Makaleler

Published on Ağustos 31st, 2020

0

“Can için yalvarmam sonra mazlumlar kırılır bana” – Resul Erenler

Adil yargılanma talebi için ölüm orucu başlatan Avukat Ebru Timtik, ölüm orucunun 238. gününde yaşamını yitirdi.

Ebru Timtik cezaevinde kalamaz raporuna rağmen onun tahliye talebine ret cevabı veren, Başta her şeyin başı konumunda kendini gören Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere; Yargıtay, Adalet Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesi sorumludur. Tabiki, bu durum karşısında sessizliğini koruyan aydın, demokrat ve insan haklarından dem vuranlarda.

İnanıyorum ki, Ebru bu ülkeyi ve halklarını onun ölümüne sebebiyet verenlerden daha çok seviyordu. O herkes için adil bir adalet olsun mücadelesi verdi. Ve bu uğurda yaşamını feda etti. Onun anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Recebin peşine takılıp çay toplamaya giden yargının, en tepesindekinden ve en aşağısındakine karda hepsi Ebrunun ölümünde sorumludur ve katildir onlar. 

Adli Tıp’ın raporuna rağmen onun her gün, erim erim eriyerek ölüme yaklaştığına seyirci kalanlar bu vebalin hesabını elbet bir gün halklara vereceklerdir bundan kuşkum yok. Ama gecikmesi beni çok acıtıyor. 

Türk devletinin yargısı, bu iktidarla birlikte gerçek yüzünü-katil yüzünü pervasızca göstermekten çekinmemiştir. Düşünki, bir ülkenin (sözüm ona demokrasiyle yönetildiği iddiasında olan) yargısı bir zattın iki dudağı arasında çıkacak sözle hareket ediyor ve karar vermek durumunda his ediyor kendini. Onun adı burjuva anlamda da olsa yargı değil yargısızlıktır. Olsa olsa Ota çağ karanlığının çağdışılığı ve katliamcı bir kurumu durumundadır. Türk yargısı; günümüzdeki İslam şeriatıyla yönetilen Arap ülkelerinde olduğu gibi şeri hükümlerle karar vermekte. Adil bir yargılama değil; tamamen intikamcı rövanşista duygularla hareket eden bir kurum konumundadır. Saraydaki zatı muhteremin arzuları ve telkinleri ve onu talimatları doğrultusunda karar vermekte. Ebru, Adli Tıp Kurumunun “Hapishanede Kalamaz” raporuna rağmen kötü koşullar altında tutulmasının tek nedeni saraydaki zatın öyle istemesinden dolayıdır. 

Ebru, “plastik bardak kokuyor, bana karton bardakta su verin” demesine rağmen inatla plastik bardakla su vermeye devam edildi. Vücut direnci kırılmış, havasız ortamda kalan bir insana karşı bu kin, bu nefret neyle ve nasıl açıklanabilir kelime bulamıyorum. 

Türk devleti bu vb. Olaylarda (devrimcilere, sosyalistlere ve Kürtlere) karşı her zaman en acımasız ve gaddar yüzünü göstermiştir. Bu ülkede en çok sosyal demokrat geçinen Ecevit hükümeti döneminde insanların (sol siyasi mahkûmların)“hayata dönüş” adı altında nasıl diri diri yakılarak cezaevlerinde katledildiğini hatırlayın. Bu devletin insana dair var olan her şeye karşı sicili bozuk. Tarihin her döneminde benzer olayları yapmakta hiçbir zaman tereddüt geçirmemiştir.

Düşününki, bir İçişleri Bakanı Ebrunun hastaneye kaldırıldığı sürecin her aşamasına müdahale etmeyi adeta kendine vazife edinmiş ve Ebru Timtik’in yaşamasının önünde en büyük engel bir zat kendisi olmuştur. 

Ebruyu da kaybettik. Aytacı kaybetmemek için herkesin bir şeyler yapması gerek. 


Resul Erenler – 31.08.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑