Yazarlar

Published on Kasım 27th, 2020

0

Arnavutlar bağımsızlığı kutluyor – Hüseyin Şenol


…Arnavut halkı, birleşmenin önünü engelleyen parçalanmışlığı da Osmanlı’dan “miras” olarak devraldı. Arnavutların topraklarının büyük bölümüne, Sırp, Karadağ, Makedon, Yunan ve Bulgar sömürgecilerin çöreklenmesi için önemli bir fırsat sundu, Osmanlı giderayak…

Sömürgeci Osmanlıyı 108 yıl önce, 28 Kasım 1912’de topraklarından kovan Arnavutlar, yarın bağımsızlığın yıldönümünü, 28 Kasım Bağımsızlık ve Bayrak Günü’nü kutluyor.

Arnavut halk(lar)ı Osmanlıya ve yine yakın zamanda da Kosova’da Sömürgeci Sırbistan’a karşı verdiği mücadele sonucunda bağımsızlığını kazandı.

1912’de sömürgeci Osmanlıyı Arnavutluk’tan ve onlarca yıl süren özgürlük mücadelesi sonucunda 1999’da da sömürgeci Sırbistan’ı topraklarından kovan Arnavutlar’ın bağımsızlık mücadelesi dünyada örnek bağımsızlık hareketlerindendir. Arnavutlar’ın Makedonya, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ’daki parçalarında da özgürlük mücadeleleri sürüyor.

İskender Bey’in toprakları

Arnavutlar Avrupa’nın en eski halkı olan İlliryalılar’ın torunlarıdır. Bu nedenle de çok sayıda Arnavut, çocuklarına İlir ve İlire ismini veriyor. Ben de annesiyle birlikte ilk kızıma İlirya adı verdim ama yasağa takıldı. Düşündük, Türkçe Eylem’in yanı sıra Arnavutlar’da çok kullanılan Ayda (Arnavutça: Aida) ismini verdik. Çifte vatandaş olduğu için ikinci kızımıza yasak sökmedi ve Elira ismini verdik. Elira’da sadece sıralamayı değiştirdik ve ikinci ismi Sude, yani Türkçe oldu.

Yazımı çok uzatmamak ve ansiklopedik bilgilerin derinliğine girmek niyetinde değilim. Bu yazımın özü de sömürgecilik ve ona karşı mücadele.

Halk kahramanı Skanderbeg (Gjergj Kastrioti Skënderbeu), Arnavutlar için önemi çok büyük. Osmanlı’ya karşı uzun yıllar mücadele veren, imparatorluğun Arnavutluk’u ele geçirmesini geciktiren, Batı’ya doğru genişlemesini engelleyen hem de çok kereler ağır darbeler veren ulusal kahraman İskender Bey, 1443 yılında baş kaldırmış, 1444’te de Arnavutların birliğini sağlama başarısını göstermiştir. Ta ki sıtmadan ölümüne, yani 17 Ocak 1468’e kadar Osmanlı’nın tüm saldırılarını püskürtmüş, toprakların işgal etmesini engellemiştir. İskender Bey’in ölümünden sonra da kıran kırana mücadele devam etmiş, ancak 10 yıldan fazla zaman sonra parça parça kırılabilen Arnavutların topraklarının tamamen işgal edilme süreci bir asırdan da fazla sürmüştür.

1571’den sonra Arnavutluk toprakları Osmanlı tarafından işgal edilmiş ve tamamen sömürge haline getirilebilmiştir. 400 yıldan fazla sürecek yeni bir süreç, sömürge süreci başlamıştı.

“Kadim halklar” muhabbeti

            “Savaşçı” bir halk olarak tanınan Arnavutlar, işgal öncesi “batı”nın sınırlarını zorlayan Osmanlı’ya karşı duvar olmuş, çok kereler geri püskürtmüştür. Çok sayıda ve çok uzun süren savaşlar sonrası Osmanlı tarafından işgal edilen ve asırlar boyu sömürülen Arnavutlar, zamanla Osmanlı’nın “kadim” halklarından sayılmaya başlanmıştır.

            Diğer halklar gibi, çok sayıda Arnavut paşanın olduğu doğrudur. Aralarında çok sayıda “ünlü” olanı da var. Halkların yanı sıra bölgelerde de çok sayıda paşalık, sadrazamlık ve valilik ünvanıyla görevlendirmeler yapılmıştır. Ama bu bir lütuf değil, daha rahat kontrol altında tutmak, ezmek ve sömürebilmek için yapılmıştır.

            “Kadimlik”, sadece ünvanla değil, ayaklanmayla da oluyordu. Bu tür görevlerin yanı sıra, ünlü ayaklanmaları örgütleyen Arnavutların da sayısı az değildir. Bunlardan en bilineni ve ünlüsü Patrona Halil (Horpeşteli Arnavut Halil) Ayaklanması gibi. 1720 Niş ve hemen sonrası Vidin’deki ayaklanmalara katılan Patrona Halil, bu ayaklanmalardan sonra İstanbul’a yerleşir. Patrona Halil, Osmanlıyı derinden sarsarak, ikdidarın değişmesini beraberinde getiren 1730’daki ayaklanmanın da en başındaki kişidir. Patrona Halil Ayaklanması’nın Arnavutların kendi toprakları dışında olması da ayrıca örnektir.

            Tüm bunların yanı sıra, Osmanlı’nın işgalini haklı çıkaran, savunanların sayısı da maalesef az değil. Ne yazık ki bunun içinde Arnavutlar da var.

Ayrıca bana göre göreceli bir tanımlama olan ve halklara yapıştırılan “kadimlik” de yeniden tartışılmalı.

Evet yine başka bir yazıda, buralara da uzun ve detaylı şekilde değinmek üzere ara verip, Osmanlı’nın tamamen topraklardan sökülüp atılma sürecine, Arnavutluk bağımsız mücadelesine değinmek istiyorum.

Bajram Curri, İsmail Qemali ve diğer kahramanlar

500 yıldan fazla, yani asırlarca başta Arnavutlar olmak üzere Balkan halklarına da kan kusturan sömürgeci Osmanlı İmparatorluğu, tüm baskıcı rejimler gibi yıkılmaya mahkumdu. Hızlanan çöküşü Arnavutlar’ın bağımsızlığı daha da hızlandırdı ve Osmanlı Balkanlar’dan tamamen sökülüp atıldı. İleride, yani 100 yıl sonra Kosova’nın kurtuluşunda tekerrür edecek bir tarihi gelişme yaşanıyordu, Arnavutların topraklarında: Legal alandakilerle, illegal alandakiler birleşiyordu. Yani parlamentoda, diplomaside, kamuda yer alan Arnavut siyasilerle, dağlarda savaşan gerilla hareketinin önderleri bağımsızlık mücadelesi için birleşiyordu. Bajram Curri ve İsmail Qemali bir araya gelerek, mücadeleyi bir üst seviyeye yükselttiler.

Bu birleşmenin önemli diğer bir noktası da, sadece şimdiki Arnavut bölgesinden değil, Kosova ve diğer bölgelerden de önderler, bir ittifak olan Prizren Ligi’nde (Arnavut Ulusunun Haklarını Savunma Birliği – Lidhja për mbrojtjen e të drejtave te kombit Shqiptar) birleşmeye başlamıştı. Priştineli Hasan Bey olarak bilinen siyasetçi Hasan Berisha ve yine 1864 doğumlu özgürlük savaşçısı gerilla İsa Boletini’nin de katılması, bağımsızlık hareketini daha da güçlendirdi. Boletini, Prizren İttifakı’na katıldığında 17 yaşındaydı.

Bu saydığım dört önemli ismin dışında da çok sayıda isim yer alıyordu, bu ve sonrası ittifaklarda.

Birleşen bu Arnavutların hayali; Yanya, Manastır, İşkodra ve Kosova vilayetlerindeki (Şimdiki Arnavutluk, Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan) Arnavutları örgütleyip, bir araya getirip bağımsızlığa kavuşturmaktı. Arnavutlar, çeşitli vilayetlere bölünmüş Arnavutluk bölgesinin tek parça olarak birleştirilip, yönetiminin Arnavutlara bırakılması, eğitim ve yargıda Arnavutçanın geçerli olması gibi taleplerde de bulunmuşlardı.

Arnavutlar arası en önemli ittifaklardan olan Prizren Ligi’nin 1881’de Osmanlı ordusu tarafından kanla bastırılıp, dağıtılmasından sonra da bağımsızlık mücadelesi durmadı. Sömürgeci Osmanlı, Prizren Ligi’nin başkanı Abdyl Frashëri hakkında verdiği idam kararından, sonuçlarından da korktuğu için son anda vazgeçmişti…

Bağımsızlığa giden yolda ayaklanmalar

            Ulusal hareket olan Rilindja Kombëtare (Ulusal Yeniden Diriliş) kurulduğu 1870 yılından bağımsızlığa kadar mücadelesini sürdüren hareketlerdendi. Abdyl, Naim ve Sami Frashëri Kardeşler, hareketin önemli isimlerindendi.

            1831 yılında yoğunlaşan özgürlük istemleri ve beraberinde getirdiği örgütlenme mücadelesi 1880’li yıllara kadar durmaksızın sürdü. Bu dönem zarfında sadece Manastır’ta 500’den fazla Arnavut “bey” ve korumaları Osmanlı tarafından katledildi.

            Bu dönemde sadece Manastır’da değil, tüm vilayetlerde ayaklanmalar örgütleniyor ve hemen hemen hepsi kanla bastırılıyordu. Osmanlı’nın gücü yetmediği anlarda ise bu ayaklanmaların bir kısmına geçici bir süre beklenip “göz yumulmak zorunda” kalınıyor ve “vakti geldiğinde” çok daha ağır bir şekilde bastırılıyordu. “Barışçıl” ayaklanmaların da akıbeti, diğerlerinden farklı olmuyordu.

            Özgürlük mücadelesine durmaksızın devam eden Arnavutlar, uzun yıllar sonra, imkansızı gerçekleştirerek, büyük bir başarıya imza attı. Dedë Gjon Luli tarafından 1911’deki ayaklanmanın başarıya ulaşması ve 1479’da düşen İşkodra (Shkodra) sonrası ilk kez, yani 432 yıl sonra, kırmızı zemin üzerinde çift başlı kartalın bulunduğu kırmızı-siyah Arnavutların bayrağı dalgalandırılmıştı. Büyük bedeller ödenerek, Durgut Paşa’ya karşı kazanılan bu zafer, 28 Kasım 1912’de ilan edilecek olan, bağımsızlığa giden yolda önemi büyük bir moment, tarihi bir dönüm noktasıydı.

            1912’nin Ocak ayından Ağustos ayına kadar süren tüm bölgelerdeki ufaklı büyüklü ayaklanmaların başarıyla sonuçlanması, Arnavutları zafere yaklaştırıyordu. Özellikle de Kosova Vilayetinin büyük şehri olan Üsküp’ün alınması, Osmanlı’da moral bozukluğu yaratırken, Arnavutların moralini daha da yükseltmiş, mücadele azmini artırmıştı.

            Direniş karşısında daha fazla duramayan Osmanlı, anlaşmak için masaya oturmak zorunda kaldı.

            Artık yalnızca bazı büyük şehirler Osmanlı kuvvetlerinin kontrolü altındaydı. Ayaklanma, 4 Eylül 1912’de, Osmanlı Devleti’nin masaya oturmasını zorunlu hale getirdi. Direniş, Arnavut vilayetlerindeki özerk yetkiler ve adalet sistemini, askerlik hizmeti, vergiler ve Arnavut dili için Latin alfabesinin kullanımı da dahil eğitim hakkı olmak üzere bağımsızlık yanlılarının taleplerine uyulma konusunda anlaşmasından sonra sona erdi. Ancak Osmanlı hükümeti, Arnavutların yaşadığı, kendilerine ait olan topraklar üzerindeki dört Vilayeti birleştirme talebine karşı çıktı. Osmanlının bu böl-yönet taktiğinden başka bir şey değildi ve Arnavutların bugün bile hala acısını çekeceği ve ağır bedeller ödedeği bir durumdu bu.

Evet, Osmanlı “son oyununu” da bu şekilde oynamıştı, Arnavut halkına. 500 yıl süren sömürge olarak ve bunun son 100 yılını da yenilgilerin de alındığı ayaklanmalarla geçiren Arnavut halkı, birleşmenin önünü engelleyen parçalanmışlığı da Osmanlı’dan “miras” olarak devraldı. Arnavutların topraklarının büyük bölümüne, Sırp, Karadağ, Makedon, Yunan ve Bulgar sömürgecilerin çöreklenmesi için önemli bir fırsat sundu, Osmanlı giderayak.

Bu durum da bilindiği gibi “Osmanlı’da oyun bitmez” denmesine önemli bir örnektir tarihte.

Adına dünya savaşları da denen, Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşları’nda da işgal edilen şimdiki Arnavutluk ve diğer parçaların birleşebilme imkanı, artık çok daha zordu.

28 Kasım 1912 Bağımsızlık Bildirgesi

Uzun mücadele döneminden sonra, yani bundan sonra, bir çok yönden gelişen yeni saldırılara karşı duramayacağını ve her geçen gün durumlarının daha fazla zayıflayacaklarını da sezen Arnavutlar, daha fazla beklemeden bağımsızlık adımını bir an önce atmaya karar verdi.

            Arnavutluk Bağımsızlık Bildirgesi (Shpallja e Pavarësisë), 28 Kasım 1912 tarihinde Arnavutluk’un Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan etmesidir.

Kasım 1912 tarihinde Avlonya’da (Vlora) 83 delegenin katıldığı mecliste Arnavutluk’un bağımsızlığını ilan ettiğini ve geçici bir hükümet kurulduğu bildirildi. Bildirge metni Arnavutça ve Osmanlı Türkçesi ile yazıldı.

Vlora, 28 Kasım. Bu tarihten itibaren Arnavutluk’un bugün karşı karşıya olduğu büyük tehlikelerden bahseden İsmail Qemali (Osmanlı Meclis-i Mebusanı I.dönem Berat milletvekili Avlonyalı İsmail Kemal Bey) ve tüm delegeler ile Arnavutluk’un bu tarih itibarıyla kendi, özgür ve bağımsız olması gerektiğini oybirliğiyle karar verdiler. Ve yaşadıkları bölgeye ”Shqiperia” yani “kartal yuvası” olarak adlandıran Arnavutlar, yüz yıllar sonra, yuvanın büyük bölümü “Arnavutluk” için bağımsızlığı ilan etmiş oldular…

“Osmanlıyı arkadan vurmak”

Arnavutlar’a da tepki halen sürüyor, Türkiyeli ırkçılar tarfından. Onlara göre Arnavutlar da Osmanlı’yı arkadan vurmuştu. Yüzyıllarca topraklarını işgal et, zulmet, sömürgeleştir, ondan sonra da Osmanlı’yı arkadan vurmakla suçla. Pervasızca, ırkçılar tarafından Osmanlı’ya ihanet eden halklar içinde gösterilen Arnavutlar, eğer bugün hala diğer halklar gibi “resmi” sınırlar içinde yer alsaydı, bölücülükle suçlanacaktı. Kürtlerin ve diğer ulusların başına ne geldiyse ve gelmeye de devam ediyorsa, aynısı Arnavutların da başına gelecekti.

Onurlu bir bağımsızlık mücadelesi yürüten sadece Arnavutlar’a değil, tüm halklara “hainlik” damgası vurur sömürgeciler. Eğer hainlik; zulme ve baskıya başkaldırmak, işgalciyi kovmak ise, varsın halklar “hain” olsun.

Kuzey Afrika ve diğer işgal bölgelerinde olduğu gibi; Balkanlar’ın “geri” kalmasının en büyük nedeni Osmanlı’dır. Her sömürgeci gibi, o da sömürgeleştirdiği halkları ezmiş, yer altı ve yer üstü kaynaklarına el koymuş, kültürel, sosyal, ekonomik ve politik özgür gelişimini engellemiştir.

Bir-iki daha fazla bağımsızlık

            Yukarıda da belirttiğim gibi; bugün Arnavutların da parçalara bölünmüş olmasının sorumlusu başta sömürgeci Osmanlı ve devamındaki diğer sömürgecilerdir. Tüm baskı ve zulme karşı, Arnavutlar yüz yıllardır tüm parçalarda özgürlükleri için sömürgeci egemenlere karşı mücadeleye devam ediyor. Tarihin bazı dönemlerinde, yani arada kırılsa da yenilgiye uğratılsa da, tamamen bitirildi dense de yeniden toparlanan Arnavut halkının mücadelesi kesintisiz olarak sürmekte.

 Kosova Kurtuluş Ordusu (Ushtria Çlirimtare e Kosovës- UÇK), sadece Kosova’da değil, ulusal kurtuluş ordusu olarak, Arnavut halkının tüm parçalardaki bağımsızlık mücadelesi, dünyadaki tüm sömürge halklara örnektir. Özellikle de birkaç parçaya bölünmüş olanlar için.

Kosova halkı bağımsızlığını 17 Şubat 2008’de ilan etmiş ve sömürgeci Sırbistan’ı kovarak misyonunu doldurmuştur. Kosova ve ulusal kurtuluş ordusu UÇK’yı örnek alan Karadağ, Makedonya, Yunanistan, Sırbistan gibi bazı parçalarındaki Arnavutlar da ulusal kurtuluş mücadelesi sürdürüyor. Makedonya’daki Arnavutların gerilla örgütü “Halk Kurtuluş Ordusu” (Ushtria Çlirimtare Kombëtare – UÇK), şimdiki güney Sırbistan’da bulunan Arnavutların bölgesinde “Preshevës, Medvegjës ve Bujanocit Kurtuluş Ordusu” (Ushtria Çlirimtare e Preshevës, Medvegjës dhe Bujanocit – UÇPMB) ve Yunanistan sınırları içinde bulunan sömürge bölge Çamerya’da mücadele veren Çamerya Kurtuluş Ordusu (Ushtria Çlirimtare e Çamërisë – UÇÇ), buna örnektir.

Kendi topraklarınnın büyük bölümünde hala sömürge olarak yaşamak zorunda kalan Arnavutlar, yine dünyanın bir çok ülkesinde azınlık olarak yaşamaktalar. Türkiye’de Müslüman ve İtalya’da da Katolik Arnavutların sayıları milyonları buluyor. Yüz yıllardır bu iki ülkede yerleşik olarak yaşayan Arnavutlar, azınlık haklarından yoksunlar.

İtalya’da 900.000 ila 2.000.000 Arnavut yaşıyor ve bunların 100.000 ila 260.000’i Arbëresh lehçesini konuşuyor. Arnavutça, İtalya’nın bazı bölgelerinde resmi dil. Buna karşın, Türkiye 5-6 milyon Arnavut asıllının bulunmasına karşın, değil okul ve resmi dil, resmi dil kursu bile bulunmamaktadır.

Arnavutların yüz yıllardır devam eden, ezilen dünya halklarına örnek ulusal kurtuluş mücadelesi, dünyanın diğer parçalarında olduğu gibi; bazı Türkiyeli ulusalcılar ve şovenler tarafından da karalama kampanyasına sürekli maruz kalıyor.

28 Kasım Bağımsızlık ve Bayrak Günü sadece Arnavutluk’ta değil, bağımlı veya bağımsız, özgür veya sömürge, tüm parçalardaki Arnavutlar tarafından kutlanıyor.

Halkımın bağımsızlık bayramını kutluyor, diğer parçalardaki Arnavutlara, dünyadaki tüm ezilen halklara mücadelelerinde başarılar ve nihayetinde tam bağımsızlık diliyorum.

Kahrolsun sömürgecilik!  Yaşasın bağımsızlık!
Poshtë kolonializmi!  Rroftë pavarësia!

Yaşasın halkların kendi kaderini tayin hakkı!
Rroftë vetëvendosja e popujve!


Hüseyin Şenol – 27.11.2020

Tags: , , , , , , , , , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑