Makaleler

Published on Temmuz 6th, 2020

0

Babacanlık ve Eşref Amca – Naim Kandemir

Eskiden “Bunların dini imanı para,” denilirdi ve herkes bunu ortak şekilde algılardı. Zaman ilerleyip de çürümenin sertliği artınca bu tanımlama çok “masum” kaldı. Artık, “Bunların dini imanı para ve tecavüz,” denilse yeridir. Fakat bu kez ilk seferde olduğu gibi bu tanımlamada herkes “mutabık” kalmıyor.

Çürümenin zuhurlarından olan taciz, tecavüz konularında hafızalarımız hep diri.
SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’nın ilk başbakanı olan ve Putin’i öne süren bir Boris Yeltsin vardı. 2007’de öldü. Bu zat oldukça vukuatlı bir şahsiyetti. Bir toplantıda kadın milletvekillerine elle tacizde bulunması video görüntüleriyle sabitlenmişti.

Karaman’da Ensar Vakfı’na bağlı bir yurtta yaşanan çocuklara yönelik cinsel saldırı için zamanın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı hanımefendi, “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz.” densizliğindeydi.

2008 yılında Türkiye’de 229 kadın partilerinde iki kadının partili bir erkek üye tarafından taciz edilmesi cezasız kaldığı için partilerinden istifa etti. Particiler, tacizciye partiden atılması için bir ideolojik komplo kuruldu, derken, kazan kaldıranlar, “Buranın suyu çıktı,” diyerek yeni Partiye yelken açtılar. Sonrasında bu iş Parti Disiplin Kurulu’nda “Taciz yok, teklif var,” şeklinde dâhiyane bir yoruma bağlandı. Yaratıcılıkla arsızlık arasında hiçbir dilde bağ olmadığını biliyorum…

Bu bahiste hatırladığım İtalya’da verilmiş iki karar var. Roma Temyiz Mahkemesi, bir keresinde “Mıncıklama olmadığı taktirde popo ellemek suç sayılmaz,” kararını verirken eklemişti: “Parmaklarını sabit tutması ve bu durumun kısa sürmesi halinde suç kapsamına girmeyeceğine,” karar verdi.
Yine bir İtalyan Mahkemesi, “Blucinli kadına tecavüz edilemez; cinsel temas varsa rızası dahilinde olmuştur,” kararını verince, İtalya’da kadınlar haklı olarak isyan etmişlerdi.

Çürümenin zirveye koştuğu bu dönemde ben de vatandaş olarak ülkenin malum hukukçularından benzer, hatta daha aşkın kararlar bekliyordum. Hem bizim neyimiz eksik üçte birimiz büyüklüğündeki Çizme’den?
Ve beklenen oldu. Bursa’da bir kamu kurumu müdürü odasına çağırdığı kadın memura, “Maşallah çok güzelsin, fıstık gibisin,” diyerek cinsel sözlü saldırıda bulundu ve bir gün de iş yerinin kapısında kalçasını ellediği için yapılan yargılamada kurum müdürü önce mahkumiyet aldı. Fakat Yargıtay’a temyize gönderilen dava hakkında verilen kararda “Sanığın babacan tavırla hareket edip etmediğinin yeterince araştırılmadığını iddia ederek hükmün bozulmasına oy çokluğu ile karar verildi.”. Bir üyenin ise muhalefet şerhi var bu karara.

Şimdi, bu karardaki “babacan tavır” aldı götürdü beni anılara…
Üniversite öğrenciliğimde Maltepe’deki evde bir kamu kurumundan emekli ve tek yaşayan karşı daire komşumuz Eşref amcayı hatırladım. Evimiz Sanayi Bakanlığı’nın karşısında olduğu için hafta içi her akşam mesai bitiminde Eşref amca grand tuvalet giyinip o zaman revaçta olan Agua Velva parfümünü sıkıp üstüne memurların mesaisi biterken mesaisine başlardı. Mesai dediğim; güzel kadınları süzmek, kesmek, iltifat etmek türü eylemlerdi.


İki yabancı dil bilen ve yöneticilik zamanında muhasebe ile ilgili kitap da yazmış olan Eşref amca titiz biriydi ve çapkınlığı da hakkıyla, lisan-ı münasiple yapardı. Bu eylem onun apartman dışı eylemiydi.
Apartman içinde eylemini gündelik kıyafetleriyle yapmasına bir mani yoktu. Apartmanın önünde volta atarken veya merdivenlerde iniş çıkışlarda karşılaştığı apartman sakini kadınlarla karşılaşmasında bin bir sebebin biriyle ayaküstü sohbet başlardı.


Eşref amca, Turgut Özal’dan önce onun yöntemini uygulayarak karşısındakine dokunarak sohbet eden biriydi. Apartmanda zaten herkes birbirine alışmış olduğundan Eşref amcanın bu küçük dokunuşları kimseyi rahatsız etmezdi. Tabii bu küçük dokunuşlar bazen, hanımların yeni bir giysi almaları Eşref amcanın gözünden kaçmadığı için, hassas bölgelere yönelirdi. Bu da sorun olmazdı; adamcağız yaşını başını almış, kendi deyimiyle; babacan dokunuşlardı bunlar!


Eşref amca, yaşlılığının verdiği bir cesarete sahipti. Apartman sakini kadınlarla yaptığı bu babacan dokunuşlu sohbetleri bu kadınların kocalarına olayı çarşıda yaşamış gibi ballandıra abarta anlatır ve birlikte hunharca gülerlerdi.


Garibim kocalar, Eşref amcayı yaşı gereği erkeklikten emekli sanıp tüfeğini duvara asmış görürlerdi zahir. Gerçi her şeyin her zaman göründüğü gibi olmadığını, Eşref amcanın Erkekçe dergisi külliyatı olduğunu ve bu dergilerle apartmandaki öğrencilerin görsel iskambil kağıtlarını nasıl titizlikle süreli değiş tokuş ettiğini nereden bilsin muhabbetçi kadınların kocaları? Ve duysalardı Eşref amcanın “son kurşununu sakladığını” mazallah eşlerini eve hapsederlerdi!


5 Temmuz 2020
Naim Kandemir


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑