Makaleler

Published on Aralık 5th, 2021

0

Yollar nereye çıksın istersin? | Hilmi Toy


Göçmen kuşlara benzeriz biraz. Kuşlar kadar özgür olmak ister insan. Bizler de henüz daha yaşamadığımız ama hasretini çekip hayatımıza davetkar olduğumuz cümle güzellikler için el ele, kol kola girip omuz omuza vereceğimiz anlar, günler ve yıllar için zaman geçmiş değil.

Daldan dala konan, elden ele göçen gökte seranomi yapan kuşları izledim sabah sabah… Kendi sınırlarını bilen ama aynı zamanda sınır tanımazlıklarıyla vedalarını bırakıyorlar başka bir yaşam alanı için yola düş olurken…Eksikleri var, eksilenleri de belki… Ama yaşamak için göğün uçsuz bucaksız yoluna revan oluyorlar vakti zamanı gelince…

Sınırları aşıp duvarları yıkarak yüreklerinin sesini duyan, yola düş, yola umut, yola iz bırakanlar geldi aklıma. Vefasını armağan, anılarını emanet bırakınlar geldi… Yolunuz açık, hasretiniz bekler, davetiniz kabul olsun diyebildim.

İstanbul’da lodos fırtına, İzmir’de sarsıntı, Belarus – Polonya sınırında göçmenlerin dramı, coronaya direnemeyen ve iflas edip teslim olan kapitalist toplumun sağlık sistemi, ardından yağmur gibi yağan zam ve kar gibi eriyip giden çalışanların ücretleri…

Pandemi döneminde, birçok coğrafyada olduğu gibi “sosyal devlet”, “sosyal adalet”in sağlandığı iddiası ile adından övgüyle söz edilen Avrupa coğrafyasında da büyük tekeller, şirketler karına kar katarken, işçi ve emekçiler daha bir yoksullaştı..

Vee.. sonbahar böylece “her şey sizin için” der gibi „hoşçakal!” diyerek çekti gitti…

Haberli habersiz gelen kış kapıda. Güne kara bulutlar altında yağmur soğuğu, rüzgar dalgası vuruyor sabah sabah. Bütün yollar kışa çıkıyor, tüm günler kışa zimmetli. Yaşama anlam katmaya çalışarak bütün gücümüzle her günü ve anı yaşamak bize düşen. Hiç olmazsa yüreğimizi sıcak tutalım kışa inat mı inat.

“Bahar isyancıdır” demişti hemşerim Onat Kutlar. İçimizdeki baharla duymalı, düşünmeli, umut etmeli ve yeşertmeliyiz gelecek günleri..

Her gün yeni bir güne uyanıyoruz. Yaşanmışlıklara ad olan uyandığımız çoğu günler. Yaşayarak kavgasını verdiğimiz, umudun adını koyarak yürüdüğümüz günlerin adını anarak uyanıyoruz.

Bir uyanmışsın kırağı düşmüş dünkü geceden, buz tutmuş yerler. Ama bizim doğduğumuz şehirlerde, yaşadığımız mahallelerde hava soğukken bile bu eşitsiz, insanca ve hakça olmayan kapitalizmin kara düzeninde ceberrut rejime karşı sokaklar ısınmaya hazır, meydanlar beklemeye. Bazen Paris boy veriyor, bazen Berlin, Londra derken İstanbul “ben de varım” dercesine ses veriyor. “Derya dediğin uyur uyur uyanır” demişti ya hani şair aynen öyle.

Umut işte! Dün geceyi aydınlatan adımlar, zincirini kıran tepkiler vardı. Telaşa girenler vardı. Kimi ürkek, kimi kaygılı, kimi komplocu üstelik…Olsun! Hayat işte, herkes kendi sınıfının safında durur ne de olsa. Ne diyelim, safında ol, kardeş omzuna yaslan böyle an ve günlerde.

Umudu tüketmemeli emekçi insanlıktan yana. Gene ne varsa onlarda var, onlarla var. Maddi yaşam için insana gerekli olanları üretenler olduğu gibi bu düzeni hepten değiştirecek güçte onlarda!..

İçimizden geldiği, duyup düşündüğümüz gibi duygu ve düşüncelerle günaydın iliştirelim her bir umutlu günün bir köşesine. Birbirimizi kırıp dökmeden, birbirimize darılıp küsmeden. Dili kirletmeden sözü incitmeden, yüreği yormadan hem de.

Bak göç yollarında kuşlar. Yaşanacak yere gitmek için yollarda. Göğe seranomilerini bırakıyorlar. Kanatlarını çırpanlar yerlerini alıyor gök yüzünde.

Göçmen kuşlara benzeriz biraz. Kuşlar kadar özgür olmak ister insan. Bizler de henüz daha yaşamadığımız ama hasretini çekip hayatımıza davetkar olduğumuz cümle güzellikler için el ele, kol kola girip omuz omuza vereceğimiz anlar, günler ve yıllar için zaman geçmiş değil.

Düşün ki, şu anda uçaktan yeryüzüne, gökyüzünden yeryüzüne bakıyorsun. Kuş bakışı bakmak güzeldir. Keşke her şeye kuş bakışı bakabilsek. Akrep misali kendi eksenimizde, kendi çeperimizde bakıp dönüp durmasak. Kurbağanın gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanması gibi, biz de dünyayı kendimizden, kendi dar ufkumuzun ekseninden ibaret sanmasak.

Dünya bizden, bizim yaşadığımız sorun ve sıkıntılardan ibaret değil. Dünya bizim eksenimizde dönmüyor. Hayatın orta yerinde tam da hayat kavgasında, yaşama kaygısında çalışıp çabalayan, mücadele eden bir biz değiliz. Kısacası her ne yaşıyorsak asla yalnız değiliz bu hayatta.

Gökyüzündeki yıldızlara bakarken yorulan, güneşe bakarken usanan; yeryüzünde sorunlarla cebelleşirken yılan, karamsarlığa, umutsuzluğa kapılan olmamalıyız. Bütün mesele bu!..

Düşe kalka tuttuğumuz hayatın ellerini bırakmadan, yaşatma tutkumuzu çorak çöllerde bile yeşertmesini bilerek yürümeliyiz yaşam yolunda. Bir duruşa, bir onura, bir vefaya, sınıfımıza ait bir kimliğe, sınıf aidiyetine sahip olarak…

Gün gelip çattığında, bir gün bir veda bırakma vakti geldiğinde onurlu bir vedamız olsun. Yaşanılır, yaşanacak bir dünya için aşkın ve komünarca kavganın güzelliğinde kalan ve yaşayanlar olabilelim…
:
Yollara düş olan, sokaklara umut, meydanlara coşku olanlardır yüzümüzü güldürecek olanlar!..


Hilmi Toy – 05.12.2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑