Makaleler

Published on Ocak 23rd, 2022

0

Yeryüzü zebanileri, korku dağları ve Sezen Aksu | Nihat Veli Yüce


Sanatın aydınlatıcı özünden, aydınlıktan korkan vampirler gibi korkarlar. Karanlığı büyütmek için, korkudan beslenirler, korku dağlarını büyütürler…

“Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.”  Giordano Bruno

Şair, filozof, rahip ve gökbilimci Giordano Bruno, evrenin sonsuz olduğu ve evrende dünyadan başka birçok gezegenin olduğunu  söylediği için, Roma Katolik Kilisesi’nin engizisyon mahkemesinde yargılanmış, sapkın ilan edilmiş ve diri diri yakılarak katledilmiştir.

Giordano Bruno’nun katledilişinin üzerinden 422 yıl geçmiş olsa da, insanlık sanat, edebiyat, felsefe, bilim,  ve teknolojide büyük atılımlar yapıp, bir çok bilinmeyeni bilinir hale getirip, uzak gezegenlere ulaşmaya çalışsa da, kötülerin kendi iradelerini hâkim kılmak için, dini ve dini sembolleri kullanarak, karanlığı hâkim kılma, yakma, kelle kesme, dil koparma eylemleri değişmedi. Karanlığın değişmeyen yüzü, zulmün bileşkesi olarak korku dağlarını insan bilincinde canlı tutmanın zebanileri rolünü büyük bir tutku ile yerine getirdi. Korku yoksa, zebaniler için bir gelecekte yoktu. Toplum bilincinde korkuyu güçlü tutmak, bu korkuyu sürekli besleyip büyütmek, cehennem zebanilerinin yer yüzünde ki tezahürü gibi davranmakla mümkündür. Bu nedenle cehennem azabı ile büyüttükleri nesillere, bu dünyada da cehennem azabı yaşatmak isterler. Sürekli şiddet, korku, tehdit dilini kullanırlar. Zira bunu karanlık, kötü ve canavarlıktan beslenen iradelerini hâkim kılmanın en kolay, en kestirme yolu olarak görüler. Korku yoksa, karanlık yoksa, zorbalık, tehdit, baskı, şiddet yoksa varlık sebepleri yok olur. Varlık sebepleri, iktidar sebepleri karanlıktır, korkudur, tehdittir. Bu nedenle en küçük aydınlanma kıvılcımına dahi tahammülleri yoktur. Sürekli gerginlik, çatışma, düşman dili üzerinden var oluş koşullarını oluşturmak isterler. Yaşamın gerçeklerinin, yaşanmışlığın yalın gerçeğiyle toplumun yüzleşmesini istemezler. Yapay gündemlerle gerçeğin üzerini örtmeye çalışırlar.

Yeryüzü zebanileri sanata, sanatçıya  düşmandır. Sanatsal üretimde tamamen kabızdırlar. Sanatta, edebiyatta sıfır üretim ve yüzde yüz düşmanlık temel desturlarındandır. Müziğe düşmandırlar. Müzik enstrümanlarına düşmandırlar. Müzik icra etmeyi, dinlemeyi sapkınlık sayar ve yasaklarlar.  Sanatın toplumu aydınlatma gücünden, sanatçının bu aydınlanmadaki rolünden öcü gibi korkarlar. Sanatı ve sanatçıyı toplumdan soyutlamak için ne gerekiyorsa yaparlar.
Estetik yoksunudurlar, düşünceleri kabadır, davranışları kabadır, ilkeldir. Estetik yoksunu, kaba tumturaklı övgülere bayılırlar. Kendilerine övgü dizen, el pençe duran, estetik yoksunu, üretme kabızı yalakalara bayılırlar. Sorgulayan, sorgulatan, yalaka olmayan, estetikle, özün bütünlüğünü, çağdaş yaşamın gerçekleri ile birleştiren sanatçıyı ise, tehdit eder, dil keseriz derler, susturmak isterler. Olmadı Sivas Madımak’ta olduğu gibi diri diri yakarlar, Nesimi’de olduğu gibi diri diri deri yüzerler, kelle keserler. Sanatın aydınlatıcı özünden, aydınlıktan korkan vampirler gibi korkarlar. Karanlığı büyütmek için, korkudan beslenirler, korku dağlarını büyütürler.

“Yarılır dalgalı boşluğun suları,
kasvetli yeryüzünün başlangıcında.
Bırakır yerini ve uçar gök cisimlerine
doğru dilerim, güneş. Ve sen, gezinen
yıldızlar seyreder beni kat kat gök yüzünde ilerlerken…” Giordano Bruno

Tags: ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑