Makaleler

Published on Ağustos 22nd, 2020

0

Çekin kanlı ellerinizi Hacı Bektaş Veli üzerinden – Resul Erenler

Çekin kanlı ellerinizi Hacı Bektaş Veli üzerinden. Onu, asimilasyoncu politikalarınızın aleti yapmayın.

Hacı Bektaş-ı Veli Dostluk ve Barış ödülü, Avusturya İslam ‘Alevi’ Teşkilatı’na bağlı Hızır adında bir kuruma verildi. 

Kim bu Avusturyada ve Alevi geçinen kurum ve ne iş yapar? Bu kurum, Avusturya’daki AABK’na bağlı Alevi derneklerini mahkemeye veren ve Aleviliğe, Türk- İslam sentezini dayatan, Aleviliği Şiilikle özdeş gören, Şia üzerinde Alevileri İslamlaştırmak için, İzzettin Doğan önderliğinde Avrupa’da faaliyet yürüten çatma derneklerden biri. 

Bunlar alevi değil. Tamamen devlet icazetli ve Aleviliği, yıldır her tür yol ve yöntemi deneyerek, kendi mecrasında çıkarıp, başka bir inanca yamamak için geçmişten günümüze kadar dayatılan sayısız girişim ve çabalardan sadece biri ve sonuncusu da olamayacak… 

Aleviler, insanı merkeze koyan, sosyal yaşamda, eşitlikçi ve kardeşçe bir arada yaşamayı ön gören hümanist bir yaklaşımın yol sürdürücüleridir. Öyle olduğu içindir ki, bu toprakların en kadim inançlarından olan Alevilik, egemen inanç ve onun etkisinde olan devletlerinden hep baskı, zulüm ve katliamlarla karşı karşıya kalmıştır. 

Tekelci sermayenin hüküm sürdüğü günümüz dünyasında, eşitlikçi ve hümanist bir inanca ve komünal bir ideolojiye yer yoktur. Dolaysıyla; Aleviler var olduğu sürece ve bu gerici İslami faşist anlayışta ver olduğu sürece, bu ülkede daha çok benzer oyunlar ve katliamların yaşanması, geçmişte olduğu gibi gelecekte de kaçınılmazdır. Unutmayın ki, her dönemin bir Hızır paşası ve İzzetini Doğanı olacaktır. 

Sözüm ona Avusturya’daki bu dernek; Avrupa’daki AABK’ya bağlı Alevi kurumlarını kapattırmak ve yöneticilerini teröristlikle suçlayarak tutuklanması hakkında asılsız ihbarlarda bulunan bir kurum. Esas görevi; Alevilerin birliği ve örgütlülüğünü dağıtmak ve kendi özüne yabancılaştırmaktır. Bu kuruma, Hacı Bektaş Veli dostluk ve barış ödülü verilerek, Alevilerin çok önem verdiği bir dergâhın itibarına gölge düşmüştür. 

Hacıbektaş Belediye Başkanı Arif Yoldaş Altıok’un yaptığı konuşmasında, Hacı Bektaş Veliyi Ahmet Yesevinin öğrencilerinde feyz aldığını ve Anadolu’ya gönderildiğini söyleyerek, devletin Aleviler hakkında ki niyetlerini bir anlamda ortaya koymuştur. Hoca Ahmet Yeseviyle ilişkilendirerek Aleviliği sünnileştirmek isteyenlerin bir anlamda niyetine tercüman olmuştur. 

Hoca Ahmet Yesevi Sünni bir tarikat şeyhidir Hacı Bektaş Veliyi onunla ilişkilendirerek Aleviliği çağdışı İslami anlayışın içine çekmektir amaç. Ne Alevilikle ve nede Bektaşilikle en ufak bir alakası yok Hoca Ahmet Yesevi’nin. 

Bu konuda İsmet Zeki Eyüboğlu bütün yönleriyle Hacı Bektaş Veli adlı eserinde şöyle der “Hoca Ahmet Yesevi, yaşamıyla ilgili bilgiler doğruysa, koyu Sünni, katı şeriatçı bir kimsedir. Kurduğu “tarikat” bozkır ortamına uygun, toplumdan uzak kalmaya yatkın, yaşamsal içerikten uzak bir dernek niteliğindedir ”der. Oysaki Hacı Bektaş Veli, toplumsal ve kitlesel ilişkiler içinde yaşamını sürdüren ve onlarla hem hal olan bir bilge kişiliktir. 

Yine İsmet Zeki Eyüboğlu aynı kitabında “ Eflaki Dede, Ariflerin Menkıbeleri adlı yapıtında, Hacı Bektaş Veliyi, oruç tutmaz, namaz kılmaz bir kimse olarak gösterir, Müslüman saymaz”. (C. 1. s. 539-540) 

Geçmişte günümüze (Osmanlıdan ve cumhuriyette) Alevilere ve onların yol erenlerine karşı hiçbir zaman hoşgörülü davranmayanların, onları sapık ve sapkın değerlendirerek katline ferman çıkaranların son 20-30 yıldır bu ilgileri doğrusu gözlerimi yaşartıyor. İki yüzlülüğün daniskası bu olsa gerek.  

Diğer yanda Hoca Ahmet Yesevi’nin yaklaşımına göre; bir kimse namaz kılmıyorsa, oruç tutmuyorsa Müslüman-İslam değildir. Hal böyleyken, Hacı Bektaş Veli hangi şartlar altında Hoca Ahmet Yesevi’nin dervişlerinden biri olabilir ki? Bektaşiliğin, Yesevilikle en ufak bir benzerliği yok. Ayrıca, Hacı Bektaş Veliyle, Hoca Ahmet Yesevi’nin yaşamları arasında yüz yıllık bir fark var. Yani Hacı Bektaş Veli, Hoca Ahmet Yesevi’nin ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra doğmuş bir kişidir. Bu iki şahsiyeti aynılaştırmak iyi niyetli olmadığı gibi sahtekarlıktır, iki yüzlülüktür ve ahlaksızlıktır.

Aleviler için Hacı Bektaş Veli adına verilecek ödül çok önemli ve değerlidir. Verilecek yer de ona göre seçilmek zorundadır. İhbarcılığı meslek edinmiş, insanlar arasına ayırımcı tohumlar eken, baskı ve sömürü aracı olan devletin yanında yer edinen ve onun adına faaliyet yürüten bir eleman görünümünde olan İzzettin Doğan ve onun denetimindeki, hiçbir kurum bana göre alevi değil. Aleviliğin, hâkim inancın içinde yok edilmesi için görevlendirilmiş ve devletin derin elemanlarıdır bunlar. Dolaysıyla bu meyilde olan bir derneğe, Hacı Bektaş Veli dostluk ve barış ödülünün verilmesi Hünkarın kemiklerini sızlatmıştır.

Alevilerin binlerce yılık tarihlerinde kadınların başı örtülmemiştir. Kadın; toplumda erkekle hep eş değerde kabul edilmiştir. (Diyeceksiniz bugün buna ne kadar uyuluyor, haklısınız uyulmadığını biliyorum. Ama ben, bir inancın, bir felsefenin yaklaşımından söz ediyorum. Günümüzde Alevilerin bu konuda ciddi eksiklikler taşıdığı bir gerçek.) Bu dernek ve Cem vakfına (Cumhuriyeti koruma vakfı) bağlı benzer derneklerin; devşirme kırma dedeleri, Alevi tarihinin hiçbir döneminde rastlanmayan haça gitmeleri ve kadınlarını siyah çarşafa sokmaları, onların kim ve ne amaçla Alevilik yaptıklarını açıkça ele veriyor. Bunlar devlet icazetli ve İslam adına misyonerlik yapan maaşlı sapkınlardır.

Yılardır, Aleviler üzerinde oynanmak istenen benzer oyunlarla çok karşılaştık. Mesela Alevi çalış-tayları adı altında yapmaya çalıştıkları asimilasyon toplantılarına, Maraş’ta Alevi katliamının, bir numaralı ülkücü katil Ökkeş Kenger, namı diğer Ökkeş Şendilleri davet etmeleri bir tesadüf olmasa gerek. İzzetin Doğanla devletin, gizili toplantılar yaparak, Alevilerin nasıl asimile edilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunduğu bir sır değil. Bu görüşmelerin açık itirafını ismi geçen zat defalarca hem de övüne övüne kendisi anlatmaktan da çekinmemiştir. 

Kılıçdaroğlu’nun elinde, böylesi önemli (Aleviler açısında) bir ödülün, bu kadar açık ve net olarak; ihanetçi ve orta çağ gericisi, Müslüman geleneklerine göre bir yaşam tarzı içinde, kendi kadınlarına çarşaf giydirenlere verilmesi, devlet eliyle (Cumhuriyetin kurucu partisi başkanı eliyle) Aleviliği asimile etmekten başka bir anlama gelmez. 

Tabii ki Kılıçdaroğlu’nun Dersimli olması ve Alevi kökenli (ki kendisi bugüne kadar Alevi olduğunu itiraf etmedi, en azında ben duymadım. Söylemiş olsa da mevcut icraatıyla fiiliyatta bir alevi olduğuna bir sosyal demokrat olduğuna bin şahit gerek. Boz kurt işaret yapmaktan tutun ne kadar ırkçı faşist sembol varsa benimseyen bir kişilik.) olmasından da faydalanarak Alevileri ikna edeceklerini sanıyorlar. Bu beylerin bilmediği; Aleviler artık onların oyunlarına gelemeyecek kadar hem örgütlü ve hem de bilinçliler. 

Avrupa’daki AABK’ya bağlı Alevi kurumlarının kapatılması ve yöneticilerini teröristlikle suçlayarak tutuklanması için ihbarlarda bulunan bir kuruma, Alevileri için önemli olan Hacı Bektaş Veli dostluk ve barış ödülünün verilmesi kabul edilir bir durum değil. Bence yok hükmündedir Alevilerin onay vermediği bu ödül.

Söz konusu olan Hızır derneği, Hacı Bektaş Veli öğretisi ve Alevi felsefesiyle uzakta ve yakında alakası olamayan, tamamen Sünnilik ve Şia karması bir çizgide, Aleviliği devlete ve onun resmi dinine entegre etmek için (Özellikle Avrupa’daki Alevileri) kendisine misyonerlik görevi verilmiş bir yapı. İzzettin Doğan bu oyunun (Aleviliği Sünniliğe entegre etmek için) baş rol oyuncusudur. Tamamen devlet destekli ve Alevileri Asimile etmekle görevlendirilmiş, resmi Cumhuriyet ideolojinin talimatlarıyla hareket eden uyduruk bir organizasyondur Avusturya’da ki İslam Alevi Teşkilatı. 

Hacıbektaş Belediye Başkanı Arif Yoldaş Altıok, yaptığı konuşmada, Ahmet Yesevi’nin hayranı olduğunu bir anlamda ifade etti. Olabilirsiniz tıpkı Namık Kemal Zeybek gibi. Ama elinizi Anadolu Aleviliğinin üzerinde çekin. Ve Alevileri, başkalarının Orta çağın geri, çağdışı ve günümüzde kendisini İşid gibi katilerde resmedenler benzetmeyin.  

Osmanlıdan günümüze sürekli baskılar ve katliamlarla yüz yüze kalan Alevilerin yakasında çekin ellerinizi. Asırlardır katliam ve kırımlarla yapamadıklarını, asimilasyoncu çalışmalarıyla özünden koparılmaya, Nakşibendi tarikatıyla, Hacı Bektaşi İlişkilendirerek yapmaya çalışanların da sonu hüsrandır. Sonradan işgal ettiğiniz H.B.V dergâhı içinde yaptığınız camiyi referans göstererek İslam’la yakınlaştırmalarınız işe yaramaz. Zere onurunuz varsa, Hacı Bektaş Veli dergahının işgaline son verir ve içinde yaptığınız caminizi yıkarsınız. Ve o dergâhı gerçek sahiplerine; Alevilere-Bektaşilere bırakırsınız. 


Resul Erenler – 22.08.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑