Makaleler

Published on Şubat 13th, 2021

0

Itri Durağı Çocukları – Naim Kandemir


Cumhur Yücel’e, Ahmet Haşim Köse’ye,
Şuayib Edinsel’e, Onur Hamzaoğlu’na


Genel olarak 68 Hareketi denilen 71 Hareketi yenildiğinde bizler 1972’de ortaokula başlıyorduk. Bu başlangıç baştan itibaren güzel bir beşlinin oluşmasına neden oluyordu. Samsun Atatürk Ortaokulu’nda; Onur, Cumhur, Şuayib, Ahmet Haşim ve ben, bu beşlinin çocuklarıydık.

Beşlinin ortak özelliği ilk başlarda müfredata göre başarılı olmamızdı. Bu başarı kriteri o yaşlar için toplum nezdinde değerliydi. Onur’un anne ve babası öğretmen, Cumhur’un babası muhasebeciydi. Diğer üçümüzün babaları şehrin esnaflarındandı. Dördümüzün babaları CHP’li, benim babam ise AP’liydi.

***

Türkiye’de 70’li yıllarda sanayileşmenin ve tarımda kapitalizmin gelişmesiyle, kırsaldan özellikle sanayi bölgelerindeki şehirlere akın başladı. Bu hızlı ve yoğun göç toplumda zamanla her şeye sirayet etti. Plansız kentleşme sonucu çarpık kentleşme kavramını duymaya başladık. Şehirlerin çevresinde oluşan varoşlarda sadece barınılıp, gecekondulaşmayla kentlerin silüeti bozulmadı. Bu yeni yerleşim yerlerindeki insanlar geldikleri yerin kültürüne dahil olamayıp, bu zeminde kendi kültürünü de ürettiler. Bu kültür artık ne kent, ne köy kültürüydü.; ikisinin karması bir kültür zaman içerisinde büyümeye başladı ülkede. Bu siyasette de yansımasını bulacaktı elbette.

70’li yılların hızından kendi ölçeğinde nasibini alan Samsun da ülkedeki bu hareketlenmeden kaçamayacaktı. Bu şehir de bir taşra şehriydi ancak Doğu’daki veya İç Anadolu’daki taşra şehirleriyle bir tutulamayacak özelliklere sahipti. Ayrıca yenilmiş olsa da 71 Hareketi’nin izleri henüz bölgeden ve şehirden silinmemişti. Ailelerimiz aktif politik hayatın içinde değillerse de bizlere aktardıkları, o yıllarda Anadolu insanının sahip olduğu vicdan terbiyesi liseli yıllarımızda müdavimi olacağımız Karadeniz Dev-Genç’te katlanarak, pekişerek sürünce ortaya ne çıkacaktı ki? İşte, bu şehirde ve böyle bir hayat zincirinde yetişen beşliden yamuk kimse çıkmazdı ve çıkmadı da.

71 Yenilgisi’nden sonra yine de bir şanslı yanımız vardı. ‘80 Darbesi’nden sonraki gibi toparlanış çok uzun yıllar sürüncemede kalmadı. 74 Affı’yla birlikte Samsun’da da kıpırdanmalar başlayıp kısa sürede ortalık civcivlenmeye başladı.

Yıllar sonra bunu Türkçe edebiyattan da anlar olmuştuk. 12 Mart Türkçe edebiyatında, 12 Eylül sonrası gibi sola hitap eden edebiyatta insanı neredeyse morfinleyen derecede bunaltılı edebiyat ürünleri pek olmadı. Edebiyatçının yaşadığını, gözlemlediğini yazacağını bilsek de 12 Eylül’den sonra bu biraz da ilginçlikle talep yaratma pazarlamacılığına döndü ki; yenik toplumda kasvetin ve bozulmanın pekiştirilmesinde bu yönde çaba harcayan edebiyatçıların olduğunu izledik.

Biz lisede sol düşünce ve örgütlenmelerle tanışırken bir kuşağın mensubu olacağımızı bilmiyorduk tabii ki; zaman içinde mensup olduğumuz kuşağa adı verildi 78 Kuşağı olarak.

***

Ülkedeki gelişmeler ve şehirdeki büyüme şehir içi ulaşımına da yansıdı. 26 Haziran 1970 tarihinde Samsun’da Belediye Otobüs İşletmesi Müdürlüğü’nün faaliyete geçmesiyle şehir içindeki dolmuşlar yasaklanıp ilk etapta 15 adet Bussing marka otobüs seferlere başlamıştı.

Okul çıkışlarımızda bizim beşli genellikle sohbet etmek için ya Olgunlaşma Enstitüsü’nün karşısındaki durağa ya da daha uzun sohbet edeceksek Gazi Caddesindeki Itrî Durağı’na yürürdük. Bu iki durağı seçmemizin sebepleri vardı. Cumhur, ilk duraktan yukarı doğru çıkardı evine gitmek için. Ahmet Haşim’lerin dairesi de Itrî Durağı’nın hemen yanındaki 19 Mayıs Apartmanı’ndaydı. Diğerleri de sohbetin sonunda duraktan belediye otobüsüne binip giderdi evlerine.

Biz o yıllarda durağa adını veren Itrî’nin Osmanlı dönemi büyük bir müzik adamı olduğunu bilirdik ama detaylı bir bilgimiz yoktu hakkında. Detaylı bilgiye ulaşmak için 19 Mayıs Halk Kütüphanesi’nin yolunu tutmamız gerekiyordu. Bir de onun tahmini bin civarındaki eserinden bugüne kalmış 40 eserinin içinde en ünlü olanını zaman zaman birbirimize takılarak söylerdik: Tûti-i mu’cize-i gûyem ne desem lâf değil/ Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil. Aslında iki mısrada büyük sanatkâr demiş diyeceğini yıllar önce: Mucizeler söyleyen bir papağanım, ne desem laf değil/ Dünya ile söyleşemem, aynası saf değil. Bugün dahi mısradaki papağanın eserin güfte yazarı Nef’i mi yoksa başka biri mi olduğu tartışmalıdır.

***

Onur, liseye başlamadan sınavı kazanıp Kuleli Askeri Lisesi’ne gitti okumaya. Az söylenmedik kendisine. Ne öyle askerî okul falan… İlişkisi hep sürdü ama bizlerle.

Onur’un Kuleli’ye gidişiyle Itrî Durağı ilk eksilmesini yaşadı. 7 Aralık 1977’de Cumhur’un erken gidişiyle tekrar eksildi durağımız. Cumhur’u çok erken kaybettik. Lise son sınıf çocukları için çok erken bir yaşta en sevdiğini kaybetmenin tarifi pek kolay değil. Hepimiz örselendik, hepimiz eksildik. Cumhur yaşasaydı, üniversitede hangi bölümü okurdu? Kesin bir şey söyleyemiyor hiç birimiz.

Cumhur Yücel, arkadaşlarının omuzlarında son kez Itrî Durağı’nda. (7 aralık 1977)

Onur ve Cumhur’dan sonra geriye kalan üçümüz de 1978’in eylülünde kazandığımız fakültelere gidince biz Itrî’siz, Itrî bizsiz kaldı.

***

Itrî Durağı ve hemen arkasındaki Umur Apartmanı 12 Eylül’ü ve sonrasını da gördü yıllarca. Yıllar sonra Itrî Durağı’nın arkasındaki o eskimiş apartman sol derneklerin, temsilciliklerin, partilerin adeta ortak yuvası oldu. Dıştan bakınca balkonlara asılan tabelalardan, pankartlardan bu anlaşılıyordu. Demek ki o duraktaki buluşmalarımız, konuşmalarımız boşa gitmemiş!

***

12 Eylül 1980’de bizim kuşağın devrimi nadasa kaldı. Bu öyle bir nadas ki; devrimin toprağı çatladı, kesek kesek yarıldı. Adeta tarım dışı arazi vasfını kazandı. 78 Kuşağı, yenilgisinin gölgesinde oturup kaldı 40 yıl boyunca. İçlerinden çok azı, neredeyse alın yazıları olan bu yenilgilerine hâlâ karşı çıkıyor. Fırtınalı bir yaşamdan süzülen anıların da bir solma vadesi yok muydu? Yaşlananlar bu solan anılarla baş başa kalacaklardı. Zira, bizim kuşakta erken ölümler yaygındı. Ayrıca, Ergin Günçe’nin Genç Ölmek şiiri 78 Kuşağı’nın demirbaş şiiri olmamalı mı?

***

19 Şubat 2013 tarihinde Barış Süreci kapsamında BDP’lilerden oluşan bir heyetin Samsun’a gelerek çeşitli kurum ve kuruluşları ziyaret edeceğinin duyulması üzerine; Komünistlerin Binası dedikleri Itrî Durağı’nın arkasındaki Umur Apartmanı faşistlerce saat 11.00-17.00 arası kuşatılıp içeride bulunan 35 civarındaki devrimciye Madımak benzeri bir son hazırlamak için fırsat kollandı.

Bu olayın haberini alınca insan ister istemez düşünüyor ve üzülüyor. Yüreğimizi uzaktan burkuyorsa bu olay, o şehirde yaşayan eski arkadaşlara ne zor gelmiştir. Şehrin büyük kısmında cirit atıp, yıllar sonra bir binaya, bir caddeye kıstırılarak yaşamak nasıl hazmedilsin ki?

Rejimin ülkede hâkim kıldığı ne renk olduğu bile belli olmayan sisin yarattığı kasveti delecek kuvvetli bir ses çıkmıyorken, muhaliflerin dilleri ve sesleri birbirlerine laf yetiştirmekten yorulmuş ve kısılmışken ülkenin bir gün, kuşatılan Umur Apartmanı olması tehlikesi yok mudur ve bu tehlikenin umursanması gerekmez mi?

2013’deki faşist kuşatmayı da gören asırlık Umur Apartmanı daha sonraları yıkılıp yerine kişiliksiz beton bir bina yapıldı. Eskisinden eser kalmadı, adı bile değişti. Itrî Durağı da her zamanki yerinden bir apartman ilerideki yeni yerine taşındı.

***

Cumhur’dan sonra geride kalan dördümüz de 60 yaşımıza girdik. Bugün ayrı şehirlerde yaşasak da hayatta durduğumuz yerler aynı. Çünkü biz Itrî Durağı çocuklarıyız!


Naim Kandemir – 12 Şubat 2021 – Çanakkale

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑