..." /> Demirtaş: İki kötüden birini seçmek zorunda değiliz

Röportajlar

Published on Haziran 15th, 2021

0

Demirtaş: İki kötüden birini seçmek zorunda değiliz


Anayasa Mahkemesi’ne ‘HDP’ye yönelik siyasi operasyona alet olmama’ çağrısı yapan Selahattin Demirtaş, kendilerini dışlayanların da kaybedeceği mesajını verdi.


Söyleşi: Murat Aksoy

Eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş; HDP oylarını çantada keklik zannedilmemesi gerektiğini ifade edip; kendilerini dışlayanların kaybedeceğini söyledi. Demirtaş; “Kimse bizi iki kötü arasında tercihe zorlamaya kalkmasın. Gerçek demokrasi ve hakiki bir barışı savunamayanlar, buna yürekten inanmayanlar Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olamazlar, en azından biz buna payanda olmayız.” dedi.

HDP eski Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016’de gözaltına alındı ve o günden bu yana tutuklu. Yerel mahkemelerin, AİHM’nin hakkında verdiği beraat ve tahliye edilmelidir kararına rağmen hala tutuklu.

Demirtaş uzunca bir süredir siyasi gerekçelerle tutuklu olsa da, Türkiye siyasetine yazıları, söyleşileri ile katkı sunmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde avukatları aracılığıyla söyleşi talebimizi kabul etti. Sorularımıza verdiği cevaplarla bir insanın dört duvar arasında olsa da ne kadar özgür ve etkili olabileceğini bir kez daha gösteriyor. Kapatma davasının HDP için değil diğer partiler için turnusol kağıdı olabileceğini ifade eden Demirtaş, “HDP’liler Türkiye’nin düşmanı değil, yurttaşı ve öz be öz sahibidirler” dedi.

Son dönemde siyaseti belirleyen özne bir mafya lideri olan Sedat Peker. İzleyebildiğiniz kadarıyla bu konuda ne söylemek istersiniz?

Bence, Sedat Peker konuşmaya başlamadan önce de Türkiye’de siyaseti belirleyen özne mafyaydı. Anayasa’yı, yasaları, AİHM ve AYM kararlarını tanımadığını ve uygulamayacağını açık açık söyleyen, ilan eden bir zihniyetin mafyadan ne farkı var ki?

Bu durumda, Sedat Peker ile hükümet arasındaki tek fark, Peker’in mafya olduğunu dürüstçe kabul etmesidir. Bu açıdan bakıldığında, Peker’in ifşaatları malumun ilamıdır. Benim açımdan şoke edici değil.

Kaldı ki, ifşa edilenler buzdağının görünen minicik yüzü. Bir gün tüm gerçekler ortaya çıktığında Türkiye asıl şoku o zaman yaşayacak ve maalesef bu hükümete destek vermiş olanlar büyük mahcubiyet duyacaklar. Yaşayıp hep birlikte göreceğiz.

Peker’in Kutlu Adalı, Savaş Buldan başta olmak üzere Kürt iş insanları ve Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili ifşaatları sizin için ne anlama geliyor. Malumun ilamı mı yoksa başka bir şey mi?

Aklı başında herkes faili belli cinayetlerin ne olduğunun farkındadır sanırım. Bunun için de Peker’in küçücük ifşaatlarına gerek yoktu. Bununla birlikte, içeriden birinin itirafları toplumda belli bir inandırıcılık yaratıyor tabii.

KÜRT HALKI ŞAŞIRMIYOR

Bölgede yaşayan insanlar için Peker’in açıklamaları çok şaşırtıcı gelmedi. Neden sizce?

Devletin zulüm limitini yakından bilen Kürt halkı için niye şaşırtıcı olsun ki? Devleti kutsal sanan, yönetenlerin suç işleyeceğine asla inanmayıp onlara toz kondurmayarak bu suçlara sessizce ortak olanlar için şaşırtıcı olması da normaldir. Kimse devlet yöneticilerinin üç bin Kürt köyünü yaktığına da inanmıyor veya inanmak istemiyor. Cizre’de, Sur’da masum sivillerin diri diri yakıldıklarına, katledildiklerine de inanmıyor. Bir gün tüm sırlar ifşa olduğunda bu kesimlere yine şaşırmak düşecek herhalde.

Herkes cesur bir savcı arıyor. Türkiye o savcıyı bulabilecek mi?

Ortada savcı ya da hakim yok ki. Büyük çoğunluğu parti militanı memurlar. Bu koşullarda, yargıyı göreve çağırmak kadar absürt bir talep olamaz. Bence tek talep olmalı; derhal seçim. Bu kadar. Ötesi, laf kalabalığında top çevirmektir.

DEMOKRASİ PROGRAMI ETRAFINDA BİRLEŞİLMELİ

Bütün bu itirafların siyasete etkisi ne olur?

Zaten yıpranmış AKP-MHP koalisyonunun iyice pespaye hale dönmesine yol açacaktır. Muhalefet, demokrasi programı etrafında bir araya gelip ortak bir gelecek vizyonu çıkararak toplumsal muhalefeti büyütürse Türkiye kısa zamanda seçime gider ve düze çıkar. Yoksa ülkenin yıkımı her geçen gün artar ve zarar, altından kalkılamayacak boyutlara ulaşır.

Peker’in açıklamaları AK Parti içinde de, AK Parti’den kopan partilerde bir hareketlenme, bir geçmişe yönelik açıklamalar yapmak durumu ortaya çıkardı. Bunlar bir iç hesaplaşmaya, yüzleşmeye yol açar mı AK Parti içinde?

Geniş kapsamlı, samimi bir yüzleşme yaşanacağını düşünmüyorum. Yeni muhalefet partilerinin, pragmatist bazı açıklamalarla kendi pozisyonlarını güçlendirmeye çalıştıklarını görüyorum, fazlasını değil. Bu partiler, oldukça ketum açıklamalarla geçmişlerini sorgulayıp kendilerini temize çıkarma gayreti içindeler. Ben özeleştiri duyduğumu hatırlamıyorum. Bu tavırla rüştlerini ispatlamaları mümkün değil kanımca. Daha cesur ve yeni yaklaşımlar geliştirmeleri gerekir.

ERKEN SEÇİM OLMALI

Muhalefet erken seçim istiyor. İktidar bu talebi siyaset dışı bir çaba olarak algılıyor. Sizce ülkenin erken seçime ihtiyacı var mı? Varsa neden?

Elbette erken seçim olmalı. Çünkü gecikilen her gün telafisi imkansız zararlar veriyor, yıkım artıyor.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı son dönemde Cumhurbaşkanlığı adaylığı için öne çıkmaya başladı. Siz ne dersiniz?

İsimler üzerinden yorum yapmam doğru olmaz. Ancak herkes kadar Sayın Kılıçdaroğlu da partisinin adayı olma hakkına ve ehliyetine sahiptir elbette.

İktidar bloku önce HDP’yi kapatmaya çalıştı kısa vadede sonuç alamayınca bu kez muhalefeti, “ülkeyi HDP’li bakana” alıştırıyorlar türünden bir suçlama ile sıkıştırmaya çalışıyor. Bu sizce ne anlama geliyor?

HDP’yi dışlayan kim olursa olsun kaybeder. Bu kadar nettir. Tüm kesimlerin, trol ordularının tuzaklarına düşmeden HDP ile diyalog içinde olması, Türkiye’nin yararınadır. HDP de diyaloğa açık zaten.

Şimdi, HDP üzerindeki kapatma kılıcını tekrar sallamaya başladılar. Bu, çok açık bir siyasi operasyon. Kapatma girişiminin hukukla ilgisi yok. MHP’nin bastırması, AKP’nin de kabulüyle açılmış bir davadır. AYM’nin böylesi tehlikeli bir siyasi operasyona alet olmaması gerekir. AKP’ye de siyaseten hesabını kitabını iyi yapmasını tavsiye ederim.

DEMOKRATİK SİYASETTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

Peki kapatma davası…

Eşit, birlikte, özgür yaşama ve demokrasiye inancı olan tüm kesimlerin tereddütsüz bir şekilde kapatmaya karşı olmasını bekliyoruz. Eş Genel Başkanlarımızın da açıkladığı gibi kapatma davasının sonucu ne olursa olsun demokratik siyasetten vazgeçmeyeceğiz. Ancak hiç kimse HDP’nin oylarını çantada keklik zannedip şu veya bu ittifakın altına otomatikman ekleyip toplama yaparak sonuç elde edeceğini düşünmesin. HDP, bu koşullarda hiçbir seçim ittifakının içinde olmadığını ve olmayacağını açıklarken son derece ciddi bir pozisyon almaktadır. Tüm kesimlerin, bu açıklamalardan sonuç çıkararak adım atmasında yarar var.

Ülkenin birikmiş yüz yıllık sorunlarını, hiçbir siyasetçi karnından konuşarak çözemez. Sorunlarımızı da çözüm önerilerimizi de bir masa etrafında oturup medenice tartışamayacaksak birbirimize güvenip el ele vererek Türkiye’yi düze çıkaramayacaksak siyasetçilik oynamanın da anlamı yoktur.

2015 yılından bir söyleşiden

MUHALEFET HDP İLE DİYALOGDAN KAÇIYORSA ORTADA TUHAFLIK VAR DEMEKTİR

Muhalefetten beklentiniz nedir bu aşamada?

AKP kendi hesabına geldiğinde PKK ile doğrudan masaya oturabiliyorken (ki her zaman diyalog çatışmadan iyidir) muhalefet, yasal bir parti olan HDP ile diyalogdan kaçıyorsa ortada bir tuhaflık var demektir. HDP kimseden makam, mevki, ihale, rant istemiyor. Ülkeye barış gelsin, demokrasi gelsin diye uğraşıyor. Binlerce HDP’li bunun için hapishanelerde, on binlercesi de dışarıda direniyorken elini sıcak sudan soğuk suya sokmaya tenezzül etmeyenler HDP’ye ayar vermeye, rota çizmeye, akıl vermeye cüret edebiliyorsa burada da bir yanlışlık var demektir.

KİMSE BİZİ İKİ KÖTÜ ARASINDA TERCİHE ZORLAMAYA KALKMASIN

Şu, iyice anlaşılmalıdır; biz bunca bedeli, mevcut iktidar zihniyetinin yerine bir benzeri gelsin diye ödemiyoruz. Kimse bizi iki kötü arasında tercihe zorlamaya kalkmasın. Gerçek demokrasi ve hakiki bir barışı savunamayanlar, buna yürekten inanmayanlar Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olamazlar, en azından biz buna payanda olmayız.

Bu nedenle, herkesin şimdiden demokrasi ilkeleri etrafında buluşarak ortak bir gelecek vizyonunda anlaşması en doğrusudur. Buna karşı olan varsa da bugünden bilinmesinde fayda var. Seçim iş birliği ise sonraki iştir. Seçim dönemine girildiğinde bunlar da konuşulur. HDP Eş Genel Başkanlarının bu yöndeki açıklamaları çok net ve ön açıcıdır. Herkesin bu açıklamalara ciddiyetle kulak vermesi gerekir.

“KÜRT MEHMET NÖBETE” DEVRİ KAPANALI ÇOK OLDU

Sanırım HDP yönetimi, AYM’den çıkacak olası kararlara göre yeni bir siyasi hamle ve tutum geliştirecektir…

Önümüzdeki birkaç ay içinde her şey netleşmiş olur, izleyip göreceğiz. Bu süreç HDP için değil, daha çok da diğer partiler için turnusol kağıdı olacaktır. Kim demokrasiden, Kürt sorununun barışçıl çözümünden yana, kim gerilimin ve çatışmanın sürmesinden yana, görmüş olacağız.

Yedi milyon HDP seçmeninin gözü bu çevrelerin üzerinde olacaktır. HDP’liler ve demokrasi güçleri rahat olsunlar. Demokrasi için çok mücadele ettiler, ediyorlar; büyük bedeller ödediler, ödüyorlar. Biraz da diğer partilerin ne yapacağını, demokrasi için neyi ne kadar göze alacaklarını hep birlikte görelim çünkü “alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete” devri kapanalı çok oldu. Ya hep beraber demokrasiden yana olunacak ya da HDP tek başına da kalsa bu duruşundan, mücadelesinden taviz vermeyecek.

HDP’LİLER TÜRKİYE’NİN DÜŞMANI DEĞİL, YURTTAŞI VE ÖZ BE ÖZ SAHİBİDİRLER

Bakanlık pazarlığı olmadığı da açıklandı…

Evet, HDP Eş Genel Başkanları hiç kimseyle bakanlık pazarlığı içinde olmadıklarını, meseleye böylesine ucuz yaklaşmadıklarını açıkça belirttiler. Tabii, şunu da herkesin iyice idrak etmesi gerekir ki tüm siyasi çevrelere hak ve meşru olan ülke yönetimine katılma hakkı HDP’lilere haramdır deniliyorsa bu açıkça ayırımcılıktır, düşmanlıktır. HDP’liler vergi veriyor, askerlik yapıyor ve oy kullanıyorsa bakan da olur, cumhurbaşkanı da. Kaldı ki, HDP’li bir yönetim seçeneği büyük bir toplumsal barış, uzlaşı, demokratikleşme ve şiddetin kalıcı çözümünün parçası olarak düşünülmelidir. Ve Türkiye’nin ortak geleceği için kesinlikle katkısı büyük olacaktır.

Özetle, meseleye bakanlık pazarlığı gibi çiğ, ucuz, yaklaşmak yerine demokrasi ilkelerinde ortaklaşarak barış için, ülkenin kalkınması için sorunlarımızın el ele verilerek çözümü için Türkiye’yi birlikte yönetebilme olgunluğu ve erdemi çerçevesinden bakılmalıdır. Unutulmasın ki HDP’liler Türkiye’nin düşmanı değil, yurttaşı ve öz be öz sahibidirler. Herkes lafını buna göre ölçüp biçip kullansın lütfen.


Murat Aksoy – Politikyol – 14.06.2021

Tags: , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑