Yazarlar

Published on Eylül 15th, 2020

0

12 Eylül ve butik hayatlar – Naim Kandemir

12 Eylül’ü kırkıncı yılında kalanlarla hep birlikte yeniden idrak ettik. Bizim kuşağın çocukları güneşe koştukları yıllarda kırk yıl sonrasını hayal edemezlerdi. Çünkü o yıllar kurşunun adres sormadığı yıllardı. Ve ön saftaki devrimcilerin ömürleri genellikle o yıllarda ülkedeki ortalama ömür süresinin altında kalırdı ya da bu militanlar o ortalamaya erişemeyeceklerini düşünürlerdi içlerinden.

Bu ayın on ikisinde herkes kendi meşrebince, herkes kendi yarasına göre 12 Eylül’ü hatırladı. Kimisi genç yaşlarında yitirdiği yoldaşlarını, kimisi işkencede, hapisanede yaşadıklarını hatırladı. Kimisi 12 Eylül’e içten içe müteşekkir oldu; canını kurtardığı ve kurnazlığıyla, erişemeyeceği imkânlara kavuştuğu için.

Çocukluktan beri arkadaşım 12 Eylül’le ilgili hazırlanmış bir kısa filmin videosunu gönderdi bana. Kısa filmin adı: Şimdi Ne Yapıyorlar?- 40.Yılında 12 Eylül. Evde sessiz bir köşeye çekilip izledim videoyu. 12 Eylül’ün vahşi hışmına uğramış devrimciler kısa kısa ve umut içinde devletin intikam alma yıllarını anlatıyorlar. Yaşları ilerlemiş olmalarına karşın umuda hiç gölge düşürmüyorlar. İçim buruklaşsa da yakından tanımadığım bu insanlara sevgi duyarak dalıp gidiyorum.

***

Eskiden ulusal gazetelerde, yıllar önce üniversite seçme sınavlarında çok başarılı olmuş öğrencilerle ilgili olarak, “Şimdi neredeler, ne yapıyorlar?” gibi başlıklarla haber yapılırdı belli aralıklarla. Bu haberleri hep okurdum. Genel olarak şu sonuç çıkardı bu haberlerden: üniversite seçme sınavlarında çok başarılı olanlar sonraki süreç sonunda hayatta çok seçkin bir yerde ve çok başarılı bir halde olmayıp ortalama bir standarda razı olmuş olurlardı. Hani insan bekliyor; Türkiye birincisi falan olmuş, ehh bir buluşçu, süper bir meslek erbabı olur da göğsümüz milletçe kabarır! Ne oluyorsa oluyor, hayatta standart bir pozisyona fit oldukları görülüyor bu başarılı öğrencilerin genellikle.

Dalgınlığımdan çıkıp videoyu gönderen arkadaşıma yazdım: 12 Eylül öncesi devrimcilik aleminde popüler olan şefler, militanlar, “teorisyenler” için de böyle bir kısa film değil ama bir dizi yapmak lazım! diye. Öyle ya 40 yıl boyunca bu 12 Eylül semirerek, yenilenerek ömrümüzü yiyip son çeyreğe getirdiyse bizleri, bunda bizim devrimci kanadın hiç mi dahli yoktu?

12 Eylül’ün kırklanması ve tel’ini tüm solcuları eşitler mi? ’78 Kuşağı bu süreç içinde dağılıp, herkes kendi patikasında yürür, herkes kendi teker izinde gider olduktan sonra; karşılıklı olarak hayatlarının hiçbir yerinde yıllarca yer almamışların kırkıncı yıl törenlerinde aynı koroda yer alması mümkün olur mu? Yer alsalar da o koronun ne söylediğini kim anlar?

***

Sosyal medyadan da öğreniyoruz. Zaman zaman sosyal medyada bir mecrada bir gruba bakıyorum: bir bardak suda fırtına kopuyor; feryat, figan… Vay be, deyip insana bir cesaret geliyor ve tutup o konuyla ilgili daha politik bir paylaşım yapıyorum o grupta. Tıs yok! Aslında bu da bir mesaj: Grup standardımızın üstüne çıkmayın! Ve Turgut Uyar uyarıyor beni o güzel şiirinin dizeleriyle:

“Aşkım da değişebilir gerçeklerim de

Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı

Yangelmişim dizboyu sulara

Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum

Hiçbirinizle döğüşemem

Siz ne derseniz deyiniz

Benim bir gizli bildiğim var

Sizin alınız al inandım

Sizin morunuz mor inandım

Ben tam dünyaya göre

Ben tam kendime göre

Ama sizin adınız ne

Benim dengemi bozmayınız.” *

***

Hayatlar küçülmüş. Güneşi zapt etmek isteyenlerin, hayatın insanın canına okuyan ayrıntıları karşısında yenilmeleri… Hayatın manifaturacısı olmak isteyenlerin, hayatlarının sonuna doğru hayat tezgâhında bir top kumaş olduklarını görmenin hüznü…

***

Evet, arkadaşıma yazdığım o kısa film çekilmeli. Aynası olmayanlara pratik bir ayna olur belki. Bizim mahallede, bu önemli günler ve haftalar hatırlandığı kadar insanlar eski yoldaşlarını da hatırlasalar diyorum içimden.

Yıllarca kendisini görmemiş ve telefonda sesini duymamışsın. Ama seni görünce, yıllardır dert etmediği konularda o eski kelimeleri, kavramları, cümleleri kullanıp senin ruhuna hitap edecek şekilde konuşuyor eski yoldaşın. Kelimeler kanser olup ızdırap çekiyor! Artık, o ağıza yakışmıyor o eski kelimeler, kavramlar ama farkında değil. Biliyorsun ki seninle karşılaşma anından sonra o arkadaşın yine butik hayatına geri dönecek.

Anadolu’da birine su ikram edilince, ölmüşlerinin canına değsin, denilerek inanış ritüeli içerisinde geçmişteki insanlar anılır. Öte yandan, inanan insanlar ölmüşleri için dua ederler. Bu, onun inanışı gereğidir. Hadi sen diyalektik hamurundan geliyorsun, bu taraklarda bezin olmaz da, bırak ölüleri; dirilerini, hasta olan, zorda olan eski yoldaşlarını hatırla, onlardan kaçma! Bu insanlıktan çıkmayı da 12 Eylül’e mi bağlayacaksınız? Yaşlarınız 60’ı geçti, kefenlerinize cep mi yaptırdınız? Marks’a da sorsanız-ben kefilim- kefenin cebi yok, der!Herkes hayat filminde rolünü kendi seçiyor.

*Tel Cambazının Tel Üstündeki

Durumunu Anlatır Şiir- Turgut Uyar.


Naim Kandemir – 14 Eylül 2020 – Çanakkale

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑