Makaleler

Published on Aralık 30th, 2020

0

Cinayet ve tecavüzün akrabalığı – Hüseyin Çatal

Kadın hareketi İktidarın hedefinde. Tüm saldırılara rağmen kadın hareketi engellenemiyor. Son çıkarılan derneklere ve sivil toplum örgütlerine kayyım atama kanunu kadın örgütlenmesini hedef almaktadır

Kadın cinayeti haberi okumadığımız gün yok. Kocası tarafından öldürülen, Kardeşi tarafından öldürülen. Çocuğu tarafından öldürülen haberleri bitmek bilmiyor.

Tüm cinayetler “namus” adına işleniyor. Erkek caniler “namuslarını” temizliyor. İslamcı anlayış, yaşam biçimi yer ettikçe kadın cinayetleri artıyor, sel gibi büyüyor.

2020 yılında resmi olarak 269 kadın katledildi. 152 kadının ölümüyse şüpheli. Büyük bir ihtimal ile bunlarda cinayetlerin kurbanı.

Kadın sadece Katledilmiyor. Taciz ve tecavüze uğruyor. Türkiye´de son 3 yılda mahkemelere taşınan 35.000 taciz ve tecavüz olayı var. Mahkemeler bunlardan sadece 8.000 hakkında cezalandırmaya gitmiş. Türk mahkemeleri adaleti tacizciden yana. Kadının beyanı esastır ilkesinin kiymeti harbiyesi yok. Erkek İslam ideolojisinin hakim olduğu bir ülkede taciz ve tecavüzü ifşa etmenin bir kadın için ne kadar tehlikeli olduğunu da unutmayalım.

Son ifşa olayında bunu tüm çıplaklığı ile gördük. En “ileri olduğunu” söyleyenlerin kadın beyanını nasıl ciddiye almadıklarını. Tecavüze ve tacize nasıl baktıkları da ibret vericiydi.

Kadın ve Kadın hareketi iktidarın hedefin de

Kadın meclisleri ve Kadın Platformları bu cinayetlere karşı eylemler düzenliyor, açıklamalar yapıyor. Fakat cinayetlerin önü bir türlü alınamıyor. Kadınların örgütlülüğü, kadınların sokaklara çıkması, kadın derneklerinin yaygınlaşması İslamcı iktidarı korkutuyor. Her gün biraz daha büyüyor. Kadın hareketi ana muhalefetin görevini ve yükünü omuzluyor. Kadın hareketi İktidarın hedefinde. Tüm saldırılara rağmen kadın hareketi engellenemiyor. Son çıkarılan derneklere ve sivil toplum örgüıtlerine kayyım atama kanunu Kadın örgütlenmesini hedef almaktadır. Kadın hareketini yasaklayamayanlar, Kadına kayyım atıyorlar.

Kadınlar mahkeme önlerinde, duruşmadan çıktıktan sonra polisin, askerin gözleri önünde katlediliyor. Devlet seyrediyor.

Bir çok kadın cinayeti bizzat Mahkemeler, savcılar tarafından intihar etmiştir açıklamaları ile kapatılıyor. Cinayetler adeta teşvik ediliyor.

11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan “kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu sözleşmeyi 20 Ülke imzaladı. Bunlar arasında Türkiye de var.

Sözleşme bir çok düzenleme getirmektedir.

Sözleşme ev içi her türlü şiddeti önlemeyi ve buna karşı mücadeleyi, kadın ile erkek arasındaki eşitliğin sağlanmasını, ayrımcılığın kaldırılmasını temel alır.

Sözleşme yaşamın her alanında şiddeti yasaklar. Bu yasak olağanüstü hal dönemi ve savaş halinde de geçerlidir.

Sözleşmeye imza atan Türkiye gereklerini yerine getirmediği gibi AKP-MHP iktidarı sözleşmeden çekilmeyi tartışmaya başladı. Kadın hareketi derhal tepki göstererek bir çok eylem ve etkinlik düzenledi. Sözleşmeye sahip çıktı.

Eğemen Erkek İslam ideolojisine sahip iktidar kadın eşitliğine karşı. İslamiyete göre Kadın erkek ile eşit olamaz. Kadına uygulanan ayrımcılığın kaldırlmasına karşı. Kadına karşı uygulanan şiddeti islamda terbiye olarak görmektedir. Kadının kamusal alanda yer almasına karşı. İş hayatında bulunmasına karşı.

Şeriatın her gün biraz daha hakim hale gelmesi ile İstanbul sözleşmesi yan yana duramazdı. O halde zaten uygulanmayan sözleşmeden geri çekilmek gerekiyordu. İktidar da buna yaparak kadını tamamen korumasız bırakmak istiyor. Bu cinayetleri teşvik etmektir.

Televizyonlarda her gün cemaat, tarikat şeyhleri erkeğin cinsel güdülerinin nasıl tatmin edilmesi gerektiği üzerine söylevleri yayınlanıyor. Başörtüsüz kızın babayı tahrik ettiği vaaz ediliyor. Üniversite Rektörleri örtünmeyen kadının kendisini tahrik ettiğini, ahlaksızlık yaptığını açıklıyor.

İslamcı iktidar kadını tanımıyor. Kadın iktidar için sadece cariye ve huridir. Erkeğe hizmet etmek için vardır. Kendisine “el verilmeyecek kadar kirlidir.”

Eğemen islamcı erkek için kadının kendisini doğurduğunu, Annesi, kardeşi, kızı, eşi olduğu hiç bir anlam teşkil etmiyor.


Hüseyin Çatal – 30.12.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑