Güncel

Published on Eylül 11th, 2021

0

Sancar: Toplumsal mücadele ve yaygın halk örgütlenmesi esastır

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, demokratik siyasetin pazarlıklar üzerine kurulmasını reddettiklerini belirterek, “Toplumsal mücadele ve yaygın halk örgütlenmesi esastır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM), Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında toplandı.

Ankara’da bir otelde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını, Eş Genel Başkan Sancar yaptı. “HDP’liyiz her yerdeyiz” kampanyası kapsamında yoğun, yorucu fakat o derece verimli, coşkulu bir dönem geçirdiklerini dile getiren Sancar, “Türkiye’nin her tarafından hayata geçirilmesinde başta parti emekçileri, yöneticileri, PM üyeleri olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Partimiz ve halkımız bu emekleri karşılıksız bırakmıyor. Gördüğümüz ilgi ve coşku doğru yolda olduğumuzu göstermiştir. Bu kampanya dolayısıyla yaşadığımız o heyecanlı güleri bir kez daha hatırlatarak emeği geçenleri kutluyor ve kendilerine minnet ve şükran duygularımızı iletiyoruz” dedi.

HDP TABANDAN TAVANA ÖRGÜTLENEN BİR PARTİ
Yürüttükleri kampanyalarda meydanlarda halkın ve demokratik kitle örgütlerinin fikirlerini aldıklarını söyleyen Sancar, “HDP tabandan tavana doğru örgütlenen bir partidir. Kararlarımızı kapalı salonlarda almıyoruz. Sokaklarda, meydanlara buluşmamlar yaparak, istişareler yaparak alıyoruz. Ne yapacağımız konusunda bizlerin tereddüdü yok. Biz Türkiye’ye kalıcı barışı ve halkların ortak eşit yaşamını koşulların kurmak için hedefimiz var. Bu istişarelerde belirlediğimiz ana yolda nasıl yürüyeceğimiz hangi yöntemlerle hareket edeceğimizi belirlemek için yola çıktık. Önemli fikirler, öneriler ve eleştiriler aldık. Doğal olarak aldığımız bu verileri, önerileri sizlerle tartışarak karar vereceğiz. PM’miz özel bir hükümlülük taşıyor. Dün Kadın Meclisimiz değerli bir toplantı yaptı. Oradan çıkan fikirlerle bizim yolumuzu güçlü bir şekilde aydınlatıyor” dedi.

İKTİDAR ÇÖZÜLÜYOR, SİSTEM ÇÖKÜYOR
İktidarın çöktüğünü vurgulayan Sancar, “Sistem çözülüyor. İktidar çözülüyor, sistem çöküyor. Bizim bu çöküşü karşı bir yol oluşturma sorumluluğumuz var. HDP, halkların ortak iradesidir, ezilenlerin, ötekilerin sesi olarak bu sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu sorumluluk ve bilinçle önümüzdeki dönemde iktidarın çözülmesine karşı alternatif, toplumsal çözülmeye karşı da yeni bir başlangıç hedef belirledik. Yeni başlangıç ve güçlü alternatif olmadan sadece bekleyerek sorunları çözemeyeceğimizi çok iyi biliyoruz. İktidar kaybediyor, çözülüyor diye bekleyerek sorunlar kendiliğinden hal yoluna girecektir diye beklemek naifliktir, nailik de apolitik bir tavırdır. Asıl politik tavır demokratik siyasetin özünü oluşturulan toplumsal yenilenmeye öncülük etmektir. Toplumsal bir alternatif üretme hedefidir. HDP de siyaseti toplumla birlikte yürütmeyi, hakların ortak iradesine çözümün esas gücünü vermeyi varoluş sebebi yapmış bir parti olarak bu çalışmaların en önünde yer almak mecburiyetindedir. Toplumsal mücadelenin ve yaygın halk örgütlenmesi esastır” diye belirtti.

‘HDP KİLİT GÜÇ’
Sancar, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Seçimler yaklaştıkça bütün sorunların seçimler üzerinden tartışılmasını bir eksiklik olarak görüyoruz. Önümüzdeki seçimlerin çok önemli olduğunun farkındayız. HDP’nin kilit güç olduğunu herkes biliyor ama seçimlere odaklanmış siyasal bir gündemin Türkiye’nin gerçek sorunlarını ıskalama gibi bir riski beraberinde getirdiğini bilmek zorundayız. Seçimlerin önemini kabul etmekle birlikte seçimlerde giden süreçte toplumsal mücadele ve yaygın halk örgütlenmesinin vazgeçilmez olduğunu hatırlatmak durumundayız. Bunun için de siyasetin pazarlık üzerine değil, müzakereler üzerine kurulmalıdır. Müzakereden kastımız, müzakere toplumun bütün kesimleriyle iletişim kurmadır. Demokratik siyaseti pazarlıklar üzerine kurmayı reddediyoruz. Pazarlık, paylaşım, dar hedeflere yenilenme olmadan yürüme tuzağıdır. Oysa müzakere yeni başlangıcın vazgeçilmez şartıdır. Her alanda müzakere, her konuda toplumsal iletişim ve toplumsal kesimlerin birbirine dokunmasını sağlamak.

“İşte bizim bu dönemde esas yöntemlerimizin başında demokratik siyasete özünü verecek bu yöntemi başarı bir şekilde yürütmek, bu yöntemi öne çıkaracak bir çalışma yürütmek. Öte yandan tartışmalarda belli bir kutuplaşmanın, daha doğrusu ayrışmanın da ortaya çıktığını görüyoruz. Sistemi belli makyajlarla, belli ambalajlarla yenileme arayışı var, düzeni özüne dokunmadan sürdürme girişimleri var. Yani iktidarla birlikte bu tür iktidarları üreten düzenin temel unsurlarını da müzakere edip değiştirme politikası var. İşte biz bu ikinci politikayı değerlendiriyoruz. Yoksulluğun da inkarın da savaş politikalarının da sömürünün de rantın da talanın da doğa katliamının da köklerini içeren bu düzeni önümüze değiştirme hedefi koymadan yeni bir başlangıç yapmamızın mümkün olmayacağını anlatmak istiyoruz. Bütün bunları bir günde değiştiremeyeceğimizin farkındayız. Ancak, bu hedefi yok sayarak, sadece iktidar değişikliğine odaklanmış bir stratejinin de sorunların aynen devam etmesini bir süre sonra daha da kangrenleşmiş bir şekilde karşımıza çıkmasına yol açacağını da biliyoruz. O nedenle biz çalışmalarımızı yeni başlangıç iktidar değişimiyle birlikte bu iktidar zihniyetinin üretilmesini sağlayan tüm düzen unsurlarını da önümüze mücadele edilecek konular olarak koyarak yürümek zorundayız.

SAVAŞ POLİTİKALARI
“Öte yandan Türkiye’de çöküşün çözümünün düzenin sürekli kendini yeniden üretme yeteneğinin temelinde savaş politikaları yatıyor. Kürt sorununa yaklaşımda özellikle savaş politikaları ve güvenlikçi anlayış, sistemi sürekli ayakta tutacak can suyunu, damarlarına akacak kanı sağlıyor. Halkın kendi evlatlarının kanını kendi yenilenmesinin kaynağı haline getiriyor savaş politikaları. O nedenle bizlerin özellikle Kürt sorununda savaş politikalarına ve güvenlikçi anlayışa karşı çok geniş bir müzakere ve barış bloğu oluşturma mecburiyetimiz var. Barış politikaları ve demokratik siyasetin özünü oluşturan müzakere yöntemi olmadan bu zihniyeti değiştiremeyeceğimizi de bir kez daha birbirimize hatırlatmakta fayda var. Savaşa karşı barış ama barış ama sadece basit bir slogan değil. Kalıcı barış, ancak Kürt sorununun demokratik çözümüyle mümkündür, kalıcı barış ancak savaşa aygıtının çeteler üreten devleti mafyalaştıran bütün yaklaşımları sorgulayarak sağlamak. Aksi takdirde yapılacak barış konuşmalarının da altı dolu olmayacaktır, sloganın ötesine geçmeyecektir.

TOPLUMSAL MÜCADELE
“Barış sadece iktidarların inisiyatifiyle gerçekleşebilecek bir durum değildir. Zaten barışın kendisi bir süreçtir. Barışın kalıcı olmasını sağlayacak olan şey de toplumsal mücadeledir. Yani, barışı isteyen toplumsal güçlerin alabildiğine genişlemesi, güçlenmesi ve kararlı mücadelemiz. Barış aşağıdan yukarıya doğru inşa edilecek ve sürekli yeniden savunulacak bir süreç olarak görülmelidir. Kürt sorununda barışa da böyle yaklaşıyoruz. Elbette çatışmalı bir geçmişe de 37 yılı aşan ağır bir çatışmalı süreci de içeren böyle bir boyutu olan Kürt sorununun barışa ulaşmak için aktörleri ve muhataplarının da devrede olması gerekiyor. Toplumsal bir zemin, güçlü bir toplumsal mücadele, barış mücadelesi ve aynı zamanda sorununun muhataplarıyla diyalog ve müzakere. Bizim bu dönemde barışı inşa etme noktasında herkese görev düşüyor dememizin altında yatan gerekçe budur. Ama unutmayalım, barışın gerçek garantisi güçlü bir toplumsal barış bilinci ve iradesidir. Bunu sağlayabilirsek kalıcı barışa giden yolu da sonuna kadar açmış oluruz.

SİYASETTEN TAVİZ VERMEMELİYİZ
“Bu iktidar rantçı ve talancıdır. Bu iktidar yalan üzerine bir sistem kurmuştur, bu iktidar savaş politikalarıyla varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Bizim bu iktidara karşı önerimiz, her alanda başta sağlık, eğitim, ulaştırma gibi bütün temel hizmet alanlarında kamu yararını esas alan bir programı hayata geçirmek için mücadeleyi yürütmektir. Biz buna devletçi restorasyona karşı halkçı yönetimin inşası diyoruz. Halkçı yönetimi inşa edecek olanlar da siyaseti halk için yapanlardır, siyasette halkın çıkarını ve yararını ve toplumun bütün kesimlerinin geleceğini esas alan anlayıştır. Bizlerin siyasette herhangi bir rant, mevki beklentisi yoktur, olamaz. Bu kadar temiz kalmış, özü halka hizmet ve bu ülkeye demokrasi, barış getirmek olan bir partinin en fazla sakınması gereken tuzaklardan biri de sistemin yarattığı siyasi mekanizmanın çürümüşlüğünü gözden kaçırmaktır. Yani, bizlerin de sistem içi siyasette yaşanan yozlaşmaların bize bulaşmasına karşı her kademede uyanık olmak zorundayız. Her kademede güvencelerimizi birlikte aramak ve hayata geçirmek zorundayız. Aksi takdirde sistemin yenilenmesinde öncü güç değil, maalesef etkisiz unsur olmak gibi bir durumla karşı karşıya kalırız. Yozlaşmaya, siyasi çürümeye, toplumsal çözülmeye karşı bizim halkla birlikte, halkın içinde halk için siyaset anlayışından bir milim taviz vermememiz gerekiyor.

SİYASAL ASİMİLASYON
“HDP, sadece kimlik ve kültür asimilasyonuna değil, siyasal asimilasyonuna karşı da mücadele ediyor. Siyasal asimilasyondan da kastımız iki tanedir. Birincisi, bizim Kürt halkı olmak üzere iradesini temsil ettiğimiz bütün toplumsal kesimlerin özne olmaktan çıkarma arayışıdır. Yani; siyasi asimilasyon en başta Kürt halkı olmak üzere HDP’nin varlığını oluşturan halkların ortak iradesini en güçlü özne haline getirmemiz gerekiyor siyasi asimilasyona karşı. Siyasi asimilasyon Kürt halkını özne olmaktan çıkarmayı hedefliyor ve halkların ortak iradesini etkisizleştirmeye çalışıyor. İkincisi de örgütsel asimilasyondur. Bunun da sistem politikalarının, sistem siyaseti zihniyetinin bizleri çürümesine karşı uyanık olmakla önlenebileceği ortadadır.

DEMOKRATİK ÇÖZÜM
“Bizim için Kürt sorununda demokratik çözüm esastır. Bunu her seferinde söyleyeceğiz ve bunun için elimizden gelen her şeyi sonuna kadar HDP olarak yapacağız. Bu konuda en ufak bir tereddüdümüz yok. Demokratik çözümün hedefi eşit, ortak yaşamdır. Demokrasi, aynı zamanda halkın sahiplenmesi ve katılımıyla ayakta kalacak bir sistemdir. O nedenle biz demokrasiyi sadece merkezi yönetimin yapılanmasıyla sınırlı bir sistem ya da program olarak görmüyoruz. Demokrasi gerçek anlamda işleyecekse, güçlü bir demokrasi olacaksa bu ancak yerele dayanarak sağlanabilir. Yani; yerel demokrasi gerçek demokrasinin vazgeçilmezidir. Kayyım rejimi yerel demokrasiyi yerle bir etmenin sembolüdür. En ağır, en pervasız uygulamasıdır. Bizim Kürt illerinde belediyelerimize kayyım atanmasının en önemli hedefi, tam da iradesiz bir kitleyi sisteme mahkum etme amacıdır. Yani Kürt halkının iradesiz bir şekilde bu sisteme teslim olmasını sağlamaktır. Oysa Kürt halkı iradesine sahip çıktığı ölçüde Türkiye demokrasisinin de güçlenmesini mümkün kılacağının her fırsatta göstermiştir.

“Bu iradeye sahip çıkmaya devam ediyoruz halkımızla birlikte ve demokrasiyi ancak yerelden başlayarak kurarsak, ülkenin tümünde gerçek bir demokrasiyi sağlayabileceğimizi de biliyoruz. Yerel demokrasi demokratikleşmenin ve Kürt sorununda demokratik çözümün anahtarıdır. Bunu, pek çok başka örnekle de anlatmamız mümkündür. Ama yaşanan tecrübeleri hepimiz biliyoruz. O nedenle sadece şehirlerimize atanan kayyım meselesinden ibaret bir konu olmadığını bir kez daha hatırlatayım.

ÖNCÜ ROL
“Üniversitelerden meslek örgütlerine, emek örgütlerine kadar her yerde geçerli kılınmak istenen bu sitemin amacı, otoriterizmi kalıcı hale getirmektir, halkı iradesiz bırakma arayışıdır, tepeden rant ve sermaye, sömürü ve talan ağıyla örülmüş bu otoriter sistemi devam ettirmektir. Bizim de mücadelemiz tam da bütün bu ağı tek tek çözmek ve yeni halkların, ezilenlerin sömürülenlerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin yoksulların birlikte mücadele ve dayanışma ağını kurmaktır. Halklar üzerinde zulmü sona erdirmeyi hedefliyoruz. Demokratik mücadele bütün bu unsurları kapsayan güçlü ve zorla ama o kadar da önemli ve değerli bir faaliyettir. Demokratik mücadelenin öncü gücü olduğumuzu asla unutmayalım. Tek başımıza yürümeyeceğiz, bütün demokrasi güçleriyle yürüme hedefimiz vardır ama öncü rol oyna iddiamızı da canlı tutma bizim temel görevimizdir.

YOLUMUZ AÇIK MUTLAKA KAZANACAĞIZ
“Son alarak anketlere baktığımızda, HDP bütün baskılara, kapatma davası, Kobanê kumpas davası gibi operasyonlara, yoldaşlarımıza yönelik saldırılar ve gözaltılara karşı örgütümüz ayakta durmaktadır. Örgütlerimizde bütün baskılara rağmen en zor şartlarda kapısını açık tutmaktadır. Ben Şırnak’ta Karalar örneğini vermiştim. HDP’yi en iyi anlatan örneklerden biriydi. Bir aile evini HDP binası olarak kullanıyor ve 10 yıldır bu mücadelenin içindedir. Parti kapatma davasının bize bir etkisi olmayacağını, bizi yolumuzdan saptırmayacağını bir kez daha vurgulamak için bu örneği verdim. Sevgili arkadaşlar, HDP dar gelirliler arasında açık ara hızla yükselen bir partidir. Yeni emekçilerin ve yoksulların partisi olduğunu göstermektedir. Gençler arasında hızla yükselen bir partidir, geleceğin, ufkun ve umudun partisidir. Şimdi bize düşen görev, emekçilerin, yoksulların, Kürt halkı başta olmak üzere ezilen halkların bu teveccühünü ve güvenini ileri taşımaktır. Onlara layık olmaktır. Yolumuz açıktır, kimsenin bundan şüphesi olmasın. Selamımız, sevgimiz bütün halklara ve emekçileredir. Başarı bizim olacaktır, mutlaka kazanacağız.”

Sancar’ın konuşmasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.

(ETHA)

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑