Published on Kasım 30th, 2020
0Sancar: Kürtler bir özne olarak kabul edilmelidir
Kızıltepe’de Buğday Pazarını ziyaretinde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Kürtleri özne olarak kabul etmeyen hiçbir girişim herhangi bir sorunu çözemez. Kalıcı bir şekilde çözüm üretmek için Kürtlerin bir özne olarak kabul edilmelidir, temsilcilerinin de eşit aktör olarak görülmesi gerekir” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Buğday Pazarındaki esnafı ziyaret etti. Ziyaret öncesi açıklamalarda bulunan Sancar, hükümetin bölgedeki politikalarını eleştirdi. Buğday Pazarı bölgenin kalbinin attığı yer olduğuna dikkat çeken Sancar, “Buğday Pazarı, ekonomide özellikle tarım alanında en iyi en geniş teknoloji ile çalışan bir örgütlenmeye sahip. Çok değerli bir kuruluş. Burada olmak bizleri her zaman çok memnun etti. Esnafın büyük kısmını şahsen tanıyorum” dedi.
‘EKİN ALANLARININ YÜZDE 40’I BOŞ’
Buğday Pazarında ilk konuşulacak meselenin DEDAŞ ve elektrik olduğunu
söyleyen Sancar, “Üretimde yaşanan büyük sıkıntıların nedenlerinden
biridir. Dün bir köye taziyeye giderken baktım tarım arazilerinin önemli
bir bölümü boş. Ben de acaba ‘Gönüllü nadas mı var diye sordum?’
‘Hayır’ dediler. Çiftçinin önemli bir kısmı bu sene ekim yapmamış. Çünkü
elektrik parası çok yüksek. Üretim giderlerini karşılamıyor. ‘Elektrik
parası o kadar fazla ki o kadar çalışma boşa gidecek ve ürünlerin de
geçime bir faydası olmayacak’ dediler. Galiba tarım arazilerinin yüzde
40’ına yakını boş. İlk ekimde bile çok fazla boş tarla var. Bu da durumu
vahametini gösteriyor” diye kaydetti.
‘ZULME DÖNÜŞTÜ’
Buğday Pazarı’nın Türkiye’nin tahıl ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini
karşıladığını hatırlatan Sancar, “DEDAŞ, o da zaten önümüze gelen bir
konu ve gündeme getirdiğimiz büyük bir sorun. Hububat üretiminin yüzde
20’sini karşılayan bir bölgede yaşanan bu sorun basit bir sorun olarak
ele alınamaz. Gerçekten zulme dönüşmüş durumda” şeklinde konuştu.
‘HÜKÜMETİN POLİTİKALARI MAĞDURİYET YARATTI’
DEDAŞ’ın ve hükümetin tarım politikaları Mardin bölgesinde çok büyük
mağduriyet yaratığını ifade eden Sancar, faturalarını ödeyemeyen
çiftçilerin tarımsal faaliyet yapamaz hale geldiğine dikkat çekti.
DEDAŞ’ın toplu cezalandırmaya gittiğini belirten Sancar, “Birkaç
çiftçinin faturayı ödememesinin karşılığını bütün köylere kesmiştir.
Bazı kırsal kesimlerde, köylerde bütün elektriklerin kesildiği bir dönem
başlamıştır. Yıllardır büyük bir mağduriyet ve eziyet haline gelen bir
uygulamadır. Arkadaşlarımız soru önergeleri verdi, araştırma önergeleri
verdi. Mehmet Şerif Başkan bizleri bilgilendirdi. Bizler de hükümetle,
bakanlıklarla ve diğer yetkililerle görüşmeler yapmaya çalıştık, çözüm
aradık. Maalesef bir çözüm bulunamadı. Zulüm devam ediyor” dedi.
‘KÜRT BÖLGESİ BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE MAĞDUR EDİLİYOR’
Elektrik kesintilerinin basit bir faturası meselesi olmadığını söyleyen
Sancar sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bölge bilinçli bir şekilde mağdur
ediliyor. Özellikle bu iktidarın ve bundan önce pek çok iktidarın
bölgeye bakışında eşit yurttaş anlayışından uzak olmaları söz konusu.
Eğer böyle olmasaydı bu sorunlar bu kadar kronik hale gelmezdi, bu kadar
ağır tahribatlar doğmazdı. Buna rağmen çiftçimiz çalışkan ve üretim
yapmaya çalışıyor. Sorunlar bununla da bitmiyor sulama konusunda da GAP
meselesi var. Bugüne kadar çoktan sonuçlanması gerekirdi sulama
programlarının ama bildiğimiz kadarıyla yüzde 40 civarında tamamlandı ve
bölgenin hepsi sulama kanallarının devreye girmesini bekliyor. Sulu
tarımı daha rahat yapmak istiyorlar.”
GAP Türkiye’nin en prestij projesi olarak gündeme getirildiğini hatırlatan Sancar, “Yıllardır büyük kaynaklar da aktarıldı. Bu kaynakların nereye aktarıldığını şimdi araştırırsanız Türkiye’nin kronik hastalıklarından biri olan yolsuzlukla, rantla, yandaşları kayırma gerçeğiyle karşılaşırsınız. O nedenle çiftçinin umutla beklediği sulama projeleri tamamlanamıyor. Eğer tamamlanmış olsaydı DEDAŞ kaynaklı elektrik meselesi de yaşanmayacaktı” dedi.
‘MAYINLI ARAZİLERİN TEMİZLENMESİ 2022 YILINA DA YETİŞMEZ’
Mardin’e ilk olarak 2014 yılında seçim çalışmaları için geldiğini
hatırlatan Sancar şöyle devam etti: “Ticaret odasından insanlarımızla
konuşuyorduk. Burada büyük imkanlar var ama izlenen politikalar hem Kürt
sorununda hem de Ortadoğu’da izlenen politikalar nedeniyle bu büyük
potansiyel değerlendirilemiyor. Kastettiğim mayınlı arazilerdir. 510
kilometrelik bir alan 350 metre genişliğinde. Yıllardır mayından
temizlenecek deniliyor, bu bir mecburiyet. Uluslararası OTTAWA
Sözleşmesi, mayınların temizlenmesine ilişkin bir sözleşme, Türkiye de
imza attı ve taraf oldu. 2014 yılına kadar mayınların temizlenmesi
gerekiyordu ama yetişemedi. Mayınların temizlenmesinin 8 yıl daha
süreceği söylendi. 2022 yılında bu süre de dolacak ama bu uluslararası
sözleşmeyi uygulamak ve izlemekle yetkili kuruluşun açıklamalarından
anlaşıldığı kadarıyla 2022’de de bu mümkün olmayacak.”
‘QAMIŞLO İLE NUSAYBİN BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN İKİ ŞEHİRDİR’
İktidarın iki bölge arasındaki kardeşliği bile kabul etmediğini dile
getiren Sancar, “Yani Suriye’nin öbür tarafı, Kuzeydoğu Suriye ile
burası aslında bir bütündür. Yani Qamişlo ile Nusaybin birbirini
tamamlardı” diye vurguladı.
‘KADER DEĞİL SİYASİ BİR TERCİH’
Bölgedeki ekonomik çöküşün siyasi ve ekonomik bir tercih olduğunu
söyleyen Sancar, “Bu iktidar Suriye Kürtlerine, Suriye’deki Kürtlerin
hak mücadelesine düşmanca yaklaşmasaydı, orayı etnik bir tehlike olarak
algılamasaydı ve sunmasaydı şimdiye kadar sınırın iki yakası arasında
çok daha iyi işler yapılmış olurdu” dedi. Sancar, Suriye’deki iç savaş
başladığından beri ticaretin durduğunu da söyledi. Nakliyecilik de büyük
bir sorun yaşandığını belirten Sancar, “Çünkü Mardin bölgesinde
tarımdan sonra en büyük sektör bildiğim kadarıyla nakliyecilik. Son 7-8
yıldır bölgede yaşanan ekonomik çöküş gerçekten dramatik. Ve bu bir
kader değil, bir mecburiyet değil. Bu tamamen siyasal ve ekonomik
tercihlerin bir sonucu” diye kaydetti.
“Sorunların çözülmesi için gerçek bir güç olmamız gerekiyor” diyen Sancar, “Benim o zamanlar önerdiğim bir yöntem vardı. Mardin’de STK’lar geniş bir konsorsiyum kursun, mayınlı arazilerin temizlenmesi ihalesi kendisine verilsin ve alanlar temizlendikten sonra bölge insanına dağıtılsın. Bölge insanı burada organik tarım yapsın. Hem ülke ekonomisine katkı sunacaktı hem de bölge ekonomisine ve Mardin’in yaşamına çok değerli katkıları olacaktı” diye konuştu.
‘KENDİ KİMLİĞİMİZLE KÜRT HALKINI YÖNETİME TAŞIMAK İSTİYORUZ’
“Hedefimiz Kürt halkını kendi kimliğiyle yönetime taşımak” diyen Sancar
şöyle devam etti: “Biz iktidarlara elbette sesleneceğiz ‘çözüm üretin’
diye. Muhalefet partisi olarak elbette Meclis’te ve başka alanlarda
sorunları dile getireceğiz, baskı kurmaya çalışacağız. Ama bunlarla
sorunları çözmek konusunda mesafe almamız zor oluyor. Hedefimiz sizlerle
birlikte bu ülkenin yönetiminde yer almak. Biz halkımızı Türkiye’de
yönetime taşımak istiyoruz. Kendi kimliğiyle, tercihleriyle Kürt halkını
yönetime taşımak istiyoruz. Kimse Kürtler adına hareket etmesin. Bizler
partiniz olarak, sizler halkımız olarak bizatihi, yönetimi
hedefliyoruz. Desteğinizle, duanızla partimizi büyütmeyi en önemli görev
olarak koyduk önümüze. Sorunlarımızı biz çözeriz.
“Kürtleri özne olarak kabul etmeyen hiçbir girişimin herhangi bir sorunu çözemeyeceğini söyleyen Sancar, “Yerel yönetimlerde bile buna imkan tanımayan çok gaddar bir zihniyet var biliyoruz. Ama bunun ötesine biz de gözümüzü diktik, hedefimizi bunun daha ötesine koyduk. Diyoruz ki biz HDP olarak Kürtlerin Türkiye yönetiminde doğrudan kendileri olarak yer almalarını sağlayacağız. Kürtleri özne olarak kabul etmeyen hiçbir girişim herhangi bir sorunu çözemez. Kalıcı bir şekilde çözüm üretmek için Kürtlerin bir özne olarak kabul edilmesi, temsilcilerinin de eşit aktör olarak görülmesi gerekir. Bunu başarırsak sorunlarımızı da hep birlikte daha kolay ve hızlı çözebileceğimize inanıyoruz.”
(ETHA)