Published on Ocak 28th, 2021
0TKP Tarihi ve 100. yılında Mustafa Suphi – Erdal Boyoğlu
TKP’nin tarihi hem siyasal olarak hem de sosyolojik boyutuyla Kemalizm eksenlidir. TKP’nin, Kemalist iktidarın ülkede gücünü pekiştirmeye yönelik hamlelerine yedeklenmesine yol açtı…
Mustafa Suphi, İttihat ve Terakki Hükümeti’ne muhalefet ettiğinden dolayı
Sinop’a sürgün edildi. Buradan kaçarak Çarlık Rusya’sına geçti ve orada
Ruslara esir düştü. Ekim Devrimi’nden sonra Bolşeviklerle tanıştı. 1918
yılında Sosyalist Müslüman Doğu Halklar Kurultayı’nın örgütlenmesine öncülük
etti. Ardından sürgündeki Türkiyelilerle beraber 10 Eylül 1920 yılında Bakü’de
yapılan kongre ile TKP’nin kurulduğu ilan edildi.
Suphi, Rus komünisti Maria ile evlendi.
Mustafa Suphi ve yoldaşları SBKP’nin yardımıyla Kemalist hareketle ilişki kurdu. Mustafa Kemal’in daveti ile Ankara’ya gelmek için yola çıktılar. Mustafa Kemal’le bağlantılar sonucu Erzurum’a yönlendirildiler.
Trabzon’da katledilen Mustafa Suphi’ bu tavrı başlı başına “sol” hareketin Kemalizm’e teslim olmasıyla sonuçlanacaktır. Mustafa Suphi’nin yetersizlik ve zaafların tartışılmaması, tartışma geleneğinin oluşmaması ve özeleştiri mekanizmasının gelişmemesi, zaafların gelenek olarak günümüze taşınmasına neden olmuş ve yanlışlıklar zinciri ile yanlış ideolojik hat pekiştirilmiştir. Tabu olan kırmızı yanlışlara dokunulmamıştır.
TKP Anadolu Hareketini yanlış tahlil etmiştir. Eylül 1920
deki bir raporda “ Mustafa Kemal Paşa ile Doğu Cephesi Komutanı
Kazım Karabekir Paşa’nın verdiği bilgilere göre, hükümet ve ordu
çevrelerinde Bolşevizme karşı duyulan tasvip ve sempati duygusu
artmış bulunuyor ve hatta isyan hareketinin kimi üst düzey yöneticileri
komünist olmak istemektedir” sözleri partinin gerçeklerden ne kadar uzak
olduğunu göstermektedir. Parti bu görüntünün Sovyetlerden yardım alma
amacıyla verildiğini anlayamamaktadır. Parti, İttihatçılığı ve Kemalistlerin
İttihatçı geçmişini unutmuştur. TKP, Ethem Bey hareketinin karşısında Ankara’nın
yanındadır. TKP, Ethem Bey’le (Çerkez) arasında derin bir mesafe koyar:
“[B]izler Ethem’in ve yandaşlarının Batı Cephesi’nde, Anadolu Cephesi’nde
devrimci Anadolu hükümetine karşı çılgınca, anarşik çıkışını lanetliyoruz.
Anadolu’daki devrimci hareketin destekçileri olarak bizlerin bu gibi şahıslarla
hiçbir ilişkisi ve hiçbir ortak yanı olmamıştır ve olamaz.” Görüldüğü gibi
Kemalistlerin iktidar mücadelesine devrimci nitelik atfedilmiştir“.
Sonuçta İttihatçı rejimin Anadolu’da yeniden tesisi Kurtuluş Savaşı olarak
algılanacaktır. (Mustafa Kemal bile başlangıçta kurtuluş savaşından
söz etmez, önüne koyduğu bir hedef varsa o da İngilizlerin
emperyalist çıkarlarına destek olmasıdır. Emperyalist devletlerin kışkırttığı
Türk-Yunan savaşıdır. Mustafa Kemal’in asıl kaygısı iktidarının tesisidir.
Kurtuluş Savaşı efsanesi iktidarın meşrulaştırılması için sonradan
geliştirilmiştir. ) Dönemin ideolojik iklimini şekillendiren İttihat’çılık,
Mustafa Suphi ve arkadaşlarında da bir dönem etkili oldu. Suphi ve arkadaşları
kendilerini komünist olarak ifade etseler de ittihatçı politikalarla yüzleşemediler.
Dolayısıyla, Parti her ne kadar Sosyalizm’den söz
etse de, SBKP’nin direktiflerinden bağımsız bir politik yol
izleyemediler.
TKP önderi Mustafa Suphi’nin Sultan Galiev’in proleter ulus kavramına siyasi olarak yakın durmaktadır. Bu etki alanı içerisinde kalan Mustafa Suphi milli mücadelenin niteliğini yanlış değerlendirmiştir. Bu durum devrimci harekete büyük bir kırılmanın geleneğini yaratmıştır. Kemalistlerin Anadolu’daki iktidar mücadelesi olan milli mücadeleyi anlamlandıramamaya kadar vardırmıştır. Siyasetin diyalektik yolu yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur.
Komünizm düşmanı olan bir insan nasıl sol’dan yana gösterilir?
Komünist Partisi’nin siyasal çalışmaları kitlelere değil aydın-ilerici ve bürokratlara yönelik çalışmanın içinde oldu. Kitlelerle bağ kurulamadı. Dolayısıyla, siyasal ilişkileri de şaşkın ve panik yoluyla yanlış tespitlere yöneltmiştir. Güce tapan bir parti olarak varlığını koruma altına aldı. Bu yanlış tespitleri miras bırakan bürokrat yöneticiler Kemalist iktidarın kirli yüzünü ortaya çıkarmadıkları gibi, siyasal kirlenmenin öncüleri olmuştur.
İşte Türk solunun (TKP) ideolojik
sefaletinin arkasında bu gelenek yatmaktadır. Yani emekçilerin varlığına güvenmeyip Kemalist iktidarın varlığına yedeklenmek istemiştir.
Tarihini unutan sosyalist bir hareket bu bağlamda kendini var etmesi
düşünülemezdi. Bu bakımdan TKP’den alınan Kemalizm zehirlenmesini araştırmak elzemdir. TKP‘nin tarihini öğrenmeye cesaret etmedikce,
sorgulamayı geliştirmedikçe bugün olduğu gibi celladına aşık olma
ilişkisi devam eder.
Mustafa Kemal düşüncesi anti-emperyalist değil, tam tersine emperyalistlerle ittifak içinde olan bir düşüncenin temsilcisidir. Kemalizmin manipülasyon ideolojisi ile karşı karşıyayız.
Bu siyasal kırılma sonucu uzun bir dönem Türkiye “sol” hareketini esir alan Kemalizm, sol içine yedeklendi. Bu yedeklenme de TKP’nin etkisi çok fazla olmuştur. Sosyalizmin enternasyonal karakteri unutularak, Türk patentli „sol“ bir çizgi izletilmiştir. Oysa Atatürk’ün ağzında sol diye bir şey çıkmadı, yazılarında ve konuşmalarında komünist düşmanı olduğunu ifade eden biri olmasına rağmen TKP tarafından savunulageldi.
Türk egemenleri Anadolu’da
her şeyi Türk patentli yaptı. Bu memlekete İsviçre’den Migros geldi “Türk
Migros”, dediler, İtalya şirketi Pirelli geldi “Türk Pirelli” oldu, Sosyalist
dergi çıkardılar adına Türk solu dediler, sosyalizm düşüncesi geldi
ona da Türk sosyalist hareketi dediler. Dikkat edilirse
sosyalist-komünist partilerin isimleri Türkiye diye başladı. 1970 sonrası kurulan
partilerin isimleri örnektir.
*TKP’nin yayın organlarında Kürtlere yapılan katliamlara sessiz kaldığı
gibi Kemalist iktidarın katliamlarının yanında olmuştur.
*Ermeni sosyalistlerinin idamı, Türk solu dergilerinde hiç bir zaman
yazılmadı. 1920 li yıllar Ermeni sosyalistlerin varlığı
hep inkâr edildi.
TKP’nin kurucusu ve başkanı Mustafa Suphi ve parti sekreteri Ethem
Nejat’ın da bulunduğu on dört yoldaşı 28/ 29 Ocak gece yarısı 1921 yılında
Trabzon’da Topal Osman’a bağlı çalışan Kahya Yahya ve çeteleri
tarafından tekne içinde öldürüldüler. Mustafa Suphi’nin karısı Maria
(Meryem) ise sağ olarak Trabzon‘a getirildi. Yahya evine rehin alarak
tecavüz ediyor. Alçakca çetelerin eline veriyor. Çeteler tarafından
günlerce tecavüz ediliyor. Akıl
dengesini yitirdiğinden dolayı sokakta
kalıyor ve sokakta ölüyor. Kemalist iktidarın iğrenç çeteleri her türlü
vahşetin uygulayıcıları olarak tarihe geçmiştir.
“Mustafa Suphi’nin akıbetinden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal Paşanın “Trabzon’da iskeleler Kâhyası Yahya Reis
zade Yahya Efendiye” çektiği telgraf.
Telgraf metni :
24/6/37 tele: Hissiyat ve
teminat-ı vatanperverannenize teşekkür ederim.<
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi. MUSTAFA KEMAL
Kaynak: Tarih sohbetleri, Cemal Kutay. Mayıs,1968, İstanbul sayfa 227
Mustafa Suphi: Kanlı sonu kimler, nasıl hazırladı?
Oysa Nazım Hikmet, Mustafa Suphi’nin sonuna getiren tezgâhı kimin
hazırladığını şiirinde gayet açık dille dile getiriyor. Burjuva Mustafa
Kemal’in, Yahya Kâhya ile el ele vererek işlediği cinayet diyor.
Yukarıdaki telgraf da açıkça belli ediyor zaten.
Nazım Hikmet, Mustafa Suphi’nin Trabzon’dan ayrılırken “Taşlandığı”nı ve
hadisenin asıl hazırlayıcısı olarak Mustafa Kemal’le beraber
Yahya Kâhya’ya hitap eden şiirinde şöyle diyor:
Trabzon’da bir motor açılıyor
Sa-hil-de ka-la-ba-lık
Motoru taşlıyorlar
son perdeye başlıyorlar
Burjuva Kemal’in omuzuna binmiş
Kemal Kumandanın kordonuna
Kumandan Kahya’nın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
uluyorlar
Hav… Hav… hak… tuuuuu
Cemal Kutay’ında kitabında açıkça Mustafa Suphi’nin hareket ve faaliyetini, Mustafa Kemal Paşanın son anına kadar adım adım takip ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yahya Kahyanın öldürülmesinden sonra, bu mevzuu ele almak isteyen Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey de Topal Osman tarafından öldürülecek, Topal Osman da benzer akıbet ile hayat sahnesinden çekilecektir.
Mustafa Suphi olayının tatbikatçısı Yahya Kâhya da
1922 de öldürüldü.
* Mustafa Kemal’in askeri
“Yahya Kâhya Sivas’ta muhakeme edilecek fakat
aleyhinde hiç bir delil bulunamadığı için beraat edecektir.
Yahya Kâhya Sivas dönüşünde Samsun’a uğrar. Oradaki arkadaşları ile
bir hatıra fotoğrafı çektirir.
Fotoğraf çektirenler arasında biri
var ki İstiklal mahkemelerinde komünistlere karşı tavrıyla tanınan Servet
Reis karşımıza çıkmaktadır. Tarih sohbetleri, Cemal
Kutay. sayfa 230.31
Mustafa Kemal’in tezgahı ile 29 Ocak 1921 gecesi, Trabzon açıklarında
Mustafa Suphi ile 15 Yoldaş’ının cesedi Karadeniz’in dalgalarına bırakıldı.
Ali Fuad Paşa (Cebesoy)
ile Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Suphi ile bizzat karşı karşıya gelerek
konuşuyorlar. Bu iki Paşa da Mustafa Suphi’nin akıbetinde payı olanlar
arasındadır.
15 Ağustos 1922’de Kemalist iktidar baskılarını komünistler üzerinde artırması
sonucu Ankara’da gizli olarak 2. Kongre toplandı. TKP Genel Sekreterliğine
Salih Hacıoğlu getirildi. (Salih Hacıoğlu Sibirya’da sol içi
cinayetle öldürüldü) Kemalist iktidar 12 Eylül 1922’de TKP’yi kapattı. Kemalist
İktidar açıkça komünistlere savaş açmıştı ve bunu adım adım uyguluyordu.
Komünist Partisi, Kemalist iktidarın sürekli gazabına uğramasına rağmen bir
türlü ona karşı siyasal tavır geliştiremedi. Sovyetler Birliği Trabzon Konsolosluğu
Mustafa Suphi olayını sadece bir kınama yazısı ile protesto etti. Lenin’in
bu olay üzerine yazdığı ve/ya dillendirdiği bir kaynağın olmaması da
düşündürücü bir durum.
TKP’nin Kürt sorunu ‘‘milli misaki‘‘cidir.
TKP’nin tarihi hem siyasal olarak hem de sosyolojik boyutuyla Kemalizm eksenlidir. TKP’nin, Kemalist iktidarın ülkede gücünü pekiştirmeye yönelik hamlelerine yedeklenmesine yol açtı. Bu konuda parti içinde farklı sesler dile getirilmiş olsa da Kemalizm karşısındaki bu zaaflı duruşu büyük ölçüde etkili olmuştur.
Yasal çalışma olanağı ortadan kaldırılan TKP’nin üçüncü kongresi 31 Aralık 1924- 1 Ocak 1925’de İstanbul-Akaretler’de gizli bir toplantı gerçekleştirdi. Şefik Hüsnü genel sekreterliğe getirildi. Kongreden sonra, Şeyh Said isyanını gerekçe gösteren hükümet Takrir-i Sükûn kanununu çıkarttı. CHP harici tüm siyasi kurumları kapattı. TBMM tutanaklarında bu görülebilir. İstiklal mahkemeleri diye tarihe not düşen dönemde, 60 bini bulan tutuklamalar ve yargılamalar sonucu 1054 kişi idam edilir. 1925’de yapılan tutuklamalardan komünistlerde nasibini aldı. 1926 yılının Mayıs ayında, Şefik Hüsnü’nün girişimiyle, Viyana’da bir parti konferansı yapıldı. Vedat Nedim Tör ile Şefik Hüsnü arasında tartışmalar yaşandı. Vedat Nedim Tör Partinin tüm arşivini Kemalist iktidara teslim etti.
Nazım Hikmet TKP’nin parti üyesiydi. TKP’li olduğundan dolayı Kemalist iktidar tarafından sık sık gözaltına alındı ve tutuklandı. 12 yıl cezaevinde kaldı.
Şefik Hüsnü, Fransa’da okudu, orada doktor oldu. Türkiye döndü. Kızı Alman faşizmine karşı savaştı. Naziler tarafından öldürüldü. 1951 tutuklamalarında Şefik Hüsnü’de tutuklanmıştı. 1959 yılında hapis sonrası sürgüne gönderildiği Manisa’da öldü.
Zeki Baştımar, 1905 yılında Trabzon’un Sürmene ilçesinin Baştımar Köyü’nde dünyaya geldi. Genç bir öğretmen okulu öğrencesi iken komünist düşünceleri benimsedi. Yüksek öğrenimini Moskova Üniversitesinde yaptı. Yurda dönünce Başvekâlet Kütüphanesinde tercüman olarak çalıştı. TKP İl Komitesi, Merkez Komitesi, Polit Büro üyeliği ve Merkez Komitesi Birinci Sekreterliği görevlerini üstlendi. Yaşamının on yılı aşkın bölümünü cezaevinde, 13 yılını siyasal sürgünde geçirdi. İlk tutuklanma tarihi 1930, son tahliye tarihi 1959 oldu.. Ömrünün kesintisiz 50 yılını Türkiye Komünist Partisi’nin saflarında geçirdi.
1951 Tevkifatı” adıyla anılan Türkiye Komünist Partisi davalarında en büyük cezayı o almıştı. On sene hapis ve sekiz sene dört ay Amasya’da nezaret cezası aldı. Tutuklandığında Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi üyeliği görevini yürütüyordu. Parti içindeki kod adı “Yakup Demir” olan Zeki Baştımar yurt dışında TKP Genel Sekreteri oldu..
TKP kadroları 1960 yılında yurtdışına çıkarak partiyi yurtdışında yeniden örgütlediler. Doğu Almanya’da Bizim Radyo kuruldu
Zeki Baştımar 18 Kasım 1973 yılında Doğu Berlin’de hastahanede öldü.
Dr.Hikmet Kıvılcımlı, TKP’nin merkez komite üyesiydi, TKP’yi eleştirerek yollarını ayırdı. Vatan Partisi’ni kurdu ama partisi kapatıldı. Sosyalist Vatan Partisi’ni kurdu akıbeti uzun sürmedi. Dr. Kıvılcımlı, aranıyordu ve hastaydı Moskova’ya gitmek istemişti ama İsmail Bilen tarafından gitmesi engellendi. Bu olay üzerine Kıvılcımlı, Brejnev’e çok uzun bir mektup yazdı. Bir faydası olmadı 1971 ‘de Yugoslavya’ya gitti. Orada hastalandı ve Belgrad ‘da hastanede öldü. Hikmet Kıvılcımlı’nın özgün alanında Kürd sorunu ilk olan çalışmadır.
‘’İBO’NUN TKP TAHLİLLERİ-I
(…)Mustafa Suphi dönemini çocuksu bir saflıkla savunuyordu. O döneme Ekim Devrimi coşkusunun damgasını vurduğu inancındaydı. Mustafa Suphi’nin teorik görüşlerine ait, birkaç bildirinin dışında hiç bir metin yoktu. Tekin Erer’in kitabına dayanıyordu. Kaynak: Muzaffer Oruçoğlu. Facebook sayfası’’
1973 tarihinde İsmail Bilen (Marat)TKP genel sekreteri oldu. Zeki Baştımar’a sahip çıkmadı. Ölümünü gizledi.Doğu Almanya Başbakanı Erich Honecker Baştımar’la ilgili bir başsağlığı metni yayınladı. 1985 ‘de İsmail Bilen Doğu Berlin’de öldü, Bilen’den boşalan genel sekreterliğe Nebi Yağcı (Haydar Kutlu) geldi.1989 yılında Türkiye’ye geldi tutuklandı. TİP/TKP birleşimi sonucu legal olarak TBKP kuruldu. Nihat Sargın öldü. TBKP dağıldı. TİP’in devamı Sosyalist İktidar Partisi kongresinde TKP ismini aldı. Komünist bir parti kurmak serbest bırakılınca SİP isim değiştirerek parti adını TKP yaptı. Ama bu TKP’de 2014 ‘de ikiye ayrıldı. Merkez komitesi sekize sekize olunca iki taraf da eşit şartlarda ayrıldılar.
TKP ikiye ayrılmadan önce 21 Ocak 2012’de Mersin’de gerçekleşen ’Barış Mitingi’nde TKP ismini kullandığı için ÜRÜN çevresine saldırmıştı. ÜRÜN çevresinin SİP’ten dönüşen TKP’yi ’çakma TKP’ olarak adlandırdığı, diğer grubunsa TKP ismini kazanabilmek için uzun yıllar mücadele verdiklerini diğerlerinin TKP’yi terk ettiğini, asıl isim sahibinin kendileri olduğunu söyledikleri biliniyor. İsim yüzünden İstanbul’da, Ankara’da vd yerlerde kavga olayları yaşandı.
TKP ismi yüzünden çıkan kavgalar şiddet kültürünün barış içinde bir arada yaşamı söyleyenlerin iflasıdır. Sosyolojik kırılmanın en katmerli yüzüdür. Komünist’lerin isim kavgası siyaset sosyolojisinin çöküşüdür.
Erdal Boyoğlu – 28.01.2021