Sağlık

Published on Ağustos 4th, 2020

0

TBB 71. Büyük Kongresi: Olağanüstü koşullarda olağan mı?

TTB’nin gündemi yoğun: Özlük haklarından halkın sağlık hakkına uzanan yelpazede yaşanacak kırılımları çözümlemek ve çıkarımlar üzerinden güncel ve yeni olan sözü üretebilmek, sözün peşi sıra yürümek, bu yürüyüşü de -mümkünse- olabildiğince büyük bir katılımla birlikte eylemek…


Eriş Bilaloğlu

Dünyanın, özellikle de ülkenin o kadar gündemi arasında, yaz mevsiminin ortasında “önemsiz ve ayrıntı” bir konuda yazma enerjisi bulabilmek kolay değil. Bu toprakların derdiyle dertlenen hekim hareketinin neredeyse 150 yılı aşmış damarının günümüzde örgütlü taşıyıcısı tabip odaları/Türk Tabipleri Birliği (TTB) ülkeyle birlikte bir “eşikte”.

Çoklu baro yasasının geçmesinin gölgesi de ister istemez bu eşiğin üzerine düşüyor. Temmuz’la başlayıp Ağustos’ta devam eden tabip odası genel kurulları her türlü zorluğun yanında yaz mevsimi ile de sınanıyor.

Yazının muradı olmasa da 6023 sayılı TTB yasası üzerinden giriş yapalım. TTB yasasında yazdığına göre Tabip Odaları Umumi Heyeti (Genel Kurul) yılda bir kez, Nisan ayında toplanır. İdare Heyeti’nin (Yönetim Kurulu) müddeti 2 yıl olduğu için Genel Kurul 2 yılda bir seçimlidir. TTB Merkez Teşkilatı organı olan Büyük Kongre de Oda Genel Kurullarını takip ederek her yıl Haziran ayında -bir yıl seçimli bir yıl seçimsiz- toplanır.

Bir başka ifadeyle TTB kurullarının seçimi de 2 yılda bir yenilenir. Bu olağan takvimdir. Dolayısıyla Nisan ve Haziran ayı dışında yapılan Genel Kurul ve Büyük Kongreler takvimsel açıdan olağanüstü olarak adlandırılabilir. Ne var ki bu yıl pandemi nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde Oda Genel Kurulları, Nisan ayında toplanamadı ve merkezi idarenin yeniden açılma kararıyla birlikte vakit geçirmeksizin takvimin işlemesi yönünde irade kullanıldı. Dolayısıyla olağan süreç 2 ay gecikme ile yaşanıyor diyebiliriz.

Benzersiz dönem

Büyük Kongrenin olağan-olağanüstü adlandırması bir tarafa tabip odaları/Türk Tabipleri Birliği olağanüstü bir sürecin içerisinde. Çok büyük ölçüde tanık olduğumuz 1980 sonrası ve okuduğumuz kadarıyla 1980’den 1953’e uzanan dönemde benzeri bir yaşanmışlık yok.

Pandemi yani bu haliyle yüz yılda bir olacak (en azından bugüne kadar böyleydi) bir salgınla karşı karşıya olmamız, belirsizliğin ve bilgi eksikliğinin içerisinde sorumlu davranışın ve sorumluluk yüklenmenin zorlukları olağanüstü demek için fazlasıyla yeterli. Bu koşullarda bir meslek örgütünün, özellikle de “demokratik kitle meslek örgütü” olma iddiasının tanımları, meslek ilkelerinin korunması, emeğin ve emekçilerin savunulması, özlük haklarından halkın sağlık hakkına uzanan yelpazede yaşanacak kırılımları çözümlemek ve çıkarımlar üzerinden güncel ve yeni olan sözü üretebilmek, sözün peşi sıra yürümek, bu yürüyüşü de -mümkünse- olabildiğince büyük bir katılımla birlikte eylemek.

Bununla sınırlı mı olağanüstülük gerekçeleri? Ne yazık ki değil. Türkiye pandemi dışında, ondan bağımsız olarak bir başka “alemde”.

2023’ün eşiğinde hekimler

2020 Ocak ayında şöyle yazmıştım:

“… dünya, özellikle de Türkiye için zamanın ve zeminin iyiden iyiye daraldığı/sıkıştığı bir eşikteyiz, 20-30 yıllık değerlendirmelere yön verecek bir eşik. İçine girdiğimiz 3 yıl, 2020-2023’te yaşanacaklar (bunu yapacaklarımız diye de okuyabilirsiniz) 2023 sonrasının akışını belirleyecek.

Görüldüğü kadarıyla önümüzdeki 3 yıl her alanda ‘kapışmanın’ daha da sertleşeceği bir seyir izleyecek. Aydınlanmanın tarihsel birikimine yaslananlar, bilimsel yöntemi rehber edinenler, doğayı korumayı ve toplumcu-dayanışmacı yaklaşımı benimseyenler, anti emperyalist anti kapitalist bir tutumla savaşa karşı, barıştan yana, eşitlik, özgürlük, laiklik için mücadele edenlerle karşıtlarının çatışması değişimin ana eksenini oluşturacak.

Toplumun küçük-büyük bütün ‘organize kuvvetleri’ taraf oluyor, taraf olacak/olmaya zorlanacak. Son 10-15 yılın gelişen toplumsal dinamiği olarak barışçıl yöntemlerle ve yatay etkileşimle harekete geçip en yaygın-geniş meşruiyet sağlayan zeminlerde tutum alanlar belirleyici olacak.

Taraf olmanın ötesinde biriktirdikleriyle mütevazı da olsa yön vermeye katkı sunmak isteyenler için ilk koşul ideolojik netlik olmak zorunda.  2020-2023 döneminde sağlık alanında ve özel olarak da hekim gücüne dayanarak yer alacakların ideolojik netlikle, olabildiğince sade/açık bir dille kendilerini ifade etmeleri ve söylediklerine inanarak öne çıkmaları gerekiyor. ‘Bu dar zamanlarda’ samimi olmayan ve farklı ajandalara malzeme edilen hiçbir hareketin yol alma şansı bulunmuyor.

Bilindiği gibi 2023 Türkiye için tarihsel/simgesel bir anlam taşıyor, Cumhuriyet’in 100. yılı. Türkiye 1923’ten bugüne eksiği fazlası, hatası doğrusuyla yaptıklarından süzülerek biriken olumlulukları bu eşikten atlayarak daha iyiye güzele sıçrayabilir.” https://m.bianet.org/bianet/saglik/218299-2023-un-esiginde-hekimler

Bütünlüklü yaklaşım şart

Bugün yani Ağustos 2020 itibarıyla 7 ay önce yazılanların çok daha net anlaşılabileceği günleri yaşıyoruz. Lafı uzatmadan söylersek özlük hakları, hekime şiddet ya da mesleğin iyi yapılması vd. için verilecek mücadele, her zamankinden daha fazla -herkes için- bütünlüklü yaklaşımı dayatıyor.

Dolayısıyla her sokakta dile gelen talepler “hekime şiddetin olmadığı bir Cumhuriyet istiyorum”, “sağlık hizmetlerinin anadilde sunulabildiği bir Cumhuriyet istiyorum” ya da “halkın sağlığını önceleyen bir Cumhuriyet istiyorum” da somutlanan bir anayola çıkıyor. Hekimler için istediklerimizle toplumsal ölçekte arzuladığımız yaşantı her zamankinden daha fazla oranda çakışıyor: “Mutlak bir baskı rejiminde, tüm talepler kendi içlerinde farklı olmakla birlikte, düzen tarafından yadsınmış olmaları bakımından eşdeğer hale gelirler. Bu eşdeğerlik taleplerden birinin işe karışarak bütün zincirin göstereni haline gelmesine yol açar…” Toplumun her türlü popüler talebinin kararlı ve benzer sertlikte bastırılması, farklı talepleri eşdeğer hale getirdi.

Hekimerin gündemini oluşturmak şart

Cumhuriyet ve pandemi ile olağanüstüleşen dönem barolarla başlayan meslek örgütleri yasalarının değiştirilmesi gündemiyle deyim yerindeyse zirve yaptı. 2020 Ocak ayındaki yazıda dile getirdiğim “olağan takvimle” yaşanacak süreç için “2023 tartışmasını ideolojik bir netlikle, bir program dahilinde ve hızla hekimlerin gündemine sokmak gerekiyor. Türk Tabipleri Birliği/tabip odaları bu merkezi gündem zemininde hekimlerle buluşmayı tartışmalıdır” önerisinin güncelliği ve önemi azalmadı aksine arttı. Olması beklenen, olağanüstü bir dönemi olağan seçim sürecini aşan bir tartışmayla adımlamak ve yılların çabasıyla oluşturulan demokratik örgütlü hekim hareketi birikimini sadece TTB’yle sınırlı olmayan bir sorumlulukla ilişkilendirebilen bir esneklik ve perspektifle sürdürmeye hazırlanmaktır.

(EB/NÖ/EMK)


Eriş Bilaloğlu

Tıp doktoru, biyokimya uzmanı. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinde1990-2012 yılları arasında değişik dönemlerde üyelik, genel sekreterlik (1996-2002) ve başkanlık (2010-2012) görevlerinde bulundu.

(bianet)

Tags: , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑