Yazarlar

Published on Haziran 20th, 2020

0

Emre Belözoğlu nezdinde Türkiye Toplumu ve Sol


Toplum, federasyon, borsa, devlet, yayın kuruluşları olduğu gibi bu haksızlığın, bu adaletsizliğin, bu çirkefliğin ve şımarıklığın ortak bileşenleridirler…

Emre Belözoğlu Türkiye’nin, soluyla birlikte turnusol kağıdıdır. Kendi duruşunu ona göre ayarlayan bir toplum ve sol bu ülkenin neden bu halde olduğunun da açık göstergesidir.

Galatasaray’da başlayan ve yükselen futbol hayatı, ardından İtalya ve İngiltere’de devam etmiş, oralarda bizdeki efeliği sökmeyince dikiş tutturamamış, kendini en rahat hissettiği kürkçü dükkanına, yani Türkiye’ye geri dönüvermiştir.

Kürkçü dükkanında Galatasaray’ın ezeli rakibi Fenerbahçe’de devam etmiş, ardınan Başakşehir ve son olarak da şu an gene Fenerbahçe’de top oynamaktadır. Aynı zamanda uzun yıllar Türkiye Milli Takımı’nda da oynamıştır.

Adından, futbolundan daha çok yaptıklarıyla söz ettirmiş nadide bir futbolcudur. Sahada önüne gelene bağırabilir, küfür edebilir, tehdit edebilir, tekme atabilir, tahrik edebilir ve hangi takıma giderse gitsin gene de alkışlanır.

Zaman zaman insanların arasına girer ve maçları izlerim. Örneğin Emre GS’de ise FB’liler maç boyunca en ağır hakaretleri, ağza alınmayacak küfürleri ederler. Emre takım değiştirir FB’ye gelir, bu sefer onu alkışlayanlar küfür, küfür edenlerse alkışa dönerler, yüceltilir ve ne yapsa doğrudur denilir.  Emre FB’den ayrılır Başakşehir’e gelir bu sefer hem GS hem de FB taraftarlarının ortak hakaret ve küfür ettikleri şahıs haline gelir. Sonra döner gene FB’ye gelir bu sefer tekrar FB’lilerin “altın çocuğu” “futbolun ilahı” “adam” Emre’dir.

Ne yazık ki Emre’yle tamı tamına uyan ve aynı pozisyonda olan bir de futbol hocası Fatih Terim vardır ki, ona da yaklaşımlar aynı ikiyüzlülük düzeyindedir.

Türkiye’de futbola son yirmi yılda damga vurmuş futbolculardan olan Emre ne yazık ki futbolundan daha çok futbol dışı, centilmenlik dışı ve ırkçılık suçlamalarıyla gündeme oturmuştur.

Bu davranışları hadi onun “cahil, hırçın, şımarık ve şımartılmış” haline bağlayalım. Takımseverliğin sevgiden daha çok fanatikliğe dönüştüğü taraftarlığın da Emre’nin bu hareketlerini kamçıladığını ve desteklediğini de söylemek zorundayız.

Emre Bu Davranış Hakkını Nerden Alıyor?

Elbette önce oynadığı takımların futbol piyasasındaki değerinden alıyor. FB ve GS Türkiye’de futbolda “marka!” değerler olduğundan ve piyasanın başını çektiklerinden, piyasa kuralları gereği dokunulmazlıkları oluyor bu takımların. Bu takımlarda oynuyorsan daha cesur ve şımarık olma hakkın vardır. “Endüstriyel futbol” döneminde, futbolun değil, o alanda dönen sermayenin belirlediği “hakem kuralları” geçerli olduğundan, Emre’nin başını çektiği ama bu kulvarda asla yalnız olmadığı ona az çok benzer bu tip oyuncular, sermayenin sağlıklı işleyişi açısından en başta futbol federasyonu ve onlara bağlı hakemlerce adeta “sirk maymunu”na dönüştürülüyorlar. Toplum zaten başlı başına sirk maymununa döndürüldüğünden, işler de böylelikle yolunda gidiyor.

Peki Sol Nasıl Bakıyor?

Sol da toplumun dibine düştüğü görüntüsünü veriyor kelimenin tam anlamıyla. Haktan hukuktan, insan haklarından, centilmenlikten ve objektiflikten dem vuran sol, söz konusu futbol olduğunda ne yazık ki “fanatik taraftar”dan bir santim uzakta durmuyor. Sol da Emre’nin geçtiği takımın karşısında ya da yanında yer alıyor. Bu Fatih Terim konusunda da farklı değildir. Tıpkı “Şike şike Fenerbahçe!” aymazlığını sol da tam anlamıyla gösteriyor. Sol da futbol söz konusu olduğunda kıraathane kültüründen bir derece daha ileriye gidemiyor. Hakkaniyet duygusunu kaybediyor, bileklerini kesseler, damarlarında fanatikçe sarıldıkları takımların kanı akıyor. Sol da bu konuda ikiyüzlülüğüyle tümüyle sınıfta kalmıştır. Bu ülkede sadece üç İstanbul takımı yoktur. Öyle olsa dükkanı kapatsınlar ve her yıl aralarından birisini şampiyon ilan etsinler. Solun geldiği noktayı, futboldaki tutumunu izleyerek çok rahat anlayabiliriz. Kaypak, işine gelirci, egoist, hep benci tutumları solda olması gereken entelektüel birikimin, ezilenin, mazlumun yanında olmazsa olmazlığını yerle bir etmiştir. Söz konusu futbol olunca sol da ne yazık ki mazlumun ve ezilenin yanında değil, askine tam da karşısında yer almakla kendini sıfırlamıştır. Tıpkı söz konusu HDP ve Kürtler olduğundaki kendini beğenmişlik, aşağı görme ve ezme tutumuyla özdeş bir tutum görüyorum.

Suçlu Kim?

Suçlu kesinlikle Emre ya da onun benzeri topçular ya da Fatih Terim değildir. Bunu samimi olarak söylüyorum. Suç en başta bu futbol ve centilmenlik dışı davranışları gittikleri her takımda onaylayan toplumdadır. Toplumun onaylamadığı bir şey genelde kendisine bu kadar rahat bir hareket alanı bulamaz. Oysa bu tip davranışlar, davranış sahipleri hangi takımda oynarsa oynasın mutlaka ve mutlaka cezalandırılmalıdır. Futbol kuralları bağlamındaki cezalar tarafsız olarak herkes için aynı oranda geçerli olmalıdır. Ancak “ikiyüzlülük” ve kendi işine yarayan her şeyi pragmatik bir biçimde açıkca ve şiddetle onaylayan, destekleyen toplumlarda, kural dışılık sahibine göre algılandığından, kendisine her zaman büyüme olanağı bulacaktır.

Ayrıca futbolun futbol olmaktan çıktığı, borsa değerlerine göre piyasa işlemi gören bir alan olması da, bu pazarın rekabeti sınırlı iki-üç  takımla tutmasını gerektirdiğini de söyleyebiliriz. Toplum, federasyon, borsa, devlet, yayın kuruluşları olduğu gibi bu haksızlığın, bu adaletsizliğin, bu çirkefliğin ve şımarıklığın ortak bileşenleridirler.

Şenol Güneş Emre’yi Oynatacak mı?

Son maçlarda Milli Takım’ın da kadrosunda hem de kaptan olarak yer alan Emre’ye karşı bundan sonra Milli Takım hocası Şenol Güneş’in nasıl bir uygulama içerisinde olacağını da merak ediyorum. Her fırsatta Atatürkçü olduğunu belirten Güneş, gene Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözündeki kriterleri es mi geçecek yoksa, bu kriterlere uyacak mıdır?


Sinan Öztürk – 20.06.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑