Ekoloji no image

Published on Eylül 2nd, 2020

0

Petrol boru hattı projesi Afrika’nın kalbini derinden yaralıyor

Petrol fiyatlarındaki küresel düşüşe rağmen, Doğu Afrika’da 1450 km petrol taşıyacak büyük bir boru hattının inşası devam ediyor. Uluslararası uzmanlar, 20 milyar dolarlık projenin binlerce küçük çiftçiyi yerinden edeceği ve önemli yabani yaşam alanlarını ve kıyı sularını riske atacağı konusunda uyarıyor.

Alaska petrol boru hattının tropikal bir versiyonunu hayal edin. Sadece daha uzun.  Kritik fil, aslan ve şempanze yaşam alanlarından ve 12 orman rezervinden geçerek Afrika’nın en büyük gölünü çevreliyor ve Hint Okyanusu‘na ulaşmadan önce 200’den fazla nehir ve binlerce çiftliği geçiyor. Eğer Exxon Valdez felaketinin bir benzeri burada yaşanırsa, ham petrol Afrika’nın en çok biyolojik çeşitliliğe sahip mangrov ve mercan resiflerinden bazılarının bulunduğu devasa bir alana saçılacak.

İşte böyle bir proje, Afrika’nın kalbindeki yeni petrol sahalarından dünyaya petrol taşımak için inşaata hazır. Bu proje, East African Crude Oil Pipeline (Doğu Afrika Ham Petrol Boru Hattı) olarak biliniyor.

Petrol talebinin serbest düşüşte olduğu ve fiyatların dibe vurduğu küresel bir salgının ortasında, dünya petrol üretimini artırmak için tuhaf bir zaman gibi görünebilir. Ancak petrokimya endüstrisi her zaman tükenen rezervlerin yerini alacak yeni rezervler aramakta. Uganda ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti arasındaki sınırın iki yakasını oluşturan Albert Gölü kıyılarında keşfedilen iki petrol sahası şu anda mevcut, en büyük ve en ucuz yeni rezervler arasında. Bu petrol sahaları, Alaska’nın Prudhoe Körfezi sahasının yaklaşık yarısı kadar; tahmini 6 milyar varil içeriyor.

China National Offshore Oil Corporation (Çin Ulusal Açık Deniz Petrol Şirketi) ve Fransız şirketi Total‘in 500 kuyu açmayı planladığı Kingfisher ve Tilenga petrol sahalarında inşaat çalışmaları başladı. Altyapı için şimdiden, tahmini dört milyar dolar harcandı ve petrol yatağı olan toprakları istimlak edip çok cüzi tazminatlar ödeyerek yerli toplulukları düşman edindiler.

Ancak petrolün dış dünyaya ulaştırılması için kuyular hala bir boru hattına ihtiyaç duyuyor. Şirketler bunu yapmak için Albert Gölü’nden Tanzanya‘nın Hint Okyanusu’ndaki Tanga limanına kadar 1450 km uzunluğunda, dünyanın en uzun ısıtılmış petrol boru hattını planlıyor.  Boru hattı günde 216.000 varil ham petrol taşıyacak. Petrolün kükürt oranı düşük olduğu ve aksi takdirde boru içinde katılaşacağı için, 50 santigrat dereceye (122 derece Fahrenheit) kadar ısıtılması gerekecek.

STK’ler yakıldığında petrolün karbon ayak izinin kabaca Danimarka‘nınki kadar olacağını ve binlerce çiftçinin topraklarını kaybedeceğini tahmin ediyor.”

Şirketler, petrol sahaları ve boru hattı için yerel, çevresel ve sosyal sorunları çözdüklerini ve çevresel ve sosyal etki değerlendirmelerinin 20 milyar dolarlık projeye temiz bir sağlık raporu verdiğini iddia ediyorlar. Boru hattı projesini yöneten Total, 58.000 kişiye danıştığını ve “taşınmak zorunda kalan sakinlerin sayısını en aza indirmek” için bir yol seçtiğini iddia ediyor.

Ancak yerel STK’ler ve çevresel ve sosyal etki değerlendirmeleri yapan  uluslararası uzmanlar aynı fikirde değil. Boru hattının ve üretim tesislerinin çevresel risklerinin çok büyük olduğunu ve topluluklarla yapılan istişarelerin Oxfam-Uganda’dan Gerald Byarugaba’nın “kutu işaretleme (box-ticking)”* dediği şeyden biraz daha fazlası olduğunu söylüyorlar.

Doğu Afrika Ham Petrol Boru Hattı, batı Uganda’daki Albert Gölü’nden Hint Okyanusu’ndaki Tanzanya’nın Tanga limanına kadar 900 mil uzanacak.

Yale Environment 360, Hollanda hükümeti tarafından kurulan bağımsız bir kuruluş olan Hollanda Çevresel Değerlendirme Komisyonu (NCEA) tarafından yürütülen etki değerlendirmelerini gözden geçirdi. Değerlendirmelerin çevre sorunları hakkında sorgusuz sualsiz, olumlu ve olumsuz etkileri dengelemede önyargılı, arazi mülkiyeti konusunda “belirsiz” ve boru hattı durumunda “amaca uygun olmadığını” ortaya çıkardı.

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Uganda, 2017 raporunda, boru hattının Uluslararası Kırmızı Liste‘de yer alan ve tehdit altındaki türler olan;  filler, aslanlar ve şempanzelerin yaşadığı “önemli biyolojik çeşitlilik ve doğal habitatlarda önemli ölçüde bozulmaya, parçalanmaya ve kaçak avlanmanın artmasına neden olacağı” konusunda uyarıda bulundu. 2017 raporunun yazarı WWF Norveç’ten Paolo Tibaldeschi, yeni petrol hattı hakkında, “Bölgede planlanan diğer boru hatlarından daha büyük çevresel ve sosyal risklere sahip” dedi: “Daha uzun ve Victoria Gölü yakınlarındaki engebeli ve sismik bir bölgeyi ve kıyıya kadar birçok biyolojik çeşitlilik habitatı geçiyor. 

Ulusal Park’ta petrol kuyusu

Uganda’da şempanze, su aygırı ve timsah popülasyonları, petrol yataklarının bulunduğu Albert Gölü çevresinde risk altında olacak. Total, gölün kuzeydoğu kıyısındaki Murchison Şelaleleri Ulusal Parkı‘nın içindeki Tilenga petrol sahasında 32 kuyu kazmayı planlıyor.

Hollanda’daki Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nden Romie Goedicke, “Milyar dolarlık bir petrol projesinin ideal konumu değil” diyor. Yine de, Uganda hükümeti ve ortaklarının “biyolojik çeşitliliğe yönelik tehdit konusunda görünüşte ilgisiz” olduğunu söylüyor.

NCEA’nın Albert Gölü’nün doğu kıyısında yaptığı analiz, Kingfisher Projesi‘nin 90 yıldır korunan ve büyük bir şempanze popülasyonuna sahip olan 400 kilometrekarelik Bugoma Ormanı‘nın geleceğini riske atacağını söylüyor. Bugoma Ormanı, boru hatları, yollar, bir havaalanı ve projede çalışmaya gelecek ve muhtemelen ekin yetiştirmek ve odun kömürü için ağaç keserek araziyi temizleyecek olan göçmenlerin istilası riskiyle karşı karşıya.

Fransız petrol devi Total’in 32 kuyu açmayı planladığı Uganda’nın Murchison Falls Ulusal Parkı’ndaki filler.

Gölün güneyinde ise daha fazla şempanze, 88 kilometrekarelik Taala Orman Koruma Alanı’nı geçen boru hattıyla yüzleşecek. NCEA, şu anda Uganda’nın balık avının yüzde 30’unu sağladığını söylediği göldeki balıkların geleceğini de “kasvetli” olarak değerlendiriyor.

’61 santim’in yaratacağı büyük tahribat

Tanzanya’da sınırın ötesindeki boru hattı, dünyanın son beş ‘küllü kırmızı kolobus maymunu’ popülasyonundan birinin yanı sıra hipopotamlar, filler, zebralar ve tur şirketlerinin hak iddia ettikleri dağ gorillerini içeren Biharamulo av rezervini de ikiye bölecek; daha doğuda, kuş yaşamı ile tanınan ve mevsimsel olarak sular altında kalan otlak bir alan olan Wembere Bozkırı’nı 32 kilometre boyunca geçecek. WWF, rezervlerin dışında 510 kilometrekarelik fil habitatının muhtemelen bozulacağını söylüyor.

61 cm (24 inch) genişliğindeki boru hattı, yolculuğunun çoğu boyunca 2 metreye kadar derine gömülecek, ancak manzaradaki izi yine de büyük olacak. Birincisi, rota boyunca 80’den fazla kontrol istasyonuna ihtiyaç duyacak: Pompalama, basıncı yönetmek, olası sızıntıları izole etmek ve yağı ısıtmak için. Ayrıca Total, boru hattının üzerindeki 30 metre genişliğindeki arazi koridorunun binalardan, ağaçlardan ve mahsullerden uzak tutulmasını, yani temizlenmesini, istiyor. Bu da çiftlikleri, ekosistemleri ve yabani hayat göçünü kesintiye uğratacaktır.

Yaban hayatı yaşam alanı ve çiftçiliğe verilen rahatsızlığın yanı sıra, ek bir tehdit de petrol sızıntılarından kaynaklanan kirlilik.

Boru hattı yolculuğunun üçte biri boyunca Afrika’nın en büyük gölü ve Nil‘in bir kaynağı olan Victoria Gölü’nün drenaj havzasından, kıyı şeridine yakın 33 km de dahil olmak üzere, geçecek. WWF, göle petrol sızıntısı tehlikesinin deprem riskiyle arttığını söylüyor. 2016 yılında, 5.6 büyüklüğünde bir depremde burada, 20 kişi hayatını kaybetti ve en az 900 bina yıkıldı.

NCEA, boru hattının tahmini 230 nehri geçmesinden özellikle endişe ediyor. Boru hattının nehir yatağındaki açık hendeklerden nehirleri geçme amacını sorguluyor. Bunların, boru hattını açığa çıkaran ve “özellikle sulak alanlarda önemli olumsuz etkilere” neden olan erozyon riski taşıdığını söylüyor.

Yerel topluluklar belirsiz bir geleceğe doğru yerinden ediliyor

Ancak en büyük kirlilik riski, 300 metre uzunluğa kadar tankerlerin yükleneceği, Tanzanya’daki Tanga limanı yakınlarındaki Chongoleani yarımadasında, boru hattının okyanus terminali civarında olabilir. WWF, “Petrolün taşınması, mangrov ve mercan resifleri üzerinden gerçekleşecek, karmaşık kıyı ortamları petrolü geri dönüştürme ve temizliğini çok zorlaştıracak” diyor. WWF, özellikle yakındaki iki deniz koruma alanına – Kenya sınırındaki Pemba-Shimoni-Kisite rezervi; ve mercan resifleri, dugongları, yunusları ve deniz kaplumbağaları ile tanınan Tanga Coelacanth deniz parkına dikkat çekiyor.

Petrol sahaları ve boru hattı, yerel toplulukları da tehdit ediyor. NCEA, Çin tarafından işletilen Kingfisher sahasının, yerel toplulukların balık ve yakacak odun gibi doğal kaynaklara büyük ölçüde bağımlı olduğu “küçük, önceden izole edilmiş bir alanda” inşa edileceğini söylüyor. Ayrıca şirketin, ortak otlak alanlarının ve su kaynaklarının kaybı için toplulukları tazmin etmeyi planlayıp planlamadığına ilişkin etki raporu da net değil ve yerel halk ile Kongolu göçmen işçiler arasında etnik gerginlikler olabileceği konusunda da NCEA uyarıda bulunuyor.

Boru hattının üçte ikisi tarım arazilerinden geçecek. Toplam, 9.500 ila 14.500 çiftliğin sadece Tanzanya’daki inşaattan etkileneceği tahmin ediliyor.

NCEA’ya göre, binlerce hane halkı “ekonomik olarak yerinden edilme” tehlikesiyle karşı karşıya.

Haberler iyi değil. Uganda’da 13 köyden 7.000 kişi, Albert Gölü’nün doğu kıyısındaki Hoima bölgesinde, petrol sahaları için ekipmanla uçacak bir havaalanı da dahil olmak üzere altyapıya yol açmak için topraklarını kaybetti. Reuters, 2018’de tarlalarından vazgeçmeleri gereken öfkeli çiftçilerle röportaj yaptı. 20 çocuğu ve çok sayıda torunu olan ve 22 dönümlük çiftliğine güvenen 73 yaşındaki James Mubona, “Bu topraklar alındığında nereye gideceğimi bilmiyorum” dedi. Sürülenlerin çoğu, şimdi bir yeniden yerleşim köyünde beton evlerde yaşıyor. Sıkışık koşullardan, yeni tarlalarına uzun yürüyüşlerden ve hayvanlarına yer olmadığından şikayet ediyorlar.

Diğerleri arazi değerlemesi yapan, tüm binalarını belgelemeyen ve onlardan değerleme formlarını kurşun kalemle doldurmalarını isteyen yerel müteahhitler tarafından nakit tazminat konusunda aldatıldıklarını iddia ediyorlar. Ocak ayında, Total’in bulunduğu Fransa’nın Nanterre kentindeki bir mahkeme, Fransız ve Ugandalı STK’lerin şirket aleyhine açtığı ve şirketin, işi müteahhitlere bırakma konusundaki “tedbir yükümlülüğünü” ihlal ettiğini iddia eden bir davayı reddetti. Total, acentelerinin eylemlerinden sorumlu olmadığını savunarak yüklenici politikasına bağlı kaldı.

Boru hattına ‘çevre sertifikası’

Sarsıntılı bir başlangıcın ardından, iki petrol sahası ve boru hattının kullanıma hazır olduğu söyleniyor. Uganda’nın yeni enerji bakanı Mary Goretti Kitutu, ilerlemeye ve ülkeyi Sahra altı Afrika’nın beşinci en büyük petrol üreticisi yapmaya istekli. Ocak ayında, Tanzanya çevre bakanı Mussa Azzan Zungu boru hattına çevre sertifikası verdi.

Finansman da sağlam görünüyor. Geçen ay, Afrika Kalkınma Bankası, STK’lerin projeye fon sağlamayı planladığını iddialarını reddederek, yenilenebilir enerji projelerini desteklemeye kararlı olduğunu öne sürdü. Ancak iki kilit yatırımcı, Japon Sumitomo Mitsui Bank ve Güney Afrika merkezli Standard Bank halen projeye destek veriyor.

Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni (ortada), Tanzanya Dışişleri Bakanı Augustine Mahiga (sağda) ile 2017 yılında Doğu Afrika Ham Petrol Boru Hattı’nın temelini atma töreni sırasında. 

Şirket ortakları arasındaki bir anlaşmazlık, Total’in petrol rezervlerini 14 yıl önce keşfeden Birleşik Krallık şirketi Tullow Oil‘i satın almasıyla nisan ayında sona erdi. Bu ay, Tanzanya Enerji Bakanı Medard Kalemani, satın alma işleminin ardından şirketlerin projeye devam edecek nihai yatırım kararının (FID), boru hattının inşaatının Nisan 2021’de başlaması için zamanında verilebileceğini duyurdu. Hat, 2024’te ham petrolü tüm dünyaya ulaştırmaya başlayacak.

Düşük küresel petrol fiyatı, son engel olabilir. Ancak endüstri analistleri, devam eden düşük petrol fiyatlarının bile bir engel olma ihtimalinin düşük olduğunu söylüyorlar. Albert Gölü çevresindeki petrol yüzeye yakın ve bölgedeki sondaj koşulları kolay, bu da üretim maliyetlerini alışılmadık derecede düşük yapıyor – Tilenga petrol sahası için varil başına sadece 20-25 dolar. Devlet boru hattı tarifeleri eklendiğinde bile, Norveç merkezli danışmanlar Rystad Energy, Tilenga petrolünü en ucuz ve kıtadaki en büyük yeni petrol projesi olarak derecelendirdi.

Bir yerel haber bülteni olan East African Business Week‘in nisan ayı sonlarında bildirdiğine göre proje “çok rekabetçi” olmaya devam ediyor. “Total, Covid-19 salgını ve petrol talebinin ve fiyatlarının düşmesi ışığında harcamaları önemli ölçüde kısma eğilimini takip ederken, projenin ekonomisi onu yakın gelecekte FID alma olasılığı en yüksek olanlardan biri yapıyor.”

Hiçbiri çevreciler için sonucu değiştirmiyor: Fiyatı ne olursa olsun, fosil yakıt rezervlerinin daha fazla geliştirilmesi Paris İklim Anlaşması’yla bağdaşmıyor. STK’lerin mart ayında Afrika Kalkınma Bankası’na gönderdiği bir mektubun belirttiği gibi, “Şu anda işletilen petrol ve gaz sahalarındaki rezervler, kömür olmasa bile, dünyayı 1,5 C derecenin ötesine taşıyacaktır.”

(YeşilGazete)

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑