsat eşitliğinin mücadelesini vermelidirler. Ayrım yapmadan dayanışma içinde olmalıyız. Çünkü bu dünyayı sadece insanlık ve eşitlik anlayışı kurtaracaktır.


Celal Turhan – 20.11.2021

Fotoğraf: Ali Çarman (Valizler Dolusu Umut” sergisi çalışmasından)

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑