Yazarlar

Published on Haziran 13th, 2020

0

Eleştiri kültürü – İsmail Göçüm

Eleştiri kültürü, başlıbaşına bir insan bilimi, toplumun bilim ve bir eğitim bilim sürecidir.

Önce, neden böyle bir yazı kaleme alma gereği duydumğumu belirtmek isterim.

Özellikle son yıllarda iletişimin Sosyal Medya üzerinden hızla artması, yayınların; yazılanların, çizilenlerin sosyal medyada paylaşılması sonucu, her yelpazeden milyonlarca insanın görmesini ve tepki vermesini gerekli hale getiriyor.

Kurumlar ve kişiler yayınladıkları ve paylaştıkları yazılar yüzünden iyi ve yapıcı eleştiri almalarının yanında; cinsiyet ayrımcılığına, ırksal saldırılara, yıkıcı eleştiri ve küfür yağmuruna da tutuluyor. Bu tür rahatsız edici eleştiri ve küfürleri görmek ve duymak istemeyen insanlar, bu durumdan oldukça rahatsız oluyorlar. Bu yüzden konuyu terbiye sınırları içerisinde kalarak, derinlemesine irdelemeye çalıştım.

Eleştirme; bir sunumun, bir sanat eserinin, ya da bir kişinin değerinin teraziye vurulma yöntemidir. Burada kıstas, eseri ortaya çıkarandan çok, yazılı metin üzerinde bir değerlendirme yargısına varmaktır. Zaten bir yazı, ya da eser ortaya çıkıp kamuoyu ile paylaşıldığında, yazar otomatik olarak devreden çıkar ve eser topluma mal olur. Bu noktada öne çıkan, bir yazının ya da sanat eserinin güçlü ve zayıf yönlerinin belirtilmesi ve değerlendirmeye tabi tutulmasıdır ki; burada eleştiri mekanizması devreye girer.

Eleştiri bir tür iletişim kültürüdür. İnsan yaşadığı toplum değerleri içinde, topluma açık her konuda, hareket, davranış ve eylemlerde; eleştirmek ve eleştirilmek durumuna tabidir. Eleştirmek insan için en doğal bir hak ise; eleştirilmek te, özeleştiri vermek te bir insan için en büyük erdemdir. Buna konuda halkımız yerinde deyim kullanır; “meyve veren ağaç taşlanır.” Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan insanlar her zaman kıskanılır ve eleştirilir…

Eleştiri diyince bir çok yöntemden bahsedebiliriz. Eleştiride ilk akla gelen, tez halinde sunulan konuya, anti tez ileri sürerek konu hakkında irdeleyicilik taşımaktır. İrdeleme eleştirinin niteliğinde ortaya çıkar. Aslında, nitelik açısından eştiri bir yapıcılık örneği taşısa da, ne yazık ki; rahatsız edici ve yıkıcı yanlarıda içinde barındırır.

Eleştiriyi derinlemesine irdelediğimizde karşımıza şu iki gerçeklik ortaya çıkar. Yapıcı ve yıkıcı eleştiri…

Yapıçı eleştiri:
Yapıcı eleştiri, bir kişinin kendi duruşu ve karekterini ortaya koymakla birlikte, karşısındakinin geleceğine, gelişimine yönelik bilgiler sunar. Yani bir kişiyi eleştirirken, eleştiren kişi lehine de artı bir kazanım olarak geriye döner. Yapıcı olarak öne çıkan eleştiri, eksik yönleri ele alır. Eksik yönlerden hareketle yapıcı öneriler sunar. Eleştirdiği konu, ya da kişinin, katılıp katılmadığı görüşlerine vurgu yaparak; öznellik taşıyan temenni dilekleri sunar. Bu yönüyle, bir çok şeyin ortak ve olumlu yönde gelişmesini sağlar. Diğer yönüyle de, eleştirdiği kişiyi, konu ve eksikleri üzerinde düşünmeye, muhakeme etmeye ve eksik yönlerin giderilmesi doğrultusunda hesaplaşmaya yöneltir.

Yıkıcı eleştiri:
Yıkıcı eleştiri, konudan daha çok kişisel sataşmayı içerir. Bu açıdan eleştiri kesinlikle kişiselleştirilmemelidir. Kişişelleşen eleştiri, insanda psikolojik savunma içgüdüsünü harekete geçirir ki; bu durum, karşılıklı kılıçların çekilmesine neden olabilir. Bu tür eleştiriler; kısa döngü, karşılığı olmayan sürtüşmelere yolaçma ihtimali çok yüksektir. Bu tür yıkıcı eleştiri, karşı tarafı aksi yönde kamçılar ve ateşler. Bu tür eleştirinin hemen sonlandırılması ve karşı tarafın olumlu yönüne vurgu yapılarak olayın kapatılması gerekir. İnsanların ve toplumların arasının bozulması genellikle kısa döngü; yıkıcı eleştiri ve suçlayıcı tartışmalar sonucu ortaya çıkar.

Eleştiri kültürü:
Eleştirinin dozajı çok önemlidir.
Eleştiri bir tür kültürdür. Bir hastaya kur tedavisi olarak uygulanan morfinin dozajı gibidir.
Eleştirinin etki yaratacak özelliği, eleştirinin dozajındadır. Eleştirinin dozajını artırırsanız hastayı kaybetme ihtimali yüksektir. Çünkü aşırı dozdaki eleştiri fazlalığı hastanın bünyesinde, yaratacağı şok etkiyi ortaya çıkarır ki; bu etkiyi hastanın bünyesinin kaldırıp kaldıramayacağı tartışma noktasına getirir.

Eleştirinin dozajını ayarlarken, eleştirilmesi gereken kişi ve konu görmezden gelinip dizi övgüye dönüşürse bu da, eleştirilen kişinin kendi hata ve yanlışlarını anlaması ve eksikliklerinin giderilmesi yönünde, kişiye faydalı olmaktan çok zararı dokunur. Övgüler dizdiği kişinin kendini geliştirmesinin önünü kapamış olur. Bu tür bir uygulama hastanın hastalığının iyileşmesinden çok hastalığın artmasına neden olur. Bu yönlü bakıldığında, eleştirilmesi gereken kişiye iyilikten çok kötülük yapmış ulursunuz.

Bir de en uygun dozajlı eleştiri yöntemi sözkonusudur ki; işte bu yöntem eleştirinin uygulandığı bilinçi ortaya çıkarır. Eleştiride en önemli ve en etkili yöntem budur. Eleştiri dozajının ölçüsünü iyi ayarlayan kişi, işinin ehli olan kişidir. Bu tür eleştiri yöntemi kullanan kişiler, hem eleştiri, hem de özeleştiri konusunda kendisini geliştirmiş; gerilimi azaltan bilge kişilerdir. İnsanları ileriye götüren, kendi içlerinde huzur ve barışı sağlayan, karşılıklı olarak birbirlerinin haklarına saygı gösteren toplumlar; eleştiri ve özeleştiri kültürünün yerleştiği ve eleştiri dozacının ayarının kaçmadığı durumalarda mümkündür.

İyi bir eleştirmen kimdir?
İyi bir eleştirmen önyargıları, düşmanlıkları bir yana bırakarak bir konuyu detayları ile ele alandır. Tartışmaya açık konu üzerinde çok bilgili, sağduyulu olandır. Kişi, eleştirdiği konuya iyi bilmeli ve karşısındaki insana iyi niyetle yaklaşmalıdır. Söz ve yazı dilini iyi kullanan kişi, konu üzerinde yoğunlaşır ve karşışındaki kişiyi kırmaktan ve incitmekten çekinir. Eleştireceği kişiyi tanımıyorsa, daha da titiz bir konuşma ve yazı dili kullanmalı. Eleştirirken, karşısındaki kişinin psikolojik yapısını altüst etmeyecek sözcükler seçmelidir.

Karşılıklı konuşma, tartışma türü:
Yüz yüze, ya da Sosyal Medya üzerinden yapılan birebir eleştirilerde, karşısında bulunan kişinin duygularını ve hislerini anlayarak konuşmalı. Karşısındaki kişiyi alaya almaktan sakınmalı, kullandığı kelime ve sözcükleri anlaşılır bir şekilde ifade ederken; açıklama yapmaya mahal vermeyecek biçimde hassasiyet göstermelidir. Konuşurken; yüksek sesli, azarlayıcı, aşağılayıcı ve küçük düşürücü davranışlardan kaçınılmalıdır.

“Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa”
“İyi ve güzel söz yılanı deliğinden çıkarır.”

Eleştiri terbiyesi:
Dil, sözcük ve davranış insanın aynasıdır. İnsan karşısındakine nasıl davranırsa, ne söylerse, aynada kendi yansımasını görür. Terbiyeli ve ölçülü eleştiri, bir tartışmada insan ahlakını belirleyen en önemli ölçüdür. Ahlaklı olmayan bir eleştiri hiç bir düşünceyi ifade etmediği gibi, o kişinin psikolojik ruh hali tedaviye tepki vermeyen kronik hastalık halidir.

Eleştiride terbiye, insanın birbirini dinleme, birbebirine anlayış gösterme içgüdüsü ile beslenmesidir. Eleştiride, toplum içinde itici olan; küfürlü, incitici, alaycı ve aşağılayıcı dilden kesinlikle kaçınılmalıdır. Karşı taraftan gelen eleştiriye hemen anında karşılık verilmemeli. Derinin derin, bir kaç kez nefes alıp verilmeli, beyine oksijen gitmesi sağlanmalı, söyleyeceği söz yada yazıyı önce düşünmeli ve ondan sonra tasarlanmış bir cümle kurulmalıdır.

Şundan asla tasarruf edilmemelidir!
Eleştiri, kurumlaşmış egemen bir kişi ya da toplum yapısı tarafından asla gasp edilmemelidir. Bu tür bir tasarruf toplumu kutuplara ayırır, böler ve güçlüyü egemen kılar. Yani dokunulmaz bir kişi ve toplum güç zehirlenmesine uğrar, tiranlaşır.

Eleştiride tasarruf edilecek nokta ne olmalıdır?
Eleştirilerde gücü arkasına alarak, rüzgarın estiği yönde kullanılmasının önüne geçilmesi için özellikle zayıf olanın, azınlığın, savunmasız kesimlerin haklarının korunması yönünde tasarruf edilmesi gerekir. Bir seviyesizliğe kapılıp; “vurun kahpeye!” yöntemi hiç doğru bir yaklaşım olmaz. Kişi önce olayı sorgulamalı; hem kendini hem de nedenleri sorgulamalı. Bir olayın yalın gerçekliği ortaya dökülmeden önyargılı davranılmaması gerekir. Önyargılı bir yaklaşım savunmasız ve zayıf olan kişiyi eleştirmekten çok linç etmeye götürür ki; bu kesinlikle doğru ve adil bir yaklaşım olamaz.

Egemen toplum ve kişi lehine bir tasarrufa gitmek, insanların ötekileştirilmesinin yol açar. Ötekileştirilen insanın kendisini ifade etmesinin önü tıkanır. Demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlanır. Ötekileştirilen kişi; kendisinin görmezden gelindiği, kenara itildiği ve örselendiği duygusuna kapılır. Böylece ötekileştirilen kişi Refleks gereği karşı atak hazırlığına girer.

Oysa ötekileştirilen ve kenara itilen kişiler; aynen senin benim gibi; duyguları düşüncekeri arzuları, istekleri, gerçekleştirmek istediği hayalleri olan insanlardır; onları asla yok sayamazsınız. Bir toplumda anlaşılmayan, ya da insanları yanlışa götüren nokta, araya giren birilerinin kaos ve kargaşadan fayda sağlama istekleridir. Çıkar ve menfaatler ön plana çıkınca, insanı, toplumu uzlaştırma planı suya düşer. İşte anlaşılamayan nokta budur.

Empati kurma!
Empati bir nevi alışveriş kültürüdür. Aynen, pazarda ürününü pazarlayan bir üretici ve ondan alışveriş yapan tüketici arasındaki ilişki gibidir. Sen onu anlayabildiğin ölçüde anlaşılırsın. Modern Kapitalizm, toplumda insanlar arası -birebir- ilişkileri büyük alışveriş merkezleri ile tasfiye edip ortadan kaldırmıştır. Aslında insanlar arasındaki kurulan sıcak ilişkinin ifadesidir empati; fırından çıkmış taze somun ekmekle insan arasındaki ilişki gibi…

Empati, eleştiri kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Ancak, kişi ya da toplumlar birbirlerine sempati ile yaklaşarak ortak bir noktada buluşabilirler.. Bir kişi ile empati kurmak, bu yolla iletişime geçmek pek hala mümkündür. Bunu anlamak için bir an kendini “ötekinin” yerine koymak, onun gibi düşünüp, onun hislerine rehber olmaktır.


İsmail Göçüm – 13.06.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑