Yazarlar

Published on Nisan 30th, 2020

0

Tehlikeli yazılar – İsmail Göçüm

Gazetede yayınlanmakta olan yazılarıma son verilmesi…
Bu uyarı dikkate alınmadığı takdirde gazeteye ceza kesileceğ tehditi vs…

Yazma eylemi, insanlığın evrensel değerleri için hesap sormayı gerektiren en kutsal bir ibadettir.

Herşeyi kendiniz için sonsuza değin düşünebilirsiniz fakat, düşündüklerinizi kötüye giden bir sistemin tekerine çomak sokmak anlamında; eyleme dönüştürdüğünüzde, o sistemin her türlü yaptırımları ile karşı karşıya kalırsınız.

Kolayca satınalınabilen eşyalar ucuzlukta bulunabiliyorsa, kolaylıkla ulaşılabilen yerler de basit düşünmekten geçer. Burada ucuzluktan kasıt, eşyanın tabiatına aykırılığın ifadesidir. Kolaycılık ise, hemen herşeyin tarihin diyalektik akışına mahkum olmasını ve unutulmasını gerektirdiğindendir!

Esasta, hesap sormayı ve hesap vermeyi gerektiren nedenler toplumların en genel kuralını oluşturur.

Bu nedenle, yazma eylemi tehlike arzeden bir eylemdir!

Yazar, bazen haftalarca bir haberin ya da hikayenin peşinde, fakat bir cümle bile kuramamış; adeta doğum sancısı çeken bir kadın gibidir.
Bütün sancısı, bilgi ve sezgisi güçlü olan bir sihirli cümlenin içinde gizli öznedir. O cümleyi yakaladığı anda, artık hiç bir şey onun önünde duramaz. Her şey artık suyun akışı gibidir, o nasıl güçlü bir akıştır ki; nehir yatağının yolunu değiştirecek türden…

İşte o sihirli kelimeler, bir atletin yüz Metre yarışında ipi göğüslemek için yarıştığı mücadelenin adıdır. Yarıştaki kelimeler ardı ardına dizilirken, tek bir yüklem ile öznenin fiilen baş köşeye oturtulmasıdır…

Yazarın tek ayrıcalıklı özelliği, kendisi ile olan rekabettir. Onun en büyük arzusu, dağın zirvesine ulaşabilme mücadelesidir. Yazar, eğer bu seviyeye ulaşmışsa, asla bu yarışta tek başına değildir. Evrensel değerler bütününde; toplum, insan ve doğa bileşeninde, artık o sorulara yanıt için, bütün sorunlar ile birlikte iç içe yaşar…

Bu alana dahil olan yazarlar, toplumu aydınlatma feneri olurlar. Toplumun, yani halkın bilme ve bilgi edinme ihtiyaçlarını karşılama, sürekli değişen bilime bilgiye ayak uydurma ve bilişim teknolojisiyle sürekli iletişim kurmada; birbirleri ile yaratıcı yarışma içindedirler. İşte bu çizgi, evrensel anlamda bir toplumun gerçek aydın profilidir.

Toplum duyarlılığı olan yazarlar, toplumun yaralarına merhem olmaya çalışırlarken, güçlü hisleri ile, sistemin aykırı sorunları ile de mücadele etmek zorunda olduğunun bilincindedirler. Bu anlamda toplumsal sorunlara merhem olurken, topluma zehir saçan, asalak ve egemen kesimlerin de yaralarını kaşırlar. Bu anlamda da yazarlar; o toplumun panzehiridir. Yalnız, toplumun sırtında asalak yaşayan egemenlerin üzerlerine gittiklerinde, onların yaralarını deşmeye başladıklarında bütün parazitleri de üzerine çekerler.

Yazma eyleminin suya sabuna dokunmama gibi bir huyunun da olduğunu asla gözardı etmemek gerekir. Bu tür yazarlar hakim sınıfların kasasından geçinirler. Bunların, toplumu, bireyleri bir adım ileriye taşıma gibi dertleri yoktur. Onlar sömürü sisteminin cehennemine odun taşımakla meşgul olurlar. Onlar en kötü ekonomik krizlerde bile sistemin güllük gülüstanlık, dikensiz bir gül bahçesi olduğunun propagandasını yaparlar. Bunlar, emeği ile üretime katılarak hayatı üreten kesimlerin beyinlerini yıkama görevini üstlenmişlerdir. Bu kesimler takiyyecidir; halkın dini inancları ve milli duyguların sömürüsünü yaparak, sisteme karşı öfke duyan kitlelerin bilinç düzeylerinin gelişmesine engel olurlar. Bu çaba içindeki yazanların tek bir amacı vardır, o da insanların emeğini ve beyinlerini sömüren sermaye sınıfına aciz ve sadık köleler yetıştirmektir.

Toplumumuzda yazma eylemi gerçekleştiren -özellikle toplumun yaralarına merhem olma yolunda yazan- yazar sayısı oldukça sınırlıdır. Her koşulda, egemen sınıfların gazabına uğrayan bu kesimler sistemin hedef tahtası olmuşlardır. Maalesef, toplumun büyük kesimi tarafından da bunların kadir kıymetleri bilinmez. Özellikle eğitim düzeyi geri toplumlarda bu durum daha da vahimdir!

Üretim araçlarını elinde bulunduran zengin sınıflar iletişim araçlarını da kendi ellerinde, kendi tekellerinde ve kendi çıkarkarı doğrultusunda kullanırlar. Geniş kitlelere ulaşan iletişim araçlarının su yollarını tutan bu sınıflar, kendi amacına hizmet etmeyen hiç bir yazma eylemine müsamaha göstermezler. Dolayısı ile bu yola hizmet etmeyen yazarlara dış mihraklara hizmet eden vatan haini muamelesi yaparak toplumun dışına itmeye çalışırlar. Böyle durumlarda ilk pratik çözüm, yazana ceza mahiyetinde, yazarların yazılarına ambargo koymak, ya da yazın hayatlarına son verdirtmek olur.

Bir süre öncesine kadar yerel bir Gazete; hikaye, araştırma, düz yazı ve makalelerime yer veriyordu. Son olarak, 4 bölümden oluşan bir hikaye üzerinde çalışırken, hikayenin son bölümüne gelindiğinde… hikayenin içeriği yöre eşrafından bir zaatın tekerine çomak sokmak olarak algılanmış olmalı ki; yukarıdan uzanan uzun ellerin direktifi ile, hikayenin son bölümü yayından kaldırılmıştır. Bu yetmezmiş gibi, gazete sahibi ve editörler tehdit edilmiş, emir komuta zincirindeki tehditler bana kadar uzanarak, can güvenliğimi de tehdit edecek boyuta gelmiştir…

Sonuç olarak;
“Gazetede yayınlanmakta olan yazılarıma son verilmesi…
Bu uyarı dikkate alınmadığı takdirde gazeteye ceza kesileceği…” tehditi vs.

Gazetenin bana ulaştırdığı son bilgi şudur;

“…bu durumda, bundan sonraki yazılarınıza yer veremeyeceğimiz için…” kurz bir özür dilemek olmuştur.

Anlaşılan o ki; bozuk düzenin tekerine çomak sokmuşum. Birileri de buna gocunmuşlar…

Çok tabi, “yarası olan gocunur!”

Tabi ki, bu tehditlere boyun eğip yazmaktan vazgeçecek değilim; maddi olarak zarar görsem bile, bu can bu bedende durduğu sürece; şiir, hikaye, araştırma, düz yazı ve makalelerimi sosyal medyaki sayfamda yayınlamayı sürdüreceğim.

Başta da belirttiğim gibi, “Yazmak tehlikeli bir eylemdir! “

Fakat, yazmak, bir yazarın en temel karekteridir. Bu karekter, öyle tehditlerle vazgeçirtilebilecek bir eylem biçimi değildir; ucunda ölüm bile olsa!

Ben gücümü okurlarımdan, onların eleştiri, övgü ve yorumlarından alıyorum. Gerisi vız gelir tırıs gider. Hani o ünlü şairimiz Nazım’ın;

“O duvar duvarınız, vız gelir bize vız ” dediği gibi.

Benim davam toplumun ezilenlerinin, emeği sömürülenlerinin, hor görülenlerin davası… Yolum, bu uğurda yazarken katledilen Uğur Mumcuların, Turan Dursun’ların, Pir Sultanların, dar ağaçlarında haykıranların yoludur.

“Kadılar Müftüler Fetva Yazarsa
İşte Kemend, İste Boynum Asarsa
İşte Hançer, İste Kellem Keserse
Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan”



İsmail Göçüm – 30.04.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑