Yazarlar

Published on Eylül 28th, 2020

0

Erdoğan, 6 yıl sonra Kobane’de IŞİD yenilgisinin rövanşını alıyor – Resul Erenler

Saraya çıkan bir savcı bozuntusunun eline tutuşturulan bir listeyle, 6 yıl sonra (ki o günden bugüne birçok olaylar ve gelişmeler oldu) HDP’liler hakkında tutuklama kararının çıkarılması muhalefete gözdağı vermek olsa da, bir diğer nedeni hiçbir zaman hazmedemediği, unutamadığı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)’in Kobane’de aldığı yenilgidir. Bugün o yenilginin rövanşı alınmakta.

Bütün dünya biliyor ki Suriye topraklarında İşid denen katillerin bir numaralı destekçisi ve onlara askeri malzeme başta olmak üzere; ekonomik, siyasi ve tıbi alanda her türlü finanseyı yapan Recep Tayyip Erdoğan’dır. İdlibteki İşid’lilerin temizlenmesi görevini ve bu konuda Rusyaya söz vermiş olmasına rağmen bugüne kadar en ufak bir adım atmamış olması bunun en açık kanıtıdır. Bu saldırı, yalnız HDP’ye yapılan bir saldırı olarak algılanmamalı. Bir bütün olarak muhalif güçleri sindirmek ve korkutmak amaçlıdır.

Türk miliyetçisi faşist Devlet Bahçelinin, İslamcı faşist Erdoğan’la oluşturdukları bu ortaklıkta, her ne kadar bazı kesimlerce ülkeyi düze çıkarır beklentisi hâkim olsa da gerçek öyle değil. Bu iktidar ve ortağının amacı, toplumun refah düzeyini yükseltmek, ülkede barışı ve halklar arasında kardeşliği tesis etmek ve ülkeyi düze çıkarmak değil, “Türk-İslam Sentezi” doğrultusunda, Türk sağının iki kanadının (siyasi İslam ve Türk milliyetçilerini) birliğini sağlıyarak, üst “kimlik” dedikleri; Türklük ve İslamcılık kimliği içinde farklı etnisite ve inançları eritmek yok etmektir amaçları.

1970 ve 1980’li yıllarda bu iki gurup (Türk milliyetçisi ve İslami gericilik) komünizm karşıtlığı başta olmak üzere, Kürtler, devrimciler ve sosyalistlere karşı ortak hareket etikleri bilinen bir gerçek. Örneğin Alevilere yönelik yapılan katliamlarda (Maraş, Sivas, Çorum vb)  ortak hareket etikleri dönemin mahkeme tutanaklarıyla sabit. Özet olarak, Türk İslamı sentezi adı altında Türk milliyetçiliğini hâkim kılmaktır.

Onun içindir ki, kendilerince engel gördükleri her tür muhalefeti sindirerek korkutmak ve yıldırmak istiyorlar.

İki ortağın üzerinde anlaştığı Türk İslam sentezi; ırkçı, kafatasçı amaçlarına ulaşmak ve İslami faşist diktatörlüğü kalıcı kılmaktır.

Ülkede insanlar çöpte yiyecek ararken, onlar ülkenin her yanına saraylar yaparak geçmişin gerici hatıratlarıyla toplumu uyuşturmanın, uyutmanın peşindeler. Onların halkı düşünecek ne zamanı, nede ferasetleri var.

Başta yargı ve güvenlik olmak üzere; devletin tüm kurumları siyasal İslamcı ve faşist MHP’li kadrolarla doldurulmuştur. Bugün gelinen noktada iktidar ve ortağı, devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş ve en ufak bir muhalefete bile (başta Kürtler olmak üzere) tahammül gösteremeyecek kadar gözü dönmüş bir diktatörlükle karşı karşıya ülke.

Yaptırdıkları anketlerin sonuçları önlerine gelince tamamen zıvanada çıktıkları her haline yansımakta. Tamamen moralleri bozulmuş olacak ki, bir bütün olarak halkı korkutmak ve sindirmek istiyorlar. Elde ettikleri devlet olanaklarını ve gücünü, halkın yaşam standartlarını yükseltmek yerine onların en insani taleplerini bastırmakta kullanıyorlar.  İlerde, daha da pervasızlaşacakları kaçınılmaz, çünkü onlar yaptıklarının hesabını vermekte korkuyorlar.

Bu kadar haksızlık, yolsuzluk ve hukuksuzluğun işlendiği ortadayken, Ana muhalefetin tepkisi “gündem değiştiriyorlar” söyleminin ötesine geçmiyor olması başka bir sıkıntı. Artık sokak röportajlarında bile sırada insanların “böyle olmaz tepkimizi sokağa taşımalıyız” demelerine rağmen muhalefetin gelişmeler karşısındaki tepkisi düşündürücü.

Tüm diktatörlerin, daha çok saldırganlaştığı dönem, halkın kendilerine karşı öfkesinin büyüdüğünü fak ettikleri zamandır. Onun için saldırganlıkları daha da doruğa çıkar. Çünkü iktidarlarını kaybettiklerinde yargılanacaklarından korkarlar.

Her ihtimale karşı, olası bir erken seçim için (ki ben olası görmüyorum) kendilerine daha çok nasıl yarar sağlayacak bir seçim yasası üzerinde çalıştıklarının basına yansıması korkularının doruk yaptığını gösteriyor.    

Bahçelinin, cezaevlerinde katil ülkücü çete ve mafya bozuntularıyla görüşmesi ve onlar için özel af çıkarıp dışarı çıkmalarını sağlaması, geçmişte devrimci, demokrat ve sosyalistlere karşı kullandıkları yöntemlerin yenide hayata geçirilmesinin bir işareti olarakta algılanmalı.

12 Eylül öncesi; devrimcilere, demokratlara ve sosyalistlere yönelik saldırılar ve katliamların ( Maraş, Sivas, Ankara Bahçeli evler katliamı vb.) arkasında devletin ve onun tetikçisi ülkücülerin olduğunu bilmeyen yok. Bugün yeniden böyle bir tezgâh mı tezgâhlanıyor demeden edemiyor insan.

Erdoğan ve Bahçelinin biri birine yaptıkları hakaretler yenilir yutulur türden değil. Bunu herkes bilir. Bugün can ciğer kuzu sarması olmaları ve cezaevlerindeki eski ülkücü mafya çetesi katillerin özel afla dışarı salınması geçmişin kanlı katliamların bir tekrarının sahnelenmesinin bir ön hazırlığımımdır acaba.

Mevcut iktidar ortağı, geçmişin ülkücüsü bugünün Fetocusu Mümtaz ‘er Türköneyle ilgili konuşması dikkat çekici ve hafife alınmayacak kadar önemli. Yapılan anket sonuçları Bahçeliyi telaşlandırmış olmalı ki, her fırsata hedef tahtasına koyduğu fotocuların oylarına Mümtaz ‘er Türküne üzerinde talip olmaya mı kalkışıyor. Diğer tarafta geçmişin Komünizmle mücadele dernekleriyle yeni bir ittifakın (bana göre bu ittifak hiç bozulmadı) yolları mı aranıyor?

Resul Erenler – 29.09.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑