Kadın

Published on Ocak 15th, 2021

0

Rosa Luxemburg: Kadın önderleşmesinde bir kartal

Döneminin kadını hiçe sayan erkek egemen yaklaşımlarına karşı, teorik, ideolojik politik mücadelede önderleşti. Cüretli, boyun eğmeyen mücadelesi ile militarizme karşı verdiği mücadelede tarihte saygın bir yer edindi.

Rosa Luxemburg… Devrim için adanmış bir yürek, zapt edilmez bir nehir, yaşamı gibi ölümü de sıra dışı bir kadın önderdi.

”Görev başında, sokak çatışmasında ya da bir darağacında ölmek isterim” dedi. 

İşçi sınıfına adanmış yaşamında bir kartal gibi yükseklerden uçtu. 

Bedeli hapislik, sürgün ve katledilme olsa da inandığı değerlerden geri adım atmadı. 

Sarsılmaz bir inanç ve bilinçle işçi sınıfının, ezilen halkların mücadele gücüne güvendi.

Komünist, Yahudi ve kadın kimliği ile karşı devrimin her daim hedefi olmasına rağmen inatçı, coşkulu, baş eğmez mücadelesi ile öne çıktı. Lenin’in nitelemesi ile kartallaştı. 

Döneminin kadını hiçe sayan erkek egemen yaklaşımlarına karşı, teorik, ideolojik politik mücadelede önderleşti. Cüretli, boyun eğmeyen mücadelesi ile militarizme karşı verdiği mücadelede tarihte saygın bir yer edindi.

Almanya Sosyal Demokrat Parti/SPD  içerisindeki reformist yaklaşımlara karşı tavizsiz bir tutum takındı. 

Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın ayak sesleri duyulmaya başladığında, Rosa ve Karl’ın tüm mücadelesi, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde egemen olan “anavatan savunması”na karşı oldu. 

Rosa, 1907 yılında Stuttgart’taki Enternasyonal Sosyalistler Kongresi’nde sadece Alman SPD’nin değil, aynı zamanda Polonya ve Rus sosyal demokrat işçi partilerinin de delegesiydi.  O gün şöyle konuşuyordu:


“Savaşın çıkması söz konusu ise o zaman ilgili ülkelerdeki işçiler ve parlamenter temsilcileri, savaşın çıkmasını uygun araçlarla engellemek için ellerinden geleni yapmakla yükümlüdürler. Bu araçlar, sınıf mücadelesinin ve genel ve politik durumun sertleşmesiyle doğal olarak değişecek ve artırılacaktır. Buna rağmen savaş çıkarsa, savaşın en kısa zamanda bitirilmesi için mücadele etmekle ve savaş sonucunda ortaya çıkan iktisadi ve politik krizi halk tabakalarının politik açıdan uyandırılması ve kapitalist sınıf egemenliğinin alaşağı edilmesi için kullanmakla yükümlüdürler.”


Rosa, anavatan savunması yerine Avrupa proletaryasının savaşa karşı dayanışmasını güçlendirmeye çalışıyordu. Bu tutumunu, savaşa karşı yaptığı konuşmaları nedeniyle yargılandığı mahkemede de sürdürdü. 

20 Şubat 1914’de Franfurk Mahkemesi’nde konuşmalarını şöyle savunuyordu:

“Biz savaşın çıkmasında ve sonuçlanmasında sadece orduda yukarıdan verilen emirler ile aşağıdaki kör itaatkarlığın belirleyici olmadığını, aksine karar verenin emekçi halkın kitlelerinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Biz savaşları sadece işçi sınıfının, adil ve gerekli bir dava olarak görüp coşkuyla katılması veya en azından tahammül etmesi durumunda devam edebileceğini düşünüyoruz. Buna karşın, emekçi halkın büyük bir çoğunluğu, savaşların barbarca, tamamen ahlâksız, gerici ve halk düşmanı görüngüler olduğunda inanırsa – ki biz sosyaldemokratlar bu inancı bilince çıkarmayı bir görev biliriz- o zaman savaşlar olanaksız olur.”


Savaşı durduramamışlardı ve bu gerçek Rosa için korkunçtu. Şovenizmin yoluna giren SPD ile yollarını ayırarak Yoldaşı Karl ile sonradan adı “Spartakistler” olacak Enternasyonal grubunu kurdu.

Güçlü bir teorik bir akla sahip olan Rosa kadın özgürlük mücadelesine dair teorik katkılar çok fazla yapmasa da kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasında ve işçi kadınların mücadelesinde etkin görevler aldı. Kadınların seçme ve seçilme hakları konusunda Belçikalı sosyal demokratlarla şiddetli çatışmalara girdi.

Kadın yoldaşlığının en gelişkin örneğini yaşamında açığa çıkaran Rosa, Clara Zetkin’in her daim yanı başında durarak güç verdi, güç aldı. Eleştirelliği ile kadın yoldaşlığında da yeni bir çıta oldu.

Aradan geçen 100 yıla rağmen Rosa ve Karl hiç unutulmadı. Rosa ve Karl adeta derin akıntılarda tersine yüzerek ezilen insanlık için doğru yerde durdu. O nedenle adları onur oldu.  

Alman devriminin yenilgisinin ardından “Berlin’de düzen hüküm sürüyor” diyenlere yanıt veriyordu: 

“Sizi budala zaptiyeler! Kum üzerine kurulu sizin ‘düzeniniz’. Devrim daha yarın olmadan ‘Zincir şakırtıları arasında yine doğrulacaktır!’ ve sizleri dehşet içinde bırakıp, trampet sesleri arasında şunu bildirecektir: Vardım, varım, varolacağım.”

1919 yılının 15 Ocak günü Rosa ile birlikte Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin kararıyla katledilen Karl Liebnecht’in son yazısı da öldürüldüğü gün aynı gazetede yayınlanmıştı. 
Karl, “Sıkı durun, yenilmedik” diyordu ve ekliyordu: 

“Çünkü Spartakist ateş ve ruh demektir. Yürek ve can demektir. Çünkü Spartakist zafer özlemli, sınıf bilinçli proletaryanın mücadele azmini temsil etmektedir. Bunlar elde edildiği zaman bizler ister yaşayalım, ister yaşamayalım, programımız yaşayacaktır ve kurtulan halkların dünyasına egemen olacaktır. Her şeye rağmen.” 


Rosa ve Karl hep orada oldu, işçi sınıfının ezilen halkların mücadele bilincinde. 

(ETHA)
 

Tags: ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑