Yazarlar

Published on Haziran 30th, 2020

0

Sol nedir, solcu kimdir/kim değildir? – Muazzez Uslu Avcı


… ve şimdi o devrimcilerin çoğu statükoya kapaklandı. Anlaşılan, devleti yıkamayınca, kendileri devlet olmaya karar vermişlerdi…

Gençliğimizde solcunun, devrimcinin  vicdanı insana ait bir duruşu vardı. Bir mahallede devrimci  var ise mahalleli kendini güvenli ve huzurlu hissederdi.  Solculuk devrimcilik;  bir hayat, dünya görüşüydü, evrenseldi. 70’li yıllarda dünyanın tasası sanki birkaç binlik devrimciyi sarmıştı. Her tehdit ve tehlikeye bağıran onlar, kafa tutan onlar, ölen onlardı. Her gediğe taş taşıyan, her taşın altına elini sokan onlardı.

 Ne vakit devletin ağır yumruğunu kafamızda hissedip, tutuklanıp, işkence görüp, öldürülüp, idam edildik her birimizin eteğine yapıştığı örgütler, dergiler darmaduman oldu ve yaşadığımız sıkıntıları, parçalanmışlığın suçunu birbirimize atmaya başladık ve böylece tükenişin adımını da atmış olduk.

SSCB’nin çöküşü ile sosyalizme inancın zayıflaması, vahşi kapitalizmin dünya üzerindeki baskıcı faşizan yüzünün şiddetlenmesi ile iyice sıkışıp ortada kalınca, bir süre  kendi başımızın çaresine bakabilmek için kuytularımıza çekildik.  SSCB’nin çöküşüyle birlikte umutsuzluk ve boşluk baş göstermeye başladı. Bu boşluktan türeyen postmodernist  felsefi akımların, kafa karıştıran, bütünden kopartan toplumsal sorunları parçalara ayıran görüşleri, toplumsal dönüşümlerin içini boşaltması, bireyciliği kutsallaştırması, zaten boşluğa düşmüş olan sosyalistlerin sarılacağı bir alan haline geldi. Bir çok sosyalist ya liberal ya ulusalcı görüşe doğru evrildi.

Dönem vahşileştikçe , dönem sinsileştikçe , dönem kalleşleştikçe, kafa kaldıranı ezmek, yazı yazanın kalemini kırmak, düşünenin kafasına vurmak, gözaltıları, tutuklamalar tüm hışmıyla devam etti.  Düzenden çıkarı olmayanlar dışında herkes mağdur oldu. Yalnız içinde yaşadığımız coğrafya değil, un gibi eleyerek dünyayı çalkaladı/çalkalıyor sıkışan para babaları. Ekoloji, insan, hayvan önemli değildi,  tüketmeyen insan kıymetsiz, tüketemeyen insan gereksizdi. Ölebilir/öldürülebilir. İnsana bakış, maddi değerini yitiren metaya bakış gibi,  insanın da enflasyonu çıkmıştı.

Her şey, içinde bulunduğu dönemden etkilendi, bozuldu. Sanatı da, edebiyatı da, siyaseti de, felsefesi de, muhalefeti de… Fazla ıkınmaya gerek yoktu artık, bu kokuşmuş dönemin pisliğine bulaşmayan nadir onurlu insanların dışında, çoğunluk kirden payını aldı. Kaypak, dönek, korkak, satan, kuyu kazan, tuzak kuran, ayağına basan, üstüne kusan, arkadan vuran vurana ahlaki çöküş de başladı. Ve bu çamura bulananlar birbirini suçlayarak sıyrılmaya çalıştı. Solculuk işportacılık gibi oldu, kendini ak pak göstermek isteyen,  aydın imajı vermek isteyen, bu sol perdenin ardına gizlendi. Sanal medyada, şiirsel ve  filozofik laflar etmeye çalıştı, devrimci ustalardan alıntılar paylaştı, devrimci önderlerin fotoğraflarını profil yaptı, ama gel gör ki geceye doğru birkaç duble rakı bozdu onları, kadınların mesaj kutularına sarkıntılık başladı. Akıllı, mantıklı, birikimli yazı yazan kadınlara karşı bir düşmanlık başladı. Onların yazılarını sabote etmekten küfür etmeye kadar ileri gittiler. Ve bir süre sonra ”Bu solcular da şöyle, böyle, bu solcular da alçak, bu solcular da uçuyor…” gibi SOL’u bitirmeye çalışan, solculardan arta kalan solu da bir marazmış gibi gösterdiler. Solun düşürüldüğü bu durum inançlı solcuları üzdü ve kimileri solcu, sosyalist kavramını dahi kullanmaya çekindiler. Yani kötü iyiyi kovdu, kötü çoğaldıkça gölgesinde iyi yetişemedi. Ve çürümeye katılan solcular da  sıradanlığın çamuruna saplandı.

Artık bu çamurda, sistemin  çamuruna bulanmışların da  birbiriyle hesabı vardı; arkadaşın arkadaşla, kardeşin kardeşle, mezhebin mezheple, komşunun komşuyla, işçinin işçiyle, köylünün köylüyle, sanatçının sanatçıyla, partinin partiyle, örgütün örgütle… Ve  bu kirli düzenin çarkına bir taş atmaktan çok, birbirinin  kafasına taş  atar oldular. Eskiden aynı mücadele kulvarında yürüdüğümüz kişiler, birbirinin  ayağına çelme oldu. Eskiden yoldaşımız olan ER kişiler, kadın arkadaşlarının başarısını haset ettiler. Arkalarından konuşup, onun edebiyat/sanat/bilim içinde var oluşunu küçümsediler, çelme takmaya, yok saymaya başladılar. Eski örgütlerden kimi kendi tarihlerini yazdı, ama o tarihi yazanlar tıpkı resmi ideoloji tarihçileri gibi;  devrimci marabaların değil, şefler tarihini yazdılar. Ama geleceğe ait nasıl bir çıkış ve yol yordam bulunmalı, bunun üzerinde pek de kafa yormadılar.

Ve bir çok kirli, kişiliksiz, tiyneti bozuk olan tipler, masum olan imgelerin, kavramların ardına gizlenerek, pisliğini gizlemeye çalıştı /çalışıyor. Bu ardına gizlenilenlerin adı varsın devrimcilik, varsın şiir, varsın sanat olsun… Dünyayı değiştirelim derken, en çok da ilerici, aydın, solcu kisvesine  bürünmüş olanlar dünyayı değiştirecek dilin, sözün, çabanın, eylemin genleriyle oynadılar.

Ve şimdi o devrimcilerin çoğu statükoya kapaklandı. Anlaşılan, devleti yıkamayınca, kendileri devlet olmaya karar vermişlerdi. Geçmişte diyalektik tarihi mataryalizmin seminerini veren devrimci entelektüeller, tarihi; fetihçilik, diyalektiği; her kapıyı açan fırıldaklık, materyalizmi de;  ün, şan para güç olarak revize ettiler.

Tüm bu eleştirilerden sonra SOL, SOLCULUK nedir’i bir daha hatırlamakta fayda vardır.

SOL nedir? Solcu kime denir?

Sol; Vicdandır, etiktir, sevdadır,  vefadır, paylaşımcı ve dayanışmacıdır.

Sol;  Şeffaftır, söz hakkıdır, katılımcıdır.

Sol; Statükocu değildir, Irkçılığa karşıdır,  cinsiyetçi değildir.

Sol; İlericidir,  devrimcidir, enternasyonalisttir.

Sol; Gelecektir, adalettir, eşitlikçidir, kurtuluştur.

Sol; Bilimden ve sanattan yana tavır koyar.

Sol; İnsan merkezli ve toplumsal gerçekçidir.

Sol; Özgürlüğü, demokrasiyi, ekolojiyi savunmaktır.

Sol; Yeryüzünün hem vicdanı hem de adaletidir.

Sol; Halkların kardeşliği, barış ve insan hakları savunucusudur.

Sol; Ezilenden, sömürülenden, emekten yana olmak demektir.

Sol; Paranın iktidar gücünü değil, halkın örgütlü gücünü savunur.

Sol; Diz çökmeden ve boyun eğmeden onurlu bir yaşam demektir.

Sol; Dünyalıdır, halkların bağımsızlık mücadelesinin yanında durur.

Sol; İlericidir,  gelişen bilişim ve teknolojiyi küçümseyip onun gerisinde kalmaz.

Sol; Anti faşisttir, anti emperyalisttir,  anti kapitalisttir,  anti militaristtir.

Yukarıdaki unsurları üzerinde barındıranlara ise ”solcu” denir.


Muazzez Uslu Avcı – 30.06.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑