Kitap

Published on Temmuz 5th, 2021

0

Saklı Tarihin İzinde / Osmanlı’da Modernleşme, Anayasa, Sosyalizmin Kökleri ve Ermeni Vekiller


Araştırmacı-Yazar Kadir Akın, 3 yılı geçkin bir zamandır üzerinde çalıştığı yeni kitabı “Saklı Tarihin İzinde / Osmanlı’da Modernleşme, Anayasa, Sosyalizmin Kökleri ve Ermeni Vekiller” kitapçılarda bu hafta cuma günü çıkıyor. Kitabın önsözünü Ertuğrul Kürkçü, bitirirken bölümünü ise Garo Paylan yazdı.

Kadir Akın

Sosyalist Yazar Kadir Akın, 9 Temmuz’da Dipnot Yayınları’ndan çıkacak olan ve 354 sayfadan oluşan yeni kitabında, Osmanlı Meclis-i Mebûsan’ında Ermeni mebusların yürüttüğü sosyalist muhalefeti mercek altına alıyor. Daha evvel hiç gün yüzüne çıkmamış belgelerin yardımıyla ve resmi tarih anlatısının sağ ve “sol” versiyonlarını tekzip eden bir yaklaşımla, genel olarak Türkiye siyaset tarihine, özel olarak da Türkiye sosyalist hareketi tarihine ışık tutuyor.

Ertuğrul Kürkçü: “Kadir Akın, saklı tarihin izinde koşturarak Osmanlı Devleti’nin özellikle son 50 yılına yenilmiş devrimlerin bakış açısından bakıyor; tarihsel olguların üzerindeki örtüyü kaldırıyor ve karşımıza çıkarttığı yeni olgu setiyle birlikte ortaklaşa yanıtlamamız için sosyalist hareketin önüne bir de yeni soru koyuyor: Hınçak Partisi ve onurlu devrimcileri ortak tarihimizin ve enternasyonalist mirasımızın bir damarı ve entelektüel ve politik müktesebatımızın bir bileşeni değil midir? Saklı Tarihin İzinde bizi geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki bitmeyen diyalogun yeni bir faslına davet ediyor.” 
 
Garo Paylan: “Saklı Tarihin İzinde Osmanlı Meclis-i Mebûsan’ında Ermeni milletvekillerinin mücadelesini anlatıyor. Ermeni milletvekillerinin mecliste yalnızca Ermeni halkının değil, tüm Osmanlı halkının haklarını savunduğunu ve mağdurların sözcüsü olduklarını çarpıcı örneklerle ortaya seriyor.” 


Okurların kitap hakkında fikri olsun diye sunuş bölümünün bir kısmını veriyoruz:

“2015’in Nisan ayında ilk baskısı gerçekleşen Ermeni Devrimci Paramaz kitabım, aradan geçen zaman dilimi içerisinde yaptığı yeni baskılarla çok sayıda okuyucuya ulaştı ve sosyalist hareketin tarihine ilişkin esaslı bir yüzleşme ve sorgulamaya vesile oldu. Türkiye sosyalist hareketi tarihinin ilk öncüleri içinde Ermeni, Rum ve Yahudi devrimcilerinin varlığı bilinse de, onları çalışmaların dipnotlarına sıkıştırarak anlatmak ve görünmez kılmak birçok araştırmacının başvurduğu bir yöntemdi. Makbul ve kabul görmüş tarih anlatımı bunu gerektiriyordu. Konuya hakikatin içerisinden bakan ve “resmi tarih”e eleştirel yaklaşım sergileyen az sayıdaki araştırmacı ve tarihçi ise ne yazık ki seslerini duyurmakta binbir güçlükle karşılaştı. Paramaz kitabı bu açıdan üstü örtülmüş, yok sayılmış tarihin görünür kılınmasına ve bir paradigma değişikliğine mütevazı bir kapı aralamış oldu.
Sosyalist örgüt ve partilerin büyük bölümü, kendilerine anlatılan “Gâvur” düşmanlığı üzerine kurulu bu ters yüz edilmiş tarih bilinci ve temellerinden koparılmış anti-emperyalizmle yaratılan nefret söyleminin etkisi altında hiç şüphe etmeden bu tarih anlatımını kabullenmişlerdi. Kendi tarihlerini 1920’de Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile başlatmayı uygun bulup, buna rıza gösterirlerken, aslında sosyalizmin içinden enternasyonalizmin çekip çıkartıldığında geriye kalanın “sakatlanmış bir sosyalizm” olacağını göremediler
Bu tarihsel çerçeve ve zemin içinde doğup büyüyen Türkiye sosyalist hareketi kendi yaşadığı özgün tarihin etkisiyle gelişimini onlarca yıl şövenizmin etkisi altında sürdürdü. “Yedi düvele karşı verilen anti-emperyalist ulusal kurtuluş savaşı” sonucunda Anadolu gayri Müslimlerden arındırılıp, sermaye el değiştirirken yeni bir devlet Cumhuriyet olarak kurulmuştu. Artık her şey Türkleşme ve islamlaşma ekseninde ilerliyecekti. Bu topraklardaki sosyalist mücadeleyi sürdüren öncüller ise buralardan sürülmüş, göç yollarında imha edilmiş, soykırıma uğratılmışlardı. Dolayısıyla onlara dair ne varsa unutulup giderken, zincirin halkası da kopmuş oldu.

Kürt Özgürlük Hareketinin uzun yıllara dayanan mücadelesi, sosyalist sol için enternasyonalizm temelinde ilk yüzleş- meyi ve sorgulamayı yaratan ciddi bir faktör olurken, “buzkıran” misyonu da üstlendi. Ama bu hakikatle yüzleşmek “enternasyonalizm” konusunda sınavı geçmek anlamına gelmiyordu. Geçmiş yeniden ele alınmalı bu topraklardaki “öteki” devrimcilerin tarihi görünür kılınmalıydı. Bu durum bir hak tesliminin ötesinde demokratlık göreviydi. Beyazıt Meydanı’nda kurulan idam sehpasında “Yaşasın Sosyalizm” diye haykıran Paramaz ve on dokuz arkadaşının sesleri, onlarca yıl sonra tekrar duyulurken, hatıraları da yeniden canlanmış ve gelecek kuşaklara bu “yok sayılan” miras aktarılmış olacaktı. Sanıyorum başladığımız yerde değiliz, epey mesafe aldık. Bu konuda küçük de olsa bir ilerleme sağlanmasına ve farkındalık yaratılmasına vesile olabildiysem, kendimi mutlu addederim.
Ne var ki konu sadece Paramaz ve arkadaşlarının hikâyesi ile sınırlı değildi. Çok daha kapsamlı bir araştırma yaparak, her biri kıymetli farklı çalışmaları kronolojik olarak bir araya getirmek, üzerinde titizlikle durmak, bunu yeni bilgi ve belgelerle kalıba dökmek gerekiyordu. Böyle bir çalışmayla solun gizli tarihi açığa çıkartılabilirdi. Aslında ulaştığım her bilgi, “bizim hikâyemiz”di ve yakın zamanda solun karşılaştığı, tartıştığı ya da ayrıştığı konularla benzerlik gösteriyordu. Siyasal tarih bilinci eksikliğinin nasıl bir kayıp yarattığını, deney tecrübe eksikliğinin sosyalistleri Sisifos’ un kaderine mahkûm ettiğini, çalışmaya başladığım andan itibaren fark ettim. Sadece Ermeniler değil, Yahudi ve Rum devrimcilerin yanı sıra İştirakçi Hilmi’nin de hakettiği değeri görmesi gerekiyordu. Osmanlı Meclisinde sosyalist vekillerin işçiler lehine yaptığı çalışmalar, adalet talepleri, bütün Osmanlı halklarının iyiliği için verdikleri mücadele ve sosyalizm davasının onurunu koruma da gösterdikleri kararlılık bilinmeli ve açığa çıkmalıydı. Çünkü bu topraklarda meclis çatısı altında sosyalizm savunusu, bir daha ancak onlarca yıl sonra, 1965 yılındaki seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) meclise temsilcilerini göndermesiyle mümkün olabilmişti.
Bütün bunları anlatırken tarihsel bir arka plan sunmanın, konunun daha iyi kavranabilmesi için yararlı olacağını dü- şündüm. Üstelik sadece dünü değil, bugünün aktüalitesi ve yüz yüze olduğumuz gelişmeler de bu zaviyeden değerlendirilebilirdi.
Osmanlı’da modernleşme, reformlar, anayasa süreci ve demokratik aydın hareketine kabaca projeksiyon tutarken; Rigas’ın Anayasa teklifine ve Ermeni Anayasası’na özel önem verdim. Her iki konuya da yeterince kıymet verilmediğini düşünüyordum. Umuyor ve diliyorum ki bu kitap da tarihsel gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına vesile olur ve hafızanın eksik yanının tamamlanmasına katkı sağlar.


Araştırmacı-Yazar Kadir Akın’ın 2012 yılında çıkan “Sosyalizmin Krizi Birlik ve Yeniden Kuruluş” ve 2015 yılında “Ermeni Devrimci Paramaz Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım” adında iki kitabı çıktı. Yine yazarın yönetmenliğini yaptığı ve 2017 yılında çıkan “Paramazlar”ı anlattığı “RED” adlı belgesel filmi bulunuyor.

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑