Published on Ekim 30th, 2020

Erdoğan ülkeyi Orta Çağ karanlığına sürüklemekte kararlı – Resul Erenler

Erdoğan’ın, ülkede egemen kılmak istediği gerici, İslami faşist yönetim biçimi var olan devlet kurumlarında tamamen egemen kılınmıştır. Bugün, her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak telaffuz ediliyorsa da sosyal yaşamda karşılığını bulan, Orta çağ karanlığının bir yönetim biçim olan, şeriatta dayalı uygulamaların hâkim kılındığını her alanda his etmek, görmek mümkün.

Bir dahaki seçimde iktidara gelirse Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine; Türk İslam Cumhuriyeti devleti olarak değişmiş olacaktır ülkenin adı. Ya da ecdadını çağrıştıran bir isimle.

Devletin önemli tüm kurumlarına (Üniversiteler ve Yargı başta olmak üzere) ağırlıklı olarak ilahiyat kökenli kişilerin atanması ve yargının verdiği kararların kamuoyu önünde devletin başındaki kişi tarafında tartıştırılması, saygı gösterilmemesi gelinen durumu özetlemektedir.

Recep Tayyip Erdoğan’ı bu kadar pervasızlaştıran, onun devleti tüm kurumlarıyla kendi denetimi altına aldığının bir sonucudur. 15–16 Temmuz sözde Fetocu darbecilere operasyon adı altında devletin kurumlarını (başta ordu ve yargı olmak üzere) adeta kendi lehine dönüştürdü. Yargıda ve vurucu güç olarak oluşturduğu silahlı birimleriyle ciddi bir örgütlülük oluşturduğu sır değil Erdoğan’ın.

Gerek ülkede ve gerekse dünyada tecrit edilmiş ender liderlerden biri olduğunun da farkında Erdoğan. Onun içindir ki daha çok saldırgan ve acımasız bir pozisyondadır. Her davranışı savunma amaçlıdır çünkü korkuyor.

Bugün ülkede kurumların başına atanan kişilerin, geçmiş iş deneyimleri, bilgi ve birikimine bakılmaksızın, sadece itaatkâr, kabullenici ve yukarda verilen talimatlar doğrultusunda hareket edecek yandaşlardan oluşmaktadır. Tek adamın hüküm sürdüğü yönetim biçimlerinde, o tek adamın ailesi ve çevresinde pineklenmiş olanların çıkarlarıdır gözetilen toplumun değil. Onun içindir ki devleti, tüm kurumlarıyla denetim altına almak kaçınılmaz oluyor onun için.

Türkiye’de adalet kurumu başta olmak üzere yapılan tüm atamalar, çağın gereklerine ve var olan devlet sistemine göre değil, Orta çağ gericiliğinin-karanlığının yani Islamın gereklerine göre yapılmaktadır. 20 yıllık iktidarı döneminde Akp ve onun başındaki zat, var olan anayasal tüm kurumları bir bir tasfiye etti ve şeriatçı yönetim biçimine uygun hale getirdi. Bu konuda oldukça da başarılı.

Ortadoğu’nun İslami gerici devletleri bile, kendi içinde birtakım reformlar gerçekleştirme tartışmaları yaparken, Türkiye’nin onların mevcut seviyelerine çekilme çabası kabul edilir olmasa gerek.

Erdoğan, iktidara geldiğinde bugüne, tüm icraatlarıyla ve sosyal yaşamdaki uygulamaları ile, ilk başlarda biraz daha dikkatli olmaya ve çekimser davranışlar sergilemekle beraber, ilerleyen iktidarlı yıllarında laiklik karşıtı tutumunu alıştıra alıştıra tüm kurumlarda egemen kılmış ve bugün artık pervasızca uygulamalarının arkasında durmaktan en ufak bir korkusu, çekincesi yok. Çünkü askeri örgütlemesini (illegal silahlı örgütlenme) tamamlamış ve devlet kurumlarını da ona göre dizayn etmiştir.

Erdoğan, kendi işine gelmeyen hiçbir mahkeme kararına bugüne kadar uymadı ve bundan sonrada uymayacağını her davranışıyla ve söylemiyle belli etmekten çekinmedi çekinmiyor da.

Muhalefetin, bu son günlerde sık sık dile getirmeye çalıştığı bir erken seçim olsa bile, Erdoğan’ın gasp ettiği Cumhurbaşkanlığını terk etmemek gibi bir yol izleyeceği olasılığı hesaba katılmalı. Geçmiş Cumhurbaşkanlığı seçiminde geçerli saydıkları mühürsüz oylarla Cumhurbaşkanı olduğu unutulmamalı. Çünkü o, 20 yılık iktidarı döneminde yaptığı yolsuzlukların, hırsızlıkların ve işlediği, işlettiği cinayet ve katliamların hesabının ağır sonuçlarının olacağından korkuyor. Dünyada kendisine kapısını açacak ne bir dostu ve nede ona iyi gözle bakan bir ülkede kalmadı ki, kaçıp sığınsın. Ondandır ki olası bir erken seçimde kazanmak için elinde gelen her şeyi yapmaktan bir an bile tereddüt etmeyecektir.

Resul Erenler – 30.10.2020