Makaleler

Published on Nisan 18th, 2021

0

Emperyalist savaşlar için ömürlerini harcayanlar ve..! – Gül Güzel

Tarih tekerrür etmez ama çıkarlar tekerrür eder. Günümüzdeki Yakındoğu, Doğu Akdeniz, Karadeniz kargaşası da bu çıkar savaşlarına, savaş ekleme  eşiğinde görülüyor. Bugün sadece aktörlerin ismi farklı, hepsi o kadar…

Gözleri özür dilercesine gizemle bakarken her zaman geçtiğim yolda karşılaşıyordum onunla. Bu bakışa hiç bir anlam veremeden oldukça uzun bir süre geçti. Aslında yakınımdaki bir evde kalıyordu eşiyle. Eşini daha çok görebiliyordum, çünkü herhangi bir işte çalışmıyordu. Ancak bu karşılaşmalar birer tesadüften mi ibaret veya planlı mıydı diye sonraları düşünmeye başladım…

Âdetimdir hızlı yürümek ve etrafımda insanlara değil de tabiatın mevsimlik güzelliklerine yoğunlaşmak. Yine bir gün hızlı adımlarla yürürken karşımda bana bakıp, yine selam vermeye çalıştı oldukça yaşlı o beyefendi. Tabii, selam almamak olmazdı. O kadar samimi bir yaklaşımla selam verdi ki, sanki kırk yıllık tanıdığım birisiymiş gibi. Selam arasında hemen ‘’Ben. seni çok iyi tanıyorum’’ demesi beni fazla tedirgin etmedi. Çünkü kaldığım bu şehrin çeşitli yerlerinde yaşayan ve tanımadığım birçok insandan bu tür söylemler duyuyorum,‘’Siz gazetecisiniz; elinizde sürekli kameranız var!’’ gibi alışık olduğum sözler. O yüzden rahatça ‘’ama ben sizi hiç tanımıyorum; kusura bakmayın’’ dediğim de hayal kırıklığına uğrayan bey, ‘’Ama sen Kürt’sün ve ben Kürdistan’ın bütün dağlarını iyi tanıyorum!’’ demesi, beni şaşırtınca,‘’ nasıl yani, siz Kürdistan dağlarına mı çıktınız?, oralarda ne işiniz vardı?’’ Diye sorunca, ’Ben uçakla defalarca Kürdistan dağları üzerinde keşifte bulundum. Çünkü Saddam’ın nereye zehirli bomba atacağını tespit etmemiz gerekiyordu” cevabını verdi.  Kızgınlığım şaşkınlığımı bastırmış, kızarak, “Yani siz Kürdistan dağlarını ve Kürtlere bombayı nereye atacağınızın keşfini mi yaptınız?” Sorumu, hiç tavrını bozmadan soğukkanlılıkla yanıtladı: ’Evet, ben ve yanımdakiler bombanın nereye atılacağını tespit ediyorduk. Biz yer tespiti yapıyor, bombayı başkaları atıyordu. Ben Saddam’ın laboratuarında uzman olarak çalışıyordum. Onun, ABD ve bazı AB ülkelerinde aldığı zehirli gaz hammaddelerini ben ve yanımdakiler kullanılır zehirli gaz bombası haline getiriyorduk. Yani biz Saddam için çalışıyorduk. 1980 ve  1990’lı yıllardı. Ama ben sadece birileri için görevlendirilen bir çalışandım. Benim, Kürt halkına karşı hiçbir bireysel düşmanlığım yoktu. Bizler, sadece kirli savaşların maşası olarak kullanılan kişileriz. Bu konuda sana detaylı bilgi veremem” diyerek, eliyle kulağının arkasındaki – şakağında bir yeri işaret etti…

Konuşamıyordu, çünkü konuşması, onun itirafçı olarak, katledilmesi nedeni olurdu. Bu nedenle, zehirli gaz laboratuarı ve çalışmaları konusunda kendisiyle detaylı konuşabilme olanağını bulamadım.

Bir gün yine yoluma çıkarak, ‘’Senin pencerenin karşısındaki çatıya bir güvercin sürekli gelip, konuyor. O güvercinden sana zarar gelebilir. Çünkü o Türk’tür! Bilmen lazım ki gözetiliyorsun’’ deyiverdi. Ben de biraz şaşkınlıkla karşılık verdim: “Siz hep üstü kapalı, gizemli şeyler söylüyorsunuz. Hep hikâyemsi durumlar. Neden şakağınızdaki alıcıyı aldırmıyorsunuz bu yaşta? O zaman bana gerçekleri olduğu gibi anlatabilirsiniz”  Soruma ve talebime yanıtı ilginçti: ‘’Ben o aleti ameliyatla aldırırsam, dengem bozulur. Çünkü senelerdir hep onunla hareket ediyorum. Günün birinde onu çıkarttırırsam, belki ölebilirim…’’  Gerçekten de öyle oldu. Kendisini uzun süre göremedim.

Bir gün  oturduğum bir lokantaya, ailesiinden iki kişi koltuklarının altına girmiş halde yemeğe getirdiler. Artık kendi başına desteksiz yürüyemiyordu. Ve bu benim onu son görüşüm oldu. Adsız, gizemli, vicdanı rahata kavuşamayan, sırlarıyla toprağın altına giden zehirli gaz üretme uzmanı, ABD gizli istihbarat örgütü Alman elemanı, Saddam’ın zehirli gaz üretme laboratuarcısı…

Bir karşılaşmamızda, kendisini sıkıştırıp ısrarcı olmuş,  Irak’taki laboratuarda yaptığı çalışmaları anlatmasını istemiştim. O zaman bana ‘’Bush Ailesinin savaşları’’ adlı kitabını bulup, getireceğini söyledi. Orada Irak savaşının gerçek yüzünü görmek mümkün” dedi. Kitabı Eric Laurent yazmış. Fakat kitap satışa kapalı olduğu için çok nadir bulunabiliyordu. Nihayet bulup okuyabilmiştim:  Ortadoğu üzerine Bush ailesinin kendi menfaatleri uğruna hangi hilelerle savaş çıkarttığını ve bunu yaparken elini bile kirletmeden birçok kişiyi nasıl maşa olarak kullandığını delilleriyle görmek mümkün oldu. Yakın bir sürece kadar ABD başkanı olan Donald Trump’un yaptığı gibi. Politik siyasetten uzak , bir patron gibi kendi ticaretini ABD başkanı maskesi altında yaptığını da açıkça görebildik.

Eric Laurent,

Bush Ailesi üzerine yazdığı kitabı şu başlıklar altında işliyor:

  • Dünya’nın en güçlü ailesinin, Bin Ladin ve Irak üzerindeki bezirganlıkları
  • George Bush, savaş için gönülsüz davranan Irak’ı neden Kuveyt işgalini gerçekleştirene kadar Saddam Hüseyin’i  illegal yolla, planlı bir şekilde silahlandırdı?
  • Neden hala Bin Ladin ailesi ile George Bush ailesi arasında ticaret ilişkileri var?
  • Neden George Bush’un kendi bankası, yirmi seneden fazla Bin Laden ve El Kaide ‘yi finans etti?

Ünlü Yakın Doğu uzmanı, yazar Eric Laurent, bütün bu soruların üzerine giderek, Bush aşiretinin hikâyesini ve Saddam Hüseyin ile Bin Laden’e açtığı savaşın sadece bilinen yüzüyle değil, bilinmeyen siyasi, finasiyel nedenleriyle okuyucuyla buluşturuyor.

George W. Bush, ailesinden miras aldığı alışkanlıkla, siyaseti ticaret için yapan bir başkandı. Bir Amerikan atasözünde: ‘’Para, siyasi iktidara yol açar!’’ der. O yüzden Bush, gizliliğin hem sanat hem de görev olduğu çok yönlü finansçı, ticaretçi ve politikacı hanedanına aittir.

Eric Laurent’in 194 sayfadan oluşan, ’Bush Ailesinin Savaşları’’ adlı kitabının Saddam Hüseyin ile ilgili kısmı, bizim mercek altına almak istediğimiz bölümünü oluşturuyor. Kitabın bu bölümünde şunları görebiliyoruz: Bush’un Saddam ile olan tuhaf ama anlaşılır kazancı, avantajlı savaş taktiğidir.

ABD/Bush Ortadoğu’daki petrol ve diğer yeraltı/üstü zenginlikleri sömürmek için 11 Eylül olaylarını bahane ederek, perde arkasında da Saddam ile çeşitli çıkar pazarlıkları içindeydi. Ancak Irak’a uygulanan ambargonun sadece sözden ibaret olduğu; OPEC (petrol üreten ülkeler) varillerine bir damla dahi petrol akmayacağı sadece göstermelik bir senaryo idi. Bütün variller, eskisi gibi dolduruluyordu. Ama Saddam bu açıklamaları Arap ülkelerinin sempatisini kazanmak için kullanıyordu. Bu kardeş ülkelere çağrıda bulunarak, Filistin halkıyla dayanışmaya çağırıyor; “Hayır! petrol tank, savaş uçağı ve silahı değildir. Ama tüm bu teknik, uçak ve silahlar onsuz (petrol olmadan) tesirsiz kalır veya kullanılamaz!‘‘ diyordu.

Saddam’ın maksadı Filistin konusunu kullanarak, İslam devletlerinin gücünü arkasına almak, İsrail devletini felç etmek, ABD’nin de kendi devletini yıkmasını engellemekti. Ancak diğer yönden Güvenlik Konseyinde yer alan Fransa, Çin ve Rusya gibi ülkeler de Irak devletinin dürüst davranmasını isteyenlerdi. Hem Saddam hem de bu ülkeler zaman kazanarak, kendi çıkarları doğrultusunda BM’leri yıpratmak istiyorlardı.

Başta İngiltere olmak üzere Batı’lı ülkeler bu oyunun çok iyi farkında olmalarına rağmen Saddam’a inanıyormuş gibi davranıyorlardı. Çünkü bu ülkelerin gizli istihbaratları, Saddam’a gölgesi kadar yakındılar. Saddam da belki bunların farkında olmasına rağmen oyalama taktiklerine devam ediyordu. Çünkü ABD’nin saldırılarına karşı mücadele edecek hiçbir gücü yoktu. Tek yapabileceği şey George W. Bush’u İsrail – Filistin batağına sürüklemek; diğer taraftan Arap devleti ülkelerini Amerika devletine karşı olmalarını ve  kendisine sempati duymalarını sağlamaktı.

O sıradaki ABD Savunma Bakanı Rumsfeld ise, NATO toplantısında’ ’Terör gruplarına veya tehlikeli ülkelerdeki kimya bakteroloji veya nükleer silahları üretenlere saldırmak için bu birlik, uzun süre delil tespiti toplamasını bekleyemez’’ demişti. İşte bu söylemden sonra George W. Bush artık Irak’a saldırmak için bazı nedenler bulmasına gerekçe kalmadan; sadece insanları tehlikede olduklarına inandırması yeterli olacaktı. Yaydığı propagandalarla, ’Müslümanların gelip, anne ve kız kardeşlerimizi öldürmelerini, tecavüz etmelerini bekleyemeyiz. Onun için Irak’a askeri saldırı kaçınılmazdır!’’ diyecekti…Ve sonrası hepimizce malum. Aynı savaş taktiklerini ayak sesleri, bugünlerde yine iyice yükselmeye başladı…


Kadının Kaleminden – Gül Güzel – 17.04.2021

Tags: , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑