Seçtiklerimiz

Published on Eylül 19th, 2020

0

“Libya’da AKP’nin müttefikleri bölündü, torbadan yine IŞİD çıktı”

“Serraj’a yakın kaynağın bu tasfiyeye sebep olarak “Türklerin ve paralı askerlerin Libya’ya getirilmesini” göstermesi de ilginçtir. Çünkü tam da bu iddiaların tartışıldığı sırada Libya’nın güneyinde aniden ‘IŞİD hortladı’ ve ciddi çatışmalar yaşandı”

Araştırmacı yazar Hamide Rencüzoğulları, son yazısında Libya’daki son gelişmeleri ve Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın görevi bırakma kararını değerlendirdi.

Saray-AKP iktidarının, UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa ile olan ilişkisine dikkat çeken Rencüzoğulları, “Başkanlık Konseyi’nin, Başağa’nın Paris müzakerelerinde Serraj’ın yerini alması yönündeki kararından anlaşılıyor ki Türkiye, Serraj-Başağa çatışmasında tercihini net bir şekilde ortaya koymuştur ve Trablus’taki bütün kontrolün Başağa’ya geçmesini sağlamıştır” dedi.

Misratalı İhvancıların güçlü desteğini alan Başağa’nın AKP’yle yapılan bütün anlaşmaların mimarı ve “Erdoğan’ın Libya’daki sağ kolu” olduğunu belirten Rencüzoğulları “UMH’nin başında Başağa’nın olması, Ankara’nın Trablus’u her yönüyle kontrol altına almasını kolaylaştıracaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Rencüzoğulları ayrıca, Es-Serrac’ın “Türklerin ve paralı askerlerin Libya’ya getirilmesi” ile ilgili bir meseleden dolayı tasfiye edildiğine ilişkin iddiaları aktardı ve “Tam da bu iddiaların tartışıldığı sırada Libya’nın güneyinde aniden ‘IŞİD hortladı’ ve ciddi çatışmalar yaşandı” ifadelerini kullandı.

Hamide Rencüzoğulları’nın Artı Gerçek’te “Libya bataklığında yeni evre: AKP’nin müttefikleri bölündü, torbadan yine IŞİD çıktı” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:


Son zamanlarda Libya’da ateşkesi kalıcı hale getirme ve barışçıl çözüm yollarını açma girişimleri arka arkaya gerçekleşti. Fas toplantısından İsviçre toplantılarına ve Mısır’daki taraflar arasındaki istişarelere kadar arka arkaya yapılan toplantılardan çözüme dair somut öneriler de çıktı.

Fas’taki Libya diyaloğu, Başkanlık Konseyi’nin yeniden yapılandırılmasına odaklandı, İsviçre toplantılarında anayasa hazırlama ve ülkeyi seçime götürme görevini üstlenecek yeni bir geçiş hükümeti kurulması konuşuldu, Mısır’ın başını çektiği istişarelerde ise dış müdahalesiz bir çözüm ve ülkenin yabancı paralı askerlerden ve radikal İslamcı milislerden arındırılması koşulu öne çıkarıldı. Bunların ardından Fransa’nın bir hamlesi geldi. Başkent Paris, krizin çözümüne dair altyapıyı oluşturmak üzere Libya’daki taraflara ev sahipliği yapacak. Fransız kaynaklar bu toplantıya Tobruk Meclisi’nden başkan Akile Salih ile Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter’in, Trablus Ulusal Mutabakat Hükümetin’den de Başbakan Fayez Serraj’ın davet edildiğini açıkladıklarında, bu bilgi UMH destekçisi İhvancı medya tarafından önce yalanladı, ardından bir gün sonra doğrulandı. Fakat bu bir günlük süreçte şöyle bir gelişme oldu; UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın İhvancı destekçileri, Paris’e Serraj’ın davet edilmesinden rahatsız oldukları ve Serraj’ın temsiliyetini onaylamadıkları için bu davetle ilgili beyanları yalanladılar. Çünkü İhvancılar Başağa’nın gitmesini istediler. Ancak bir gün sonra bu daveti doğrulamaları, akla şu soruyu getirdi; Fayez Serraj yerine Fethi Başağa’nın gitmesi konusundaki kriz çözüldü mü? Libyalı kaynaklara göre cevap evet. UMH’nin gölge başkanı haline gelen Başağa, Paris’te Serrac’ın yerini almayı başardı. Böylece başkent Trablus üzerindeki hakimiyetini daha da arttırdı. Başağa’nın Trablus’ta kısa süre içerisinde dizginleri nasıl ele geçirdiğini hatırlayalım. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deyken görevden alınışından ve Libya’ya dönüşünü 300’ü aşkın araçtan oluşan bir askeri konvoyla gövde gösterisine dönüştürmesinden bu yana kimin Türkiye’nin desteğini arkasına aldığını ve hatta gücün kimde olduğunu göstermiş oldu. Kısa süre sonra bakanlık görevine geri iade edilmesi de bu gücü pekiştirdi.

AKP Serraj’ı neden gözden çıkardı?

İçişleri Bakanı Fethi Başağa, bu güç düellosundan sonra UMH’nin geleceğini tek başına belirlemeye ve bu yönde radikal kararlar almaya başladı. Örneğin silahlı milisleri ve diğer bütün savaşçı grupların entegresyonunu sağlamak için İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir komite oluşturma kararı verdi. Bu karar, milis terörü ve yabancı paralı askerler sorununa dair uluslararası toplumun itirazlarını gidermeye yöneliktir. Özellikle Libya’nın komşu ülkelerinin şiddetle talep ettikleri ve Kahire deklarasyonunun birincil şartı haline getirdikleri “milis terörü ve yabancı paralı asker transferi” meselesinin çözümü UMH için zordur. Çünkü bu hükümetin bütün askeri gücü bu milislerden ve paralı askerlerden oluşuyor. O yüzden Başağa bu kararla, hedefteki savaşçı grupları yeşil, sarı ve kırmızı olmak üzere 3 renkli kategoriye ayırdı. Yeşil ve sarı kategorisindekiler birleştirilerek “milli orduya entegre edilecek”, kırmızı kategoridekiler ise gerekirse tasfiye edilecek. Bu karar, İslamcı milislerle ilgili olarak uluslararası toplumdan gelen baskıları bypass etme formülü olarak görülüyor. Bu adım geçtiğimiz Pazartesi akşamı geldi. Aynı gün Başağa’nın Serraj yerine Paris’e gitmesi konusu konuşulmaya başlandı. Libyalı kaynaklara göre, “UMH Başkanı Fayez Serraj’ın Türkiye’nin baskısıyla Paris ziyaretinden çekildiği haberleri Pazartesi akşamı ortaya çıktı, bu da Libya’da ve uluslararası siyasi çevrelerde tepkiye neden oldu.” Bu hafta içinde Serraj’ın bu konuda bir açıklama yapıp yapmayacağı merak ediliyordu. Ancak Türkiye’nin bir yandan UMH Başkanlık Konseyi üzerindeki etkisi biliniyor, diğer yandan AKP’nin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağ kolunun Başağa olduğu da aşikâr. Başkanlık Konseyi’nin İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Paris müzakerelerinde Serraj’ın yerini alması yönündeki kararından anlaşılıyor ki Türkiye, Serraj-Başağa çatışmasında tercihini net bir şekilde ortaya koymuştur ve Trablus’taki bütün kontrolün Başağa’ya geçmesini sağlamıştır. Peki bu durumda ikide bir Türkiye’ye çağrılan ve her çağrıya koşa koşa icabet eden Fayez Serraj ne olacak ve Türkiye neden ondan vazgeçti?

Yine Libya basınında ortaya çıkan iddialara göre Serraj’ın gözden çıkarılmasının altında yatan en önemli sebeplerden biri, Türkiye’nin UMH’ye desteğini sunduğu ilk andan bu yana başlayan bir rahatsızlığı dile getirmesidir. Deniliyor ki, AKP’nin UMH ile yaptığı bütün anlaşmaların altyapısını hazırlayan kişi Fethi Başağa’dır. Çünkü AKP ile bütün anlaşmaların mimarı olan Başağa, Erdoğan’ın Libya’daki sağ koludur ve Misratalı İhvancıların güçlü desteğini alan bir kişidir. Öte yandan Serraj, Türkiye’nin Trablus üzerindeki kontrolünü kolaylaştırmamak için kamuoyuna açık anlaşmalar hazırlıyordu. Ama bu yöntem, Libya’nın zenginliğinin peşkeş çekildiğini deşifre etmiş oldu. Uluslararası toplumun dikkatine sunulan bu ifşa, Ankara’nın Libya üzerinde tam kontrol sağlama hayallerini zorlaştırdı. Çünkü Trablus hükümetinin Ankara’ya tam olarak muhtaç olmaktan uzaklaşma riskini arttırdı. Bu yüzden biliniyor ki, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başında Başağa’nın olması, Ankara’nın Trablus’u her yönüyle kontrol altına almasını kolaylaştıracaktır.

UMH Başkanlık Konseyi, Paris zirvesine Serraj’ın gönderilmesinin engellendiğine dair kararı açıklamadı, ama bunun yerine UMH askeri sözcüsü, Serraj’ın Halife Hafter’le bir arada olmayı reddettiğini açıkladı. Görünen şu ki, Serraj’ın tasfiyesini ve onun yerine Başağa’nın müzakereci olmasını sağlayan “güç”, daha Paris müzakereleri başlamadan koşullar öne sürmeye, yani bir “bozucu” tutum almaya başladı.

Libya Başbakanı Fayez el-Serraj’ın günleri sayılı

AKP’nin Libya hamlesinin başladığı ilk günlerde, Trablus’a sıkışıp kalan bir avuç İhvancıyla Türkiye’nin yaptığı anlaşmaların ömrünün ne kadar uzun olacağına dair yorumlar yapıldı. Denildi ki, UHM ile yapılan bu anlaşmaların ömrü, AKP’nin iki adamından birinin (Başbakan Serraj’ın) Londra’ya, diğerinin (İçişleri Bakanı Başağa’nın) İstanbul’a gidip yerleşmeleriyle biter. Ve şu anda bu biçilen ömre dair bir aşamaya gelinmiş gibi görünüyor. Libya medyası, Salı günü Bloomberg’in son dakika geçtiği haberi esas alarak UMH Başbakanı Fayez Serraj’ın istifa etmeye hazırlandığını gündeme taşıdı. İddiaya göre “Cenevre mutabakatı gereği önümüzdeki ay yeni bir hükmet kurulana kadar kendisinin geçici olarak görevde kalması şartıyla istifasını sunacak ve sonra İngiltere’de ikamet edecek.”

El-Saa24’e (24 Saat) göre de Serraj, siyaset sahnesinden tamamen çekilerek Londra’ya yerleşecek. Serraj’a yakın bir kaynağın adı geçen gazeteye yaptığı açıklamaya göre, “Türklerin ve paralı askerlerin Libya’ya girmesiyle ilgili bir meseleden dolayı Serraj’ın siyasi sahneden tamamen dışlanması konusunda çok sayıda istişarelerde bulunuldu, Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi’nin yeniden yapılandırılması sağlandı. Böylece Trablus’ta Serraj’ın günleri sayılı hale geldi.

Serraj’a yakın kaynağın bu tasfiyeye sebep olarak “Türklerin ve paralı askerlerin Libya’ya getirilmesini” göstermesi de ilginçtir. Çünkü tam da bu iddiaların tartışıldığı sırada Libya’nın güneyinde aniden “IŞİD hortladı” ve ciddi çatışmalar yaşandı. Bu tartışmalara, IŞİD’in nereden ve nasıl Libya’ya geldiği sorusu, doğal olarak da Türkiye’nin taşıdığı Suriyeli militanlar konusu gündemin ön sıralarında yerini aldı. Yani Libya’ya cihatçı transferi tartışmalarından kurtulmak için Serraj’ın tasfiye edilmesi de durumu kurtaracak gibi görünmüyor. Çünkü artık IŞİD’in bölgeye taşınmasıyla alakalı olarak yine Türkiye tartışılıyor.

IŞİD’i Libya’ya kim getirdi?

Geçtiğimiz Salı günü Libyalıların gündeminde Serraj’ın siyaset sahnesinden silinmesi ve Libya’nın güneyindeki Sabha kentinde hortlayan IŞİD vardı. Libya Ulusal Ordusu ile yerel güçlerin birlikte yürüttükleri IŞİD operasyonu sonucunda, yabancı uyruklu 12 IŞİD militanı öldürüldü, Libya’daki IŞİD liderinin eşi olduğu iddia edilen bir kadın da iki çocuğuyla birlikte tutuklandı. 9 saat süren çatışmada Libya Ulusal Ordusu’ndan iki, yerel silahlı birliklerden bir kişinin hayatını kaybettiği, aktifleşen IŞİD hücresinin tamamen çökertildiği açıklandı. Ancak bununla birlikte hepsi yabancı uyruklu olan bu IŞİD militanlarının Libya’ya nasıl geldikleri sorusu ve Suriye’den Libya’ya taşınan paralı askerler meselesi tekrar gündeme geldi. Libya El-Masdar sitesi, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdurrahman’ın; “Sabha’da öldürülen yabancı terörist grubun büyük ölçüde Türkiye’nin Suriye’den Libya’ya taşıdığı yabancı savaşçılar arasında yer aldığına inanıyoruz. Bunlar hakkında 2 Mayıs’ta bir rapor yayımladık” dediğini aktardı. Libyalılar şu anda UMH üzerinden yürüyen İhvan kardeşliğinin yanı sıra, birdenbire ülkelerinde hortlayan IŞİD üzerinden de Türkiye’nin AKP’sini tartışıyorlar. Üstelik bu tartışma sadece Libya’da dönmüyor. Libya’nın komşuları Mısır, Tunus ve Cezayir, zaten uzun zamandır Türkiye’nin taşıdığı paralı askerlerden dolayı ulusal güvenlikle ilgili kaygılarını sürekli dile getiriyorlardı. Ancak Libya’nın güneyinde ortaya çıkıvermesinden bir gün önce Tunus’ta da bir IŞİD saldırısı gerçekleşmişti. Pazartesi günü Tunus’un Susa (Sousse) kentinin kuzey banliyösünde bir güvenlik görevlisinin ölümüne ve birçok yaralanmaya neden olan bir terör saldırısı gerçekleşti. Tunus hükümeti saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirildiğini ve eylemi gerçekleştiren üç failin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Tunus İçişleri Bakanlığı bundan sonrası için Mağrip ülkeleri, Sahra ve Sahel bölgelerinin tümünde ciddi bir IŞİD tehdidine karşı uyarısını yaptı. Aynı zamanda Cezayir Dışişleri Bakanı Sabri Boukadoum da, Sahel ve Sahra bölgesindeki terör tehdidinin arttığına dikkat çekti. Keza Fas Yargı Soruşturma Merkez Ofisi Müdürü Abdülhak Hayyam da kendi ülkesindeki IŞİD genişlemesi konusunda  “saatli bomba” uyarısı yaptı. Afrigate News’in aktardığına göre gözlemciler, özellikle bölge üzerindeki nüfuz çatışmasında karşı karşıya gelen Türkiye ile Fransa arasında son zamanlarda artık aleni bir çatışmanın ilan edilmesine paralel olarak IŞİD’in bölgede aktifleştiğine dikkat çekiyorlar ve diyorlar ki; “Suriye’nin kuzeyinden Erdoğan rejiminin gözetiminde ve özel sponsorluğunda Libya’ya aktarılan terör grupları, bütün bölge için bir tehdit haline gelmeye başladılar. Özellikle Kapıları Libya’ya açık olan yedi ülke için güvenlik kaygısı ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Keza Libya Ulusal Ordusu sözcüsünün, binlerce terörist ve paralı askerin ülkenin batısına nakledildiğine dikkat çekmesi ve bu grupların bölgeye dağılma tehlikesi konusunda komşu ülkeleri uyarmasının ardından, Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele Ofisi’nin Şefi Vladimir Voronkov da, sadece Afrika bölgesi için değil, aynı zamanda Avrupa ülkelerini de IŞİD tehdidinin genişlemesi konusunda uyardı. Voronkov’a göre an itibarıyla batı Afrika bölgesinde 3.500 aktif IŞİD üyesinin olduğu, Libya’daki çatışmanın tırmanması halinde IŞİD’in bütün Afrika bölgelerinde faaliyetlerini genişletebileceği tahmin ediliyor. Doğal olarak bu tehdit Avrupa kıyılarına da yönelecektir. Libyalı kaynaklara göre, “Bu yüzden analistler, güçlü bir şekilde geri dönen ve artık gizlenemeyen terörizm tehdidi karşısında, bilhassa Türkiye’nin bölge ülkelerini terörist gruplar aracılığıyla kontrol etme hırslarının genişlemesine karşı bölge ülkelerinin çabalarını birleştirmeleri gerektiğine inanıyor.”

Özetle bir yandan Libya ve doğu Akdeniz’deki hamleleriyle dünya ülkelerini karşısına alan Türkiye’nin, diğer yandan “bölge ülkelerini terörist gruplar aracılığıyla kontrol etme hırsları” sebebiyle de dünyayı bir kez daha karşısına alacak gibi görünüyor. Bu gelişmeler olurken, Libya’daki müttefik hükümete “en yandaş olanın başa geçmesi” için müdahalesini sürdürüyor. Bu müdahale, her halükârda bir avuç olan bu müttefikleri de bölecektir ve Serraj’ın ayağının kaydırılmasından dolayı Trablus’ta “Erdoğan karşıtlarının” sesleri duyulmaya başlayacaktır. Çünkü İhvancılar Serraj’ı Türkiye’ye karşı komplo üretmekle suçluyorlar.  Libya’daki Müslüman Kardeşler’in siyasi kolu olan Adalet ve İnşa Partisi’nden Mahmud Abdulaziz, “Serraj’ın bazı danışmanlarının müttefik Türkiye’nin Libya’daki nüfuzunu azaltmak için adım atmaya hazırlandıklarını” söyledi. İhvan karşıtları ise, Türkiye’nin müdahalesiyle meydanın ihvancılara kalacağını düşünüyor ve Serraj’a tutunuyorlar. Şimdilik Serraj, istifasının önümüzdeki aya erteledi. Ama denilebilir ki, “Erdoğan karşıtı blok” şimdiden oluştu bile. Bundan sonra “İhvan kardeşliğinin” AKP’yi Libya bataklığında daha ne kadar taşıyacağını izlemek lazım.

(sendika org / artıgerçek)

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑