Yazarlar

Published on Haziran 15th, 2020

0

Tarihin ayırdığı yer – Naim Kandemir

MEKTUPLAR & RÜYALAR-20 / TARİHİN AYIRDIĞI YER / Naim Kandemir

Sevgili Cengiz,

biz seninle geçmişimizi çok konuştuk. Biliyorsun bunu askerlik anılarını anlatanların durumuna düşmeden, geçmişimizden bugüne, bugünden yarına doğru neler taşıyabiliriz derdiyle yaptık.

Geçmişi anlamak, değerlendirmek ve bugüne oradan bakarak ışık tutmak maharet ister.

Son yıllarda hep konuştuğumuz İslamcı faşizm hâlâ ülkede potansiyel bir tehlike. Kaç seçimdir yüzde elliyi geçen laik blokun teslim olmamasına rağmen, seçimle iktidara gelenler, seçimle gitmemek için her yolu deniyorlar.

Ülkenin ve toplumun hali bu iken, yenilgiler yaşamış kuşakların daha akl-ı selim olmalarını umuyor insan. Sosyal medya faaliyetleri dışında toplu susma ve kibir seansları bu kuşakları esir almış durumda.

Pandemi nedeniyle de toplumca her şeyin değersizleşmesini gördük bolca. İktidarın zamana yayarak, çürüte çürüte toplumu teslim alma stratejisi pandemiyle taçlandırıldı âdeta. Gördük hep birlikte kıvançta ve tasada bir olamayanların çürümede nasıl ortaklaştığını. Yükselen enflasyonda insanın değerinin kaybı Türk lirasının değer kaybından çok oldu.

Toplumda artan yozlaşma, hayatın her alanında dizginlenemez hale geldi. Dinden eğlenceye her alan nasibini aldı bu çığırından çıkmadan. Sanki gizli bir akıl bu düzensizlikten, güvensizlikten, çürümüşlükten halkın bıkıp da sert bir yumruğun masaya vurmasına alkış tutmasını istiyor.

Aslında bugünlerde bizler, çocuklarımıza-torunlarımıza ileride artık onların okuyacağı, değerlendireceği yeni bir geçmiş hazırlıyoruz.

Kendi yazdığımız, konuştuğumuz bir geçmişin yanlışlarından kurtulmadan, yeni bir geçmişe sahip olmak ürkütücü değil mi?

Ama bilirsin ki, zamanın karşısına arandığı yerde çıkamayan bir kuşak, tarihin kendisine ayırdığı yerden de gocunmamalıdır.

Naim Kandemir

8 Haziran 2020

Çanakkale

***

Naim merhaba,

Geçmiş, bizim yaşadıklarımız ve yaşadıklarımızın ötesi. Geçmişten ders çıkartmak maharet isteyen bir şey, diyorsun, çok doğru bir saptama bu. Esas sorun şu: geçmişten ders çıkartmayıp da geçmişi anlatmak, geçmişi olduğu gibi anlatmak şeklinde olursa, bu geçmiş bizi boğar. Geçmişten kurtulamamış oluruz. Önemli olan geçmişten kurtulmak. Biz, geçmişi eleştirirken, geçmişin derslerini ortaya koyarken kendimizi geçmişte bırakmıyoruz, geçmişte kalmıyoruz. O geçmişten geleceğe yeni bir köprü kuruyoruz. O derslerle geleceğe köprü kuramıyorsak, o yanlışlardan arınmış geçmişten, sağlam, doğruları fazla olan bir düşünsel-kültürel zemin yaratamıyorsak, bu sefer geçmiş bizim üstümüze kapanmış olur. Geçmişten kurtulmamış oluruz.

Biz, geçmişin sadece iyi yönlerini anlatmak için değil, geçmişi bütün yönleriyle, ne olduğunu ortaya koyarak, oradan ders çıkartıp, bugünkü tarihsel bağlamda bize lazım olan sonuçlara ulaşıp, bu sonuçlarla geleceğimizi kurmak düşüncesiyle Diyaloglar yaptık seninle.

***

Belirttiğin bu çürüme, önce 12 Eylül cuntasıyla, sonra İslamcı faşizmle zirveye ulaştı. ’80 sonrası dünyaya yayılan bu neoliberal dönem bütün dünyayı çürüttü. Amerikalı şair Allen Ginsberg’in deyişiyle: Kapitalizm, bu neoliberal dönemde havayı, suyu, toprağı, insanı hasta etti. Her şeyi çürüttü. Sovyet Türkolog Radi Fiş’in dediği gibi: Artık kapitalizm dünyanın her tarafına lağım suları akıtan pisliğe dönüştü.

Bu çürümüşlükten, bu hasta yapılardan nasıl bir temiz toplum çıkartacağız? Geçmişten dersler çıkartmak istememizin amacı bu.

***

Mektubunda belirttiğin diğer bir noktayla ilgili şunu diyebilirim: 12 Eylül’den sonra bir geçirilmişlik var; zaman ve ömür geçirilmişliği… Yeni bir geçmiş dahi oluşturulamamış….

Bizim kuşak artık orta yaştan yaşlılığa geçmekte olan bir kuşak haline geldi. Şimdi bu sürece; Türkiye, dünya tarihi, bizim yaşadıklarımız ve yaşadığımız dönemleri, bizden sonra yaşayacakların hepsine bir bütünlük içerisinde bakmamız gerekiyor. Bizim yaşadıklarımız dünyada yaşananlardan bağımsız, ayrı değil. Bileşik kaplar gibi; dünyanın değişik yerlerinde yaşananlar ne ise bizde de bu ülkenin kendi formu içerisine bürünmüş benzer bir şekilde yaşanıyor.

Bugün dünyada asıl sorun şu: insanlığı tehdit eden, dünyayı yaşanmaz hale getiren, dünyayı, toplumları çürüten, insanları, doğayı hasta eden bu bozuk sistemden nasıl kurtulacağız? Yani, dünya nasıl temiz hale gelecek? Bütün bunlara cevap arayıp bulmamız gerekiyor. Bütün devrimciler, kalplerinde iyilik duygusu olan herkes, yangından mal kaçırır gibi bu çürümeden kaçmalıdır. Bundan uzak durmalıyız. Kesinlikle, kendimizi bu çürüme girdabının içerisine atacak yanlış adımlar atmamalıyız. Bizler bu çürümeden ne kadar uzak kalırsak, insanlığın geleceği için o kadar umutlu oluruz. Kendimizi şuursuz bir biçimde bu çürüme girdabının içine atarsak, bu çürümenin koşullarına teslim olursak, bu sadece bizim kaybımız değil, toplumların ve insanlığın kaybı olur.

Hepimiz, bütün dünyada, bütün dünya insanlarıyla dayanışma içine girerek; eşitlik, adalet, özgürlük, hukuk, insan hakları, yaşama ve doğaya saygı bilincine sahip insanlar yetiştiremezsek, bu çürümeden kendimizi kaçıramazsak, çürümeyi yaratan koşulları ortadan kaldırıcı inisiyatifler geliştirimezsek dünya bugünkünden daha kötü olacak.

Dünyanın bu kadar çürümesi sadece kapitalizmin gücünden kaynaklanmıyor, bizim müdahale gücümüzün bu kadar olmasından kaynaklanıyor. Bizim müdahale gücümüz çok sınırlı olduğu için, irademiz büyük ölçüde aşındırıldığı, zayıflatıldığı için bugün çürüme salgın hastalık türünden dünyada bu kadar yaygınlaşıyor. Bu çürümeyi durduracak, engelleyecek, giriş kapılarını kapatacak ve gider ayak bu çürümenin maddi koşullarını, ruhsal, kültürel koşullarını ortadan kaldıracak bir çabanın içerisinde olmalıyız. Başka da çaremiz yok. Devrimcilerin, solun, emekçilerin, insanlığın başka kurtuluş çaresi yok. Çıkış kapısı olarak bunu görüyorum. Mümkün olduğunca bu koşulları ortadan kaldırıcı evrensel bir eylem içerisinde bulunmak, evrensel bir düşünce geliştirmek gerekir.

***

Mektubunun sonunda vurguladığın konuda çok haklısın. Tarih, insanlık çağırdığı zaman, çağrılan yere gitmeyen kuşaklar, tarihte o çağrılan yerde daha sonra yer bulamayacaklar kendilerine. Sistem onların iradesini, bilincini kırmış olacak, teslim alacak, onları etkisizleştirip posaya çevirecek.

Tarihin çağrılan yerine giden kuşaklar ancak bu çağrılan yerde olabilecekler. İnsanlığın vicdanında, kalbinde, bilincinde bu dönüşümler, devrimler tarihinde onurlu yerini alacaklar. Bu inisiyatifi geliştiremeyenler, bu eylem gücünü ortaya koyamayanlar, bu dayanışma ağını yaratamayanlar ister istemez sistem tarafından kolu kanadı kırılacak ve bir kenara atılacaklar. Çürümüş sistem kendi çürümüşlük girdabı içerisine bunları çekecek ve orada çürütecek.

Cengiz Türüdü

13 Haziran 2020

İstanbul

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑