Seçtiklerimiz

Published on Haziran 25th, 2020

0

Hep birlikte yürümeye devam – Atılım


Yürüyüş sürüyor; görev, en yaygın tarzda en geniş emekçi sol güçlerin her alanda kendi konumlarından bu antifaşist yürüyüşü büyütme sorumluluğunu birlikte omuzlayarak çok güçlü ve enerjik tarzda kitlelere gitmelerini sağlamaktır. HDP’nin Ankara yürüyüşü bütün emekçi sol güçlere yalnızca faşist şeflik rejimine karşı mücadelede birleşme değil, aynı zamanda omuz omuza yönlerini kitlelere dönme çağrısıdır.

HDP yürüdü, bütün antifaşist kuvvetler nefes aldı. Yürümek emektir, özveridir. Zorluklara,

engellere, sınırlara, yasaklara ve faşizme meydan okumaktır yürümek. Harekettir, değişim ve yenilenmedir. Hareketsiz su çürür. Yaşamı cesaretlendiren, gülün tomurcuğunu patlatan mayındır, güzelliktir yürüyüş.

Faşist şeflik rejiminin valileri aracılığıyla HDP için geliştirdiği özel yasakları ve polis barikatlarını, ama aynı zamanda kuşatılmışlık koşulları ve atmosferi altında bir süredir etkin tarzda harekete geçemeyişin, bocalama ve siyasi aklın ördüğü iç duvarları yıkarak Hakkâri ve Edirne’den başlattığı yürüyüşle kendi buzunu kırdı, kendi durumunu bozdu, değiştirdi. HDP hareket planının başlangıcı Ankara yürüyüşü, başarılı yeni bir başlangıç olarak amacına ulaştı.

HDP yürüyüşü bilinen bir gerçeğin altını kalınca çizdi: “Siyaset” söz değil eylemdir! Siyasi mücadele içerisindeki herkes bu yalın ve temel gerçeği bir kâğıda yazıp çerçeveletip görünür bir yere asmalıdır! Söz ve eylem karşı karşıya koyulamaz elbette ama şuradan buradan kendini seslendiren, siyasetin söz üretmek olduğu söylemi, faşist şeflik rejimine karşı mücadelede ezilenleri temsil etme iddiasını taşıyanların diline ve aklına bulaşmamalıdır. Bulaşırsa eylemsizliği örgütler, hareketsizliği meşrulaştırır. Halklarımızın “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü, yaşam deneyimlerinden damıtılmış çarpıcı tarzda materyalist ve yol gösterici bir sonuçtur. Lafa değil de amele, işe bakın, yanılmazsınız der. Çıkarları karşıt ya da farklı toplumsal sınıfsal güçler ve onların öncü örgütlenmeleri arasındaki, yani karşıt siyasi kuvvetler arasındaki devleti de dolayımlayan (birçok durumda ve ezilenler için genellikle devletle) sürtüşme, itişme, mücadele ve çatışmalardır. Söz ve eylemin birliği, tutarlılığı, sözün eyleme işlemesi işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin siyaset tarzıdır, manevi-moral bir güçtür, inandırıcılıktır.

Siyaset eylemdir, HDP’nin Ankara yürüyüşü de baro başkanlarının yürüyüşü de bunu tekrardan hatırlattı. Faşist şeflik rejimi HDP ve baro başkanlarını yürütmemek için elinden geleni yaptı. HDP ve baro başkanları devletin faşist terör güçlerini ite ite, durarak, oturarak, ayağa kalkarak, itiş-kakış direne direne, slogan atarak, bağırarak, dövüşe dövüşe güçlerine ve meşruiyetlerine dayanarak kendilerine yol, alan açarak ilerlediler. İşte bu kararlılık ve iradedir.

Siyaset söz üretimi olarak anlaşılırsa kürsü ve mikrofonla simgeleşir, asıl mekânı da parlamento olur. İşçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinin temsilcileri de burjuva parlamentoların kürsülerini ve mikrofonları kullanırlar. Kürsüler ve mikrofonlar sokağın, eylemin hizmetindedir, onu güçlendirmek, onun haklılığını ve meşruiyetini en geniş kitlelere açıklamak, anlatmak, alanını genişletmektir görevi. Siyaset eylem olarak anlaşıldığında siyasetin mekânı sınırsızdır, sokakta simgelenir. HDP’nin Hakkâri ve Edirne’den başlattığı yürüyüş açıkça yüzünü sokağa dönmek, çıkışı sokakta aramaktır. Sokak işçi sınıfıdır, emekçilerdir, ezilenlerdir. Halklarımızdır sokak! Sokaklar kentin damarlarıdır, bütün kent mekânlarını birbirine bağlayarak kentin bütünlüğünü sağladıkları gibi her yere çıkarlar, her yere açılan gerçeklikleriyle sınırsızlığı simgelerler. Sokak kitlelerin yüksek politika mekânıdır. Fiili meşru mücadele kitlelerin, sokağın politika tarzıdır. Fiili meşru mücadele koşullara göre çok değişik biçimler alabilir. Tek biçimli değildir, canlı ve dinamik olduğu içindir ki değişkendir, esnektir. Faşizme karşı özgürlük mücadelesinin asıl sahasının parlamento ve seçimler değil sokak olduğu, asıl gücün vekiller, meclis grubu değil, kitleler olduğu, kitlelerle öncünün buluşmasının büyük bir enerji, coşku ve güç açığa çıkarttığı bir kez daha görüldü.

Kitleler ve öncünün buluşması fiziki temastan önce ve daha çok, öncünün kitlelerin istek ve özlemlerini, beklentilerini anlaması ve hareketleriyle kitlelerin nabız atışlarına yanıt olabilmesidir. HDP’nin Hakkâri ve Edirne’den Ankara yürüyüşünü engelleri aşarak başlatmasında açığa çıkan kararlılık, yapma-başarma iradesi ve yüzünü kendi kitlesine dönmesi HDP kitlesinin öncüden beklentisine yanıt olmuş; kitleyle öncüyü buluşturmuş, bu etkileşimin yarattığı coşku ve heyecan hızla yayılmış,  hem Amed, Adana, İstanbul kitlesel karşılamalarda yanıtını bulmuş hem de dahası en geniş antifaşist kesimlerin beklentilerine de dokunmuştur. Öncünün kitlenin özlemlerine yanıt olacak tarzda iradeleşmesi, öncüyle kitleyi buluşturan esas etmendir. Öncüler, kitlelerin ileri kesimlerinin beklentilerini anlamak ve siyasetini bu beklentiye yanıt olacak tarzda kurmakla sorumludurlar. Ankara yürüyüşü, kitlelerin mücadele istek ve yönelimlerinin, potansiyellerinin öncülerin sandığından ve beklediklerinden çok daha büyük olduğunu göstermiştir. Demek ki ekranlar, mikrofonlar kapatılsa bile eyleminizle konuşabilirsiniz, derdinizi, taleplerinizi ve mesajınızı eylemin dilinden verebilir, sesinizi bütün dünyaya duyurabilirsiniz. Mesajınızı doğru zamanda ve etkin tarzda verebilirseniz yerine ulaşır;  yankısı, etkisi yansır. 

HDP Ankara yürüyüşünün ayrıştırıcı ve birleştirici gücü daha hareket başlamadan açığa çıktı. Faşist şeflik rejimi yürüyüşün başlayacağı illerde koyduğu yasaklarla elinden gelse HDP’yi bir kaşık suda boğmak istediğini gösterdi. Keza bütün kritik durumlarda olduğu gibi Kılıçdaroğlu, “Bu koşullarda böyle bir yürüyüşü yanlış buluyorum, gerginlik yaratacak, provokasyona açık eylemlerden uzak durmalıyız” açıklamasıyla CHP’nin “düzen” tarafında konumlandığını ilan etti. Bu gerçeğin bir kez daha açığa çıkartılması da önemli bir kazanımdır. CHP hakkında hayal besleyen ve yayan antifaşist güçler, çevreler bakımından düşündürücü olmalıdır.

Ankara yürüyüşü HDP’nin özgücüne dayanma ve güvenmesi gerektiğine dikkat çektiği kadar onun antifaşit cephe olduğu gerçekliğinin de altını tekrardan çizdi. İlgi uyandıran, karşılık bulan “Hep birlikte” mottosu da biraz bu gerçeği vurguluyor. “Hep birlikte”, hem herkesi yürüyüşe davet ediyor hem de yürüyüşün herkes için olduğu mesajını veriyor. Antifaşist cephe olma gerçekliği temel bir başlangıç noktası alınabildiği ölçüde bu misyonun gereklerine uygun bir çizgi geliştirilebilir. Kuşkusuz bütün antifaşist güçler bir tek cephede birleştirilebilmiş değillerdir. Faşizme karşı mücadeleyi büyütmek için en geniş antifaşist güçleri, kesimleri birleştirme acil sorun ve görevi ortadadır. HDP’nin burada oynayacağı önemli bir rol ve sorumluluk vardır, yürüyüş sürecinde bu yöndeki adım ve çabaları anlamlıdır.

Bütün ilk adımlar, arkasından gelen yeni adımlarla, hamlelerle hem gerçek anlamlarına kavuşurlar hem de kıpırdanma olmaktan çıkıp bir hareketin bileşeni, yapıcısı olurlar. HDP’nin eylemselleştirdiği hareket planını yürüteceği biliniyor. Eylem planının uygulanmasını her bakımdan güçlendirmek faşist şeflik rejimine karşı mücadeleyi geliştirmenin önemli bir imkânıdır. Bu açıdan HDP’nin bütün il ve ilçe örgütlenmelerinin hareketlenmesi, hatta onların merkezden talimat beklemeden kendi konumlarından inisiyatif almaları gerekir. Kuvvetleri büyütmenin, kuvvet toplamanın, örgütlülüğü geliştirmenin yolu kendi konumlarından harekete katılmalarını sağlamaktan geçiyor.

HDP’nin daha geniş emekçi sol güçleri yürüyüşle ilişkilendirme çabaları ve bunun sonucu  Abbasağa Parkı’ndaki buluşma ve forum önemlidir. Emekçi sol yapıların HDP’nin  başlattığı yürüyüşü faşist şeflik rejimine karşı mücadeleyi büyütmenin bir imkanına dönüştürme çaba ve yönelimlerinin zayıf kalması dikkat çekici bir gerçekliktir. Sınırlı güçlerle bile anlamlı adımlar atılabilir, mücadeleyi yayan, büyüten bir yaklaşım geliştirilebilir. Fındıklı’daki devrimcilerin inisiyatif ve eylemi örnek oluşturmaktadır. “Hep birlikte” sürecinde “herkes kendi konumundan” katılabilir. Yürüyüş sürüyor; görev, en yaygın tarzda en geniş emekçi sol güçlerin her alanda kendi konumlarından bu antifaşist yürüyüşü büyütme sorumluluğunu birlikte omuzlayarak çok güçlü ve enerjik tarzda kitlelere gitmelerini sağlamaktır. HDP’nin Ankara yürüyüşü bütün emekçi sol güçlere yalnızca faşist şeflik rejimine karşı mücadelede birleşme değil, aynı zamanda omuz omuza yönlerini kitlelere dönme çağrısıdır.


Atılım Gazetesi başyazısı – 25.06.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑