Kitap

Published on Ekim 12th, 2021

0

Kitap: Göç-İş-Ütopya


Bilim, sanat ve yazın insanlarımızın gözüyle Avrupa’ya göçün 60 yılı

Avrupa Demokrat Haber Merkezi

Molla Demirel bu başlıkla 28 bilim, sanat, yazın ve politikacının 60 yılda insanlarımızın Avrupa ülkelerinde yaşamlarını kapsayan görüşlerini içeriyor. 

Yayıncı tarafından yapılan açıklamayı olduğu gibi aşağıda veriyoruz:

Kitapta yer alanlar ekonomiden, psikolojiye, eğitimden , sosyal alanlardan, sendika,  sanat ve yazın alanına kadar kendi alanlarından uzman olan insanların vardıkları  yerlere hangi aşamalardan bilimsel olarak geçtiklerini içeriyor. Bu çalışmanın özellikle Yüksekokullarda sosyal, sosyoloji, dil ve politik bilimlerde değerlendirmeye yönelik bir çalışma olduğunun da ip uçlarını yakalıyoruz. Bu kitapta yer alanlardan sadece bir kaç insandan aldığımız alıntılar okuduğumuzda bu çalışmanın önemini görüyoruz. 

   Cansel Kızıltepe (Federal Almanya, Berlin SPD Milletvekili): “Türkiye’den Avrupa’ya göç tarihinde iş yaşamı merkezi bir rol oynamaktadır. Bir faaliyet veya yaşamdan çok daha fazlasıdır. Çalışma, sosyal hayatımızın merkezindedir ve sosyal adalet için merkezi ayar vidasıdır. Bu, sömürüye karşı ve adil bir çalışma ortamı için mücadelenin benim için gönül meselesi olmasının nedenlerinden biridir.”

   Aydın Çubukçu Marksist bir felsefeci gözüyle:“ “Bu çalışma, yüz binlerce göçmen hikâyesine ev sahipliği yapan Avrupa’nın beşeri coğrafyasının tarihine de özel bir katkı olabilecektir” görüşündedir.

   Prof. Dr. Ali Arayıcı: Son yıllarda yaşanan olayları analize ediyor ve şöyle diyor: “… Dünyada COVİD-19 salgınından en fazla etkilenen kesim, hiç şüphesiz eğitim-öğretim çağındaki çocuklardır…”

   Claudia B. Roth (Federal Almanya yeşiller partisinin geçmiş dönem Eşbaşkanı ve Milletvekili)  Göçmen işçi çocuklarına yaklaşımı bu çarpıcı cümlelerde dille getiriyor: “Bugüne kadar, birinci nesil bu zorlu yaşam koşullarının sonuçlarından muzdariptir. Korona virüse karşı aşıyı bulan kanser araştırmacısı ve immunolog Uğur Şahin’e borçluyuz. Ancak bir Türk montaj hattı işçisinin oğlunun önüne pek çok engel kondu. Öğretmeni başlangıçta liseye kaydının yapılmasını istemedi.”

   Markus Wilhelm Lewe (Münster Kenti Büyükşehir Belediye Başkanı) bu cümlelerle toplumsal hoşgörü ve canlılığın önemine dikkati çekiyor: “Sosyal barış ve dostane işbirliği bizim için özellikle önemlidir. Bunu ilkelerimizi yaşayarak sürdürebiliriz, Canlı kabul, herkes için eşit fırsatlar, diyalog yoluyla hoşgörü Münster’deki tüm nüfus gruplarının kamusal hayata eşit şekilde katılmasını sağlıyor. Toplum, ekonomi, kültür ve siyaset kısaca herkesin işbirliği ile tekrar tekrar kendisini olumlu yönde yeniler, toplumsal canlılığı sağlar.”

   Dr. Michaael Rainer, Avrupa’da bir toplumsal barış için çok çarpıcı olan bu cümleleri bize kitabın önemini ortaya koyuyor: “Bizim adalet sorusunu gündeme getiren politikacılara „ihtiyacımız var, bunu düşünen uyanık hukukçulara ihtiyacımız var. Bazı kararnamelerin hukuki sonuçları için, değişen takımyıldızlar için değerlendirmeler ve terimler sağlayan ve duyarlılığımızı keskinleştiren eğitimcilere ve sosyologlara ihtiyacımız var. Ve artikülasyonu teşvik etmek için sanatçılara/yazarlara tekrar tekrar ihtiyacımız var…”

   Almanca ve İngilizce Dilbilimcisi Türkan Heinrich sivil sosyal kurumları ile medyanın gençliğe yaklaşımına dikkatli bir dille yaklaşıyor: “Son yıllarda dünyaya daha güçlü bir ırkçılık ideolojisi  yayıldı. Öbür yandan barış içinde bir arada yaşamak için yıllardır sosyal hizmet yapan kurumların daha fazlasını yapması gerekiyor. Elbette bu görevi ancak Radyo-Kaktus Münster e.V gibi gençlerin kültür, sanat ve edebiyat alanındaki yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan kurumlar başarabilir.”

   Berin Uyar (Essen – Duisburg Üniversitesi Öğretim Görevlisi): “…Essen Üniversitesi’nde bir Türkçe bölümü kursak ve öğretmen yetiştirsek düşüncesi ve projesi o güne kadar ‘hizmetçi dili’ olarak aşağılanan Türkçeye itibar kazandırma girişimiydi… Türkistik, şimdiye kadar Almanya’da hayata geçirilen, ders dili Türkçe olan ilk ve tek Türkçe Öğretmenlik Bölümü’dür.” Bu cümlelerle bir dilin göçtüğü yeni topraklarda kalıcılaşması için kurumlaşmasının önemini anlatıyor.

   Cem Duman (Yayıncı Yazar): “Her bilimsel ve teknolojik gelişme toplumsal dengeleri de değiştirir ve insanların hayatta yeniden mevzilenmesine sebep olur.” Cümleleriyle  yazın ve sanat adamın neden gelişen bilimsel çalışmalara önem vermesi gerektiğini anlatıyor.

   Doğan Akhanlı (yazar), dünyada gelişen yeni soy kırımlarına ve şavaşlara yaklaşımını böyle dille getirir:

“… soykırım ve şiddet tarihinden kaçıp Almanya’ya ,ulaştığımda, sadece bir coğrafyaya değil, aynı zamanda oldukça iyi bildiğim bir kültüre ve başka bir soykırım tarihine de adım attığımın da bilincindeydim.”

   Doğan Özgüden (yazar, yayıncı) : İnsan hakları alanında sosyal medyayaı bu cümlelerle değerlendiriyor:

“… ‘Düşüncelerinizi paylaşmıyorum, ama onIarı savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım’ diyen Voltaire’i düşünüyorum…  Sosyal medya sayesinde yazın ve görsel sanatlar konusunda da inanılmaz boyutlarda bir yaratıcılık ve zenginlik yaşanıyor.”

   Elif Sofu, Üniversitede okuyan kızlar konusunda yaptığı araştırmayı anlatırken “Unutulmaması gereken en önemli  konulardan biri, bu kadınların entegrasyon için önemli bir rol oynadıklarıdır…” diyor.

Buna   Yazar Öğretmen Semra Çelik bu cümleleri eleyerek göçmen kadınların edebiyat alanındaki başarılarını vurguluyor: “… Pencerenin dışını gören birini ne önyargılarınızla ne de muhafazakar değer yargılarınızla dört duvar arasında tutabilirsiniz…”

   Prof. Dr. Paul Leidinger, “Türkiye ve Almanya halkları yüzyıllardır en dar zamanlarında birbirine el uzattı. 2. Dünya Şavaşı’nda şavaş karşıtı bilim insanlarımıza kucak açan ve üniversitelerinde çalışmalarına olanak veren bir ülkedir Türkiye.” derken ülkeler arasındaki dostluğun bilimsel katkısını anlatmaya çalışıyor.

   Profesör Doktor. Dr. h.c. Onur Güntürkün, çağımızın Biyopsikoloji alanında en büyük  10 bilim insanından biridir.  Bilim insanı olmanın önemini ve olanaklarını vurguluyor. „Bilim her zaman küresel olmuştur ve bilim adamlarının her zaman bir ortak dili olmuştur… Eğer konu seni bulduysa, asla bırakma. O zaman onu değiştirdiğiniz gerçeğine dönmelisiniz, çünkü hayatta bulabileceğiniz pek çok şey yoktur.”

Prof. Dr. Kemal Bozay,  “… 60 yıllık göç tarihi bir yandan haksızlıklar tarihi olduğu kadar diğer yandan “uyum” ve “entegrasyon” kavramları etrafında şekillenen popülist tartışma ve politikaların da tarihi oldu.” diyor.

   Genç bir yazar ve çevirmen olan  Özgür M. Demirel “„Ekonomik durumları  zayıf olan çocuk ve gençler genellikle ekonomik durumu yüksek olan çocukların aldığı bilgiyi alma ve onlarla eşit görülme  şanslarını da yitiriyor, yitirdiler”  cümleleriyle genç kuşaklarımızın sorunların altını çiziyor.

Kitapta yer alan  tanınmış yazarlardan Kemal Yalçın, Murat Tuncel, Yücel Feyzioğlu İbrahim Eroğlu, Özgür, Şair öğretmen Cahide Özer, M. Demirel,  Sendikacı  Mehmet Seftar Çınar, Feyzi Karadeniz, Ressam İsmail Çoban sanat , edebiyat, Kültür alanında 60 yılda alınan yolu bilimsel bir bakışla değerlendiriyorlar.

   Molla Demirel  kitabın arka kapağında okuyucuya bu cümlelerle sesleniyor:

„Bilim ve Sanatsal çalışmalar geçmişi ve yaşanan zamanı irdeleyerek geleceğe ışık tutar ve toplumsal dinamikleri sürekli yeni gelişmelere hazırlar.  Bu düşünceyle göçün 60 yılı bilim ve sanat adamlarının düşünceleri alındı ve  bu eser hazırlandı. Kısaca bu çalışma bu perspektifle okunmalı ve değerlendirilmelidir…“

Tags: , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑