Makaleler

Published on Ekim 7th, 2020

0

Gülazer Akın yazdı: Buradaki tarih yolcuları iyidir… – Gül Güzel

Sağlıklarında şimdilik bir sorun yok desek de…

Gülazer (Xelat) Akın 28 yıllık genç ömrünü Türkiye zindanlarında geçirmek zorunda bırakılan bir arkadaşım. 2003 yılında, Bakırköy Kadın-Çocuk kapalı cezaevinde tanışmıştık. Kaldığı Elazığ cezaevinden, başındaki rahatsızlığı tedavi ettirmek için İstanbul, Bakırköy Kadın-Çocuk kapalı Cezaevine gelmişti. Gencecik, sempatik, insana bakarken gözlerinin içi gülen, narin ince ruhlu bir kadın. Tanıştığığımıza o zamanki gibi bugün 17 sene sonra da çok mutlu ve kendimi bu yüzden çok şanslı hissediyorum. Cezaevini edebiyet çalışma alanı haline getirip, zaman zaman kurduğu ekip ile yabancı dilde yazılmış orijinal çocuk masalları kitaplarını kürtçeye çevirme çalışmalarını da yürüttü. Tabii ki bu süre zarfında kendi kitapları da yayınlandı ve hala hem yazıyor hem de yoğun sağlık sorunları yaşıyor…Ama o bütün bunları aşmanın yolunu bilip, bulan pozitif enerji yüklü bir insan. Bu kadar yorumdan sonra 14 Eylül’de yazıp, şimdi elime geçen, mektubuyla sizi başbaşa bırakmak istiyorum. Ancak, şimdiye kadar mektup okuma komisyonun mektuba vurduğu 1 mühür şimdi 2’ye çıkmış ve ayrıca bir mühür de zarfın iç kapağına vurulmuşL( olurda mektup bir yolunu bulup kaçarsa, birileri görüp, tutuklasın diye herhalde…

 ‘’Biri dünyayı durdurup, birbaşka gezegene merdiven dayayaydı, biz de burdan çıkıp oraya gideydik ne iyi olurdu’’ diyen Gülazerin mektubu.

Değerli Arkadaşım Gül,

Yine hazan vakti. Eylül bastonunu almış, yavaş yavaş sendeleyerek ilerliyor. Neleri kendisiyle götürüyor acaba? Bir yılı, ya da bir ömrü alıp taşırken geride ne bıraktı diye dönüp bakıyor mu arkasına acaba? Tıpkı bizler gibi. Bir şeyler bırakıyor muyuz, yoksa bırakabilecek bir şeylerimiz var mı? Ne garip bir yıl geçirdik. Her kes nasıl da yaşam derdine düştü. Bir virüs tüm dünyayı nasıl da esir aldı. Ona rağmen faşizm durmayı, mola vermeyi düşünmedi. Her şey aynı renkte sürüyor. Virüsten ille de fırsat yaratılıp zulümünü esirgemiyor. Zindanların halini allah aşkına hiç anlatmayayım. Buralar anlamsızlıklar, yasaklar diyarı. Sanki durum fazla iyiydi, bir de üzerine ‘’virüs tedbirleri’’ geldi. Yapılan herşey bu vesileyle haklı hale getirildi, artık kim neye itiraz edecek, edebilir ki? herşey ne de olsa ‘’bizim sağlığımız için’’. Biri dünyayı durdurup, birbaşka gezegene merdiven dayayaydı, biz de burdan çıkıp oraya gideydik ne iyi olurdu. Buradaki tüm dağlar, tepeler, denizler, ülkeler, mal – mülk herşey kapitalizme, faşizme kalaydı. Bilmiyorum ki kim kime ömürlerini gasp etme hakkı verir ki. Bizi yaratan onlar değil oysa. Bir değil, yüz değil, binlercesi, hatta nerdeyse ellerinden gelse bir halkı içeri koyacaklar. Bunu nereye sığdırmalı anlamıyorum ki, aklım artık ermiyor. Tabi yine umut, niye direniş, niye mücadele diyoruz. Nefes aldıkça pes etmek yok diyoruz. Bir işin raconu bu. Yani onurlu yaşamanın…

Gülazer (Xelat) Akın

Neyseki mektubun geldi de soluklandım. Daha içini açmadan nefesleniyorum. İçindeki esinti dışını da sarıyor çünkü ve her zamanki gibi, sevinçle, neşeyle, enerjinle geldin bana. Hakkını nasıl öderim bilmiyorum ki. Arkadaşlığın insana moral bozma, hüzünlenme, üzülme hakkını bile tanımıyor. Mektubun, yani satırların – sözlerin hep yürü diyor. Güçlü, ayakları sağlam ilerle. Başı dik ve özgürce ilerle diyor. O açıdan her mektubun beni kendimi yeniden toparlamama yol açıyor. Kıyıda köşede gevşeklik oluşmuş mu diye kontrol ediyorum her defasında. Sağ ol, iyi ki varsın. Kartpostallar için ve saç kutsallığı üzerine yazdığın yazı için teşekkür ederim. Geçen günlerde ben de saç üzerine düşünüyordum. Saçların ölmezliği üzerine. Niye saçları kestiğin halde ölmezler. Çürümüyor, yok olmuyor. Yazdığın yazı da çok güzeldi, eline sağlık. Saçlarım uzuyor. Yavaş uzuyor ama uzuyor. Resim çektirmek de yasak. Yoksa çektirir yollardım. Liseli halime dönmüşüm. Dediğin gibi görüşeceğiz. Umutlarımızı kırmaya çalışıyorlar ya, inadına sayıklayacağız bu gizemli gücü…

Biraz bizi, kendimi anlatayım. İyiyiz. Bu koşullarda sanırım ancak bu kadar iyi olunabilir. Çünkü iyi olmak bir direniş halidir. Tüm yasaklara inat(yüzlerce yasak içinde) yaşama şevkle yol almak temel ilke şu an. Gülüyoruz, türkü söylüyoruz, sanat, edebiyatla uğraşıyoruz. Sonra Bağlama çalıyoruz, en son gitarı olan bir arkadaş koğuşa geldi.  Bi de gitar merakı da sardı ortamı. Öyle güzel bir ortam ki, gerçi bazen bağlama sesinden gej oluyoruz ama yine de güzeldir. Bi de satranç oynuyoruz, allahım görmen lazım. Turnuvada birinci olduğumu ve arkadaşların hediye olarak siyah, süpürgesi olan bir cadı – el yapımı- verdiklerini yazmışmıydım?(karalamalar için kusura bakma, burda daksil/silici verilmiyor. O da yasak, ülkeyi böler zahar) Başka, bi de spora başladım. Yer yok, koşamıyor, yürüyemiyoruz. Ben de yerimde koşuyor, sonra egzersiz yapıyorum. Okuma ve yazma ile birlikte arkadaşlarla sohbet ayrı bir tadta. Bir de virüs nedeniyle dışardaki sizleri ve hepinizi merak etmesek… Lütfen koruyun kendinizi. Özelde sen değerli hevalim dikkat et.

Çok uzatıp başını ağrıtmayayım değil mi? Tüm arkadaşlar çok selam söylüyor. Seni çok anlatıyorum, o açıdan hepsinin yüreğinde açmış bir gülsün zaten.

Tüm tanıdıklara, dostlara yürekten selamlar.

Seni yılların özlemi ve hasretiyle kucaklıyor, öpüyorum.

Tüm yolların başarıya, özgürlüğe ve sevgiye çıksın. Seni çok seven arkadaşın

Gülazer (Xelat) Akın

14 Eylül 2020, Kadın Kapalı Cezaevi, B- 20, Bünyan, Kayseri, Türkiye

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑