Makaleler

Published on Kasım 5th, 2020

0

Lümpen – Mustafa Kumanova

Hayatın ve insanların gün geçtikçe kalitesizleşen ve gerileyen ve de her geçen gün faşizme daha çok kayan algısı dünyayı koşulsuz bir şekilde bir tüketim nesnesine dönüştürmektedir. Dünya her geçen gün daha da acımasızca tüketilmektedir. İnsanlık her geçen gün daha da geriye gitmektedir. Eğer insanlar davranış ve eylemlerinde bu faşist algının bir öznesi olmaya karşı başkaldırmazlarsa ve karşı bir duruş sergilemezlerse bu faşist gerileme tüm insanlığı boyunduruğu altına alacaktır. 

“Faşist gerileme” sadece algısal da değildir. Manipüle ettiği tüm kimliklerle (din, milliyetçilik, cinsiyet, kültür, ırk vb.) insan ruhu için rahatsızlık verici boyutta bir “bizden olanlar-bizden olmayanlar” ayrımcılığını rutin hayatın her anında ve mekânında yaratarak faşist gerilemenin sembolü bir korku imparatorluğuna dönüşerek tüm insanlar ve dünya üzerinde güç ve hakimiyet kurma isteğidir. Ve şu anda da toplumun en çok ezilenleri kendilerini en çok ezen bu faşist gerilemenin temsilcilerini korkuya teslim olarak iktidarlara taşıyarak ve gücün peşinde koşmanın verdiği haz ve sağlayacağını düşündükleri çıkarlarla aslında hoşgörüsüzlüğün, kendinden olmayana tahammülsüzlüğün ve aşırı tüketimin girdabında tüm doğayı ve insanlığı felaketlerin tarifsiz olanına sürüklemektedirler. 

Milliyetçi ve dini kimliklerle ruhu devamlı yiyen faşist gerileme bu dünyanın en radikal korkusudur. Ve bu faşist gerileme ne pahasına olursa olsun parayı ve gücü ele geçirmeyi emreder. Bu faşist gerileme tahripkardır. Bu faşist gerileme acımasızdır. Ve bu faşist gerileme lümpendir. 

Son yirmi yılda dünya sadece finansallaşmadı ya da neo liberal politikalara esir edilmedi, aynı zamanda tüm sınıflar, proletarya ve burjuva sınıfı da lümpenlikle kuşatıldı. Lümpenlik toplumsal yaşamın her yerinde, edebiyattan tutun da sanatın her dalına, gazete köşelerine, holdinglere, siyasi partilere varıncaya kadar görülmeye başlandı. Meclis kürsüsünde konuşan çoğu milletvekiline, televizyon ekranlarındaki gazeteci-yorumculara, magazin sayfalarındaki iş adamlarına, gazetelerin manşetlerine, facebook ve instagram sayfalarına bakmak yeterlidir. Lümpen edebiyatçılara, film artist ve aktrislerine, şişirilip yaldızlanıp pazarlanmaya canı gönülden onay veren tüm “sanatçılar”a varıncaya kadar… Lümpenlik moda oldu, genel geçer kabul gören haline dönüştü. Lümpenlik,  imrenilen, varılması hedeflenen yer ya da sınıf atlama yolu olarak yazılı ve görsel medya ile dayatılır oldu. Oysa lümpen görgüsüz, sakil, izandan yoksun, tüm insani değerleri ve erdemleri çıkarı uğruna rezilce satabilen ve herhangi bir toplumsal sınıf bilinci olmayan ve kendini her şeyin üstünde ve merkezinde gören demekti. Hayatlarında bir tek kitap sayfası dahi açıp okumamış siyasetçiler demekti. 

Bu lümpen siyasilere en güzel örnek ise tüm dünyada tanınan Donald Trump’tır.

Donald Trump’u idrak edebilmek deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Bu konuda herkesin nutku tutulur.

Psikolojik tanımlamalarla Trump çözülemez.

“Trump bir kapitalisttir. Bu kimse için bir sürpriz değil. Fakat o özel bir tür kapitalisttir: bir lümpen kapitalist.”

1848-1850 Fransa’daki Sınıf Mücadeleleri’nde Marx, o zamanın finans aristokrasisi için, “kendi zevklerinde olduğu gibi kendi kazanç tarzında da lümpen proletaryanın burjuva toplumunda yeniden dirilişinden başka bir şey değildir,” diye yazar. “Akbabalar ve çapulcularla” dolu günümüz finans dünyası bu sözün geçerliliğinin yansıması gibidir.

Lümpen’in herhangi bir bakış açısı yoktur. Herhangi bir düşünce ve felsefi sistemi yoktur. Onun tek derdi kendi çıkarını ve bulunduğu konumu ne pahasına olursa olsun korumak, karnını parayla doyurmak ve servetini daha da arttırmaktır. Kısacası tek düşüncesi kendi aleminde oluşturduğu imparatorluğunun bekası ve korunmasıdır. Bu imparatorluk gerici milliyetçi bir imparatorluktur. Bu imparatorluk ırkçı bir imparatorluktur. Bu imparatorluk ben-merkezci bir imparatorluktur. Ve bu, korkuyla, nefretle ve kinle beslenen bir imparatorluktur. 

Bir lümpen için ahlak ve vicdan gibi erdemlerin ya da doğanın şiirselliğinin para ve servet edinme karşısında hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. 

Ve şu anda ABD’yi bir lümpen yönetiyor. Ve koltuğunu kaybetmemek için bir ülkeyi kaosa sürüklemeye hazırlanıyor. Bu tip insanların nasıl seçildiklerine şaşıyoruz. Ve bunun sosyolojik nedenlerini bulmaya çalışıyoruz. Ve kendi kendimize “neden toplumun en alttaki en ezilenleri kendilerini en çok ezeni omuzlarında iktidara taşıyorlar?” diye soruyoruz. Çoğu zaman da analiz yapmakta zorlanıyoruz. Şaşkınlık içinde umutsuzluğa kapılıyoruz. Çünkü tek bir gerçeği biliyoruz: yoksullar zenginlere karşı mücadele verdikçe özgürlük ve demokrasi kazanılıyor.


Mustafa Kumanova – 05.11.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑