Feminizm

Published on Nisan 30th, 2020

0

Dünya Feministlerinin Covid-19 ile ilgili Hükümetlere Çağrısı

Bu salgın bize bağımız bir uluslararası kadın organizasyonunun teşkilatlanması gerekliğini tekrar hatırlatmış oldu.

Her yıl Mart ayında New York’taki Birleşmiş Milletler binasında gerçekleştirilen Kadının Statüsü Komisyonu’nun (Commission on the Status of Women, CSW) bu yılki 64. Oturumu Covid-19 pandemisi dolayısıyla yapılamadı.

Her yıl üye devletlerin, Birleşmiş Milletler kurumlarının ve Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal Konseyi’nde (United Nations Economic and Social Council, ECOSOC) danışman statüsüne sahip sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri Komisyon’un oturumunda bir araya geliyor.

Politika yapıcılar, hak savunucuları, araştırmacılar ve aktivistler için bir ağ oluşturma imkânı yaratan CSW oturumlarına yaklaşık 10bin sivil toplum kuruluşu ve kadın örgütlerinin temsilcileri katılıyor.

Bu sene son anda iptal edilmesi ve internet üzerinden yapılmak zorunda olması kadın hareketini durdurmadı ve yine toplamda 1000 kadın toplayan webinerler düzenlendi. Ben de KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği) adına oturumlara katıldım.

İki sunum

Oturumlar Covid-19’un yarattığı krizin toplumsal cinsiyete bağlı şiddete, kadınların ve özellikle kesişimsel olarak dezavantajlı gruplara etkileri temeline oturtulmuştu. Bu krizden Küresel Kuzey’in dezavantajlı grupları ve Küresel Güney’in daha çok etkilendiği konuşuldu.

İki sunum ve iki konu konuşuldu: Haklar İçin Feminist İttifak (FAR) grubunun önderliğinde başlatılan “Feminist COVID-19 Politikasının Temel Odak Alanları” belirlendi ve bu alanlarda önlem alınması için hükümetlere çağrı yapıldı. Tartışılan ikinci önemli sunum ise Küresel Güney ülkelerinde yoksulluğun sonlandırılması, kadın ve kız çocuklarını güçlendirilmesi konularında çalışan CARE tarafından hazırlanan “Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet Raporu” oldu. Bu rapor daha çok Çin verilerine dayalı ve çok erken bir rapor olmasına rağmen COVID-29 ile feminist mücadelede vurgulanan temel odak noktaları benzeşmektedir. Araştırmada koronavirüse yakalanan erkek sayısının çok az farkla erkeklerde daha fazla olduğunu söyleniyor.

Feminist politika, savunmasız toplulukların ihtiyaçlarını tanımlamakta ve önceliklerini belirliyor. Bu politika salgınla mücadelede devletlerin insan haklarına dayalı, barışçıl, kapsayıcı ve müreffeh toplulukların geliştirilmesi için gerekli. Hükümetlerin alacakları önlemler ve uygulamalarda kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, sağlık sorunları olan insanlar, kırsal alanda yaşayanlar, evsizler, LGBT + bireyler, mülteciler, göçmenler, yerli halklar, vatansızlar, çatışma ve savaş bölgelerindeki insanların da içinde olduğu daha dezavantajlı grupları da düşünmeleri gerekiyor.

Hükümetler

Hükümetlerin, mevcut kriz sırasında herkesin gerekli bilgilere, destek sistemlerine ve kaynaklara erişmesini sağlamak için insan hakları ve kesişim temelli bir yaklaşım kullanması önemlidir. COVID-19 krizinde feminizm bağlamında ele alınacak dokuz temel odak alanı tanımlandı. Gıda güvenliği, sağlık hizmeti, eğitim, sosyal eşitsizlik, ekonomik eşitsizlik, aile içi ve kadına yönelik şiddet, bilgiye ulaşım ve gücün kötüye kullanımı başlıklarında toplandı.

Hükümetlerin ve politika yapıcıların bu salgın sürecinde, savunmasız durumda olan kişilerin, özellikle de cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri nedeniyle orantısız bir etkiye maruz kalan kadınların, yaşanmış deneyimler dikkate alınarak potansiyel zorluklarını ve kırılganlıklarını artırmamak, mevcut eşitsizlikleri büyütmemek ve insan haklarını güvence altına almak için çalışma yapmaları gerekiyor.

Femminist COVID-19 Politikasının Temel Odak Alanları

  1. Gıda Güvenliği: Gıda ithalatına bağımlı ülkelerde, sınırların ve pazarların kapanması ve gıdaya erişememe korkusu vardır. Bu endişe kırsal kesimde yoksulluk yaşayan insanlar, şehir merkezlerinde büyük marketlere ve marketlere kolay erişimi olmayan kadınlar için daha da artıyor.
  2. Sağlık hizmeti: Tüm ülkeler virüsün yayılması nedeniyle halk sağlığı sistemlerinde büyük bir değişiklik yapmıştır ve pek çok hastaneyi “pandemi” hastanesi haline getirmiştir. Bu durum anne sağlığına verilen önemin azalmasına ve bebek/anne ölüm oranlarının artmasına neden olabilir. Kırsal kesimdeki sağlık hizmetlerine ve tıbbi malzemelere erişim genellikle yoktur. Yaşlılar, engelliler ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler yüksek risk altındadır ve canlı destek ünitelerine sahip olmayabilirler. Virüsün rutin ve yayılmasındaki değişiklik zihinsel sağlık sorunlarını yaratabilir veya şiddetlendirebilir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, Mart 2019 sağlık işgücü çalışma raporuna göre sağlık ve sosyal sektördeki işçilerin% 70’i kadındır ve salgında kadınlara orantısız bir şekilde daha büyük risk altındadır. Buna karşılık, dünyada sağlık sektöründe söz sahibi, yönetici pozisyonundakilerin %70’i erkektir. Salgınla birlikte pandemi kurullarında yani karar alma mekanizmalarında erkek egemen bir yapı var. Trump’ın bizzat kurduğu ABD Corona Virüs Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin başında olanların %100’ü erkektir. İstatistikler sağlık sektöründe kadınların karar alma mekanizmalarında ne kadar yetersiz sayıda olduğunu göstermektedir. Bu durum, oluşturulan politikalarda kadın ve çocuklara yönelik tedbir kararlarının yeterince alınmamasına neden oluyor.

  1. Eğitim: Okulların kapatılması çocukların, ailelerin ve toplulukların korunması için yerinde bir karardır. COVID-19’un en fazla yayılma riskinin olduğu ortamlar olarak eğitim kurumlarının kapalı olması en yüksek enfeksiyon oranının yönetilebilir kalması açısından ve salgın eğrisini geriye çekmek için önemlidir. Bununla birlikte salgın, eğitimde ve çocukların alışkın oldukları rutinde büyük bir aksama sunmaktadır. Birçok durumda, okul öğle yemeği programına bağımlı çocuklar gıda güvensizliği ile karşı karşıya kalacaktır. Ayrıca, evlerinde ve topluluklarında, hiçbir temas olmadan tespit edilemeyen şiddete karşı daha savunmasız hale gelirler.
  2. Sosyal eşitsizlik: Sosyal eşitsizlik erkekler ve kadınlar, vatandaşlar ve göçmenler, düzenli ve düzensiz statüleri olan insanlar, engelli ve engelsiz insanlar, nörotipik ve nöroatipik insanlar ve diğer algılanan ikilemler veya ikili olmayan farklılıklar ile ırksal, etnik ve dini gruplar arasında mevcuttur. Mevcut güvenlik açıkları gelir kaybı, artan stres ve eşit olmayan yurtiçi sorumluluklar nedeniyle daha da karmaşıklaşmaktadır. Kadınlar ve kız çocukları büyük olasılıkla ücretli çalışmaları veya eğitimlerini yarıda kesip ev içi işleri üstleneceklerdir, bu durum da bakım yüklerini arttıracaktır. Savunmasız topluluklar, yasalar çıkarıldığında veya hareketlerini kısıtlayan başka önlemler alındığında özellikle de bilgiye daha az erişebildiklerinden veya bilginin erişmesi için başkalarına bağımlı olduklarından daha fazla risk altında.
  3. Su ve temizlik: Bu salgının önlenmesi ve bulaşmasının engellenmesinde yapılması gerekenler başında düzenli olarak ellerin yıkanmasıdır. Ancak küresel boyutta bakıldığında, herkesin temiz akan suya erişimi yok.
  4. Ekonomik eşitsizlik: İnsanlar işlerin geçici olarak kapanması, azaltılmış saatler ve sınırlı hastalık izni, tatil, kişisel izinler nedeniyle işsizlik, eksik istihdam ve gelir kaybı yaşamaktadır. Bu, finansal yükümlülüklerini yerine getirme kapasitelerini olumsuz yönde etkilemekte, daha büyük borçlara girmelerine neden oluyor. Hem sosyal uzaklaşma ihtiyacı, hem de ekonomik yetersizlikler nedeniyle çocuklar, yaşlılar ve engelli insanlar için bakımı kadınların üzerine yüklemektedir. Küresel düzeyde kadınlar ücretsiz bakım emeğinin % 76,2’sini gerçekleştirmektedirler yani erkeklerin üç katı ev içi bakım emeği harcıyor.
  5. Kadına yönelik şiddet /Aile içi şiddet / Partner Şiddeti: Hem aile içi şiddetin (özellikle çocuklar), hem de kadına yönelik yakın partner(eş, sevgili) şiddetin oranlarının gerilim arttıkça artması muhtemel. Hareketlilik kısıtlamaları (sosyal mesafe, kendi kendine tecrit, aşırı kilitlenme veya karantina), hayatta kalanların istismar ve korunma hizmetlerine olan gereksinimlerini de artıracak. Salgın öncesi zaten şiddet gösteren partneri her zaman evde olacağından kaçış daha zor olacaktır. Çocuklar, istismar ve / veya bakıcılarından ayrılma riskleri de dâhil olmak üzere özel koruma riskleriyle karşı karşıyadır. Kamu kaynakları yönlendirildikçe aşırı kilitlenme uygulanırsa koruma hizmetlerinin erişilebilirliği azalacaktır. Şiddet ve zulümden kaçan kadınlar ve kızlar, sınırların kapatılması ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle menşe ülkelerinden ayrılamaz veya iltica ülkelerine giremiyor.
  6. Bilgiye ulaşım: Pandemiden korunmak için güvenilir ve gerekli güncel bilgilere, dışlanmış bazı gruplar (kadınlar, engelliler, evsizleri mülteciler, çocuklar) için eşit olmayan erişim var. İnsanların bu kriz süresince ulusal sağlık yetkililerinden düzenli güncellemeleri almaları gerekiyor. GSMA (Dünya GSM Derneği) şu anda dünyada cep telefonu olmayan yani “dijital olarak dünyaya bağlı olmayan” ve tüm güncel haberlerden habersiz 443 Milyon kadının yaşadığını belirtiyor. Bu kadınların çoğunluğu üçüncü dünya ülkelerinde olmakla birlikte gelişmiş toplumlarda da bilgiye erişimi olmayan gruplar bulunuyor.
  7. Gücün Kötüye kullanılması:Cezaevlerinde, göç merkezlerinde, mülteci kamplarında ve psikiyatri hastanelerinde, engelli insanların bakıldığı kurumlarda karantina koşulları nedeniyle hapis halinde toplu yaşıyor ve sosyal izolasyonun olmadığı bu koşullarda salgının bulaşma riski daha yüksek.

Burada yaşayana insanlar, sınırlı dış gözetim ve ziyaretlerin kısıtlanması nedeniyle istismar veya ihmallere karşı daha savunmasız hale gelebilirler. Avrupa’da huzurevlerinde yaşlıların, sayıları tam raporlanmasa bile toplu olarak öldüklerini biliyoruz.

Tüm bu notlar göstermektedir ki, COVID-19 salgını kadın mücadelesinde gelinen noktayı eklenen sorunlarla birlikte ayna gibi yüzümüze vuruyor. Karar alma mekanizmalarında kadınların olmaması, kadınların eşit işe eşit ücret almaması, ev içi emeğin katlanarak artmasıyla birlikte karşılıksız olması kadın mücadelesinin bu sorunlara hala bir çözüm bulamadığını gösteriyor.

Tavsiye ve çözümler

Salgınla birlikte yükselişe geçen toplumsal cinsiyet temelli şiddet, bilgiye erişimin önemi, temizlik ve suya ulaşımın önemi gibi sorunlar ön plana çıktı.

En önemlisi de dezavantajlı grupların kadın kesişimselliği ile birleştiğinde salgında yardıma en çok ihtiyacı olan en savunmasız kesimler alarm vererek yanıp sönmektedir: kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, sağlık sorunları olan insanlar, kırsal alanda yaşayanlar, evsizler, LGBT+’lar , mülteciler, göçmenler, yerli halklar, vatansızlar, çatışma ve savaş bölgelerindeki insanlar.

Bu konuda en etkili uluslararası kuruluş UNWomen (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi) de 20 Nisan’da kadın liderle benzeri bir sanal toplantı yaptı. Burada da benzer başlıklar konuşuldu, kararlar alındı. Ancak uluslararası kararlar bu tip salgınlarda uygulamalar ulusal düzeyde kaldığı için tavsiye niteliğinde.

Bu noktada toplumsal cinsiyet ve kadın konularının Birleşmiş Milletler’e bağlı onlarca birimden biri tarafından temsil edilmesi sorununu tekrar gündeme getiriyor. Bu salgın bize bağımız bir uluslararası kadın organizasyonunun teşkilatlanması gerekliğini tekrar hatırlatmış oldu.


Zeynep Banu Dalaman

(Bianet)

Tags: ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑