Makaleler

Published on Nisan 10th, 2021

0

Bir özlemdir bahar tadında yaşamak – Hilmi Toy


Nisan nazlıdır, hem de bir gelincik kadar nazlı. Nisan papatyasıdır ayların, seviyor mu, sevmiyor mu sorusunun çengelidir biraz. Gün gözleri maviye çalan yeşildir. Esintisi serin, yağmuru ıslatan olsa da güneşi ısıtır. Ay doğar, şavkı vurur, salınır gökyüzünde ama üşütür biraz…

“Kışı bekliyorum göz yaşlarım donsun diye…” yazmış bir şiirinde Nevin Koçoğlu. Anteplidir kendisi. Şiirlerinde Anteplice vardır, mısralarına usulca sokulmuştur Antepliği. Ünaldı, Yavuzlar, Çıksorut, Kolejtepe, Çamlık, Hoşgör mahallesinden söz imgesiyle sesini duyarsınız adeta. Ama Antepli olduğu kadar hatta daha fazlası, şiirlerinde dünya edebiyatı turuna çıkarsınız alimallah. Dünya şairleri, yazarları, düşünürleri konuğunuz olur sesli sesiz. “Tuz ve Gece”, “Tanrının Vişne Bahçesi ” ve yeni yayınlanan “Kuğu Kardinalinin Ölümü” şiir kitapları var. Yerelden evrensele mirasımız olacak bir dili var şiirinin.

Göz yaşlarının çiçek açması için de emekçi insanlık emeğin baharını bekliyor bugün. Nisan’ca merhaba diyebilmek için hayatın ellerinden tutanlara, hayata Nisan’ca bir merhaba bırakabilmek için ahir zaman içinde, çiçeklerin rengini, çiçeklerin dilini, türkülerin şarkıların dilini, yüreğin ezgisini bilmeli, öğrenmeli insan.

Nisan sabahlarına uyanmak için, Nisan güzelliğinde geceyle gündüz arasında, günaydınla tünaydın arasında iyi günlerin, sağlıklı yaşamın iyi geceleri olsun insanın.

Nisan nazlıdır, hem de bir gelincik kadar nazlı. Nisan papatyasıdır ayların, seviyor mu, sevmiyor mu sorusunun çengelidir biraz. Gün gözleri maviye çalan yeşildir. Esintisi serin, yağmuru ıslatan olsa da güneşi ısıtır. Ay doğar, şavkı vurur, salınır gökyüzünde ama üşütür biraz.

Ayların en sulu gözlüsü olandır Nisan. Bereket damlasıdır bahçe bağına hayatın. Filizkıran fırtınası, Meylican denir bizim oralarda, dayanma gücünü sınar doğanın. Coronalı günlerin insanın sağlık direncini sınadığı gibi bu hayatta. Diğer taraftan kapitalist sistemin en gelişkin denilen ülkesinde olduğu gibi tüm ülkelerde sağlık sistemini sınavdan geçirdiği gibi. “Sağım solum sobe” deyip kapitalist dünyanın sağlık sistemini sobeleyip sınıfta bıraktı. Çökertti bir uçtan bir uca corona. Direncini sınadı bu dünyada sağlık sisteminin işte. Nisan’da doğanın direncini sınıyor. Nisan’ca yağmur yarar, karı dolusu zarar ziyandır. Doğaya olduğu kadar üreten insan içinde üstelik.

Nisan işte, Nisan deyip geçme, merkezinde oturur, konar göçer baharın. Şakası çok, yalanı yok Nisan’ın. Umut ekenin, düşler düşenin, gül dikenin hasadı olur.

“Düne takılmayın, Dünde kalmayın, dünden kalanlarınız olsun ama. Bekledikleriniz, beklettikleriniz olsun. Özledikleriniz, özlettikleriniz olsun mesala. Yad edilenleriniz, andıklarınız olsun. Ocak, Şubat, Mart gibi mesala. Nisan’ca bekleyişler, insanca özleyip bahar tadında sevişler gibi. Mart kapısında durmuşuz, bahara el vermişiz. Bir Nisan’ca şakadan Mayıs’ın tanıklığına başvurmak gibi mesala. Düne takılma güzelim, dünde kalma, dünde kalanların, dünde bıraktıkların olsun… ” değil mi?

Nevin Koçoğlu bir başka şiirinde; “Penceremi zorlayan yeryüzünün nefesi…” diyor. Yeryüzünün nefesi nefesimize karışsın, bahara açılsın mevsimlerin kapısı o zaman. Nisan’ca merhaba hepinize, Nisan’ca gün güzelliği, yaşama sevinci düşsün ömrümüze. Güne kahırsız başlayabilmek, hayata iyimser bakabilmek, vakitli vakitsiz çalınan zamana bir elveda öpücüğü bırakabilmek, yaşamak tadında yaşanacak günlere telden tele, yelden yele, elden ele, dilden dile merhaba diyebilmek önemli.

“Bugün, bir kelimelik, bin anlatımlık bir merhaba bıraktım sana. Gerisini ilerisini anlarsın nasıl olsa” diyor Menekşe Erdoğan. Düşün ki, anlayan olmak için güneşli bir güne başladık. Sonra az çok üşüten bir soğuk güneşin altında. Günün koşuşturmacası içinde insanlar, ah bizim insanlarımız. Her biri bir memleket, her biri bir renk, her biri bir dil dünya güzelliğinde, ve şarkıları ve sesleriyle, yüreklerinin ezgisiyle güzel insanlarımız, huzuru olmasa da umutlu insanlarımız, her şeye rağmen hayatın ellerinden iyimserlikle tutan insanlarımız, her güne merhaba diyebilmek anlamlıdır yaşadığımız için. “Bugüne şükür, yarına allah kerim” deyip yan gelip yatmadan savaşsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşamak ve yaşatmak çabasında olmalı insan.

Zamanın kollarında güne bir günaydın bırakmalı insan. Kim hangi kulvarında koşuyorsa yaşam yolunun, özgürlüğe kanatlarını açıp, umudunu kurşuna dizdirmeden karanlığın dehlizlerinde, dumanlı havalarda yolunu, aklını şaşırmadan yürümesini düşünmesini biliyorsa insan, bir merhaba bırakmalı eşe dosta. Geceniz gündüze kavuştu, gündüzünüz geceyi sarıp sarmaladı mı? Geceye güzel bir düş, büyüyen bir hasret; güne bir tutam sevinç, bir tutam umut, iyimser bir gülüş, bir şiire başlangıç, bir kitabın kaldığın yerden sayfasını çevirmek, bir yazıya satır dokumak, bir mektubun köşesine elle çizilmiş bir çiçek koymayı unutmamalı insan.

Bahar tadında yaşamak özleminiz kadar tutkunuz olsun öyleyse. Ben de şair Nevin Koçoğlu’nun “Şimdi bir mektup yazıyorum gökyüzüne, zamanın akışına…” dizeleriyle bir noktalı virgül koyayım yazıya.


Hilmi Toy – Avrupa Olay – 10.04.2021


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑