Makaleler no image

Published on Şubat 13th, 2021

0

Saf değiştiren korku “artık tecavüzcü titresin” – L.Michel Destan

Fransa’da kadın özgürlük mücadelesi ivme kazandıkça, gizli çekmecelerde tutulan davalar son yıllarda bir bir tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı. Son haftalarda en çok konuşulan eylemler, örgütlenen ve kamuoyu gündemine girmeyi başaran davalardan biri Julie’nin adalet davası.

Demokrasi, insan hakları ve kadın özgürlük mücadelesi ile tanınan, dünyaya tarihsel kadın öncü-önder kişilikler kazandıran Fransa; halihazırda erkek “adalet” düzeniyle 13 yaşında bir çocuğa tecavüz eden itfaiyecileri, işledikleri bu suçtan yargılamadı. Bir utanç davası olarak gündem sıcaklığını koruyor.

Paris’ te 13-15 yaşları arasında 20 itfaiyecinin tecavüzüne uğrayan Julie davasında gerçekler tecavüzcülerin ataerkil ideolojinden gücünü aldığı, pornografik fantezilerine dayanan kötülük ve barbarlığın aşırı sıradanlaştırılmasıdır. Annesi Corinne Leriche’nin ataerkil adalete karşı verdiği mücadele yıllardır devam ediyor. Son yıllarda kadın örgütlerinin de sürece dahil olmasıyla “Julie için adalet” şiarı ile yapılan yoğunlaştırılmış eylemler sayesinde, nihayet çocuklara yönelik tecavüz ve Julie’nin hak arama mücadelesi gün ışığına çıktı. Kamuoyunun, basının ve yasa yapıcıların gündemine yeni tartışmalarla birlikte sokulması başarıldı. Tecavüze uğrayan kadın ya da çocukların üzerine karabasan gibi çöken ve erkek egemen sistemin verdiği cinsiyet rollerinin avantajına yaslanan korku; artık ülke genelinde yapılan eylemlerdeki kadınların dayanışması, tecavüz mağdurlarının yükselen sesleri, havaya kaldırdıkları yumruklarıyla bu korkuya saf değiştirtti!

Yüzyıllardır gücünü patriarkal sistemden, öğretilmiş “namus” ve kadınlıktan alan korku ve endişenin nasıl taraf değiştirdiğine çoğu kez farklı ülke deneyim ve direnişlerinde tanık olduk.

Bu örneklerden biri de çocuk yaşta 20 itfaiyeci tarafından iki yıl boyunca tecavüze maruz kalan ve sessizlik perdesini ilk kez kendisi için yapılan eylemde yaptığı konuşmada yumruğu havada “Bana tecavüz edenlere bir mesajım var: beni öldürdüğünü sandın, şimdi titreme sırası sende!” derken kadın dayanışması ve haklılığından güç alan Julie oldu.

Sadece bu konuşma değil elbet. Julie ve annesi Corinne Leriche’in on yıldan fazla bir süredir neredeyse tek başlarına verdikleri savaşı son yıllarda eylem alanlarına, kadın kurum ve örgütlerine taşıyarak kadın dayanışması ve hak arama mücadelesinde örgütlü karşı koyuşun ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterdiler. Artık eylemlerde kitlenin önünde, basında korkusuzca konuşuyor ve “Gerçek adalet istiyoruz” diyorlar.

Erkek egemen adalet sistemine karşı mücadele eden Julie ve annesi iki yıl önce mücadele stratejilerini değiştirerek ulusal kadın hakları kolektifine, FEMEN ve Ose feminist kadın örgütlerine başvurarak yardım istedi. Ardı ardına Julie için adalet eylemleri yapıldı. Basına bilgi ve röportaj verilerek bu toplumsal “utanç” davası görünür kılındı. Polis ve yargı eliyle oluşturulan-sürdürülen tecavüz kültüründe asıl sorumlunun devletin olduğu vurgulanan Fransa’da kadınlar, “bu tarihimize yazılmış bir utançtır” diyerek haykırdı. Kimi ise adalet sistemine atıfta bulunarak “Fransa tecavüzcüleri suçlu buldu” diyerek halkın karar mekanizmasına dahil olması gerektiği mesajını taşıdı eylem alanlarına.

Erkek egemen kapitalist sistemde, devletin bütün kurumlarında kadına yönelik cinsel taciz ve tecavüz suçlarına yönelik davranış biçimi, yargı süreci aşağı yukarı birbirine benzer tarza ilerler. Kadına sorulan sorular da “gelişmiş” burjuva demokratik ülkelerde dahi cinsiyetçi ve erkektir. “yaşını saklamışsın”, “neden daha yüksek sesle bağırmadın”, “oral seks yapmaya izin verdin mi”, “neden ona hayır demedin”, “neden onu çok değil de biraz uzaklaştırdın?” vb. Mahkemede yöneltilen bu sorularla Julie sadece 20 itfaiyecinin tecavüzüne değil aynı zamanda polisinden, psikolojik travmasını red eden psikiyatristten, beyanını kabul etmeyen erkek yargı  sistemi tarafından farklı bir biçimlerde tecavüzü yeniden yeniden yaşamış oluyor. Mahkeme tecavüzcü erkekleri değil, Julie’yi sorguluyor ve kadının beyanını değil erkeğin ifadesini doğru kabul ediyor.

Psikiyatri uzmanı Paul Bensussan şunları söylüyor: “Travma sonrası stres bozukluğu kavramı savaş psikiyatrisinde ve afet kurbanlarından doğmuştur. Bu nedenle tanıdık bir kişi tarafından zorla seks kavramına pek uygun görünmemektedir. Bir yabancının tecavüz etmesi durumunda gözlemlenebilir”. Yani tanıdık bir erkek tarafından işlenen tecavüzün psikolojik sonuçlarını reddediyor. Çoğunlukla çevrelerindeki erkekler tarafından işlenen ensest ve tecavüz mağdurlarının ağır travmalarını görmezden geliyor. Bu açıklama bir uzmanlık utancıdır.

Yine Julie davasında Versailles Mahkemesi 13 yaşındaki bir çocuğa yapılan tecavüzü red ederek cinsel taciz tanımlamasıyla 3 erkeği yargılayarak tecavüzün niteliğini yasal olarak değiştirmiş oluyor.

Fransa’da yıllardır çeşitli kadın örgüt ve kurumları taciz ve tecavüze karşı yaptırımların artması ve mücadele kapsamında özel bütçe miktarının artırılması, rıza yaşı ile ilgili düzenlemelerin yapılması, İstanbul Sözleşmesinin tamamının uygulanması gibi taleplerin yaşam bulması için mücadele veriyor.

Son dönemlerde julie ve babası tarafından tecavüze uğrayan 11 yaşındaki kız çocuğu davası ile tekrar gündeme gelen rıza yaşı ve tecavüz tanımlaması yasal düzenlemelerin zorunluğunu gündeme getirdi. Tabi ki kadınların uzun yıllardır verdikleri mücadeleler sonucu bu talep gündemleşti.

Şu an için var olan yasaya göre çocuklarla cinsel ilişkiye giren kişiler şiddet ya da baskı uygulamadığı sürece yalnızca cinsel istismardan suçlanabiliyor. Cinsel istismar suçu için verilen en yüksek ceza 5 yıl hapis ve 75 bin Euro para cezası. Tecavüz olarak nitelendirilebilmesi için ise zorlama, tehdit, baskı, şiddet kanıtı aranıyor. Bu, bazı durumlarda davadan sorumlu yargıcın seksist (cinsiyet ayrımcılığı, cinsiyetçilik) tutumu ile birleşince reşit olmayanlar da dahil olmak üzere, mağdurun rıza sorgulamasının yolunu açıyor.

Yeni yasa taslağında ise 15 yaşın altında, bir yetişkin tarafından yapılan herhangi bir cinsel eylem otomatik olarak tecavüz olarak kabul edilecek. 15 yaşın altındakilerle cinsel ilişkiye giren yetişkinlerin 20 yıl ile yargılanmasının önü açılacak.

Peki bu yasa yeterli mi, değil. Yasa muğlaklıklarla dolu diyen Ulusal Kadın Hakları Kolektifi, yasa çerçevesinin sadece seri tecavüzcüleri kapsadığını; tekil vakalarla ilgili kısmın belirsiz oluğunu belirtiyor. Ayrıca tecavüzcünün kurbanın yaşını bilmesi gerektiği mesajı verilerek tecavüzcünün kurbana yönelik yeni stratejiler geliştirebilmesinin zemini hazırladığı belirtildi.

Kadınların yıllardır kararlı mücadelesi sonucu kazanılan bir mevzidir bu. Tecavüz bir insanlık suçudur ve zaman aşımı uygulanmamalıdır. Yasa geçmiş davaları da kapsamalıdır.


L.Michel Destan – AvEG-Kon – 12.02.2021

Tags: , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑