Irkçılık

Published on Eylül 7th, 2021

0

Leyla Güven: Irkçılığa örgütlü yanıt vereceğiz!

Cezaevinde rehin tutulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Konya’da 7 ferdini ırkçı saldırıda kaybeden Dedeoğulları’na yazdığı mektupta, ırkçılığa örgütlü yanıt vereceklerini belirtti.

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, 30 Temmuz’da Konya’nın Meram ilçesinde ırkçı saldırı sonucu hayatını kaybeden 7 Kürdün ailesine hitaben bir mektup kaleme aldı. Mektup, Jinnews’te yayınlandı.

Güven, bu ırkçı saldırılara “ulusal bilinç ve örgütlü hareket ederek cevap olacaklarını” vurguladı.

Güven’in mektubu şöyle:

“Sahi Konya’da Kürt var mı?

Yüreği yedi yerinden dağlanan değerli Dedeoğulları ailesi; Öncelikle tarifi imkansız acınızı paylaşır yaralı yüreğinizden öpüyorum ve saygılarımı sunuyorum. Size yapılan ırkçı saldırı karşısında öfkemiz çok büyük çünkü bizler bu ülkede kimliğimizden dolayı çok büyük acılar yaşadık. Bize bu acıları yaşatanlar ne diyorlardı? ‘Bin yıldır birlikte yaşıyoruz. Din kardeşiyiz. Etle tırnak gibiyiz. Hep beraber kardeşçe yaşıyoruz’ ve daha onlarca klişe söz… Bu sözler dünde yalandı bugün de yalan…

Biz hiçbir zaman gerçek anlamda kardeş olmadık. Bu gerçekliği her Kürt bilir ama biz İç Anadolu Kürtleri iliklerimiz kadar işleyen sızı ile biliriz. Hani bugünlerde siyasete malzeme yapılan ve hararetle tartışılan mülteciler konusu var ya işte biz her zaman mülteci konumunda olduk. Yaklaşık 500 yıl önce geldiğimiz Konya’da hiçbir zaman yerli sayılmadık. Muhacir olarak tanımlandık. Çünkü biz Türk değildik. Oralı da değildik ama biz de Kürt’üz diyemiyorduk. Bunu belirtmek ayrımcılığa giriyordu. Dolayısıyla Kürtlüğümüzü belirtmemiz yerliler tarafından makbul görünmüyordu. Son yıllarda bununla da kalkmayıp Kürtlüğünü vurgulayanlar bölücülükle suçlanıp haklarında işlem başlatılabiliyordu. Her anlamda çağ aralıyor ve bu ülkede şimdi de linç ediliyoruz.

Peki, kim kimdik? Biz yüz yıllar önce Orta Anadolu’ya asimile olalım diye sürgün edilen Kürtlerdik. Cihanbeyli kulu, Haymana vb. ilçelerin civarında konaklayanlardandık. Etrafları dillerini, kültürlerini hiç bilmedikleri Türklerle çevrili domlardık. Erivan radyosunu ve Kürtçe kasetlerini gizli gizli ağlayarak dinleyenlerdik. Yıllar sonra köyden kente göç edince Kürt köylü denilerek aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayanlardık. Avrupa’ya göç ile birlikte bir kez daha mülteci muhacir göçmen, ilticacı, sığınmacı, öteki olma duygusunu sonuna kadar yaşayanlardık. Başlarına gelen bütün felaketlere rağmen sürekli ‘elhamdülillah çok şükür’ diyenlerdik. Buradan da bizlere sorulan imalı sözlere hiçbir zaman alışamadık. Birkaç örnekle ifade edecek olursak, ‘kuzum sen Kürt müsün? Ama hiç Kürtlere benzemiyorsun. Olsun üzülmeyin sizi de Allah yarattı. Sizi niye kuyruklu Kürt demişler, aslı var mı? siz bu dağa çıkan teröristlerden değilsiniz değil mi? Kürt gibi cahil bilmez birçok söylemle büyüdük.

Bu faşizan, dışlayıcı dili gören, bilen, yaşayan ve asla kabul etmeyen binlerce Orta Anadolu genci isyan edip dağa çıktı. Şimdi bütün bunarla rağmen sorumsuzca bizleri suçlayan ve bunlar Kürt Türk çatışması çıkarmak istiyor diyenler, hakikati çarptırmak isteyen, insandan nasibini almayan zavallılardır.

Dedeoğulları ailesini evinin içinde canice katledenler, bu ülkede Kürt’ü öldürmenin suç olmadığını çok iyi biliyorlar. Bunu 17 bin faili devlet olan devlet olan cinayetlerden biliyorlar. Bunu Ceylan’dan, Uğur’dan, Taybet Anadan, Şenyaşarlardan ve Roboski’den biliyorlar. Onun için bu kadar ahlaksızlar. Faşizmin temsilcisi olanlar, tükenmeyen egoları, ırkçı zihniyetler ve ele geçirdikleri gücün müptelası olmuş durumdalar. Çünkü suçlarının batağında dibe vurmanın öfkesi ve çaresizliğiyle battıkça kendi yarattıkları çamurun çukurunda debeleniyorlar. Bu nedenle Kürtleri bütün kötülüklerin sebebi olarak hedef gösteriyorlar. Nasıl ki pusulanın ibresi sürekli kuzeyi gösteriyorsa; AKP ve MHP’li siyasetçilerin işaret parmağı da sürekli Kürtleri gösteriyor. Onlar zehirleyen dilleri ile konuştukça biz öldürülüyoruz. Biz öldükçe onlar tekrar konuşuyor. Biz de diyoruz ki artık siz muktedirler değil halklar konuşmalıdır.

Bu anlamda hiç kimse bize yaşadıklarımızın kader olduğunu, fıtratımızda olduğunu, dolayısıyla sabırlı olduğumuzu öğütlemesin. Artık hiçbir şekilde o noktada değiliz. Bize karşı geliştirilen her türlü ayrımcılığa dünyanın her yerinde birlik, beraberlik, ulusal bilinç ve örgütlü olarak hareket ederek cevap olacağız. Ayrıca son yıllarda sadece Konya’da değil ülkenin birçok bölgesinde Kürtlere karşı faşist ırkçı saldırılar gerçekleştiğini biliyoruz. En son İzmir’de Deniz Poyraz yoldaşımızı canice katlederek yüreğimizi yaktılar. Bu saldırılara karşı sadece biz Kürtler değil insanım diyen her kesim açık yüreklilikle ve cesaretle karşı çıkması gerekiyor. Eğer bizler demokratik, özgür, eşitlikçi ve kadın eksenli bir yaşam yaratırsak herkes kendi kimliğiyle barış ve huzur içerisinde yaşamını sürdürebilecektir. Bu da çok zor değil yeter ki ön yargıları kaldıralım. İnsan olma perspektifiyle hareket edelim.

Bu temelde tekrar Kürt halkına ve Dedeoğulları ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyor, tüm duyarlı çevrelere ve kamuoyuna saygılarımı sunuyorum.” (ANF)

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑