Yazarlar

Published on Haziran 14th, 2020

0

“Kürtleri Türkleştirin” – Hüseyin Y.

“DERSİM’DE ÇOKÇA BAŞIMIZ KESİLDİ, AMA DÜŞMAN KARŞISINDA ASLA EĞİLMEDİ!”

İnsan, aslanın ölüsü olsun ama tilkinin tutsağı olmasın.

Bu tilkilerin oyunlarıda tutmaz.

Tarih hep zaferleri ve kahramanları yazmaz, Abbas yolcuları, dönek ve düşkünleri de yazar!

Tarisel olarak da yenilgilerin ve helede sosyalist hareketin gerilediği anlar daha başka bir acı  olarak karşımıza çıkıyor.

Yenilgi ve gericiliğin egemen olduğu anlarda zor ve yaşanan moral bozukluğunun öne çıkardığı, bireysel kurtuluş arayışlarını görüyoruz!

Toplumsal şartların zor ve çetin olduğu faşist ve gerici saldırılarıların yaşandığı fırtınalı günlerde esen  o gerici fırtınaya karşı ayakta duramayan  bir çok insan bu anlardan savrulur ve düşer.

Ve yeni ve geri arayışlar boy verir.

Bunun örneklerini dünyada yaşanan çeşitli ülkelerin  halk hareketlerinde yüzlece örneğini yazmak ve hatırlatmak kuşkusuz mümkün!

Ama buna verilecek en yakın örnek 12 Mart, 12 Eylül ve de 90 yıllarda yaşadık!

Son yıllarda özellikle Tunceli bir takım “yazar” çizer konumunda bir iki kitap yazmış kendisini dev aynasında sanan geçmişte “sol”hareketlerin şu yada bu hareketin “ileri” kadro vb alanlarında  çalışmış  bazı insanların yasadıkları kişisel veya  örgütsel sorunlardan ve örgütlerin içine düşmüş oldukları örgütsel veya siyasal bunalımdan ötürü devrimci sol  siyasal çizgiden ve savrulmuş dün savunmuş oldukları ileri toplumsal değerlerden oldukça uzaklaşan bir yeni inkar kuşağı ile karşı karşıyayız.

Bilerek veya bilmeyerek bu unsurlar kime hizmet ediyor oldukları ortada!

Öyleki; neredeyse her ağzı açılan ne olur, bağışlayın bizi dercesine sisteme yamanmak için dün içinde oldukları örgütlere ağzını acmış adete devletin saldıramadığı bir dil ve üslup ile her türlü hakareti sanki mübah sayar bir tavır içinde yeni Metiner’ler , Bozo’lara ve Mir’lere tanık oluyoruz!

Hakikatları inkar ve tahrib etmek için adeta bunlara yeni imha ihaleleri verilmiş bir eda ile hareket ediyorlar.

Kimisi açıktan sözüm ona “hukukçu” kimligi ile Kemalizmin ve onun Osmanlı’nın devamı olan devletin avukatlığını yapan Tun (c) elil’inin DERSİME olan mahkemesinin savcılığına soyunmuş.

Birileride  Kemalizmin katipliğini üstlenmiş  bu davaların romanları için arzu halcılıkla görevlendirilmiş.  Ötekiside biraz daha ileri giderek ömrünü hakkın kılamlarına adamış sanatçılarımıza ve bir bütün bir alana hakaret eder olmuş!

Evet, Kemalist fasist devletin 37’den bu yana söyleyemediğini ve yapmadığını  bu dönek ve kişilik yitimine uğramış inkar kuşağı denilebilecek cenahtan geliyor.

Devletin yaptıkları karsısında susanlar ve adeta onların kulu ve kölesi olmayı bir parça ekmek veya bir dairede iş ve ihale edinmek için olmadık renklere bürünen bu rezil ve zavallılar ortalıkta geziniyor.

Soyuna da ihanet eden bu keklikleri dersim halkı asla af etmeyecektir.

Dersim’de bunların tahribatı oldukça derin olsada asla ebedi olmayacaktır.

Hiç bir gece asla ebedi karanlık kalmadı.

O umutları taşıyan yarasalarında umutları hep o asılı oldukları karanlıklarda asıla kalkacaktır.

Neden?

Niçin?

Kimsiniz?

Kimin adına bütün bu saldırınız ?

Evet, dün devrimci hareketlerin örgütlü ve güclü olduğu bir dönemde harekete katılmış ve bu hareketlerin çalışması ve siyasal eğitimini alamamış hayatı ve yaşamın haksızlıklarının  neden ve niçinlerini bilince çıkaramamış  yada kişiliklerini tamamlamış bu tür Abbas yolcular bugün dışarıya vermiş oldukları resim oldukca “ Karanlıktır”!

Dersim tarihi ve yaşanan sürece dair ortalıkta kirli ve karanlık zihniyetin kol gezdiği, inkar ve kirli bir  saldırı kampanyası ile karşı karsıyayız.

İçinde olmuş olduğumuz bu günlerde geçen Kasım ayı vesilesi ile bilende bilmeyende sanki o tarihi bire bir yasamış ve o süreci anasandan babasından yada yakın köylüsünden duyarak tarihin tanıkları olarak kendi kirli emellerine dayanak yaparak konuşan bir kimliksiz ve kişiliksiz Doğu Perinçek vb gibi insan türevleri ile karşı karsıyayız.

Dersim soykırımını yapanların İslami ordunun ve onların komutanları vb olduklarını ifade eden bire bir soykırımın bütün belge ve alnan kararlarına imza atan M Kemal’in suçsuz olduğunu ifade edecek katline aşık bir anlayışı savunan H Aygün gibi yeni olmayan son yirmi yılı adeta Kemal’in avukatlığını üstlenen bu zat dersimizde adeta gizli bir kaymakam olarak görev yapıyor.

Osmanlı’da ne yaşadıysak ondan sonrada onların torumlarından da aynı zulmü yaşadık.

Değişen bir şey olmadı, biri kötü ötekisi iyi olmadı. Zihniyet değişmediğinin belgeleri ve yaşadıklarımız ortada.

Anlaşılan bu kendisine yabancı insanların öncelikle kendilerini tanımadıkları ama yeri geldiğinde  Çin’de ne kadar karasaban ve öküzün sayısını sana ezbere anlatan ve ne yazziki kendisini tanımayan tiplerle karşı karsıyayız.

Unuttuklarımızı düşünenlere bir kez daha hatırlatmakta isteriz !..

Yaşadığımız soykırımın hala bitmediğini dil, tarih, inanç, doğamıza ve de insanımıza karşı devam ediyor.

Soykırım bir kaç insanın veya artniyetli üç beş askerin olgusu değil, inkar zihniyeti üzerinde inşa edilen Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarının kurduğu bu devletin resmî Türk islam faşist devlet politikasıdır.

Daimi işlerimizde en mühim iş; DERSİM meselesidir diyen ve bu sorunu bir çıban olarak gören, her ne pahasına olursa olsun kökünden sökülmesi gerkilidir diyen de Mustafa Kemal’in bir zat kendisi değil midir.

1930; Başvekil sağır İsmet , 31 Ağustos 1930 tarihli o günkü Milliyet’e der ki:

“Bu ülkede sadece Türk ulusu ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.

Yıl 1940 bu ülkede ne PKK ve nede her dönem bir gerekçe olarak ifade edilen bir “terör” örgütü yok.!!!

Ama o “cumhuriyetin” kurucu partisinin şu meşhur CHP raporundan birlikte okuyalım :

“Kürtler Türkleştirilmelidir!

Kürt meselesi Türkiye’nin en mühim meselesidir. Asimilasyonun ilk şartı dil öğretmektir.”der.

Bakın bugün bu asimilasyon politikasının sonucu dilimizin geldiği boyut ortada değil mi!

Evet bunu kime borçluyuz?

Devamla; 27 Mayıs 61 Darbesi’nin lideri Orgeneral Cemal Gürsel Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada: ( ki kendiside Kürt!) “Bu memlekette Kürt yoktur.

Kürdüm diyenin yüzüne tükürürüm.”diyerek bu “kanlı Cumhuriyetin” açık İNKARCI yüzünü gösteriyordu!

Alın bütün raporları okuyun!

TEK’ler ve inkar üzerinde inşa edilmek istenen bir ülke yaratılmak istendiği ortadadır.

Ama attık o gömlek bu ülkedeki halklara dar geliyor.

Her tarafında yırtılıp atılıyor.

Helede şimdiki bay; Aygün’lerin, Karataş’ların vb. kör, topal ve sağır yeni terzilerimizin topluma dikmek istedikleri o gömleklerde yırtılıp atılmıştır.

Bunların yamalarınında dayanacak gücü yoktur.

Mustafa Kemal iktidarı ve onun şekillendirdiği anayasa inkar ve asimilasyon düşüncesi yaratarak halklar arasında düşmanlık geliştirdi.

Türk islam milliyetçiliğinin esasen tek özelliği kendinden olmayan herkese olan inkar imha ve yok diyen açık düşmanlığıdır.

Osmanlı’nın önceki yıllarını biliyoruz. Son yüz yılıda ortada!

Ermenilerin soykırımı farklı değildir.

Süryani’lerin katledilmesi farklı değildir.

Pontus Rumlar’ının katledilmesi soykırıma tabii tutulması farklı değildir.

Ağrı, Zilan bundan farklı değil.

Qoçgri , Koçan, Kürt ve kızılbaş kimliğinden de farklı ele alınmaz ki, DERSİM’in 37/38 soykırımı da bunun devamıydı.

Tek boyutlu ele almak doğru değil, gerçeklerden kaçan ve o günün devletinin aklanmasını ve onun yöneticilerini aklamak olur.

Ayıptır.

Dersim soykırımı ile ilgili Almanya Ard tv kanalında çıkan kısa iki üç dakikalık ttt Proğrama bile tahammül edemeyenlerin başında yine bu yeni yetme perinceklerin tehdit ve saldırıları gecikmedi.

Bay Aygün Y Kaya’ya aba altında sopa gösteren bir dil ile öyle olmaz Yaşar! dercesine azarlayarak çırak usta kavgası başlamamış olsada önemli bir uyarı oldu.

Bay Kaya çok yoğun olduğu için bir türlü cevap veremedi!

Veremez çünkü aynı cenahtan!

Umarım öyle olmaz.

Ama her fırsatta DERSİM’in ileri gelen insanlarına farklı yaftalar atfeden bu çevrelerin bunu nasıl yutuklarını birlikte görüyoruz.

Bir kez daha ;bu düşmanlıkla açık ve aleni bir yüzleşme olmadıkça Dersimin istemlerine! gerçek bir yanıt verilmedikçe, birlikte bir yaşama şansı yoktur.

O gizli Kemalist ve ilerici dediğiniz ve sakladığınız yüzünüzü yüreğiniz atıyorsa açın bu hakikatlerle yüzleşinki biz de yüz yüze baklalım.

Böylesi bir açık yüzleşme olmadan asla bir çözüm olmaz! Ve bunu çarpıtmayada bu tür yüzsüzlerin ve yeni yetme Abbas yolcularının da asla buna gücü yetmez….

Saygılarımla

Hüseyin Y.

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑