Makaleler

Published on Kasım 23rd, 2020

0

Paramiliterler – Mustafa Kumanova


…Bizim açımızdan tüm bu kof tehditlerin ve aslında bu tehditlere yol açan endişenin şaşırtıcı ve anlaşılmayacak hiçbir tarafı yok. Çünkü Sicilya’da doğduğu topraklarda mafyayı bitiren ne polisler ne de hakimlerdi…

Modern kapitalist toplumda kurulan emperyalist kapanın tuzağına yerli işbirlikçiler eliyle düşürülmüş sömürge ve yeni sömürge ülkelerde sol öncülüğünde toplumsal muhalefette ne zaman içinde bir başkaldırı ve ayaklanmaya evirilebilecek unsurları taşıyan ciddi bir hareketlenme baş gösterse, son çare olarak o ülkelerde el altından ve gizliden iki güç emperyalist ülkelerin desteğiyle hizmete sokulur.  Aslında kapitalizmin kendi doğasından kaynaklanan her on yılda bir gerçekleşen krizlerin sonuncusuna bir çare olarak karşılıksız para ile finans kurumlarını-bankaları paraya boğan ve faizleri negatife düşürerek gelişmekte olan ülkeleri üretme yerine neredeyse bedavaya borçlanmaya teşvik ederek ya da ithalat yapmaya yönlendirerek egemenliğini muhafaza etmek ve sürdürmek isteyen emperyalizm, kendi iç çelişki ve çatışmalarından dolayı kendi içine düştüğü girdabın yansımalarının etkisiyle de, demokratik taleplerde artış, sivil itaatsizlik, grevler ve toplu gösteriler şeklinde kendini ifade etmeye çalışan ezilen emekçi kesimlerin yerleşik kapitalist düzeni sarsma olasılığı taşıyan her türlü seferberliği karşısında, özellikle de göçmenler ve göçmenlik karşıtı söylemleri ayyuka çıkararak ve insanların ve de ülkelerin ekonomik gelirlerinin bozulmasındaki önemli nedenlerden biri olarak öne sürerek, tüm sahip olduğu ideolojik araçları kullanma vasıtasıyla milliyetçiliğin her alanda politik kullanımına imkan vererek gerici ve yabancı düşmanı bir milliyetçiliği ve geçmişi bizim gibi dine dayalı yönetimlerde dini, ezilen kesimlerin sesinin çığlık haline dönüşme tehlikesini engelleme ve sömürünün üstünü örtme amacıyla kullanmaktadır; ve tüm bunların başarı sağlayamadığı noktada son çare olarak bir toplum için karşılaşabileceği en tehlikeli bela olan militerleştirme ve para-militerleştirmeye başvurmaktadır. 

Türkiye’nin yakın tarihi buna çok güzel bir örnektir. 1980 öncesi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de esen sosyalist rüzgarların seline kapılan yüz binlerce emekçi karşısında emperyalist güçler ve bizzat devletin kendi eliyle halkının üzerine saldığı para-militer güçler yoluyla toplumun militerleştirilmesine zemin hazırlanarak o ana kadar grevler ve toplumsal başkaldırı vasıtasıyla kazanılan tüm demokratik ve ekonomik haklar geri alınarak bugün neo-liberal politikalar olarak adlandırdığımız hem ekonomik hem ideolojik hem de siyasal dalgalanmalara toplum hazır hale getirilmiştir. Aynı senaryolar devletin kendi içindeki iktidar kavgalarının kızıştığı 1990 yılları boyunca da para-militer grupların tekrar sahneye sokulmasıyla faali meçhul cinayetler, işkenceler, bombalamalar ve sonunda tüm bunları gerçekleştirmekte kullanılan tetikçi para-militer grupların tasfiyesi şeklinde cereyan etmiştir. Tüm bu yaşananların bedelini ise en ağır şekilde halk ödemiştir.

Militerleştirme ve para-militerleştirme belasının en çok acısını ise Latin Amerika ülkeleri çekmiştir. Zaman zaman artan toplumsal şiddet olaylarını bastırmada kendi popülist çıkarları uğruna siyasiler tarafından da kullanılan ve desteklenen militer ve paramiliter yapı o kadar etkilidir ki, Latin Amerika’da yakın geçmişte kendini diktatörlükler, darbeler ve cuntalar şeklinde emperyalizmin hizmetinde defalarca göstermiştir. Ve bugün tüm dünyada radikal soldan tutun da merkez sola kadar Sol’u kendi içinde bölen Venezuela davasında da belirleyici olacak olan da bu militer yapı olacaktır. Kısacası ordu kimin yanında yer alacaktır. Emekçi halkın yanında yer almayacağı kesindir. Zaten Chavez’in yaptığı en büyük yanlışlardan biri de şu idi: askeri darbe ile tutuklandığı ve ardından patlak veren teneke mahallelerin ve tüm ezilen yoksul halkın ayaklanmasıyla iktidara tekrar getirildiğinde arkasındaki tüm bu desteğe rağmen generallerin yolsuzluklarına ses çıkarmayarak bir anlamda göz yummak zorunda kalması ya da göz yumması. Emperyalizm’in arka bahçesindeki Latin Amerika için emperyalist Amerika ile birlikte en büyük tehlike işte bu militer yapılardır. Bugün Latin Amerika tekrardan askerileştirilmek istenmektedir. 

İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre her yıl binlerce sivil, asker ve polis tarafından öldürülmektedir. Ve birçok Latin Amerika ülkesinde kanunlar askeri mahkemelere insan hakları ihlalleri ile suçlanan personellerini yargılama yetkisi vermektedir. Bu ise tüm suçların ve suçlamaların üstünü kapatmak anlamına gelir. 

Tabii ki, bu militer yapının ve emperyalizmin topluma korku salmakta kullandığı ve yasa dışı yollarla bizzat finanse ettiği para-militer yapılar var. Diğer bir deyişle iktidardaki despotik ve faşist yapılar zamanı geldiğinde otoriterliğini para-militer gruplar aracılığıyla aşılarlar. 

Faşist paramiliter gruplar, otoriter ulus-devlet rüyasını gerçekleştirmek için şiddet kullanan dogmacılar olarak rol alırlar. Çünkü otoriter “saltanat” bir güç gösterisini ve güç kullanmayı gerektirir. Daha da ötesi, bu gruplar, siyasi rakipler hedef alındığında şiddet kullanımının devlet kurumları tarafından sadece müsaade edilebilir değil ahlaki olduğuna da inanırlar. 

Çeşitli türde propaganda ile körleşen paramiliter örgütler ulus-devletin yüce olduğu savunurlar ve böylece “tek bayrak, tek devlet, tek milleti” bireyin üzerine koyarlar. Bu nedenle faşistler, eğer gündemlerini koruma yolunda iş görecekse faydalı olabilecek şiddet de dahil her aracın vasıtasıyla otoriteyi dayatmaya inanırlar. 

Ulus-devletin şiddeti para-militer gruplara helaldir, çünkü projelerine zararlı olacak kendilerinden olmayanları ya da onların “iyi vatandaş” kurallarına uymayanları böyle görürler. Başka bir deyişle, otoriter ideolojiye riayet etmeyenlerin öldürülmeleri ve yok edilmeleri, eğer bunu amaç doğrultusunda en iyi niyetleriyle ulus-devlet için yerine getirirlerse, para-militer gruplara -faşistlere- göre iyidir. Dolayısıyla, ulus-devletin “düşmanlarını” yok ederek, faşistler güçlerinin gittikçe pekiştiğine, daha az mücadele için ve amaçlarının yerine getirilmesi için yolu açtığına inanırlar. 

Ve ülkemizdeki bu para-militer gruplardan bir tanesinin temsilcisi, halk tabiriyle mafya, 2019 senesinde katıldığı bir açılış konuşmasında iktidar ittifakına destek ve silahlanma çağrısında bulunmuştu: “Bu ülkenin evlatları da bu ülkenin sokaklarını koruyacaklar,” “Bu sebeple imkânı olanlar mutlaka ruhsatlı silahlar, av tüfekleri alsınlar, mutlaka hazırlıklı olsunlar.”

Ve bugün diğer bir tanesi de tehlikeli ve aleni bir şekilde ana muhalefet partisi liderine tehditler savuruyor: “Akıllı ol”, “Vatan hainleri ile Bahçeli’yi bir kefeye koyarsan hayatının hatasını yaparsın”, “Kazığa oturturum!”

Bizim açımızdan tüm bu kof tehditlerin ve aslında bu tehditlere yol açan endişenin şaşırtıcı ve anlaşılmayacak hiçbir tarafı yok. Çünkü Sicilya’da doğduğu topraklarda mafyayı bitiren ne polisler ne de hakimlerdi.

Komünistler ve militan İşçiler idi!


Mustafa Kumanova – 23.11.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑