Makaleler

Published on Kasım 16th, 2020

0

Tarifi olmayan sol içi şiddet – Erdal Boyoğlu

Solun kendi içinde ve dışında çatışması, kan dökmesi bir yönüyle kırılmayla ilgilidir. Şiddeti ‘zorunlulukların zorunlu kılması’ olarak gören anlayışın ifadesi örgüt iradesiyle şekillenir. Sol içi şiddet içsel bir kültür halindedir ve doğrusu bu durum solun handikabıdır. Sol içi ve dışı şiddet bir kere sorun çözmenin yolu olarak kabul edilmiştir. Dikkat edilirse, ‘Burjuvaziye’ karşı şiddet kullananlar, sol içinde de aynı yola başvurmaktadır. Dolayısıyla ayıbımızı yüzümüze vuran, solun hemen her kesimi için geçerli olan bir anlayıştır “sol içi şiddet”, sol grupları derin bir keşmekeşliğe sürüklemiştir. Bu keşmekeşliğin aslında herkesin sırtındaki yumurta küfesiyle yakından ilgili olduğu aşikârdır. YÜKSEL GENİŞ’in  ÖLÜMÜ bırakalım sokaktaki vatandaşı, kendimize bile izah edemediğimiz pek çok ‘kötülük’ var tarihimizde. Yüksel Geniş cinayeti , bunlardan birisidir, yalnızca. Yüksel Geniş cinayeti  daha çok solun dramı olarak geçecektir, tarihimize.   

Yüksel’e(Kemal) kurşun sıkan ve sıktıranlar örgüt içinde tutarsızlıkları bilindiği için kullanılmaya en açık kişiler olmalı. Çünkü Yüksel’i vurmaya karar veren/ler öyle ki  çok zaaflı işkence de çözülmüş düşkün birini devreye sokuyor. Her türlü pisliği içselleştirmiş birine devrimci katilliği yaptırıyor. Katil sadece bir piyondu. Kendi kirli geçmişini temizlemek için ona verilmiş bir olanaktı. Örgüt içinde popülist, kariyerist olanlar  ellerinin altında tuttukları pislikleri  güneşi balçıkla sıvama uğraşı, gerçeği hasır altı etme telaşı içerisinde kaldıkları zamanlar devreye bu tip pislikleri sokuyor olmalı.  

Devrimcilere kurşun sıkanlar, devrimci olamaz, onlar olsa olsa devrimcileri halkla karşı karşıya getirenler olur, halkı devrimcilerden soğutmak için yola çıkanlar olur.  

Dolayısıyla Yüksel Geniş cinayeti, devrimci katilliği teşhir edilmedi. Sol içi ve dışı cinayetlerin özeleştirisi yapılmadıkca, bu cinayetlere bahaneler arayanlar halka zarar vermeye devam edecektir 

Devrimci mücadele gittikçe hatalarını görmemezlikten gelmeye ve üstünden atlamaya başlamıştı. Devrimcilerin ya da devrimci grupların arasında kullanılan şiddetin acımasız bir şekilde eleştirilmesinin acil ihtiyaç olduğu bir dönemde şiddet, devrimci gruplar ve örgütler arasında, bir de örgütlerin direkt olarak içine girmişti. Öyle bir boyuta geldi ki kimin hangi gerekçelerle ya da ne zaman öldürebileceği tahmin edilemez olmuştu. 

Bu durum neyi yaratmıştır?  

Sosyalist mücadelenin karşıtı gruplar neyi geliştirmek istiyorlardı? Öncelikle devrimci güçleri zayıflatmak için önce parçalıyorlardı. Ve bunun ikinci adımı bu güçleri çatıştırma oluyordu. Üçüncüsü ve en tehlikeli adımı ise şiddetin, örgüt içi ve dışı sorunların çözümünde kullanılmaya başlanmasıydı. 

Bu sorunu çok yakından yaşayan biri olarak sol içi çatışkılardan dolayı üç yakınımı kaybettim.  

Bunun bir çok örneği vardır. 

12 Eylül sonrası, iç sorunların çözümünde şiddeti sıkça kullanılmasıyla (öldürmek, tehdit etmek, iftira kampanyaları açarak, döverek, hain-ajan ilan ederek) insanları devrim ve sosyalizm mücadelesinin dışına atma ustalığı becerilmiştir. 

Kemal 1980’den sonra yaşamına son veren kurşunları sıkanlarla birlikte mücadele etmişti. Kuşkusuz Kemal de sosyalizmi ve devrimciliği Türkiye‘de, Türkiyeli devrimcilerle birlikte öğrenmişti. Türkiyeli bütün devrimciler gibi yetiştirilmişti. Türkiye devrimci hareketinin eksikleri onda da vardı. Tüm dostlarının da, düşmanlarının da bildiği gibi. Kemal en az hatalılar arasında sayılabilirdi, zira küçük yaşta devrimci olmuştu, içinde bulunduğu koşulların zorluğuna rağmen de devrimci mücadeleye önemli katkılarda bulunmuştu. Onun eğitiminden sorumlu olanlar onun eksiklerini gidermek yerine, bir gün onu öldüren devrimci katillerinin suçunu hafifletmekte kullanacaklardı. En acı olanı da buydu.  

Bu olay açıktan devrimcilere zarar vermek için yapılmıştır. Zira Yüksel Geniş devrime ve devrimcilere hiç bir zaman zarar vermedi, tersine devrime ve devrimcilere zarar verenlere  karşı olunması gerektiği bilinciyle karşı duran biriydi. 

Türkiye sosyalist hareketi her zaman amansız düşmanı olan kendisine ve kendisinden olana tapınma hastalığından dolayı olaylar karşısında yansız ve adaletli olamadı. 

Uzun yıllardır mücadele içerisinde yer alan insanlarla, mücadelenin çeperinde yer alan insanlar arasında hep anlamsız bir ayrım koyulmuş, taraftar ve halk arasında ki sürtüşmelere de hakim devlet ideolojisi ile bakılmış, taraftar halk karşısında dokunulmaz, hatasız, kutsal ilan edilmiştir.  

Devrimci saflarda, dar grupçuluk, örgüt fanatizmi, sol içi zorbalık, adaletsiz ve hukuksuzluk,devrimci ajitasyon adına gerçeklerin bile bile çarpıtılması, abartılı yaklaşım, yalancılık, sol içi  kör şiddet, gibi yanlış yaklaşımlarla, tümüyle yozlaştırılmış çürütülmüş toplumlara özgü alışkanlıklarla bir kültür yaratıldı. 

Sosyalistlerin artık kroniklesmiş denebilecek bölünmüşlüğü ve dağınıklığı halklar arasındaki güvenini kaybettirdi. Sosyalistlerin mücadelesine saygıyla yaklaşan kitleler, destek verenler, devrimci dayanışmada omuz omuza yürüyebilecek insanlar artık bölünmüş ve dağınık durumundaki solla arasında bir mesafe oluşturdu. Dar grupcu rekabet yüzünden, Sol içi ve dışı şiddet sorunundan,  kariyerist- güvensiz- sekter- tutarsız  ilişkiler yaşatıldığından dolayı; halkın dostluk ve dayanışma destekleri  kesildi. 

Sol içi şiddet sorunu  çözülmüş değil.  

Sol içi şiddet, daha çok sol içi ve dışı infazlar, örgütler arası şiddet olarak somutlaştı. Bu, “Sol” da  meşru olarak görüldü. Öldürülme nedenleri  “Ajan-provokatör”, “karşı-devrimci”, “halk düşmanı” ve “hain” kavramlarıyla açıklanıyor ve meşrulaştırılıyordu. 

Burada  sorun, tek başına tek tek olayların açığa çıkarılması ve mahkum edilmesi değil. Yine sorun bu konuda gerçekleri hukuki boyutuyla açığa çıkarıp sorumlularından hesap sormak da değil. Kuşkusuz bunlar, yapılacak değerlendirmelerin, hatta yargılamaların önemli ve mutlaka ele alınması gereken boyutlarıdır. Bunlar yapılmalı, ama bu nokta da bilgi sosyolojisi ve materyalist felsefenin boyutuyla değerlendirmek  gerekiyor. Böylesi bir bakış açısının çok önemli olduğunu düşünüyorum  

Bu sorunu sürekli gündemde tutacak yürekli ve bilinçli insanlara da ihtiyaç vardır. Bu sorunlara yanıtlar vermek, tartışma konusu yapmak gerekir. Üzücü olan, onca sorunumuz varken, ezilenlerin onca sorunu varken hala sosyalistlerin dayanışmadan kopuk, birbirinden uzaklaşmasını anlayamıyorum. hala birbirlerine ön yargılarla yaklaşmasını anlamakta zorlanıyorum. 

Ama ne yazık ki sol içi ve dışı şiddeti yaratanlar işçi sınıfının mücadelesi için tehlikelidirler. 

Yaşanan olumsuzlukları irdelemek eksik ve hatalardan kurtulmak ve geleceğe güvenle bakmanın koşullarını yaratmak için örgütler-partiler-dernekler-kurumlar öncelikle kendi içinde ki tutarsızlıklarla mücadele etmesi gereklidir.  

KAMUOYUNA 

16.11.1994 Tarihinde Federasyonumuz üyesi değerli insan, YÜKSEL GENİŞ (Kemal) arkadaşımız uğradığı hain bir saldırı sonucu yaşamını kaybetmiştir. Yüksel Geniş (Kemal) kimdir?

Yüksel arkadaş 1989 yılından bu güne, politik düşünceleri nedeniyle yurtdışında yaşamak zorunda bırakılmış, katledildiği 16.11.94 tarihine kadar da yaşamını sürdürdüğü İsviçre’de politik çalışma ve düşüncelerini yaşamlarını büyük baskı ve zorluklar altında sürdüren göçmen işçilerin sorunları üzerine yoğunlaştırarak hareket eden ve bu sorunların ancak örgütlü bir güçle aşılacağına olan inancından hareketle 1990 yılından beri Kutüsch Federasyonu içerisinde aktif bir üye olarak çalışmalarını sürdürmüştür.

YÜKSEL ARKADAŞIMIZ NİÇİN? KİM TARAFINDAN KATLEDİLMİŞTİR.

Yüksel (Kemal) arkadaş inandığı idealler uğruna hareket etmenin insani sorumluluğu içinde hangi alan ve şartlar olursa olsun gücü oranında onurlu ve dürüst yaşamın gereğine olan inancıyla; özgür ve mutlu yarınların kazanılması için mücadele yürütmenin en yüce erdem olduğu bilinciyle faliyetini sürdürdüğü için hedef seçilmiş, katledilmiştir.

 Federasyonumuz Yüksel (Kemal) arkadaşımızın fiziki olarak ayrıldığına yolaçan bu hain saldırıyı unutmuyacaktır

KUTÜSCH

Kürt-Türk-İsviçreli Kültür Dernekleri Federasyonu

19 Kasım 1994

İsviçre-Bern’de Yüksel Geniş (Kemal) cinayetinde nasıl bir hukuk vardı? İngiltere  Barikat’ın 27. sayısında 10 sayfalık yazıda Yüksel’in lümpen ve serseri olduğunu yazmak siyasi bir kültür mü? Yüksel Geniş hakkında yazılan yanlış bilgileri tek taraflı bilgiyle yazmak Barikat’ın hukuku mudur? 

Siyasi muhataplarıyla bir diyalog geliştiremeyen bir örgütün samimiyeti ne kadar devrimci olabilir? 

Sevgili kuzenim Yüksel Geniş’i saygıyla sevgiyle anıyorum. 


Erdal Boyoğlu – 16.11.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑