..." /> Asrın Hukuk Bürosu’ndan 15 Şubat açıklaması

Sömürgecilik

Published on Şubat 15th, 2021

0

Asrın Hukuk Bürosu’ndan 15 Şubat açıklaması


PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplonun 22’nci yılında açıklama yapan Asrın Hukuk Bürosu, ‘İmralı Tecrit Sistemi aşılmadan ülkenin demokratik ölçülere kavuşması mümkün değildir’ diyerek, tecrit sisteminin aşılması çağrısında bulundu.


Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edilmesinin 22’inci yıldönümünde yazılı açıklama yayımladı.

Öcalan’ın o günden beri tutulduğu İmralı’nın bir cezaevi değil, “tecrit sistemi” olduğu vurgulanan açıklamada, demokrasi talebi ve arayışı olan tüm duyarlı kesimlere 15 Şubat vesilesiyle İmralı Tecrit Sistemi’nin aşılması için katkı sunma çağrısı yapıldı.

Açıklamanın tam metni şöyle: 

“Müvekkilimiz Sayın Öcalan, İmralı Tecrit Sistemi altında 22. Yılını doldurmuş bulunmaktadır. Bilindiği üzere İmralı Tecrit Sistemi uluslararası komplonun devamı olarak kurgulanmış; bugüne kadar devam eden süreçte de bir hukuksuzluk zinciri olarak gelişmiş ve kurumsallaşmıştır.

Sayın Öcalan Uluslararası Komplonun başlangıcında 1993’ten beri sürdürdüğü Kürt sorununa demokratik çözüm arayışını hızlandırmak için Avrupa’ya gitmeyi tercih etmişti. Ancak Avrupa, Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm çabasına katkı sağlamak bir yana tüm havaalanlarını kendisine kapatarak, iltica başvurularını engellemiş, Kenya’ya kaçırılmasının yolunu açmıştır. Kenya’da Yunanistan Büyükelçiliği diplomatik konutu alanında, Yunanistan iltica başvurusu olduğu halde kaçırılmış ve 15 Şubat tarihinde İmralı Cezaevi’ne getirilmiştir.

Guantanamo tarzı cezaevi

İmralı Cezaevi’nin ABD ile Türkiye arasında gizli protokol sonucunda tek tutuklusu Sayın Öcalan olacak şekilde dizayn edildiği daha sonra basına yansıyan haberlerle ortaya çıkmıştı. ABD’nin bu tarz gizli anlaşmalarla birçok yerde benzer korsanca adam kaçırma, ‘uçan’ ve ‘yüzen’ cezaevleri kurduğu ve yönettiği sonradan kanıtlanmıştı. Guantanamo tarzı cezaevleri olarak adlandırılan bu tarz cezaevlerinin, uluslararası hukuk ve yasaların nüfuz etmediği, keyfi olarak yönetildiği bilinmektedir. Sayın Öcalan da İmralı cezaevi için Proto-Guantenamo cezaevi demektedir. Bu protokol, resmiyeti Türkiye’ye ait olan İmralı Cezaevi’nin kuruluşundan, yönetimine ve uygulanan politikaya kadar uluslararası planlama ve denetim kapsamında işlediğini ortaya koyan önemli verilerden birisidir.

İnkar, imha ve asimilasyon politikası

Sayın Öcalan ile ilgili yargılama İmralı’da göstermelik bir şekilde yapılmış ve bir aydan kısa sürede sonuçlandırılmıştır. Yargılamanın sonuçlandırılıp idam cezasının verileceği gün, İmralı Cezaevi’ne getirildiği tarih olan 15 Şubat gibi sembolik bir gün olan 29 Haziran tarihi belirlenmiş ve Kürt halkının tarihsel travmatik hafızasına vurgu yapılmıştır. Bu semboller üzerinden inkar, imha ve asimilasyon politikasının devamına işaret edilmiştir.

Öcalan’a özgü ceza rejimi

Kürt halkının sahiplenme düzeyi ve AİHM’in idam cezası hakkında tedbir kararı vermesi sonucu idam cezası uygulanamamıştır. AİHM göstermelik bir tiyatro niteliğinde yapılan İmralı yargılamalarının Adil Yargılanma Hakkının ihlali olduğuna hükmetmiş ve yeniden yargılama kararı vermiştir. Türkiye ise, AİHM’in yeniden yargılama kararını, AİHM ve Avrupa Konseyi’nin icazeti ile yeni yargılama yapmadan dosya üzerinden değişikliklerle savuşturmuştur.

İdam cezasını uygulayamayan Türkiye, Avrupa ve kendi hukuk sisteminde yer almayan tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapis cezası olan Ağırlaştırılmış Müebbet İnfaz Rejimi’ni devreye sokmuştur. Sayın Öcalan’a özgü bu ceza rejimi ile birlikte ‘Öcalan Yasaları’ da denilen başka diğer düzenlemelerle bütün Ceza Hukuku, Ceza Yargılama Hukuku ve Ceza İnfaz Hukuku’nu tüm Türkiye’de uygulanacak bir sisteme dönüştürmüştür. 1999’dan önce gündeme alınan ancak hayata geçirilmeyen ‘yüksek güvenlikli cezaevi sistemi’ de ilk olarak İmralı’da uygulanmaya başlanmış; tüm ülkede siyasi mahpuslar için uygulanan bir sistem haline getirilmiştir. Böylece İmralı Tecrit Sistemi tüm ülkede siyasetin sınırlarını çizen, ceza hukukunun kaynağı olmuştur.

İmralı tecridi

AİHM, 2014 tarihli kararıyla Sayın Öcalan’a özgü İmralı cezaevi uygulamalarının işkence ve kötü muamele olduğuna hükmetmiştir. Türkiye ise, bu konuda henüz herhangi bir düzenleme ve değişikliğe gitmiş değildir. AİHM’in açıkça işkence niteliğinde olduğunu tespit ettiği bu rejimde kısıtlayıcı kuralların sınırlı ve temel nitelikte hakları bile Sayın Öcalan’a uygulanmamaktadır. Bu sistemde oldukça kısıtlayıcı kurallar için bile hukuksuzluk ve keyfiyet esas alınmaktadır.

İzolasyondan grup izolasyonuna

İmralı Cezaevinin özel olarak belirlenmiş iklim ve fiziksel koşullarına ek olarak Sayın Öcalan, başka cezaevlerinde olmayan ağır uygulamalara da maruz kalmıştır. Sayın Öcalan İmralı Cezaevi’nde 2009 yılına kadar bütün bir adada sınırlı aile ve avukat ziyaretleri dışında iletişimi olmayan bir şekilde tek mahpus olarak tutulmuştur. 2009 yılında yanına başka diğer mahpuslar nakledildiğinde izolasyon, grup izolasyonuna dönüştürülmüştür.

Hücre içinde hücre cezası

Bütün adada tek başına, tek kişilik hücrede tutulduğu halde demokratik çözüme ilişkin düşüncelerinden dolayı on üç kez ve toplamda iki yüz kırk gün hücre içinde hücre cezası verilmiştir. Bu cezalar aile ile iletişim, radyo, kitap, dergi ve diğer haklardan yoksun ‘beyaz işkence’ de denilen çıplak duvarlarla baş başa bırakılarak aralıksız uygulanmıştır. Doğrudan kendisine yönelik zehirlenme, saçını kazıtma, fiziki müdahale, ölüm tehditleri gibi yöntemlerle iradesi zayıflatılmaya çalışılmıştır.  Emsali olmayan bir şekilde sekiz yıla yakın aralıksız olarak avukatları ile görüşmesine izin verilmemiştir.

Dış dünya ile bağı kesildi

İmralı Cezaevi’nde lehe olan yasalar, AİHM ve AYM’nin verdiği kararlar, CPT’nin raporları ya hiç uygulanmamış ya da bir şantaj politikasının parçası olarak uygulanmıştır. Aile, avukat ve vasi ile iletişim, kitap, dergi, Tv, mektup vd. hakları hep bu çerçevede ele alınmış; telefon hakkı yirmi iki yılda sadece bir defa kullandırılmıştır.

İmralı Cezaevi’ndeki en ağır uygulamalardan biri de haber almayı ve iletişimi engelleyen mutlak tecrit olmuştur. Belli dönemlerde Sayın Öcalan’ın dış dünya ile bağı tamamen kesilmiştir. Bugün de 27 Nisan 2020 tarihindeki aile ile telefonla görüşmesinden sonra kendisi ile iletişim kurulamamakta, kendisinden haber alınamamaktadır.

Tecrit sisteminin aşılması için çağrı

Bir kısım uygulamalarla örneklendirdiğimiz İmralı Tecrit Sistemi, sadece bir cezaevi ile sınırlı olmayıp; hukuki ve siyasi yansımalardan da anlaşılacağı üzere tüm topluma ve ülkeye uygulanan bir sistemdir. Mutlak tecrit koşullarının uygulandığı bu dönemde, ülkedeki hukuki ve siyasal atmosfer ortadadır. Ve geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi İmralı’daki tecride yönelik yeniden açlık grevleri başlamış durumdadır. Birçok başka veri ile de görüleceği gibi siyasi ve toplumsal konularda tüm ülke için hukuk-politik ölçü olarak kabul edilen İmralı Tecrit Sistemi aşılmadan ülkenin demokratik ölçülere kavuşması mümkün değildir. Bu çerçevede Asrın Hukuk Bürosu olarak demokrasi talebi ve arayışı olan tüm duyarlı kesimleri 15 Şubat vesilesi ile İmralı Tecrit Sistemi’nin aşılması için katkı sunmaya davet ediyoruz”

İSTANBUL


Yeni Yaşam Gazeteşi – 15.02.2021

Tags: , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑