Kitap

Published on Aralık 3rd, 2020

0

Tutsakların korona günlükleri: Yazı ve çizimleriyle mahpuslar anlatıyor – Gül Güzel

Görülmüştür Kolektifi’nin 50 mahpusla birlikte çalışarak hazırladığı “Tutsakların korona günlükleri” adlı kitap okurlarıyla buluşuyor. Korona günlerinde mahpusluk kitabı, yazar ve şair Adil Okay tarafından hazırlandı. Mahpusların çizim ve yazılarından oluşan 224 sayfalık kitap, 2020 Aralık ayında, Ütopya Yayın evi- Ankara‘da yayınlandı.


Korona Günlerinde Mahpusluk’ adlı bu kitap, Görülmüştür Kolektifi’nin inanılmaz bir emeğinin ürünü. Görülmüştür Emekçileri bir Demokratik Kitle Örgütü gibi çalışarak, bütün deneyimlerini de kullanarak çok önemli bir çalışmaya daha imza atmışlar. Yine bütün duvarlar ortadan kaldırılmaya çalışılmış, içeridekiler ve dışarıdakiler buluşturulmuş.…

Kitapta yer alan, Tutsakların korona günlüklerinden bir kaç yazılı örnek

 “Virüs, kara kargalar, tabut gibi bir çatı. Her şeyin ölümü hatırlattığı bir ortam. Korku filminde kullanılabilecek metaforların çoğu mevcut. Lakin film o kadar yavaş ilerliyor ki, seyreden filmden kopuyor ya da her gün aynı filmi seyreden insanın artık ürperecek sahne bulamaması, her sahneyi çözdüğü için korkmaması gibi bir durum yaşanıyor. Hapishanenin şimdiki halinin uyandırdığı da böyle bir his. Bir tabutun içinde yaşadığınızı düşünüyorsunuz, leş kargaları dönenip duruyor tepenizde ve dünyanın en kolay bulaşan ölümcül virüsü sizi bulabilir. Ama korkmuyorsunuz.”diyor Erol Zavar

Gülazer Akın Koronalı gündlere dair Bünyan Cezaevinden yazıyor,(…) Böylelikle, zaten çok sınırlı olan insan ilişkileri tamamen ortadan kalkmıştı. Her türden fiziksel aktivitesi 2,5 x 5 m2’lik bir alana sıkışıp kalmıştı. Bu daracık alanda gezip dolaşması, spor yapması, volta atması mümkün değildi. Çünkü hücrenin içindeki ranza, çelik dolap, plastik masa ve plastik sandalye hücrenin içini / hareket alanını daha da daraltıyor; hücrenin içindeki 3m2’lik banyo /tuvalet/ lavabo / bulaşıkhane yaşam alanını daha da küçültüyordu…”  

Neden böyle bir kitap sorusuna  cevap bulmak için kitabı hazırlayan

Adil Okay değerlendirmesi:

Kitabın yazarı ADİL OKAY’a neden ve hangi şartlarda böyle bir kitap yazdığını sorduğumuzda, kitaptaki özsüne değinerek, “Korona günlerinde içeride olan güzel insanları unutmayın, dışarıda yağmur yağsa içeride zemheri oluyor, bizden çok daha zor koşullarda yaşama tutunmaya çalışıyorlar…” diyor ve devamla,‘‘ “Korona günlerinde mahpusluk” adını verdiğim bu kitap fikri, bana gelen tutsak mektuplarından doğdu. Pandeminin ülkemizde kendini göstermeye başladığı Mart ayında (2020) “Korona Günlükleri”ni yazmaya başladım. Daha sonra bu günlüklerin birini çoğaltıp 30 ayrı hapishanede kalan, dönem dönem yazıştığım yüze yakın mahpusa yolladım. Mektubumu alan tutsaklar benim Korona Günlüğü’me, kendi günlükleriyle karşılık vermeye, hapishanede pandemi gerekçesiyle ağırlaşan tecridi / keyfi yasakları yazmaya başladılar. Bu süreçte hepsi birbirinden sarsıcı betimlemelerin olduğu tutsak “Denemeleri / Günlükleri / karikatürleri” birikti.

Sayın Okay, mahpusların bu görüntü ve yazyıları daha önce hiç yayınlandı mı?

Korona temalı tutsak günlüklerinin bazıları, politik mahpuslarla dayanışma amacıyla kurduğumuz, 10 yıldır gönüllüler ağı ile çalışmalarını yürüten “Görülmüştür Kolektifi”nin web sitesinde (www.gorulmustur.org) yayınlandı. Her biri bir sanat şaheseri sayılabilecek bu mektup ve karikatürleri sanal âlemde dolaşıma sokmanın yanı sıra, kitap olarak hazırlamam için çevremden çok fazla -olumlu anlamda-  psikolojik baskı geldi. Ayrıca bu kitabın asıl kahramanlarının yani tutsakların internete erişim imkânlarının olmadığı gerçeği de bu kararımda etkili oldu.

Tutsak/mahpuslarla ne zamandan beri bu tür yazışmalarınız başladı?

Elimde 12 yıla yakın bir süredir politik mahpuslarla yaptığım yazışmalar sonucu biriken, onlarca kitap hacminde, binlerce mektup ve görsel vardı. Bu mektupların ve tutsak çizimlerinin bir kısmı Türkiye’de ve Avrupa’da açtığımız Hapishane temalı sergilerde kamuoyuna sunulmuştu. Bir kısmı da yayınlandığında ciddi bir etki yaratan,  mecliste 4. yargı paketi tartışmalarında kaynak olarak gösterilen “Ben çıkana kadar büyüme e mi… Görüş günlerinde büyüyen çocuklar…” adlı tematik kitabımda yer almıştı. Bu kitabı hazırlarken de aynı zor yolu, yani tematik bir dosya hazırlama yolunu seçtim. Tutsak günlüklerinin araştırmacılara da kaynak olabileceği düşüncesiyle korona temalı olanlarını değerlendirdim. Bu amaçla Türkiye’de koronavirüs önlemlerinin alınmaya başlandığı mart ayından bu güne kadar bana gelen tutsak mektuplarını taradım. Günlüklerin yanı sıra aynı dönemde aldığım diğer mektuplardan da “Korona Tedbirleri” adı altında hapishanelerde uygulamaya konulan “yeni yasaklar”ın, akıl almaz eziyet biçimlerinin anlatıldığı bölümleri seçip kitaba koydum.

Tutsak/Mahpuslarla yazışmalarınızda zorluklar yaşadınız mı?

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen “Olağanüstü hal” sürecinde hapishanelerde başlayan keyfi uygulamalar,  OHAL’in kalkmasından sonra da tamamen sona ermemiş, birçok hak gaspı kalıcı hale gelmişti. Arkasından patlayan ve tüm dünyayı sarsan pandeminin hapishanelere “sıkıyönetim” olarak yansıması sonucu mektuplarımız da ya çok geç verilmeye ya da kaybolmaya başlamıştı.

Sonuç olarak yüze yakın mahpusa yolladığım “Korona Günlükleri”nin bazıları sahibine ulaşamadan kayboldu; ulaşanlara verilen tutsak yanıtlarının birçoğunu da kimliği bilinmeyen virüsler yok etti. Yanıt alamadığım tutsaklara faks çektim. Bazılarının aile bireylerine ulaşıp mesaj ilettim. Mart ayında başladığım bu çalışmayı ancak Ekim ayında tamamlayabildim. Muhtemelen kitap yayınlandıktan sonra da hapishanelerden yanıtlar gelmeye devam edecek.

Genelde aykırı düşüncelilere, özelde Mahpuslara uygulanan hak ihlalleri konusunda birlikte çalıştığınız kurumlara dair neler söyleyebilirsiniz?

Bu dönemde başta İnsan Hakları Derneği (İHD) olmak üzere İnsan Hakları Örgütleri düzenli olarak “hak ihlalleri” raporları yayınladılar. Siyasi iktidara “hapishanelerde zulmün son bulması” için çağrı yaptılar. Ancak bu çağrılara yanıt tecridin arttırılması oldu. Örneğin, kalp hastası Kasım Karataş, ring aracında aç susuz 24 saatlik yolculuğa zorlanıp sürgün edildi. Hapishanelerden yeni sürgün, işkence ve ölüm haberleri gelmeye devam etti. Mektup arkadaşım Aysel Koç hapishanede hayatını kaybetti. Tek kişilik hücrede tutulan Aysel’in ağır tecrit koşulları nedeniyle intihar ettiği söylendi. Yine bu dönemde tüm çağrılara, çabalara rağmen Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek‘in “Özgürce konser vermek” gibi haklı ve meşru talepleri karşılanmadı.  Ne yazık ki her ikisi de başlattıkları ölüm orucu sonucu hayatlarını kaybettiler. Aysel, İbrahim ve Helin’den ağrımışken kalbimiz, bu kez “Yeniden adil yargılanma” talebiyle ölüm orucuna başlayan Avukat Ebru Timtik’i kaybettik. Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu’nun raporuna rağmen Ebru’yu tahliye etmedi.

Adalet Bakanlığı’nın, TBMM’ye gönderdiği 2020 bütçe raporundan öğrendiğimiz kadarıyla; Türkiye’deki 355 hapishanede 282 bin 703 tutuklu mevcut. İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre ise; bunların 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605’i hasta tutuklu. Bu rakamın da 249’u kadın tutuklulardan oluşmakta. Eylem Akdağ Mezopotamya Ajansı’nda yayınlanan “7 soruda hasta tutuklular: Savcılık, ATK ve hastane üçgeninde ölüm…” adlı yazısında bu bilgileri aktardıktan sonra şu yorumu yapıyor: İHD’ye başvuru yapmayanlar düşünüldüğünde bu sayı çok daha yüksek. (…) Bu yıl içerisinde 21 hasta tutuklunun yaşamını yitirdiği cezaevlerinde kalan diğer hasta tutukluların sağlık durumları koşullardan kaynaklı gün geçtikçe kötüye gitmesine rağmen yetkililer bu duruma sessiz. Cezaevlerinin zaten kötü olan hijyen koşulları, Koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla birleşince ‘İnfaz Yasası’nın dışında tutulan hasta tutukluların yaşamlarını çok daha fazla risk altına girdi. Hasta tutukluların yaşamları,  savcılık, ATK ve hastane raporları arasında yok oluyor.(…) Yargı yoluyla “düşman” ya da “toplum için zararlı” kapsamına alınan hasta tutuklular, “toplum güvenliği için tehlike oluşturmamak” gerekçesiyle serbest bırakılmıyor. İnfaz Yasası ile tahliye olan onlarca katil ve tacizci toplum için tehlike arz etmezken, siyasi tutuklular için tehlike gerekçe gösterilmesi sonucu, tahliye olanların toplumda tehlike saçtığına, tehlike gerekçesiyle bırakılmayan hasta tutukluların da yaşama veda ettiğine şahit olduk.”

İşte bu kitapta yer alan mektupların birçoğu da “Korona zamanlarında yaşanan hak ihlallerinin raporları” sayılabilir. Ama ben yine de yayınlanan raporlardan ve kitapta yer alan mektupların ilgili bölümlerinden oluşan bir özet sunmanın okuyucu için yararlı olacağını düşündüm. Bunun için yıllardır İnsan Hakları alanında çalışma yapan arkadaşım Zafer Kıraç’a ricada bulundum. O da beni daha doğrusu tutsakları kırmayıp kitabın sonunda okuyabileceğiniz deneme tadında özgün bir yazı / rapor hazırladı.

Bu kitabı hazırlamaktaki temel amacınız neydi?

Bu kitabı hazırlamakta amacım sadece kaynak oluşturmak, istatistikleri zenginleştirmek değil, özgürlük ve eşitlik için mücadele ederken esir düşen, zulüm deryasında hayata tutunmaya çalışan insanların, korona günlerinde yaşadıklarını duymayanlara duyurmaktır.


“Korona günlerinde mahpusluk, Tutsakların korona günlükleri‘‘ adlı kitaba dair

ZAFER KIRAÇ’ın önsözü:

Sevgili Adil Okay’ın bu çağrısı ne kadar önemli demiştim kendi kendime. İnsan hakları alanında çalışan birisi olarak bilgi ve birikimim doğrultusunda yazmamı istediğinde de hemen kabul ettim. Okay’ın kurucuları arasında yer aldığı Görülmüştür Kolektifi’nin 10 yıldır yaptığı o kadar önemli şeyler var ki. Bildiğimiz klasik sivil toplum kuruluşu kalıplarını yıkarak gayet devrimci bir örgütlenmeyle yaptıkları işlere hep saygı duydum. Benim de bir yazıyla katkı sunduğum, ‘Korona Günlerinde Mahpusluk’ adlı bu kitap, inanılmaz bir emeğin ürünü. Görülmüştür Emekçileri bir Demokratik Kitle Örgütü gibi çalışarak, bütün deneyimlerini de kullanarak çok önemli bir çalışmaya daha imza atmış. Yine bütün duvarlar ortadan kaldırılmaya çalışılmış, içeridekiler ve dışarıdakiler buluşturulmuş. Güzel yürekli insanların akıl ve vicdanlarının buluşması diyorum buna ben…

 KİTAPTA YAZI VE KARİKATÜRLERİ YER ALAN MAHPUSLAR

ZAFER KIRAÇ, ADİ OKAY, ADNAN ÖZTEL, AHMET BİLGE, ALİ MURAT ÇELİK, Ayhan Kavak, AYHAN BOZKAYA, AYNUR EPLİ, BARIŞ İNAN, BERİTAN ANAHTAR, CEVAT YERDEGÜL, CİHAN KARAMAN, ERCAN BİNAY, EROL ZAVAR, ERGÜL ÇİÇEKLER, FADİME ÖZKAN, FERHAN MORDENİZ, Gazel Bulut, GÜLAZER AKIN, HAYDAR BAYAR, hasan Şahingöz, HÜSEYİN YILDIRIM, MAHMUT ULUSAN, KEMAL AYHAN, M. ENES TUNÇ, MEHMET BOĞA Tekin, ÖMER (RAMAN) OZDURAK, MEHMET GARİP YAŞ, MUSA ALTUN, RESUL KOCATÜRK, RESUL SARIGÜL, SADIK ALMAKÇA, SAMİ ÖZBİL, SAMİ TUNCA, Seyit Oktay, SERDAR SURUCU, SOYDAN AKAY, TAYYAR EROĞLU, YAŞAR ERİŞ, Yıldız Sönmez, ZELİHA BULUT, ZUHAL SÜRÜCÜ


Gül Güzel – 03.12.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑