Makaleler

Published on Temmuz 12th, 2021

0

Mektuplar & Rüyalar: Kuşakların ıskartaları | Naim Kandemir


68 ve 78 kuşaklarının bazı yanları ortak, bazı yanları farklı olduysa da kaderleri aynı oldu. Bunun en büyük nedeni bu kuşakların örgütlenmelerinde saklı.

Cengiz!

68 ve 78 kuşaklarının bazı yanları ortak, bazı yanları farklı olduysa da kaderleri aynı oldu. Bunun en büyük nedeni bu kuşakların örgütlenmelerinde saklı. İki kuşağın katılımcılarının ağırlıklı yaş grubu olarak, insan yaşamının gençlik diye adlandırılan dönemine tekabül eden yaşlarda olmalarıydı. O gençler kuşaklara dahil olup sol mücadele içinde yerlerini aldılar. Bu durum dünyada da farklı değildi.

Her iki kuşak da yenilgileri sonucu kitleselliklerinden büyük zayiat verdi. 68 Kuşağı, 12 Mart Muhtırası ve bilinen katliamlarıyla, 78 Kuşağı ise daha örgütlü ve şiddeti ağır ve uzun vadeli olan 12 Eylül darbesiyle tarumar edildi.

İki kuşak yenilmiş olsalar da Türkiye sol tarihine dersler bırakıp tarihteki yerlerini aldı. Bu iki kuşağın kitlesinin ağırlıklı olarak genç yaş grubu olması ve yenilgi sonrası verilen firelerin yaş grubunun oynaklığıyla açıklanması bizlere makul de gelebilir.

Yalnız, burada önemli olan ve kolayca anlaşılmayan; iki kuşağın da örgütlenmesinde ve faaliyetlerinde önemli noktalarda yer almış bazı kadro denebilecek kuşak mensuplarının nasıl oldu da yenilginin sersemliğinden kurtulup, sonrasında sanki sünnet olunmuş da oldu da bitti maşallah! edasıyla, bu kez o kadroların bir kesimi, devrimci mücadele içinde gösterdiğinden daha çok efor sarfederek, adeta canını dişine takıp, bir zamanlar yıkacağı kapitalist sistem içinde para, mülk ve servet peşinde koşturur hale geldi?

Uzakta aramaya gerek yok… Bu insanların kısa vadede kazandıkları onlara ve ailelerine fersah fersah rahat bir hayat sağlayacakken, bir türlü durmuyorlar; gözlerinde dolar işaretleri fıldır fıldır, eski sol kadro! etiketlerini de boyunlarına asıp kapitalizmden parça parça hisselerini kopartıyorlar. Bu nedir? Devrimle ele geçirilip tadına varılamayan iktidar tutkusunun yol açtığı tatminsizlik; çok parayla, çok servetle mi giderilmek isteniyor? Bunun yanıtını ben bilemiyorum. Bunu cahilliğime ver. O eski kadrolar söylerse, birlikte öğrenmiş oluruz.

***

Bu hususta iki kuşakta da dikkati çeken bir özellik de etnik aidiyet mi acaba? Elbette, bizim de, herkesin de, bilebildiği ve açıkladığı ölçüde bir etnisitesi var. Bu konuda kesin hükümlü olunamaz tabii ki. Ancak şu merak konusu oluyor: İki kuşakta da etnisiteden kaynaklı acılardan ve duyarlılıklardan ötürü sosyalist hareketlere intisap edenler var ise ve kuşakların yenilgisinden sonra; etnik yaralarımız sarıldı veya bu dertlerimiz bitti de, onlar da yenilgiler sonrası diğerleri gibi; devrim olmadı, muradımıza eremedik, bari paranın, servetin peşine düşüp, rahat-lüks bir hayat kuralım hükmünü mü verdiler?

Kuşakların kitlesinde işte bu tür sakatlıklar olunca, iş mayanın tutmayacağı gerçeğine gelmiyor mu? Ki kendini önder sanan şeflerin yanlışları ayrı bir bela…

Yukarıda kabaca anlatmaya çalıştığım yenilgiler sonrası iki tür grup dışında az veya çok bir grup Türkiye solunda hep oldu. Onlar, o eski kadrolar gibi duygu dejenerasyonu yaşamayıp, paraya ve servete tapmadılar yenilgiler sonrası. Varlıklarını sürdürebilecek kadar irtibatlandılar kapitalizmle. Ahirete, kadere inanmadılar ama bu gruptakilerin çoğu siyasal İslamcılardan çok daha namuslu yaşayıp, dünya malına onlardan daha mesafeli oldular.

Bu gruptakilerden çoğunu çevremizden biliriz. Bu gruptan kimilerinin ruh sağlığı bozulmuştur, kimileri de yeterli maddi imkânı olmadığı için yakalandığı ölümcül hastalığıyla olduğu kadar mücadele edip kısa ama onurlu bir hayatın sonrasında aramızdan ayrılmışlardır.

***

80 öncesinin o cevval kadrolarından  olan ve yenilgi sonrası ise tüccarlığa terfi eden birisi kalkıp kendisiyle yapılan yakın bir zamandaki röportajda; Türkiye’de sol mücadelenin yükselişe geçeceği bir dönem olacak, mealinde laf ediyordu… Hadi o densiz de, o zata görüşünü soran solcu yayına ne denir?

Yukarıda anlatmaya çalıştığım; iki kuşağın ıskartaları ve niye böyle yapıyorlar’ın yanıtı elbette herkes için farklıdır.

Geçen ay, 12 Eylül öncesinde faşistlerin kurşunu kafasına saplanmış, ölmemiş ama aklı hasarlanmış bir arkadaşıma sordum:

Bizim, en büyük yanılgımız neydi? diye.

O arkadaşımın yanıtı, yukarıda anlatmaya çalıştığım kuşakların sorununu da bana açıklıyordu:

Bizim en büyük yanılgımız; devrimci olmamız değil, devrimci olduğunu sandıklarımızın gerçekte devrimci olmamasıdır.

O’nun aklını hasarladılar ama ıskartalar gibi yüreği çürümedi o arkadaşımın.


Naim Kandemir – 11 Temmuz 2021 – Çanakkale

Tags: ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑