Published on Nisan 30th, 2021
0Grup Yorum’un Dilan Ekin’le ilgili yaptığı açıklamaya cevabımdır | Erdal Boyoğlu
Grup yorum kendi içinden ayrılan bir üyesine karşı bir duyuru yayımladı. Duyuru son derece ilkel, kaba, sığ ve şiddet içeren bir dille kamuoyuna duyuruldu.
Sol içi ve dışı şiddeti her grup kendi dışında aramaktadır.
Bugün 70’lerin toplumsal ortamından daha farklı bir ortamındayız
Sol içi şiddet geleneği özellikle 1975 den beri devamlı olageldi. 1975-1980 arası Anadolu-Mezopotamya coğrafyasında binin üzerinde devrimci sol içi ve dışı şiddet sonucu kateledildi. Devrimci katilliği meşru görüldü.
Bu çatışmanın aslında hala kapanmamış derin yaraları, devam eden travmaları var. Bu aslında hala başarılamayan sol dayanışma önündeki görünmeyen en büyük engellerden biri…
Aslında bir yerlerden başlamak gerek ama sekterlik bir türlü yakamızı bırakmıyor…
Klasik bir söz vardır Fransız devriminden bu yana “Devrim kendi çocuklarını yer” Bir erkin yıkılması, yerine yenisinin kurulması bir devlet biçiminin tasviyesi ve yerine yenisinin inşası elbette çok ve bedelleri ağır olan bir süreçtir. Fransız devrimi gibi, Rus devrimini de bir iç savaş izlemiştir.(Lenin’e iki sefer suikast duzenleyen grup ‘sosyalist devrimciler” grubuydu. Ikinci sefer aldığı kurşun yaraları Lenin’ in ölümüne neden oldu. Keza Stalin “ajan, hain ” edebiyatıyla parti merkezinde yer alan farklı eğilimleri yok etmiştir, öldürmüştür, dedirtmiştir ve işkenceden geçirtmemiş midir?
Sol içi çatışma ve şiddet kullanımı da, bu olguların, yani iç savaş olgusunun bir parçası. Bundan soyutlanamaz. Bunu sosyolijik, etnik , kültürel köklerinin ayrıntılı olarak araştırılması gerekiyor.
Türkiye’ de 1970’lerde yükselen sosyalist dalga neden , 60’lardaki gibi tek bir kanaldan akmadı?
Bunu başka nedenlerle, gerekçelerle açıklayamayız?
Örgüt içi çatışma ve şiddet geleneğini zaten tartışamıyoruz bile…
Ve kadın erkek eşitliği bakımından geleneksel normlar , nasıl kendini “sol” kalıplar içinde yeniden üretebildi?
Ne kadar toplumu dönüştürmeye uğraşabiliyordu.
Bu aynı zamanda, bütün toplumu saran sosyolijik parçalanmanın bir parçası mıydı?
Sol içi şiddet maalesef her grup kendi dışındakilerde arayıp durdu. Çuvaldızı maalesef bir türlü kendine batıramadı…
Türkiye solunda tartışılmasından pek hoşlanılmayan tabu konularından biri sol içi ve dışı şiddet konusudur..
Sol içi şiddetle yüzleşmeyi derdim yaptım. Çünkü üç yakınımı Avrupa’da sol içi şiddet sonucu kaybettim.
Tarih ile yüzleşilsin derken, kendi tarihinle yüzleşmek gerekmiyor mu?
Sadece mağduriyet üzerinden gidebilir misin?
Erkin zerresi elinde iken , ne kadar adil olabildin?
Kendini ne kadar aşabildin? Zulme karşı çıkarken, zalim olmaktan ne kadar kaçınabildin?
Örgüt/parti ve grup içi çatışma ve şiddet geleneğini tartışamıyoruz (tartışmıyoruz ). Aile içi, cemaat içi disiplin ve cezalandırma anlayışı ile bunun arasında acaba bir bağlantı yok mu ?
Grup yorum duyurusu patolijik bir vakadır. Grup yorumun yaptığı sekterlik yeni değil. Geçmişte Grup Yorum içinde yol arkadaşlığı yapmış olan ve ayrılıp kendi başına yoluna devam eden ve de bestelerine sahip çıkan sanatçılarla şiddet uyguladığı unuttuklarımız…
Sol/sosyalist sol sekterlik her alanda karşımıza çıkması yabancısı olmadığımız bir durum.
Sol sekterligin kurbanı olanları es geçmek, devletin fikir ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılarından söz ederken de birbirimize yönelik sekterligimizi gözler seren Grup Yorum bildirisi nasıl bir zihniyettir.
Sol içi ilişkilerde dışlayıcı tarz, bütün olarak emekten yana inandırıcılığı ve bağımsız özgür iradenin gelişmesi önünde engel oluşturması masil açıklanabilir.
Bu tavır daha önce ölüm orucunu bırakanlara karşı dergi sayfalarında karşımıza çıktı. Yine sekter, kaba ve sığ tavırlarla çarşaf çarşaf yazıldığını gördük.
Ve bu zihniyet devam ediyor hâlâ.
Yeni toplumu ve özgür iradeyi ve hak ihlallerinin son bulduğu bir düzeni (ortamı) yaratmak ve de yaşatmak mücadelesinin, kendimizi sekterlik ve suçlardan arındırma sorumluluğunun üzerinden atlanarak başaramayacağı açıktır…
Söz konusu duyuru metni sekterlik ve tahammülsuz uç şiddet örneğini sergilemiştir. Farklı fikirler karşısında özü itibarıyla geçmişin hastalıklı sol içi ve dışı şiddet geleneğinin sürdürülmesidir.
Bu grup bağnazlığına ilişkin, ciddi bir yüzleşmeden ve sorgulamadan uzak durulması geçmiş gelenek yansımasıdır…
Birlikte omuz omuza mücadele ettiği devrimcilere sekter tutum alınıyorsa, yol arkadaşlarına karşı teleffuz edilen suçlamalar yüz kızartmaya devam ediyor. Teoriye ve pratiğe saçılmış sekter tutuma tavır alanların var olması, söz söylemesi karşı çıkması olumlu gelişmelerdir.
Ne yazık ki solculuk adına yola çıkanlar yaptıkları her şeyi “en doğru ” ve “yapılması gerekenler”olarak görmekteler.
Düşünsenize şöyle bir;
Emek mücadelesinin en önemli günlerinden 1 Mayıs’ta bile sol içi şiddet sonucu kafa göz kırılıyor. Lafa gelindiğinde 1 Mayıs İşçi Bayramı için “birlik mücadele zafer” diye slogan atılıyor.
Kendi dışındaki fikirleri, Oligarşiye ve “burjuvaziye hizmet”le suçlayan mantık karşımızda durmaktadır.
Bu temelden beslenen sekreterliğe ayna tutmak ve aşmaya yönelik bir şeyler yapmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız.
“Suratına tükürün”, “kovun” vb. kavramlar solun hastalıklı sekterlik anlayışı olmaya devam ediyor…
Sol içi şiddetin sorgulanmasına nereden başlanması gerektiğinin bilinemediği kanısındayım…
Erdal Boyoğlu – 29.04.2021