Yazarlar

Published on Nisan 30th, 2020

0

Hapishanelerin tarihi, devrimcilerin direnişinin tanığıdır – Füsun Erdoğan

Bu ülkenin kadın ve erkek direnişçileri E tipi, özel tip, C tipi, M tipi, D tipi, R tipi, T tipi, F tipi gibi bilimum çirkin tipleriyle diktatörlüğün zindanlarında yattı. Boyun eğdirme, irade kırma politikalarına karşı direndi. İcabında zindan duvarına “o duvar, o duvarınız, vız gelir bize vız!” notunu düşerek firar etmeyi de bildi…

Tarihi boyunca zindanları hep dolu bir ülke Türkiye…Hapishanelerde yazılan şiirler, hapishaneler üzerine yakılan türküler, marşlar başka hangi ülkelerde bu kadar çoktur bilemeyiz ama…Yazarlarını, aydınlarını, gazetecilerini, hukukçularını, siyasetçilerini, sanatçılarını, gençlerini, kadınlarını ve hatta çocuklarını yazdıklarından, söylediklerinden dolayı zindanlara tıkmış, on yıllara, müebbetlere, ağırlaştırılmış müebbetlere çarptırmış…İşkence ve ağır hapis politikasıyla, idamlarla, yok etme tehditleriyle düşünmekten, konuşmaktan, yazmaktan, itiraz etmekten, eleştirmekten vazgeçirmek, boyun eğdirmek için elinden geleni ardına bırakmamış despotik faşist bir devlet…

Bu ülkenin Kürdü, Türkü, Ermenisi, Lazı, Çerkeziyle, bütün diğer ulusal topluluklarından devrimciler Osmanlıdan beri devlet zulmüne karşı mücadele ediyor.

Pir Sultan Abdal’ı Sivasta asan onlar değil miydi? Beyazıt meydanında Paramaz ve yoldaşları için halka açık darağaçları kurdu bu devlet…Şeyh Said’i Amed Dağkapı Meydanı’nda, Seyit Rıza ve arkadaşlarını Elazığ Buğday Meydanı’nda astı bu devlet…Sinop zindanında Sabahattin Ali Karadeniz’in hırçın dalgalarına kattı dizelerini…Garbis Altınoğlu farelerle ekmeğini paylaştı…Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı devrimciler 12 Mart’ın işkencehanelerini, idam sehpalarını, 12 Eylül’ün zindanlarını, devrimciler için kurulan darağaçlarını, Diyarbakır 5 Noluyu, Metris’i Mamak’ı yaşadılar…İşkence tezgahlarında ser verip sır vermediler!…

Üç kibrit çöpüyle Mazlum Doğan, ölüme yatırdıkları bedenleriyle Kemal Pir, M.Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in Diyarbakır 5 nolu zindanında şehit düştüğü 14 Temmuz 1982 direnişi, Amed’de 1984’te gerçekleşen ölüm orucu eyleminde Cemal Arat ve Orhan keskin yıldızlaştı…11 Nisan 1984’de Metris hapishanesinde devletin tek tip elbise dayatmasına karşı başlatılan ölüm orucunda Abdullah Meral, Haydar Başbağ, M. Fatih Öktülmüş, Hasan Telci 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğüne karşı direnişin sembolu oldu.İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tek kişilik hücrede devletin kendi yasalarını bile uyglamadığı koyu tecrit altında 21 yıldır direniyor…

1996 Ölüm Orucu ve Süresiz Açlık Grevi Direnişi, 2000’de başlayan ve yıllarca süren Ölüm Orucu, 2018 Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrite karşı Leyla Güven’in öncülüğünde başlayan ve binlerce PKK ve PAJK’lı tutsağın süresiz açlık grevi ve ölüm orucu direnişi…

1996 Diyarbakır Hapishanesi ve 1998 Ankara Ulucanlar katliamında 20 tutsak, 19 Aralık 2000 Hapishaneler katliamında 30 tutsak katledildi…

Bu ülkenin kadın ve erkek direnişçileri E tipi, özel tip, C tipi, M tipi, D tipi, R tipi, T tipi, F tipi gibi bilimum çirkin tipleriyle diktatörlüğün zindanlarında yattı. Boyun eğdirme, irade kırma politikalarına karşı direndi. İcabında zindan duvarına “o duvar, o duvarınız, vız gelir bize vız!” notunu düşerek firar etmeyi de bildi…

Hapishaneler denildiğinde bir de, ülkemizin en tanınmış şairleri, edebiyatçıları gelir aklımıza…Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Sevgi Soysal ve diğerleri…

Ahmet Arif’in dediği gibi hakikaten “akşam erken iner mahpushaneye”…”Yedi kol demiri, yedi kapıya” iner ama, bir başına kalmış havalandırmada “ne üç dal gece sefası” ne de “üç kök hercai menekşe” bulunur…19 Aralık 2000 tarihinde gece yarısı 20 hapishaneye özel timiyle, askeriyle, polisiyle saldıran bu katil devlet, F Tipi hapishanelere geçişi sağladı. Faşist diktatörlük, üç kişilik hücrelere kapattığı tutsaklara bir tutam yeşili yasakladı. Hapishane havalandırmalarında beton ve demire inat, rüzgarın getirdiği yabani ot tohumlarının yeşermesine bile müsade etmiyor artık…Ol sebepten, devrimci tutsaklar 2000 sonrası daha bir sarıldılar Nazım’ın dizelerine…

Devletin “ıslah politikası” dediği, kendince devrimci tutsakları tecritle terbiye etme, nedamet getirme politikalarına karşı illede taşı kırmakta biraz daha ustalaşmaktı istekleri, çabaları…

“İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,

Dağları, deryaları düşünmek iyi.

Durup dinlenmeden yazmayı,

Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,

Bir de ayna dökmeyi.

Yani içerde onyıl, on beş yıl,

Daha da fazla hatta

Geçirilmez değil,

Geçirilir,

Kararmasın yeter ki

Sol memenin altındaki cevahir!”

Öyledir…Bütün deneyimli mapuslar bunu söyler hep… O sol memenin altındaki cevahir, yani davanıza bağlılık, yani yaşamınızın sıradışı anlamı, yani taşıdığınız ışık…İnsanlardan uzakta, kentlerin dışında adına kampüs dedikleri hapishaneler bölgesinde, tutsakların kuşlarla dost olmasına bile engel olmak isteyen faşist şeflik rejimi, hapishanelerin çatılarını kiremit yerine sacla kapladı.

Tutsakların payına düşen bir avuç gökyüzünü şekilsiz parçalara bölerek demir kafesler yaptı. Tutsakların gecelerini, ayını, yıldızlarını çaldı…Bütçe gelirlerinin büyük bir bölümünü yeni hapishaneler yaptırmaya ayırdı.

Faşist Saray Rejiminin Tutsakları Ölüme Terketmesine İzin Vermeyelim

Adalet Bakanlığı’nın Ekim 2019’da TBMM’ye gönderdiği 2020 bütçe raporunda Türkiye’de 355 hapishanede, 282 bin 703 mahkum bulunduğunu açıkladı. Aynı dönemde hapishanelerin toplam kapasitesinin 220 bin kişi civarında olduğu biliniyor. AKP’nin iş başına geldiği 2002 yılında hapishanelerde 59 bin 429 kişi varken, 15 Nisan 2020 tarihinde yeni infaz yasasındaki değişiklik yürürülüğe girmeden önce bu sayının 300 bini aştığı açıklandı. Bu sayının 257 bini hükümlü, 43 bini tutuklu statüsünde.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül 2018’deki bir açıklamasında, hapishanelerde siyasi nedenlerle içeride toplam 44 bin 930 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu belirtmişti. 8 kişilik koğuşlarda 25 kişinin kaldığı, kapasitenin çok üzerinde doluluk oranına sahip hapishanelerde mapuslar sırayla yatmak zorunda.

Kapasite artışı için düğmeye basan faşist Saray rejimi adeta Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın dört bir yanını demir parmaklıklarla örmenin peşinde. 2006 yılından 2019 yılına kadar geçen 14 yıllık dönemde 166 adet yeni hapishane açmışlar. Ayrıca mevcut 34 hapishaneye ek bina yapılarak toplam 149 bin 588 kişilik kapasite artışına gidilmiş. Bunlar da yetmemiş olacak ki, Adalet Bakanlığı 2021 yılına kadar 48 hapishanenin yapımını tamamlamayı hedefliyor. Toplam maliyeti 9 milyar lirayı bulan hapishaneler memleketin dört bir yanına inşa edilecek.

Her ne kadar Adalet Bakanlığı, 2019 yılının hapishane istatistiklerini yayınlamamış olsa da, bakanlık kaynaklarının açıkladığı bazı bilgilere göre; Türkiye ve Kuzey Kürdistan zindanlarında, 20 Mart itibariyle durum şöyle:

– 65 bini uyuşturucu ticareti,

– 45 bini hırsızlık,

– 37 bini siyasi,

– 34 bini adam öldürme,

– 27 bini yağma ve gasp,

– 4 bini organize suç örgütü kurmak, yönetmek gibi suçlar işlediği gerekçesiyle,

– 89 bin kişi ise, diğer suçlardan hapishanelerde bulunuyor.

– Bunların 11 binini tutuklu ve hükümlü kadın mahkumlar oluşturuyor.

– 12-17 yaş arası 3 bin 100 çocuk hükümlü ve tutuklu,

– 0-6 yaş grubunda olan 780 çocuk anneleriyle birlikte hapishanede.

– Hapishanelerde 590’ı ağır olmak üzere bin 564 hasta mapus var.

– Tutsak öğrenci sayısı 1848,

– Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre; 85 gazeteci ve medya çalışanı tutsak.

– HDP’nin 8 milletvekili, 93 belediye eş başkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesiyle birlikte 3 bini aşkın siyasetçi tutsak.

Mezopotamya Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki Dayanışma Derneği Federasyonu-Med-Tuhad-Fed’in açıkladığı verilere göre, PKK ve PAJK davasından 10 bine yakın tutsak Türkiye ve Kuzey Kürdistan Hapishanelerinde bulunuyor. Bu sayıya HDP’li milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve siyasetçiler de dahil.

Türkiye devrimci hareketinden siyasi tutsakların toplam sayısının da bin beşyüz iki bin civarında tutuklu ve hükümlü olduğu tahmin ediliyor.

Adalet Bakanlığı tarafından resmen açıklanmasa da, uyuşturucu ticareti suçu işleyen 65 bin, hırsızlık suçu işleyen 45 bin, yağma ve gasp suçu işleyen 27 bin kişi 15 Nisan’da yürürlüğe giren yeni infaz düzenlemesinden yararlandı, yararlanacak…Bu verilere göre, hapishanelerde bulunan 300 bin kişinin yüzde 50’ye yakınının düzenlemenin ardından hapishanelerden çıkması bekleniyor.

Yasadan yararlananların içinde; yağmacılar, çeteciler, hırsızlar, rüşvet verenler, irtikap suçu işleyenler, kadın katilleri, dayak atanlar, uyuşturucu satıcıları, aklınıza gelebilen her türlü kriminal suçtan hüküm giymiş olanlar yer alıyor.

Siyasetçiler, seçilmiş milletvekilleri ve belediye eşbaşkanları, gazeteciler, avukatlar, öğrenciler kısacası siyasi nedenlerle tutsak edilenler kapsam dışı bırakıldı…Politik nedenlerle hükümlü olan yaşlı ve hasta tutsaklar da yeni düzenlemeden yararlandırılmadı.

Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte ilk yararlananlardan biri de af meselesinde ısrarıyla bilinen Devlet Bahçeli’nin kankası Aladdin Çakıcı oldu.

Bir çok hapishanede tutsaklara Kovid-19 tanısı konulmasına rağmen, Adalet Bakanlığı ve hapishane idareleri önlem almak, mahkumların yaşama hakkının gereklerini yerine getirmenin temel aracı olarak hapishanelerin kapılarını açmak yerine yaptığı tek şey tutuklu ve hükümlülerin aile ve avukat görüş hakkını gaspederek onları tümüyle tecrit etmek oldu.

71 yaşındaki Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve İmralı Hapishanesi’nde kalan diğer tutsaklara yönelik tecriti daha fazla ağırlaştırmak oldu.

Faşist diktatörlüğün bütün yasa düzenlemesi ya da af süreçlerinde başta siyasi Kürt tutsaklar gelmek üzere, siyasi tutsaklara yönelik ayrımcı politika ve pratiği biliniyor. 15 Nisan’da yürürlüğe konulan yeni infaz düzenlemesinde de, faşist AKP-MHP iktidarı kendisini var eden kriminal suç işleyenleri sokaklara salmasının insanların yaşama hakkını koruma duyarlılığından kaynaklanmadığı gözden kaçırılmamalıdır.

Faşist AKP-MHP iktidarı dünyanın başına bela olan salgın hastalık koşullarında bile kendi düzenini korumanın peşinde.

Bugün faşist Saray rejiminin, devrimci tutsakları dört duvar arasında tecrit ederek Kovit-19 pandemisine karşı savunmasız bırakmasına karşı, dışarıdaki bizlerin harekete geçmesi, hapishanelerin kapılarının dışarıdan devrimci tutsaklara da açılması için mücadeleyi büyütmek tarihsel bir görev olarak önümüzde duruyor.


Füsun Erdoğan – 30.04.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑