Makaleler

Published on Temmuz 14th, 2021

0

Sorun belli, gereğini yapmalı | Naim Kandemir & Cengiz Türüdü

Yıllardır solda yazan çizen bir kesimin dilinde pelesenk: tehlikenin farkında mısınız? Sanki hep onlar farkında da toplumu durmadan ikâz ediyorlar… Tamam, güzel de bu cümleyi sık sık kurunca tehlikenin tamamen farkında olunmuyor ki. Yazdıklarınız, saptamalarınız, önerileriniz de bu meyanda ve kapsayıcı olmalı. O, bir türlü olamıyor bizim memlekette. Görüş açısı mı elvermiyor, yoksa yazdıkları yayın organlarının gizli bir çerçevesi var da o çerçeveden taşırmak mı istemiyorlar, belli değil.

Adını bir türlü zikredemiyorlar; bizim, geçen yazımızda laiklikle, demokrasiyle, cumhuriyetle bir sorunu olmayan kent milliyetçileri dediğimiz kesimin. Sen adını an anma , o Partinin oyları yüzde 18-20’ye dayanmış; bırak bizim solun oy toplamını, CHP’nin oylarını zorluyor.

Burada asıl sorun; 23 Haziran İstanbul 2. Belediye seçimi kazanımının nelerin sonucunda gerçekleştiğini doğru çözümleseler; ayrıca Gezi neydi, nereden kaynaklandı, sonuçları neydi, isyana kimler katıldı… İşte, 23 Haziran ve Gezi’ye katılanların bileşimlerini doğru tespit etseler doğru sonuca varacaklar.

Sen olsan da olmasan da bu iki oluşumda Türkiye demokrasi tabanı bir araya gelmiş zaten. Bu gerçek ortada iken, ille de demokrasi platformu şöyle  olsun, böyle olsun diyerek halka kurum satılmamalı!

***

Evet, biz ve bizim gibiler tehlikenin dibine kadar farkındayız. Ancak bu cümleyi kullana kullana eskiten bazıları tehlikenin tam farkında değiller ki eskinin sekter alışkanlıklarından hâlâ kurtulamamışlar.

Okuyup izliyoruz; 20 tugayı donatacak, devlete ait silahlar kendi adamlarına dağıtılmış, iktidar partisinin bir il yetkilisi çıkıp toplantıda partililere “iç savaşa hazır olun,” diyor. Öte yandan Sadat’tı, pompalı tüfeklilerdi, silah ruhsatı alanların çokluğuydu… gırla gidiyor.

***

Eğer tehlikenin farkındaysak; bizim zeminimiz Dimitrov’un zamanındaki gibi motomot Faşizme Karşı Birleşik Cephe zemini değil. O cephenin örgütlenmesinden ve mücadelesinden alacağımız dersler elbette var ve çok değerli.

Bugün Türkiye’de Dimitrov’un FKBC’sinden  teorik, ideolojik ve zemin olarak çok daha fazla imkânlara sahibiz.

Anadolu halkının tam da damarına basılmasına vesile olacak noktada ülke; devleti, halkı soydular, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeleri yetmedi, doğmamış çocuklara miras olarak borç bıraktılar, Merkez Bankası bile boşaltıldı, halk çöplerden yiyecek kırıntısı bulmaya mahkum edildi, dini, kitabı kendilerine kalkan edip ülkeyi emperyalistlere ve iş birlikçilere peşkeş çektiler; ekmek, aş, özgürlük, işsizlik, intiharlar…

Ülkenin ve halkın durumu bu kertede. Dimitrov’un FKBC’yi örgütlediği zeminden fersah fersah örgütlenme için daha gümrah bir zemindeyiz bugün. Tehlikenin de farkındayız, bu tehlikeye karşı örgütlenme imkânlarının da.

***

Alman Komünist Partisi, sosyal-demokratlara sosyal-faşist dedi de ne oldu? Hitler %37’yle gelip çöktü Almanya’ya. O zaman Almanya’da komünistler ve sosyal-demokratlar arasındaki demokrasinin ittifak zemini görülüp de ittifak yapılsaydı yüz binlerce insanın kanına girilmezdi. Hitler her şeyi ele geçirdikten sonra özeleştiri yaptılar da ne işe yaradı? Atı alan Hitler dünyaya saldırmaya başlamıştı bile.

Benzer şekilde, kendi sekterlikleri ve eski kibirlerinden vazgeçmeyenler; bugün burunlarından kıl aldırmayanlar, bu yanlışlarını terk etmezlerse, bu şeriatçılar günü gelince uygun yerlerinden kan alacaklar! Bunun da farkında olmak lazım.

Biz, demokrasi cephesini geniş tutalım, derken; o kent milliyetçileriyle demokratik veya sosyalist devrime yürümeyeceğiz ki; başımızda büyük bir bela var, en azından varlığımızı koruyacağız, bu kadar basit!

***

Ortada olan şudur: CHP’lisi, HDP’lisi, İYİP’lisi demeden bu milletin hakları, özgürlükleri, aşı, ekmeği gaspedilmiş. Ortada büyük bir gasp var. Türkiye’nin gerçeği bu. Ortada büyük haksızlık, hukuksuzluk var. Bizim zeminimiz bu zaten.

23 Haziran’da İYİP’liler, hatta az da olsa namuslu AKP’liler de oy verdi İmamoğlu’na. Bu kafadan vazgeçmiyorsan; o zaman onların oylarını da sayma, bakalım kazanabiliyor musun seçimi? Kendi göbeğini kendin kesemediğin zaman öyle yüksekten konuşup, yüksekten teori kurmayacaksın! Çok güçlü olsak ittifaka ne gerek ki? Zaten yürür gidersin…

Şunu görmek lazım: Yıllarca MHP tabanında yer almış, 9 Işık doktrini doğrultusunda özgürlüklerle savaşmış, özgürlükçüleri düşman bellemiş, Milli Devlet maskesi altında faşist diktatörlüğü savunmuş bir düşünceyi kırarak; faşizmi, tek adam yönetimini, şeriatçılığı reddeden; laiklik, cumhuriyet, medeniyet diyen bir kent milliyetçiliği var. Bunlar yanına geliyor ve beraber yapalım, diyor, benim de hakkım yeniyor, benim de lokmam küçülüyor, beni de işten attılar, ben de çocuğuma iş bulamıyorum, diyor. O da seninle aynı dertleri paylaşıyor. Sen bu insanları nereye atacaksın, ne yapacaksın? Derdimiz, sorunlarımız ortak; güç birliği yapalım, bu sorunlara çözüm bulalım, diyor. Ne yapacaksın bu noktada? Adam bırakmış faşistliği. Yok, sen faşistsin hep faşist kalacaksın! mı diyeceksin?

Bu kafa  Yeşilçam filmlerinde sık sık rastladığımız kafadır. Adam, bataklıktan bir kadını sever ve oradan çıkarıp onunla evlenir. Ama her seferinde kadına geldiği bataklığı hatırlatır… Yaptığı iyiliği her seferinde burnundan getirir.

Sanki sol örgütlere katılanlar hep demokrat ailelerin çocuklarıydı. Babası MİT’çi, faşist vb. olan yüzlerce insan sol mücadelede yer aldı bu ülkede. Her şey değişir, doğru da; dogmatik kafalar kolay değişmiyor. Kimsenin yanlış geçmişinden çıkıp kurtulamayacağını düşünüyorsan; ideolojik mücadele filan hiç verme boşuna…

Turan Dursun şeriattan gelmedi mi? Şair Cigerxwin eski molla değil miydi? Hitler, Mussolini sosyalist partilere girip çıkmamış mı? Onların öbür tarafa geçip dünyada faşizmin ağa babaları olduğunu biliyorsun da, o taraftan demokrasi tarafına dönünce niye olmuyor? Adam; demokrasi, laiklik, cumhuriyet savunuculuğu yapıyor. Yetmiyor mu? Adam bu olumlu noktaya gelmiş.

Bir de tersini düşünelim: İYİP’in yüzde on sekizinin üstüne bir de MHP’nin yüzde sekizini koy; onlar, geçmiş yapılarından kopmasalardı, o zaman sokağa çıkamayacaktın! Unutmayalım: Hitler %37’yle iktidarı ele geçirmişti.

***

Kitabilik, dogmatizm böyle bir şey işte. Ortaya çıkan olguyu doğru değerlendiremezsin. İnsanlar o faşist geçmişlerini terk etmiş ve argümanlarıyla, Meclis’teki ve siyasetteki faaliyet ve tavırlarıyla laiklik, cumhuriyet, demokrasi konularında kendilerini de ispatlıyorlar. Daha ne yapacaklar?

İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyor, Parti başkanı, iktidarın başının kendi sıkışmışlığından attığı oltanın ucundaki yeme tav olmuyor… Daha ne istiyor ittifak fetvacıları? Buldunuz da bunuyor musunuz?

Durum ortada. Gücümüz, endamımız belli; hâlâ kibirinizden vazgeçmiyorsunuz. Doğruyu görmek kimsenin tekelinde değil. Faşizmle, şeriatla mücadele birilerine vahiyle mi indirildi?

Hayatın gereğini yapmayanlara hayat gereğini yapar. Bunun da farkında olalım.

13 Temmuz 2021

Tags: ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑