Published on Kasım 11th, 2021
0Sancar: İrademiz her zamankinden güçlü, yolumuz açıktır
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Bu gelenek ‘Kürtler size boyun eğmeyecek’ diyen Edibe Babur’un geleneğidir. İrademiz her zamankinden daha güçlüdür” dedi.
HDP Parti Meclisi, eş genel başkanlar Pervin Buldan
ve Mithat Sancar başkanlığında Ankara’da toplandı. Toplantıda siyasal
gelişmeler ve HDP’ye yönelik saldırılar değerlendirilecek, yeni dönem
çalışmaları planlanacak.
Toplantının açılışında konuşan Sancar, “Yaz ayları boyunca hepiniz
sahada çalıştınız. Partimizin bütün birimleri her alanda ellerinden
gelen çabayı sarf ederek bir çalışma yürüttü ve bunun sonucunda
Demokrasiye Çağrı Deklarasyonumuzu yayınladık. Bu deklarasyon
Türkiye’nin geleceğini demokratik bir şekilde ve eşit yurttaşlık
temelinde, ortak yaşamı özgürlük üzerine inşa etme amacına yöneliktir.
Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerine çağrı içeren bu deklarasyonumuz
aynı zamanda yol haritamızdı. Yol haritamızın ana hatlarını
belirliyordu. Bundan sonra yeni bir aşamaya geçtik ve bu aşamayı da
zaten adım adım yürütüyoruz. Bu aşama, Demokrasiye Çağrı Deklarasyonunun
hayata geçirilmesi aşamasıdır. Tıpkı deklarasyonu hazırlama sürecinde
olduğu gibi şimdi de yine tabandan başlayarak halk buluşmalarıyla,
esnafla görüşmelerle, sivil toplum örgütleriyle istişarelerle, kanaat
önderleriyle sohbetlerle yolumuzu halkımızla birlikte belirlemeye
çalışıyoruz” dedi.
‘DEKLARASYONUMUZU HAYATA GEÇİRECEĞİZ’
Sancar, şu değerlendirmeleri de yaptı:
“Yine meydanlardayız, yine halkımızın içindeyiz. Bu deklarasyonun gereklerini nasıl yerine getireceğimizi değerlendiriyoruz. Bu çalışma önümüzdeki dönem en yoğun ve en önemli faaliyet alanımız olacaktır. Bu Parti Meclisi toplantısında esas üzerinde duracağımız konu, Demokrasiye Çağrı Deklarasyonunun somutlaştırılarak hayata geçirilmesi meselesidir. Bunu nasıl yapacağımızı yine hep birlikte burada tartışacağız. Daha sonra başka kurullarımızı da toplayacağız ve bu kurullarda yine tartışmalarla, istişarelerle yolumuzu netleştireceğiz. Dediğimiz gibi bizim çok net hedeflerimiz var ve bu hedeflerimizi açıkça Türkiye halklarıyla paylaşan ilk parti olduğumuzu da söyleyebiliriz. Yani ne kulislere ne kapı arkası pazarlıklara prim verdik, tam tersine halka sözümüzü açık söyledik. Yolumuzun ana hatlarını bütün kamuoyuna net bir şekilde ilan ettik.
‘PAZARLIKLARA NOKTAYI KOYDUK’
Dolayısıyla bizim üzerimizden yürüyen pazarlıklara, bize yönelik spekülasyonlara büyük ölçüde nokta koyduğumuzu düşünüyoruz ve deklarasyonumuzun Türkiye toplumunun önemli bir kesimi tarafından gayet olumlu karşılandığını tespit etmekten memnuniyet duyuyoruz. Hedefimiz Türkiye’de demokrasinin yolunu açmak, Türkiye’de barışı inşa etmenin zeminini yaratmak, eşit yurttaşlığı inşa etmektir. Demokrasi, özgürlük, eşit yurttaşlık, eşit ortak yaşam… İşte hedefimiz budur. Bunun için de barış mücadelesi bizim açımızdan en hayati konudur. Barışı da yine toplumdan, tabandan inşa etme gibi bir hedef koyduk önümüze. Barışın hedeflerini, barışın amacını ve barışın boyutlarını yine toplumda birlikte konuşacağız ve toplumla birlikte inşa edeceğiz. Bu meseleleri sadece siyasi partilere hele de iktidara bırakmaya hiç niyetimiz yok. Ancak tabandan inşa edilen bir barış kalıcı hale gelebilir. Ancak böyle inşa edilmiş bir barışın üzerine demokratik bir gelecek kurulabilir. Ancak böyle bir barış eşit ortak yaşamın güvencesini oluşturur
‘HDP, TÜRKİYE SİYASETİNİN KURUCU AKTÖRÜ OLACAK’
Türkiye’nin çoklu bir kriz içinde olduğunu söylüyoruz ve bu çoklu krize olabilecek en kapsamlı çözüm programını da yine HDP olarak bizler sunuyoruz. HDP siyaset üretiyor. HDP, Türkiye siyasetinin kurucu aktörü olma iddiasının hakkını vermeye çalışıyor, gereklerini yerine getirmek için elinden geleni yapıyor. Bu gerçeği göz ardı edenler, bu gerçeği tartışmaya katlanamayanlar ölü balık numarası yapmanın bir sonuç doğurabileceğini sanıyorlar ama gerçeklik onları yanıltacaktır. Çünkü bu sesin halkta yankı bulacağını ve bu sesin yine Türkiye’de en geniş demokratik mücadele ortaklığını yaratmayı sağlayacağını bizler biliyoruz. Bunu başarmak için de birkaç şeye ihtiyacımız var. Her şeyden önce örgütlülüğümüzü güçlendirmek, ikincisi birliğimizi sağlam tutmak, bu kadar farklı eğilimlerin bir arada bulunduğu bir partinin en büyük gücüdür. Çünkü farklılıkları temel ilkeler etrafında buluşturabilme becerisi gerçekten toplumu demokratik temelde bir arada yaşatma imkanının da temelinde olmuştur. Bu yüzden bizim herkes tarafından ya da bazıları tarafından dezavantaj görülen bu özelliğimiz, tam tersine kendi içimizde demokrasi pratiği geliştirmenin bir imkanıdır aynı zamanda. Kendi aramızdaki tartışmalar, Türkiye’yi gerçek ve güçlü bir demokrasiye taşımanın bir provası ve tecrübesidir. Deklarasyonun hazırlık süreci tam da böyle işlemiştir. Gerçek anlamda demokratik bir işleyiş, gerçek anlamda demokratik bir süreç olarak yaşanmıştır deklarasyonun hazırlık süreci. Bunun HDP’yi parti olarak, partinin iç işleyişi olarak bir adım daha ileriye taşıdığından hiç şüphe duymuyorum. Ama eksiklerimiz vardır, yapmamız gereken şeyler mevcuttur. Bu iradeyle ve bu ortak akılla bu eksikleri gidereceğimizi de biliyoruz. Önümüzdeki dönemde yine aklımızı ve irademizi birleştirerek bu yolu en güçlü şekilde yürüyeceğimiz kesindir. Buna bizler inanıyoruz, halkımız inanıyor. Bize kulaklarını kapatanların da bundan sonra bu sese daha fazla kulak vermek zorunda kalacaklarını biliyoruz.
‘EN AĞIR HUKUKSUZLUK DÖNEMİ’
Türkiye belki de tarihinin en ağır hukuksuzluk dönemini yaşıyor.
Hukukun bütünüyle devre dışı bırakılması gibi bir yönelim içinde
iktidar. Şimdiye kadar hiç olmazsa görünüşte hukuka uymak gibi bir kaygı
güttükleri olmuştu. Yani hukukun gereğini yerine getirmeseler de hiç
olmazsa buna kendilerince gerekçeler üretmeye çalışmışlardır. Ama böyle
zorba bir iktidarın, sömürü, talan ve zulüm üzerine kurulmuş bir
iktidarın hukuku göstermelik olarak bile dikkate almasının bir sınırı
vardır. İşte o sınır şimdi gelmiş çatmıştır. Türkiye toplumunun tam
karşısında durmaktadır. Hiçbir hukuksuzluğu açıklama ihtiyacı bile
duymadıkları gibi, kamu yönetiminde çalışanları da hukuksuz davranma
konusunda cesaretlendirme pervasızlığı da yapabiliyorlar. Bunu bizzat iç
güvenliği sağlamakla görevli bakan açıkça dile getirebiliyor. Yine
kapatma davası, aynı mutsuzluk anlayışının bir ürünüydü. İktidarın küçük
ortağı sadece partimize karşı kapatma davası açılması için yoğun bir
siyasi kampanya yürütmekle kalmadı, aynı zamanda Anayasa Mahkemesini her
fırsatta tehdit etti. Aynı yöntem Kobanî Davasında da devam ediyor.
Kobanî Davasında yine siyasi müdahaleler hiç gizlenme ihtiyacı
duyulmadan gerçekleşiyor. Burada yargılanan arkadaşlarımızın içinde 6 eş
genel başkanımız var. Yani aslında HDP’nin ve HDP’nin üzerine oturduğu
siyasal geleneğin tümünü yargılamak gibi bir hırsla hareket ediyor
iktidar.
Özellikle iktidarın küçük ortağı bunu açıkça dile getirmekte hiçbir beis
görmüyor. Kobanî Davasında bu hukuksuzluklara karşı avukatlarımız
davayı protesto ediyor. Yine yargılanan yoldaşlarımız da aynı şekilde
protestolarını sürdürüyor. Bu protestoların nedeninin ne olduğunu belki
de kamuoyu yeterince bilmiyor. Bunu anlatmak da bizlerin görevidir.
Mahkeme bir hafta içinde on binlerce sayfa üzerinden arkadaşlarımızın
savunma yapmasını bekliyor. On binlerce sayfalık iddianame ve eklerini
veriyor ve bir hafta içinde savunmalarını yapmalarını dayatıyor. Bunun
fiilen mümkün olmadığını görmek için hukukçu olmaya gerek yok. Amaç
savunmayı engellemektir. Aslında yapılan şey savunma değildir. Bizim
yargılanan yoldaşlarımızın yaptığı şey bu iktidarı, bu iktidarın
yaslandığı zihniyeti, bu zihniyetin beslendiği düzeni yargılamaktır.
İşte bunu engellemek için bu tür dayatmalara girişiyor iktidar. Yine
iktidarın küçük ortağının geçen gün yaptığı açıklama bu sözlerimizin
başka herhangi bir kanıta gerek kalmadan doğruluğunu ortaya koyuyor. Ne
demişti iktidarın küçük ortağının başkanı ‘108 kişi hakkında gün yüzünü
haram edecek karar çok kısa sürede alınmalıdır.’ Yani mahkemeye apaçık
talimat veriyor. Anayasayı çiğniyor diyeceğim ama Anayasa umurlarında
değil. Peki, bu kadar doğrudan talimat verme ihtiyacını neden
hissediyorlar? Aslında bu bir ihtiyaç değil, bu bir mecburiyettir. Çünkü
HDP var oldukça bu iktidarın sonunun geleceğini biliyorlar. Bu iktidar
ve onu besleyen zihniyetin de sonunu getirebilecek olan işte bu kararlı
mücadeledir. Bunun farkındalar ve bunu en açık dile getiren de iktidarın
küçük ortağıdır.
‘HDP’Yİ YOLUNDAN ALIKOYAMAZLAR’
Hakimler Savcılar Kurulu’nun bir üyesi istifa etti. İstifa ederken
‘Bahçeli’yle istişare ederek aldım bu kararı’ dedi. Hakimler ve Savcılar
Kurulu’nun bir üyesinin, iktidarın küçük ortağının başkanına danışarak
bu kararı aldığını söyleyebileceği kadar pervasız bir ortamın
yaratıldığını görmemiz gerekiyor. Tabii binlerce örnek daha verebilirim.
‘Bu davayı bir an önce hızlandırın ve HDP’yi ne olursa olsun tasfiye
edin’ talimatından başka bir şey değil. Nafile bir talimattır, boş bir
çaba. Ne mahkeme salonlarındaki bu mizansenler ne iktidarın diğer zulüm
operasyonları ne de başka saldırılar HDP’yi yolundan alıkoyabilir.
Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da HDP bütün bu saldırıları boşa
çıkaracak güce ve inanca sahiptir. Aslında iktidar bu tür davaları ölüm
kalım meselesi haline getirmekle kendisinin kaybedeceğini açıkça ilan
etmektedir. Çünkü eğer biri için ölüm kalımsa mesele, yaşamda kalma
becerisini ve gücünü en iyi sergileyen, en iyi gösteren, bunun
pratiğiyle dolu bir geçmişe sahip olan parti HDP’dir. Diğerleri ise
kendi dayattıkları tercihin öbür kısmına mahkumdurlar. Burada yapılanlar
boştur. Burada yapılanlardan sonuç almak imkansızdır. Baskılara rağmen
HDP’nin büyüdüğünü biliyoruz. Sadece kendi tabanımızın daha kararlı bir
tutum sergilemekle kalmadığını da görmemiz ve göstermemiz gerekiyor.
Türkiye’nin her yerinden bu kabul ve bu destek HDP’ye en azından sempati
olarak, en azından HDP’yi dikkatle izleme olarak ortaya çıkıyor ve
bunun oya dönüşeceğini de biliyoruz.
En geniş kapsamda bir demokratik mücadele ortaklığı ve bunun ihtiyaç
durumunda parlamento seçimleri için demokrasi irtifakına dönüştürülmesi
meselesi artık somut bir program olarak önümüzdedir. Sadece bir söylem
değil, sadece bir slogan değil somut bir program olarak artık
şekillenmektedir. Nasıl yürüyeceğimizi, ilişkileri, en geniş demokrasi
ittifakı için ilişkileri nasıl kuracağımızı, kurallarımızı yine bütün
demokrasi güçleriyle istişare ederek, halkla buluşarak belirleme
aşamasında olduğumuzu bilelim. Slogan ve hedef değil somut adımlarla
hayata geçirilecek hayati bir amaç. Çünkü eğer bu birlikteliği
sağlayabilirsek gelecek dönem, yeni bir başlangıcı, demokratik dönüşümü
ve barışı sağlamanın önündeki engellerin hepsini ortadan kaldıracak
halkların ortak iradesini yaratma imkanımız da o kadar büyüyecektir. Biz
bu birlikteliği sağlayabileceğimize inanıyoruz. Şimdiye kadar
deklarasyon konusunda heyetlerimizin görüştüğü demokrasi çevrelerinin
hemen hepsinin de değerlendirmesi ve kanaati bu yöndedir. Şimdi dediğim
gibi bunları somutlaştırma, bunları somut bir yol haritasına dönüştürme
zamandır. Bunun için de Parti Meclisinin siz değerli görüşleri çok
önemlidir.
‘BU GELENEK EDİBE BABUR’UN GELENEĞİDİR’
Bunu bugün bu toplantıyla başlatmış olacağız ve başka kurullarımızda da devam edeceğiz. Oyunlar ve tuzaklarla görmezden gelerek, yok sayarak HDP’yi zayıflatabileceklerini sananlara söylenecek çok söz var ama bizim söylememize gerek yok. Halk bunu söylüyor zaten. Bakın bizim geldiğimiz gelenek, geçtiğimiz hafta Van’da 2000 günü bulan yasaklara rağmen sokağa çıkıp ‘Kürtler size boyun eğmeyecek’ diyen Edibe Babur’un geleneğidir. Bu gelenek, ’emeğimin karşılığını size meze etmeyeceğim’ diyen emekçinin geleneğidir. Bu gelenek, dereler özgür aksın diye üstüne örttüğü battaniyesiyle nöbet tutan Hatice Ana’nın geleneğidir. Bu gelenek, zorla kaybedilmiş oğlunu evinin kapısı açık bekleyen ama maalesef gözleri açık giden Berfo Ana’nın geleneğidir. Biz de Berfo Ana’nın gözlerinin açık gidişinin yarattığı yaranın kapanması için mücadele yürütme mecburiyeti ve sorumluluğu altında olan bir partiyiz. Bütün halklara, halklarımıza buradan tekrar sesleniyoruz: Bu kokuşmuş, çürümüş ve karanlık düzende gözünüz HDP de olsun. Çünkü HDP hakikatin kutup yıldızıdır. Gözünüzü buraya çevirdiğinizde geleceğin barış, demokrasi, özgürlük ve eşitlik üzerine kurulması konusundaki inancınızda da umudunuzda da yanılmayacaksınız. Sizin beklentilerinizi, umutlarınızı boşa çıkarmayacağız. Bundan hiç kimsenin hiçbir şekilde şüphesi olmasın.
Biliyorsunuz bu sindirme operasyonları kapsamında gözaltı furyası durmak bilmiyor. Her gün yeni gözaltı haberleri geliyor. Daha birkaç gün önce Diyarbakır’da, İzmir’de, Antalya’da, Ankara’da, Mardin’de operasyonlar yapıldı. 30’a yakın arkadaşımız gözaltında. Bunların içinde bileşen partilerimizin temsilcileri de var. Bunların içinde sendikacılar da var. Barış Annemiz var. Ayrıca Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel var ve geçen dönem milletvekilimiz olan değerli yoldaşımız, değerli kardeşimiz, emeğiyle bu partide çokça katkısı bulunan Behçet Yıldırım var. 8 günü aştı gözaltı süresi. Bu keyfiliği durduracağız. Behçet Yıldırım’a da sendikacılara da diğer muhalif partilerin temsilcilerine de sahip çıkacak irade buradaki iradedir. HDP’de temsilini bulan halkların ortak iradesi ve HDP’nin kurmak istediği ortak mücadele geleneğinin gücüdür, ortak mücadele birlikteliğinin gücüdür. Bu gözaltılar, gözaltına alınanları da asla sindiremez. Dışarıda kalanlara amaç gözdağı vermekse bunu da tekrar söyleyelim; boş hayalden başka bir anlamı yoktur. Elimizde hakikatin meşaleleri, yüreğimizde haklılığımıza olan inancımız ve en büyük gücümüz olan halklarımızın desteğiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu yolu büyüterek, bu yolda büyüyerek yürümeye devam edeceğiz. Bunu da yine partimizin bütün emekçileri, sizler ve diğer birimde çalışan bütün arkadaşlar hep birlikte yapacağız. İnancımızda en ufak bir sarsılma, umudumuzda en ufak bir zayıflık yoktur. İrademiz her zamankinden daha güçlüdür, yolumuz açıktır.”
(ANF)