Yazarlar

Published on Kasım 16th, 2020

0

İyi bakın bu resimlere…! Sizlere bir şeyler hatırlatmıyor mu? – Hasan Aksu

Osmanlı’dan günümüze yaşanan bunca vahşetin, acının, katliam ve soykırımın sorumlusu kim, kimler? Ermeni soykırımını, Dersim katliamını nasıl dillendiremedik, bunca yıldan sonra, hâlâ bunu idrak edemeyecek kadar siyasal toplumsal körlüğü göremeyecek kadar duyarsız durumdayız. Peki bizi bu duruma getiren, etkileyen içimizdeki giz, sorumsuzluk, vurdum duymazlık ne? Neden kendimizi sorgulamaktan her daim kaçıyoruz. Neden hâlâ istikrarsız siyasi zikzaklar çiziyor, yaşanan gerçekleri görmezden geliyoruz. Unutmayalım ki, gördüğümüz bu vahşet resimleri insanlığın resmi değil, aşağılık ırkçı, şoven faşist bir saldırının mazlumlara reva gördüğü büyük resimdir. Bu resme iyi bakın ki gerçekleri çıplak gözle görmeyi başarabilelim. Sınıf adına konuşma yerine tüm sınıfların varlığını ilelebet yok etmeyi hedefine koyan, insanlık adına önce resme bakmalıyız.

Öyle ya,
Bu kere vicdan muhasebesi üzerinden devrimci örgütleri, aydın-ilerici kurum ve kuruluşları değerlendireceğim. Biz tarihin tekerrür etmemesini, değiştirilmesini İstesek de “Tarih tekerrürden ibarettir denir.” Günümüzde yaşananlar bizlere 1914-15’lı yılları ve sonrasını hatırlatmakla kalmadı, dahası geçmişte düşülen hatalardan ders çıkarma yerine, benzer yanlışları daha aşikâr işleyerek bir kere daha tarihsel suça sessiz kalarak taraf olundu;
Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu, Ermenistan Ermenilerinin Karabağ’ı işgal ettiği, işgal edilen toprakları Azerilere geri vermeleri gerektiğini, kâh utangaç kâh aleni söylemekle kalınmadı, yazıp çizildi ve savunuldu, hâlâ savunulmaktadır.


“Emperyalist Türkiye’nin” örgütlediği Azerbaycan faşist iktidarıyla işbirliği ve IŞİD’in fiili katılımı sonucu başlatılan KARABAĞ’ın bir bölümünün işgal ve ilhakı elli gün süren kanlı bir bilanço sonucu gerçekleşmiş oldu.
Rusya kendi egemenliğini tesis etmek için kulak çekti. ” Ermenistan’a bensiz sen hiçbir şeysin!” dedi. Batılı emperyalistlerin sessizliği Türkiye destekli Azerbaycan’ın destek anlamına gelmekteydi. Gizli süren diploması sonucu, Azerbaycan ve Türkiye’ye “Yürü, işgal savaşını başlat, kim tutar seni, zımnen destekliyoruz seni…” dediler.


Öyle de oldu. Kadim Ermeni halkının yüz yıllarca yaşadığı, yaşattığı kültürünü, mimarisini, dilini, dinini, dahası kök saldığı toprakları ilhak ve işgal edildi. Başlatılan haksız ve ilhakçı savaşın sonucu vahimdi, on binlerce yoksul emekçi yitip gitti. Yüz binin üzerinde Ermeni evini, toprağını, mazisini, yarına umudunu ve tüm varoluşunu terk ederek mülteci durumuna düştü, yarını belirsiz, umudu bilinmez bir yolculuğa düş oldu. Tüm bunların sorumlusu emperyalist sermaye, işgalci, ilhakçı, ırkçı faşist uşak devletlerdir.


Faşist Azerbaycan ve Türk devleti, IŞİD gibi devşirme faşist İslami çeteler hâlâ işgal ettikleri Karabağ topraklarında esir düşen kadın, çocuk, yaşlı Ermeni halkına zulüm uyguluyor, kelle kesiyor, kurşuna diziyor, tecavüz ve taciz ederek Suriye, Libya ve Kürdistan dört parçasında yaptığı insanlık dışı katliamları Karabağ ve Kafkaslarda devam ettiriyor. İttihat ve Terakki’nin yaptığını bugün Erdoğan- Aliyev ve onların Topal Osman’ı, Yahya kâhyası görevini devir almış olan IŞİD, MHP ve aveneleri gerçekleştirmektedir.
Bunların bir cümlesi ırkçı faşist olup, panislamist-pantürkist karakterlidir. Gelecekte ülkemizde, bölgemizde ve Kafkaslarda yeni toplu katliamlara ve soykırıma hazırlanmaktadırlar. Bu gerçeği görmeyen kör, duymayan sağır ve dillendirmeyen lal olmuş devrimciler yarın yaşanan bu tarihsel vebalin sorumluluğundan kurtulmak için günah keçiliği yapacaklar. Lâkin günah çıkarma bir işe yaramadığı gibi, sessizliklerinin derinliğinde nefessiz kalacakları kaçınılmaz bir gerçektir.


Tekrar ediyorum, Türkiye devrimci hareketi, ilericileri, aydın ve demokratlarının ezici çoğunluğu ne yazık ki sınıfta kaldılar ve bu vebali ilelebet sırtlarında yük olarak taşıyacaklar.


Kaldı ki, kendini izole eden, ezilen emekçi halktan kopan, devrim adına kendi dar grup çıkarlarını halkın çıkarlarının üstünde tutan, halkla bileşke kayışlarını koparan, burnunun ötesini görmeyen ve daha acısı, kendi kitlesine önderlik yapamayan, kendine öncelikten mustarip yapılardan olumlu çıkışlar, derin analiz yapmayı beklemek saflık olur. Yine de yarına umudumuzu diri tutarak, okyanusun derinliklerinde bize rehber olacak kıvılcımın bütün bozkırı tutuşturacağı, emperyalizmi, faşizmi, Orta Çağ gericiliği feodalizmi tarihin çöplüğüne atacağı inancını taşıyorum, taşımaktayız. Bazen dostlarımızın, yoldaşlarımızın hatalarını görmelerini sağlamak için oldukça sert ve ağır eleştiriler yapmaktan kaçınmamalıyız, diğer yandan ise doğrularda ısrarlı olmalı, hatalarını göstererek yapılan siyasal yanlıştan vazgeçmelerini istemeliyiz. Bu kötü bir şey değil, iyi bir şeydir, bizi geliştirecek biricik silah hatalara karşı mücadele etmek, doğruyu savunmaktır. Devrim için yola çıkanların yolu sarptır, engebelidir, düşe kalka öğrenmek, deneyimlerden ders çıkarmak, geçmişte yapılan hatalara düşmemek içindir. Sömürüsüz, sınıfsız, insanın insan tarafından sömürülmesine son verecek bir dünya yaratmak için her çelişkini özgüllüğü üzerinden hareket ederek, karmakarışık yumağın ucunu yakalamamız, sabırla çözüme kavuşmasına çalışmalıyız. Bu çözümün ana kilidi halktır, anahtarıysa halka gitmek, halkla bütünleşerek gerçek sınıf hareketi olmayı becerebilmektir. Ezilenlere umut olmak, sömürü ve zulümden kurtulmasını sağlamanın öznesi olmak isteniyorsa sınıfın, ezilenlerin sesi, kulağı ve yüreği olmayı başaranlar, bunun mücadelesini yürütenler bizi geleceğe taşıyanlar olacaktır.


Hasan Aksu – 16.11.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑