Yazarlar

Published on Haziran 16th, 2020

0

Kadın – Mustafa Kumanova


Siyasi iktidar, uzun süredir nefret kin üzerinden yürütmüş olduğu şiddet politikasını, başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik uygulamaktadır…
Başak Demirtaş

Marksistlerin bile tarih anlatımında görmezden geldikleri ve üstünü belki de “kasıtlı” olarak örttükleri kadına karşı yapılmış tarihin en büyük kıyım ve katliamı cadı avıdır. Bugün de “cadıların hayaleti egemen sınıfın tasavvurundan çıkmamaya devam ediyor.” Ve dünyanın pek çok ülkesinde kadına yönelik şiddet, tecavüz, aşağılama ve cadı avı olanca hızıyla devam ediyor.

Tarihi anlatı içinde kadınların sesi pek duyulmaz. Onların yazdıkları korunmamıştır ya da nedense uçup gitmiştir. Kadınlar tarihin pek çok döneminde politikadan -sosyalist ya da Marksistler tarafından bile- dışlanmıştır; hatta devrim dönemlerinde dahi ikinci bir figür olarak kendilerine sadece toplantılara katılma olanağı sunulmuştur. Devrim devasa bir şey olmasına ve onu sürdürmek ve ayakta tutabilmek toplumun tüm çeşitliliğinin dahil edilmesi gereken muazzam bir altyapıya ihtiyaç duymasına rağmen devrim anlatısı içinde dahi erkekler konu devrimci meselesine geldiğinde ayrımcılık yapmaktan çekinmezler. Tüm bunlara rağmen kadınlar devrimlerde hayati bir rol oynayarak devrimlerin gidişatında belirleyici rol oynamışlardır.

Aslında tam da bu yüzden egemen sınıflar kadının gücünden korkarlar. Onun sınıfsal uyanışından korkarlar. Çünkü tarihi yazanlar kadının gücünün ne olduğunu ne kadar saklasalar da, “gerçek çoğu zaman karartılsa da, gerçek asla sönmez.” 

“Farkına varılmayan şey, cadı avının kapitalist toplumun gelişmesindeki ve modern proletaryanın oluşumundaki en önemli olaylardan biri olduğudur. Başka hiçbir zulümle eşleşmeyen kadınlara karşı terör seferberliğini serbest bırakma karşılığında köylü topluluğun toprak özelleştirmesinin, yüksek vergilendirmenin ve toplumsal hayatın her aşaması üzerinde artan devlet kontrolünün birleşik etkisi altında çoktan parçalara ayrılıp dağıldığı bir dönemde, seçkinler ve devlet tarafından kendisine karşı başlatılan saldırıya karşı Avrupa köylülüğünün direncini zayıflattı.

Cadı avı, erkeklere kadınların gücünden korkmayı öğreterek, kadınlar ve erkekler arasındaki bölünmeleri derinleştirdi ve  böylece toplumsal yeniden üretimin ana unsurlarını yeniden tanımlayarak varlıkları kapitalist çalışma disipliniyle bağdaşmayan uygulamalar, inançlar ve toplumsal özneler alemini yok etti.”

“Hiç şüphe yok ki cadı avı politik bir girişimdi. On altıncı yüzyıl Avrupa’sında cadı avı seçkinlerin sınıf savaşıydı.” Çünkü toprak özelleştirmelerine karşı yapılan köylü savaşlarında genellikle eylemleri başlatan ve lider olan kadınlardı. Aynı 1917’nin Şubat ayında St. Petersburg’ta olduğu gibi…

“8 Mart, Şubat Devrimi Rusya’yı sarstığında (Julyen takviminde 23 Şubat, Gregoryen takvimde 8 Mart) Rus emekçi kadınlar, isyanda lider rolü oynadılar. Bolşevikler de dahil olmak üzere her partinin muhalefetine rağmen, Uluslararası Kadın Günü gösterisini Petrograd’ın tüm işçi sınıfının sürüklendiği genel bir greve dönüştürdüler ve Rus Devrimi’ni dünyaya getirdiler.”

İşte bu yüzden kadınlara yapılan tüm saldırılar aslında politik bir girişimdir. “Bizden olanlar” ve “bizden olmayanlar” ayrımcılığının gölgesinde tüm kendinden olmayan kimliklere yapılan saldırı ve zulümler siyasi birim ile çakıştırılan birer girişimdir. Şiddet ister vücuda ait ayrılmaz bir parça olarak isterse de vücudun kendisi olarak görülsün, hangi sistem içerisinde olursa olsun şeyler politika ile çakıştırıldığı sürece şiddet -ve diğer yandan “bizden olanlar” ve “bizim olanlar” uğruna taciz, tehdit, baskı, ölme ve öldürme- meşru kılınır.

İsmail Cem Özkan’nın kaleminden…

Bu bağlamda şu anda Başak Demirtaş’a ve zaman zaman Canan Kaftancıoğlu’na yapılan taciz, küfür ve saldırılar politik bir girişimdir.  

Başak Demirtaş kimdir? Eşi hapiste olan HDP Genel Başkanı(eski) Selahattin Demirtaş’ın eşidir. Siyasi iktidar uzun süredir nefret kin üzerinden yürütmüş olduğu şiddet politikasını başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik uygulamaktadır. Başak Demirtaş’a yapılan da bu uygulamanın aynasıdır. Evrensel değerlere bile sahip olunmayan bu ülkede muhaliflere ve bilhassa kadın figürüne yönelik her türlü saldırı, hakaret ve ceza mubah görülmektedir. Dünya evriminin, özellikle “teknolojik iletişim devrimiyle” belki de bir “kırılma noktası” yaşadığı günümüzde hala kadın düşmanlığına sarılı dincilik ve milliyetçilik yapmak adeta adet oldu. Bu tür yaklaşımlara karşı fikir yürütme ve tartışma son derece “cılız” olduğu için toplumsal akıl tabiri caizse bu olgunluğa ulaşamamıştır. Politik körlük toplumun üzerini kara bir bulut gibi kaplamaktadır. Ne yazık ki, devlet,  bizleri de, bu politik körlüğe karşı çıkanları da bu kara bulutun içerisinde kendisiyle aynı sahnede oynamaya mecbur bırakmaya çalışmaktadır. Bu gerçekliği dile getiren kim varsa da büyük bir suçlama ve tehdide tabi tutularak linç edilmektedir. Bu ezberi “bizlerin bozması” gerekmektedir. Biz, kadına ve insana yapılan baskı ve zulüm de dahil olmak üzere her türlü gericiliği ve milliyetçiliği reddeden, önüne özgür, eşit, hakkaniyetli ve doğayla uyum içerisinde olan bir toplum ve dünya düzenini koyan anlayışımızdan vazgeçmeyeceğiz. 

“Dünya Vatandaşı” anlayışıyla  bu tür sakat anlayışların karşısında tüm Başak Demirtaş’ların yanlarında olacağız. 

“Hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılacak imzadır.” (Charles Bukowski )


Kaynak ve Alıntı: Cadılar ve sınıf Mücadelesi – Silvia Federici – Özgürlük Dergisi Çeviriler

Uluslararası Kadın Günlerinin Sosyalist Kökenleri – Cintia Frencia / Daniel Gaido


Mustafa Kumanova – 16.06.2020

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑